0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Geçmiş Uygarlıklar  (Okunma Sayısı: 1038 Kere Okundu.)
« : Mayıs 20, 2013, 08:54:07 ÖS »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


Allah insanları özel bir sınama yeri olarak var ettiği dünyaya yerleştirmiş ve tarih boyunca onları uyarıp korkutmak, doğru yola davet etmek için elçilerini hak kitaplarla göndermiştir. Bugün de Allah'tan gelmiş ve inananlar için bir hidayet rehberi olan hak kitap elimizdedir. Doğruyu yanlıştan ayıran, geçmişte inkar eden kavimlerin başlarına gelenlerle bizi uyarıp korkutan bu kitap, Kuran'dır.

Allah Kuran'da, tarih boyunca yaşamış tüm kavimlere doğru yolu gösterdiğini ve onlara elçileri vasıtasıyla dünyanın geçiciliğini, gerçek yurdun ahiret olduğunu hatırlattığını bildirmiştir. Ancak yine Kuran'dan öğrendiğimize göre, insanların çoğu inkarda diretmişler ve elçilerin davetine icabet etmemişlerdir. Bunun üzerine de Allah onları hiç beklemedikleri şekilde azapla yakalamış ve bir kısmını da tamamen yeryüzünden silmiştir. Kuran'da şöyle denir:

Ad'ı, Semud'u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri (yok ettik). Biz (onlardan) her birine örnekler verdik ve her birini darmadağın edip mahvettik. Andolsun, onlar, üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilmeyi ummuyorlardı. (Furkan Suresi, 38-40)

Geçmiş uygarlıkların başlarına gelenlerden bizim almamız gereken ders ise ayetlerde şöyle bildirilir:

Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik. (Enam Suresi, 6)

Yine bu konuda insanları uyarıp korkutan ve düşünüp öğüt alabilenler üzerinde etkisi olan bir başka ayet ise şöyledir:

Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı? Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır. (Kaf Suresi, 36-37)

Yukarıdaki ayetlerde de gördüğümüz gibi, geçmişte yaşamış toplumlarla ilgili haberlerin aktarılmasının en önemli sebebi, bugünkü insanların aynı duruma düşmekten sakınmalarını sağlamaktır. Gerçekten de bu eski toplumların başına gelen felaketlere ve onlara ait arkeolojik kalıntılara, sadece herhangi bir tarihsel bilgi gözüyle bakmak çok yanlış olur. "Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza' takva sahipleri için de bir öğüt kıldık" (Bakara Suresi, 66) ayetinde de bildirildiği üzere, bu olaylar bir ibret vesilesi ve geride kalan insanlar için birer öğüttürler. Ancak şunu da göz önünde bulundurmak gerekir: Allah, inkarda direnen bu toplumlara, hemen bir azapla karşılık vermemiş; bilakis hepsine, "belki dönerler diye" uyarıcılar göndermiştir. Ayrıca insanlara dünyada isabet eden bütün zorlukların, ahiretteki zorlu azabın bir hatırlatıcısı olduğu da Kuran'da belirtilmektedir:

Andolsun, Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük azaptan önce, yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız. (Secde Suresi, 21)

Helak ise, söz konusu toplumların bu uyarıları dinlememeleri ve taşkınlıklarını daha da arttırarak sürdürmelerinin ardından gelmiştir. Allah, bozgunculuk yapan böyle toplumları yok etmiş ve onların yerine yeni halklar getirmiştir. Çünkü bahsedilen kavimler, Allah'ın kendilerine verdiği zenginlik, güzel evler ve sanat yapıları içerisinde, Allah'ı unutarak günlerini, aylarını, yıllarını sadece boş amaçlar içinde geçirmişlerdir. Yeryüzünde sahip oldukları şeylerin sürekli bozulmaya, eskimeye uğradığını düşünmemiş, bunlarla Allah'ın onları denediğini ve kısa süre içinde hepsinin yok olacağını akledememişlerdir. Ölümün ardından sonsuza kadar kalacakları bir mekan olduğunu akıllarına getirmeden, sadece içinde bulundukları anı yaşamışlar; ölümle birlikte başlayacak olan sonsuz yaşam son derece yakınken, dünya hayatını ebedi zannetmişlerdir. Oysa bu aldanış, kendilerine hiçbir yarar sağlamamış; başlarına gelen felaketler, aradan binlerce yıl geçmesine rağmen birer ibret vesilesi olarak sonraki nesillere aktarılmış, unutulmayacak birer tarihsel olay olmuştur.

SEMUD KAVMİ

Allah'ın dinine karşı gelmelerinden ve azgınlıklarından dolayı Allah tarafından helak edilerek yok edilen topuluklardan biri de Semud kavmidir. Kuran'da bildirildiğine göre Semud kavmi, gücü ve zenginliği olan, birçok sanat eserine sahip bir topluluktu. Semud kavminin bu özelliklerini bildiren ayetler şöyledir:

(Allah'ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın. (Araf Suresi, 74)



Bir başka ayette ise Semud kavminin içinde yaşadığı ortam şöyle tarif edilmektedir:

"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"
"Bahçelerin, pınarların içinde,"
"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"
"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz." (Şuara Suresi, 146-149)

Bu yaşadığı refah ortamı içinde şımaran Semud kavmini Allah'ın azabı ve ahiret hayatı ile uyarıp korkutması için Allah, Hz. Salih'i elçisi olarak görevlendirmiştir. Hz. Salih kendi kavmi içinde tanınan biridir ve kavmi onun, kendilerini içinde bulundukları sapkınlıktan uzaklaşmaya çağırması karşısında şaşkınlığa düşmüştür. Salih Peygamber'in anlattıklarına halkın çok az bir kısmı uymuş ve çoğu ise anlattıklarını kabul etmemiştir.


Hz. Salih'i inkar edenlerin başında kavmin önde gelenleri vardı ve bu kişiler sahip oldukları maddi güce dayanarak peygamberlerine karşı düşmanca bir tavır takındılar. Hz. Salih'e inananları güçsüz duruma düşürmeye, onları baskı altına almaya çalıştılar. Hz. Salih'in kendilerini Allah'a ibadet etmeye çağırmasına öfke duyuyorlardı. Bu öfke sadece Semud halkına özgü de değildi aslında; Semud kavmi, kendisinden önce yaşayan Nuh ve Ad kavimlerinin yaptığı hatayı yapıyordu. Bu nedenle Kuran'da bu üç toplumdan şöyle söz edilir:

Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz. (İbrahim Suresi, 9)

Semud Kavmi Salih Peygamber'e karşı gelmekte kararlıydı, hatta onu öldürmek için plan dahi yapıyorlardı. Dünya hayatının geçici süsleri ile aldanarak bunların hiçbir zaman yok olmayacağını zanneden Semud kavminin önde gelenlerini, Salih Peygamber "Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?" (Şuara Suresi, 146) sözüyle uyarmıştır. Gerçekten de bu kavim, Allah'ın kendilerine vereceği azaptan habersiz olarak azgınlığını şiddetlendirmiştir. Ve Hz. Salih'e "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım" (Araf Suresi, 77) diyebilecek kadar inkar ve kibirde ileri giden bu topluluğa Hz. Salih, Allah'ın kendisine vahyetmesiyle, üç gün içinde helak olacaklarını bildirmiştir. (Hud Suresi, 65)

Nitekim gerçekten de Hz. Salih'in uyarısı gerçekleşmiş ve Semud kavmi helak edilmiştir:

O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkar etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi.). (Hud Suresi, 67-68)

Yeryüzünda yaşamış hangi kavim olursa olsun, ne kadar büyük bir zenginlik ve ihtişama sahip olduğuna bakılmaksızın, azgınlık gösterdikleri takdirde Allah tarafından helak edilmişlerdir. Bugün, Semud kavminden, peygamberlerini öldürmeye varacak kadar azgınlaşan insanların ne elde ettikleri mallarından, ne de güçlerinden hiçbir eser yoktur. İsimleri dahi bilinmeyen bu insanların yaşamı, tüm diğer inkarcılar gibi cehennem hayatıyla son bulmuştur. Bu, her insanın ibret alarak düşünmesi gereken bir sondur.

SEBE HALKI

Sebe halkı Kuran'da şöyle anlatılır:

Andolsun Sebe (Halkı)'nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki 'Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rab(biniz) var. Ancak onlar, yüz çevirdiler, böylece biz de onlara Arim Seli'ni gönderdik. Ve onların iki bahçesini buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde az birşey de sedir ağacı olan iki ağaca dönüştürdük. Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz nimete nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe Suresi, 15-17)

Ayetlerden görüldüğü gibi, Sebe halkı bereketli bağ ve bahçelerde, refah içinde yaşıyorlardı. Allah'ın bu kadar bolluk verdiği kavimden istediği de, sadece nimetlere karşı şükredici bir tavırda bulunmalarıydı. Ama onlar yalanladılar, dünyada üstün bir güce sahip olduklarını sanıp ellerindekilerle büyüklendiler. Sonuç ise kaçınılmaz olarak azap oldu.

MUHTEŞEM SÜMERLER

Irak'ın güneyinde, Dicle ve Fırat kıyılarından uzaklaşır uzaklaşmaz, çölü andıran, geniş bozkır alanlarının yayıldığı görülür. Bu uçsuz bucaksız düzlüklerde, yer yer, heybetli tepeler belirir. Çünkü kumla örtülü bu tepelerin altında, büyük sitelerin kalıntıları yatmaktadır. Bu siteler, Sümerler adı verilen bir halk tarafından kurulmuştur. Artık, kavurucu çöl rüzgarlarının önüne katıp sürüklediği kumlardan başka birşey görülmeyen, sadece çakalların ve akbabaların yaşadıkları bu yerlerde, kırk beş yüzyıl önce, kanallarla çevrili, bahçelerle bezenmiş cıvıl cıvıl şehirler yükseliyordu. Bugün ise, bir ölüm sessizliği hüküm sürüyor.....


Kraliçe Puabi'nin kabri, hala korunan 270 parça eşyasıyla en zengin mezarlardan birisi olarak kabul ediliyor.

Yukarıdaki cümleler ünlü arkeolog Guy Rachet'ın sözleri. Sadece tarih kitaplarından bir konu olarak akıllarda kalan bu ihtişamlı ülke, aslında günümüzdeki topluluklar kadar gerçektir. O zamanın insanları da aynı bizler gibi yaşamışlar, mimarileriyle büyüleyici kentler kurmuşlardır.

Dönemin kraliçesi Puabi için yapılan cenaze töreni oldukça dikkat çekicidir. Çeşitli kaynaklarda bu törenle ilgili bilgiler aktarılmıştır. Kraliçenin ölü bedeninin eşsiz bir ihtişamla süslendiği, vücudunun üst kısmının altın ve gümüşten boncuklarla ve lacivert taşı, kırmızı akik, Kadıköy taşı, babakoru gibi kıymetli taşlardan incilerle bezenmiş bir örtüyle örtüldüğü; örtünün aşağısındaki püsküllerin, yine aynı taşlardan yontulmuş incilerden yapıldığı aktarılmıştır. Ayrıca kraliçenin başına ağır bir peruk, onun üstüne de taç yaprakları mavi ve beyaz ağır kakmalarla bezenmiş som altın çiçeklerden, gürgen ve söğüt yapraklarından bir başlık takıldığı da görülmüştür. Kulaklarını süsleyen küpelerde, ölünün yanıbaşına konulmuş mücevherlerde, iğnelerde ve ihtişamlı başlıklarda altının 1 parıldadığı söylenmiştir.

Kısacası Sümer medeniyetinin önemli bir ismi olan Kraliçe Puabi, muhteşem bir cenaze töreni ve cenaze levazımatı ile gömülmüştür. Cenaze ile birlikte mezara konulacak diğer hazineler, anlatılanlara göre, silahlı muhafızlar ve uşaklar tarafından ancak taşınabilmiştir.

Ancak elbette mezara sahip olduğu hazinelerle birlikte girmesi, kraliçe Puabi'yi iskelet haline gelmekten koruyamamıştır. O da diğer tüm insanlar gibi, hatta belki küçümsediği ve hakir gördüğü fakir ve zayıf insanlar gibi, toprağın altına girmiş, orada çürümüş, bedeni bakterilere yem olmuştur. Bu örnek, insanın, ne denli zengin ve ihtişamlı bir yaşam sürerse sürsün ve malına ne kadar güvenirse güvensin, sonuçta bunların ona hiçbir yarar sağlamayacağını gösteren ilginç bir ibrettir.

GİRİT UYGARLIĞI

Avrupa'nın ilk büyük uygarlığı olan Girit, MÖ XIV yy başlarında, birdenbire yok olmuştur. Bundan önce, Akdeniz'in en güzel yerlerinden olan Girit adasına, Milattan 2000 yıl önce, Asya ve Yunanistan'dan gelen insanlar yerleşmişler, muhteşem saraylar inşa etmişlerdir. Ancak buradaki halkın en dikkat çekici özelliklerinden birisi, sapkın bir eğlence anlayışına sahip olmalarıdır. Allah bu sapkınlıklarından kurtulmaları, ahireti hatırlamaları için zaman zaman küçük çaplı depremlerle onları uyarmıştır. Ancak sonunda büyük bir felaket olmuş, Girit'in kuzeyindeki Kyklades takım adalarından biri olan Thera adasındaki yanardağ patlamış, bu korkunç patlamayı Girit saraylarını yerle bir eden çok şiddetli bir deprem izlemiştir.2 Yanardağın külleri Girit semalarına kadar bütün göğü karanlığa boğup, yıkılan sarayların üstüne çökerken, aynı anda görülmedik bir deniz kabarması da Knosos'un limanı Amnisos'u sulara gömmüştür. Girit saraylarının yıkılışı gerçekten çok ürpertici bir şekilde gerçekleşmiş; dev bir dalga bütün kıyı kentlerini bir anda sulara gömmüştür.

Pek çok yönden dönemin en önemli uygarlıklarından biri olan Girit Uygarlığı, belki de kendisini bekleyen bu sonu hiçbir zaman tahmin edemezdi. Art arda meydana gelen felaketler, o muhteşem yapıları tamamen yok etmiş, insanların neredeyse tümünün helak olmasına neden olmuştur. Geride ne kendi zenginlikleri ile övünen insanlar, ne övündükleri zenginlikler, ne de hiç bitmeyeceklerini sandıkları hayat kalmıştır. Geride kalan sadece yıkık dökük bir şehir ve artık var olmayan bir medeniyettir. Kuran'da bu eski medeniyetlerin çağdaş insanlara ibret nedeni olması gerektiği şöyle vurgulanır:

Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri kendilerinden evvel yıkıma uğratmış olmamız, hala onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette, bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı? (Secde Suresi, 26)

POMPEİ FACİASI

Tarihçilere göre, bundan iki bin yıl kadar önce Pompei'de yaşam çok renkliydi. Çünkü eski dünyada bazı kentler, zevk ve sefanın hüküm sürdüğü şehirler olarak tanınmaktaydı. İşte Pompei de bunlardan biriydi. Şimdi sadece harabesi görülebilen Pompei sokaklarında, çok sayıda meyhane, taverna ve randevu evi bulunuyordu.

Vezüv'ün yamaçları bağlarla örtülü idi, Pompei de bu yamaçlarla deniz arasında kurulmuş ve genellikle zengin Romalıların tercih ettiği bir mekandı. Komşu il olan Herculanum da aynı şartlara sahipti. Ancak tarihin en ünlü yanardağ püskürmelerinden biri, bu güzel yerlerin varlığına son verdi. Bugün, volkanın lavlarıyla "taş kesilmiş" Roma hayatı tüm ayrıntıları ile görülebilmektedir.

Felaket 24 Ağustos 79 sabahı geldi. Pompei'de kendi halkının dışında yazı geçirmeye gelen zengin Romalılar ve Herculanum'da ya da Vezüv'ün eteklerinde yaptıkları muhteşem evlerde yerleşmiş kimseler de bulunuyordu.3 Vezüv yanardağı bir anda patladı. Öncesinde yer sarsılmaya başlamış, dağdan gökgürültüsünü andıran, uzak ve boğuk gürlemeler gelmişti. Araştırmalara göre, göğe alevler sütun halinde yükseliyor, sonra bunu muazzam bir duman izliyordu. Aynı zamanda, yeni patlamalar havayı sarsıyor ve küllerden, taş-topraktan ve lav külçelerinden oluşan bir sağanak, şehrin üstüne yağıyordu.





Allah'ın şiddetli yakalamasıyla karşılaşan Pompei halkı, kendisinden sonra gelen insanlara ibret olarak bırakılmıştır.

Herculanumlular, Vezüv'e daha yakın oldukları için şehre doğru dalga dalga gelen, kor halindeki çamur selinden korkuya kapılmışlar ve kaçmaya çalışmışlardır, ama kaçamayanlar yıkıntıların ve erimiş lavların altında kalmışlardır. Ancak asıl ibret verici olan, yapılan kazılardan elde edilen verilere göre, insanların çoğunun şehirden ayrılmakta hala tereddüt ediyor olmasıydı. Pompei'de, şehrin kraterden uzak olması, herşeye rağmen bir güven duygusu yaratmış; bu nedenle zenginlerin çoğu, bu kül sağanağından, evlerinde kalarak korunmayı düşünmüş ve mallarını, mülklerini bırakıp gitmek istememişlerdi. Bir süre sonra da vaktin artık çok geç olduğunu kavrayamadan ölmüşlerdi. Bir gün içinde iki şehir, Herculanum, Pompei ve altı kasabada yaşayan tüm canlılar tarihten silindi. Kuran'da bu şekilde helak edilen insanlardan şöyle söz edilir:

Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmiş) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (kimi) biçilmiş ekindir. (Hud Suresi, 100)

İnsanlığın bütün bunları öğrenebilmesi ise, yüzyıllar sonra mümkün oldu. Yapılan araştırmaların sonucunda Pompei'deki eski şehir, "yaşıyorken donmuş haliyle" gün ışığına çıkarıldı. İnsanlar, can verdikleri andaki halleriyle taşlaşmışlardı. Kuran'da haber verildiği gibi:

Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O'nun yakalaması pek acı, pek şiddetlidir. (Hud Suresi, 102)

Günümüzden yüzlerce hatta binlerce yıl önce yaşayan uygarlıkların, geride kalıntı halindeki eserlerini bırakmaları, sahip oldukları zenginliğin kendilerine hiçbir fayda sağlamadığını göstermiş, geride bıraktıkları herşey kendilerinden sonrakilere miras kalmıştır. Bu topluluklarda yaşayan insanların belki de en büyük yanılgısı, kendilerinden önce yerle bir olmuş, tarihe karışmış olan topluluklara rağmen, dünya nimetlerine ebedi olarak sahip olacaklarını sanmaları ve ortaya çıkardıkları yapıtların kendilerini ölümsüz kılacağını zannetmeleridir. Bu yanılgı günümüze de uzak değildir. İnsanların önemli bir bölümü kendilerine bir fayda getirir düşüncesi ile bütün yaşamlarını mallarını yığıp biriktirmeye adamakta, kendilerini, ölümsüz (hatırlanır) kılmak amacı ile çeşitli eserler meydana getirmektedirler. Üstelik yaptıkları aşırılıklar belki de kendilerinden öncekilerden çok daha kapsamlı olmakta ve kendilerine Allah'tan gelen çeşitli uyarılara aldırmamaktadırlar. Ama bu kişilerin unutmaması gereken çok önemli bir gerçek vardır: Bir dönem var olup sonra yok olan toplulukların geride bıraktıkları, karşılarında bir ibret vesilesi olarak tüm heybeti ile durmaktadır. Hiçbiri ebedi olarak bu dünya üzerinde kalmamıştır. Adlarını ölümsüzleştirmek için ardında eserler bırakan insanların bir kısmının belki de adları arkalarında kalmış, ama ne çürümüş bedenlerine ne de ahiretlerine bir yarar sağlamamıştır. Ancak dünyada öğüt alıp düşünebilenlere bir ibret olarak kalıntıları var olmakta, Allah'ın zorlu azabının bir hatırlatıcısı olarak başlarına gelenler unutulmamaktadır.

İşte Allah insanlara bu örnekleri vermekte, bunların benzerleri ile dünya tutkunlarını uyarmaktadır. Kuşkusuz bundan öğüt alıp bir ders çıkarabilenler, tarih boyunca meydana gelen olayların hiçbirinin boşuna yaratılmadığını, Allah'ın her an her yerde bütün bunlardan daha şiddetlisini insanlara tattırmaya güç yetirdiğini kavrayabilirler. Dünya sadece bir imtihan yeridir. Burada imtihanın gereklerini yerine getirenler kazançlıdırlar. Sadece dünyayı yurt edinenler ise, geçmişteki örneklerin benzeri bir kayba uğrayacaklardır. Kuşkusuz bu, kendi yapıp ettiklerinin karşılığıdır. Ahirette sadece yaptıkları ile karşılık göreceklerdir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Geçmiş Uygarlıklar
« Posted on: Mart 29, 2024, 05:00:48 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Geçmiş Uygarlıklar e-book, Geçmiş Uygarlıklar programı, Geçmiş Uygarlıklar oyunları, Geçmiş Uygarlıklar e-kitap, Geçmiş Uygarlıklar download, Geçmiş Uygarlıklar hikayeleri, Geçmiş Uygarlıklar resimleri, Geçmiş Uygarlıklar haberleri, Geçmiş Uygarlıklar yükle, Geçmiş Uygarlıklar videosu, Geçmiş Uygarlıklar şarkı sözleri, Geçmiş Uygarlıklar msn, Geçmiş Uygarlıklar hileleri, Geçmiş Uygarlıklar scripti, Geçmiş Uygarlıklar filmi, Geçmiş Uygarlıklar ödevleri, Geçmiş Uygarlıklar yemek tarifleri, Geçmiş Uygarlıklar driverları, Geçmiş Uygarlıklar smf, Geçmiş Uygarlıklar gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Geçmiş Yaz
Şiir Köşesi
dreamily 0 733 Son Mesaj Eylül 05, 2008, 05:31:28 ÖS
Gönderen : dreamily
Insanlığı Etkileyen Ve Dünyaya Yön Veren Uygarlıklar
Genel Kültür.
By.TuRuT 0 1117 Son Mesaj Mayıs 14, 2009, 05:41:57 ÖS
Gönderen : By.TuRuT
Geçmiş
Serbest Kürsü.
YalnızHayat53 0 823 Son Mesaj Eylül 18, 2011, 08:02:33 ÖS
Gönderen : YalnızHayat53
Yas - His'li Geçmiş Zaman Hf
T-Rap Full Albüm
Thoth 2 1284 Son Mesaj Eylül 25, 2012, 08:09:10 ÖÖ
Gönderen : charlie38383
Geçmiş Yaz
Şiir Köşesi
ecre 8 1186 Son Mesaj Mayıs 11, 2012, 10:18:32 ÖÖ
Gönderen : ecre


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular