|
|
|
CMK 250 ve medyayı alakadar eden kanuni düzenlemeleri takip ederken, insan boş boş bakmak zorunda kalıyor. Ümitler ve beklentiler fazlasını istese de bazıları mücadeleden erken bıkıp, daha da kötüsü, sanki sahil-i selamete çıkılmış gibi birtakım hesaplara girebiliyor.
Bütün mesele darbe tehlikesine indirgenip, artık Türkiye'nin farklı ufuklara açıldığından bahsedilebiliyor. Hâlbuki darbeyi sadece askerler yapmaz; nefislerin, egoların, tul-i emellerin ve acûliyet gibi insanı maksadına ulaşmaktan alıkoyan negatif faktörlerin darbesi daha az tehlikeli değildir. Kanuni Sultan Süleyman'a öz oğlunu boğduran bürokratik fitne de, bir daha dönmemek üzere tarihe gömülüp gitmemiştir.
Uzaktan uzağa seyredip, hayıflandığımız meseleleri Türkiye'deki meslektaşlara bırakıp, biz işimize bakalım. Zira insana şevk veren, Cenâb-ı Hakk'ın nice ihsanı tele'lü ediyor dört bir yandan. Olimpiyatların rüzgârı TUSKON ticaret köPage Rankingüsüyle buluşunca, nesim-i cennet esmeye başladı sanki. Dinamik Türkiye dünyanın dört bir tarafından gelen insanların da heyecanını zirveye taşıdı. Herkes aynı soruyu soruyor: Bu organizasyonlar nasıl başarılabiliyor?
Diğer taraftan Teksas'tan çıkan bir tartışma halka halka dünyanın uzak köşelerine kadar yayılabiliyor mesela. "60 Dakika" isimli haber programında tartışılan hizmet hareketi Brezilya'nın en önemli haber kanallarından birinde ele alındı. Amerika, İtalya ve Brezilya'dan üç kişi 60 Dakika programının konu edindiği mevzuları tartıştılar.
Eğitim gibi ciddi bir konuda Hizmet Hareketi'nden ilham alan okulların ABD'deki başarısı merkez noktasını oluşturuyordu tartışmanın. Muvaffakiyet, her türlü spekülasyonu saf dışı bırakmaya yetiyor neticede. Tartışma, "Çalışmışlar. Başarmışlar. Helal olsun." gibi bir sonuca giderek noktalandı.
Programın sunucusu ve tartışmacıların altını kalın hatlarla çizdiği noktaların başında İslam dünyasındaki en müessir hareket olarak hizmet mensuplarının, modern hayat içinde Müslümanca yaşamayı başarabilmesi geliyordu. İçlerinden birisi, "Dahası da var." dedi ve ekledi: "Modern hayatı Müslümanlaştırabiliyorlar."
Ne kadar ilginç değil mi? Çoğunluğu Katolik olan bir ülkenin entelektüelleri kendilerine göre yabancı bir hareket üzerinde yaptıkları gözlemleri açıklarken modern hayat içinde Müslümanca yaşayabilme başarısı ve hatta modern hayatın Müslümanlaştırılmasından bahsederken, bizde birtakım insanlar "dinî gayretlerinden ötürü" aynı hareket hakkında demedik şey bırakmadılar.
2003 yılında Ergenekon ve şürekâsı tarafından hazırlanan CD'leri sahiplenip, çevrelerine dağıtabildiler. Hem de arkasına, akla ziyan neler neler ekleyerek...
İlahiyat mensubu akademik unvanlılar arasından aynı tezviratı kitaplaştıranlar çıktı. Katolik bir ülkenin düşünen beyinlerine göre modern hayatı Müslümanlaştırabilenler, bizim dini ve milli gayret(!) sahibi unvanlılarımıza göre apaçık bir "ihanet" içindeydi. Soruyorsunuz. Bu alıntıladığınız konuların geçtiği kitaplara baktınız mı? Hayır. Tekrar soruyorsunuz. Dinler arası diyalog çalışması yapan vakıfla aynı şehirde bulunuyorsunuz. Akademisyen olarak gidip, yazmakta olduğunuz konuları bizzat yapanlarla hiç konuştunuz mu? Cevap: "Neyi konuşacakmışım ki? Her şey ortada!"
Şaşıracak bir şey yok aslında. Burası dünya. Kimisi binlerce kilometre öteden ışığı hisseder; kimisi Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi güneşi ceketinin astarında kaybeder. Aynı kuluçka altındaki yumurtalardan sarı sarı civcivler çıkarken içlerinden birisi bozulup, cılk olur gider.
Güzel ülkemizin elli yıldır aynı hikâyeyi anlatarak tezvirat yapanlarından bunalırsanız şöyle dışarıya bir göz atmakta fayda var. Çocukluğundan beri aynı hikâyeleri dinleyerek efsunlananların dışında kocaman bir dünya ve o dünyada nesnel ölçüler içinde yapılan birbirinden kıymetli çalışmalar var.
Hamdullah Öztürk
|