YAHYANIN TANIKLIĞI

"Yeni ahit yuhanna bab 1,Ayet 20-21"

yahyanın tanıklığı şöyle oldu açıkça konuştu inkar etmedi
ben mesih değilim diye açıkça konuştu
onlarda kendisine öyleyse sen kimsin sen ilyasmısın diye sordular
oda değilim dedi
Sen o peygambermisin dediler
yahya hayır diye cevap verdi...


yahya aleyhisselama burada üç soru soruluyor

1- sen mesih misin ?

2- sen ilyas mısın ?

3- sen o peygambermisin

yuhanna incilinin bu bölümünde üç ayrı peygamberden bahsediliyor
bunlar
1-hz isa
2-hz ilyas
3-o peygamber

burada anlaşılıyor ki o peygamber diye tabir edilen kişi hz isa aleyhisselamdan farklı bir şahsiyettir çünki yazıda o peygamber diye bahsedilen kişi hz isanın gelmiş olmasına rağmen daha ortada olmayan bir kişidir

burada şunu düşünmek gerekiyor
hz isa dan farklı olan ve hz isa gelmiş olmasına rağmen hala çıkmamış olan ve Allahtan aldığı sözü insanlara ileten hz isadan sonra hz muhammed'den başka kim gösterilebilinir ?




GERÇEK PEYGAMBERLERİ ANLAMAK İÇİN VERİLEN ÜRÜNE BAK
"yeni ahit: incil matta bab 7,ayet 15 - 20 arası "
isa dedi : yalancı peygamberlerden sakının onlar size koyun postu içinde yaklaşırlar ama özde yırtıcı kurtlardır onları yaşam ürünlerinden tanıcaksınız hiç dikenlerden üzüm deve dikenlerinden incir toplanır mı
her iyi ağaç iyi ürün verir çürük ağaçta kötü ürün verir iyi ağaç kötü ürün vermediği gibi çürük ağaçta iyi ürün vermez
iyi ürün vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır
böylece sahte peygamberleri meyvelerinden tanıcaksınız.

matta incilinin bu kısmından anlayacağımız üzere yalancı peygamberle doğru peygamberi ayırt etmede bir kriter verilir
verilen ürüne bak ve doğruyla yalancıyı ayırt et
bunu anlamak için bir kaç dönemi incelememiz gerekicek
1- hz muhammed dönemi

2-halifeler dönemi

3-peygamberin ve sahabenin izinin takip edildiği dönem


1: hz muhammed dönemi

hz muhammed s.a.v peygamberliği vaktinde bir çok işkenceye uğramış namaz kılarken secde ettiği sırada topuklarına tekmeler atmışlar secdedeyken hayvan işkenbesi koymuşlar
ve kıyamdayken boğazına kement atıp çekiştirmişler
onu bu işkencelerden hep hz ebu bekir ve toplumda otoriteli bir kadın olan hz hatice ellerinden geldikçe alı koymaya çalışmışlardır
taife gittiğinde yüzüne taşlar atılmış
uhut savaşında mübarek dişini kırmışlar
mekkeden medineye gitmek üzere yola çıkan kız hz zeynep deve üstündeyken müşriklerin deveyi tartaklaması üzerine peygamber kızı zeynep deveden düşmüş ve o düşüş sonrasında bir süre sonra vefat etmiş yani şehit edilmiştir
bir insanın elinde gücü yokken afettim demesine şu yorum getirebilinir " affetmese ne olucak intikam alıcak gücü yoktu ki "
evet bu doğru ama o bunların acısını yaşarken bile beddua etmedi rabbine sığındı ve kısa bir süre sonra artık müslümanların sayısı dağlara ovalara sığmaz derecede artınca medinede bir devlet kuruldu ve başkanlığını hz muhammedin yaptığı bu devlet dönemin süper güçleri iran sasani imparatorluğunu ve roma bizans imparatorluğunu mağlup etmiş ve onları vergiye bağlayacak kadar güçlenmiştir bu iki büyük devletin tarihlerinde ödedikleri tek vergi bu vergilerdir
bu peygamber bukadar güçlenmiş bir durumdayken ne yaptığına bakılmalıdır kızının katili iman etmeyi seçti diye onun hakkında ölüm emri vermeyip affetti döneminin süper gücü olduğu ve onu öldürürse kimseninde ona sen ne yapıyorsun diyemeyecekleri bir zamanda kızının katilini affetmesi yüce bir yüreğe sahip olmasını ve öteler ötesinden bir ilahi ilhamla donatıldığının işaretidir
mekkeyi feth etmeye gittiğinde kendisini taşlaan taife dokunmamış
ve mekkede kendisine zulüm yapmış nice kişiler bulunurken o mekkeye ordusuyla girdiğinde tek bir kan bile akıtmamış kendisine zulüm yapmış olanları affetmiş malına mülküne dokunmamış onlara hatta sosyal hayatta koruma sağlamıştır


"Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile. " (Al-i İmran Suresi, 159)
2-halifeler dönemi

burada alacağımız en iyi örnek hz ömer r.a tır
4 büyük halifenin içerisindedir ve din öğrenimini diğer 3 halife gibi bizzat hz muhammedden görmüştür hz muhammedin peygamberlik vasfıyla ektiği tohumlar en iyi bu zaatlarda meyve bulmuştur
hz ömerin kudüsü fethi bu meyvenin nasıl bir meyve olduğunu bize göstermek için yeterlidir
kudüs fethi öncesi kudüsteki hristiyanlar romanın baskısı altındaydı
farklı mehzep inançlarından dolayı katle uğruyor çocukları onlardan kaçırılığ roman hristiyanlığını sindirilicek bir yaşa kadar roma kiliselerinde büyütülüyor sonra salınıyorlardı
o halk artık bundan usandığı bir dönemde o hristiyanların kitaplarındada görürüz ki tek yaratıcıdan bir kurtarıcı istiyorlar yaratıcıya yalvarıyorlardı
ve o kurtarıcı hz ömer olucaktı
kudüs kılıç kullanmadan kan dökmeden feth edilmişti
kudüs roma toprağı oldugu için roma askerlerinin müslümanları öldürmenin karşılığı olarak islam orduları romaya cihat ilan etmişler ve kudüs üzerine yürüyeceklerini bildirmişlerdi
ancak zaten romadan bıkmış tükenmiş olan o yörenin hristiyanları
islam ordularının komutanına şu haberi gönderdi
" bizde romanın zulmünden bıkıp usandık aramızda ne genç bıraktılar nede çocuk, sizin inancınıza görede kudüs kutsal bir mekandır biz istiyoruz ki böylesine kutsal bir mekanda kılıç sesleri olmasın bizzat sizin halifeniz gelsin ve bize adaletle hükmedicekse şehrin kapılarını ona açıp şehrin anahtarını bizzat kendimiz ona takdim edelim "

komutanlar bu haberi hz ömere uğlaştırdılar ve hz ömer bu teklifi kabul etmekle birlikte onlara nasıl hükmedicekleri hususunda şu mektubu gönderdi
ilgili mektupta yazılanlar şöyle

" ben islam ülkelerinin halifesi Allah resulünün halifesi olan hattabın oğlu ömer
sizi yönetirken aranızda Allahın hükümlerini uygulayacam
o yüce kitabında buyurur ki sizi dininizden dolayı öldürmeyenlerle iyi geçinin, bende bu emir doğrultusunda siz bize dinimizden dolayı savaş açmadıgınız müddetçe size sosyal açıdan ve her açıdan haklar vericem sizin canını benim canım olucak tebamın ve ailemin canı nasıl mukaddes ise sizinde canınız bize öyle mukaddes olucak ve kilisenize oradaki ibadetinize ve çanlarınızı çalmanıza asla kimse engel olmayacaktır "

bu mektup karşısında çok sevinen hristiyan halk ömere karşılama hazırlar ve ömer kudüs kapısından şehre girerken onu gören halk ömerin yürüdüğü yolun sağına ve soluna dizilere " faruk faruk faruk "
temposunu tutarlar faruk hristiyan süryanicesinde olan bir lakaptır anlamı da hakla batılı birbirinden ayırt eden anlamındadır
hz ömerede faruk lakabının verilişide böyle olmuştur


3-peygamberin ve sahabelerinin izinin takip edildiği dönem

bu kısımdada bize örnek olacak en iyi liderlerden birisi kudüs fatihi selahaddin eyyübidir kendisi peygamber ve sahabi yolunu yani sünneti kendisine istikamet edinmiş bir islam hükümdarıdır
kudüs müslümanların elindeyken hristiyan orduları kudüse girerek binlerce insanı katletmiştir hatta hristiyan komutanları binlerce müslümanın kafasını kesip üst üste dizerek bu kafataslarının üstüne ayağını koymak suretiyle poz verip portrelerini çizdirip papaya göndererek sözüm ona kahramanlıklarını belgeliyorlar
bu portreler bugüde hala görülmektedir yok olmuş değillerdir
işte böyle bir kıyımın acısını yaşıyan selahaddin eyyubü islam sancağını alıp kudüsü feth ettiğinde hristiyanlarda aynısının kendilerine yapılacağını umuyordu ama o sivil hiç bir bireyin kanını akıtmadı kurandaki " esirleri karşılıklı veya karşılıksız olmak üzere serbest bırakın " ayetine uyarak onlara bugünün para değeri 20 tl olan bir serbest bırakılma ücreti isteyerek onları serbest bırakacaklarını söyledi
ama fakir olan halkın böyle bir parasıda bulunmuyordu
kudüsteki kilise rahipleri atlarına develerine yükledikleri altınları mücevherlerini de rahatça şehirden götürüyorlardı kendileriyle birlikte
o an fakir olan halk kilise rahiplerine şöyle yalvardı " isanın hürmetine lütfen bizi bırakmayın kurtarın rahipler " ancak bu yakarışın karşılığı rahiplerin korumalarına halkı kendilerinden uzaklaştırma emiri vermek olmuştur
yıllarca kendilerinin koruyucuları olarak bildikleri rahipler sandıklar dolusu mücevherlerden bir parçasını bile verse tüm halkı kurtaracak değerdeydi ama onlar bunu bile yapmadı
bu olaya şahit olan selahaddin eyyübi o halktan istediği karşılıktan vazgeçtiğini onları karşılıksız serbest bırakmaya karar sunduğunu ilan etti ve 200 adet at arabası hazırlatıp halkı limana kadar götürdü ve gitmek isteyenlere gemiler tahsis edip diledikleri yere gitmeleri için kendilerine verdi ve gidecekleri yerde aç kalmasınlar diyerek kendilerine bir miktar para bile verdi gemiye girenler arasındaki çocuklar için süt ve yemek bile verdi
bu anlatılan olay bir kıssa değil kudüste selahaddinin karşılıksız olarak bıraktığı halkın içindeki tarihçiler tarafından tek tek not edilmiş hakikatlerdir
işte hz muhammedin meyveleri
hz isanın bu incil ayetinde belirttiği kritere göre herşey ortadadır ki hz muhammedin peygamber olmaması imkansızdır bu kritere göre
ektiği tohumlardan bu derece muazzam meyveler çıkması ancak bir peygamberin işi olabilir...