|
|
|
Fetva verenin, taşıması gereken vasıfları nelerdir?
Dinin iki temel kaynağından biriAllah’ın kitabı Kur’ân, diğeri ise Resulüllah’ın sünneti, yani hadistir. Müftü (Müftî) kendisine arzedilen meseleyi öncelikle bu iki kaynaktaki bilgiler ışığında çözmek için çalışmak mecburiyetindedir. Ancak bir âyet veya hadisi yorumlamak ve yeni çıkan bir problemi çözmek, bir takım ön bilgileri ve özel yetenekleri gerektirir. Bunun için fetvâ verecek kişilerde bazı vasıfların bulunması gerekli görülmüştür. Meselâ, Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) bir kimsenin fetvâ verebilmesi için kendisinde şu beş vasfin bulunması gerektiğini söylemiştir: 1. İyi niyet sahibi olmak ve yalnız Allah rızasını gözetmek. Çünkü kötü niyet, düşünceyi de kötüleştirir. 2. İlim, hilim, vakar ve ciddiyet sahibi olmak 3. Kendisinden ve bilgisinden emîn olunmak 4. Halka kendi otoritesini kabul ettirmek 5. Fert ve toplum olarak insanları tanımak.
Bu şartlardan da anlaşılacağı gibi müftînin fetvâ isteyenin psikolojik durumunu dikkate alması, halk nazarında itibar sahibi, basîretli, vereceği fetvânın fert ve toplum üzerindeki etkisini kavrayacak bir görüşe sahip olması gerekmektedir1. Şöyle de diyebiliriz: Fetvâ vermek durumunda olan kimsenin taşıması gereken en önemli vasıflar, ilim, ciddiyet, samimiyet, sorumluluk ve basîrettir2. Bunları inanç-amel ve ahlak bütünlüğüne erişmiş olmak diye de özetleyebiliriz. Zira İslâm âlimleri fâsık bir kimsenin fetvâsının sahih olmayacağını ifade etmişlerdir. Ayrıca Yüce Allah bilgisizce fetvâ vermeyi yasaklayarak şöyle buyurmuştur:“…Allah bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”3 “Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak ‘bu helaldir, şu da haramdır’ demeyin, çünkü Allah’a karşı yalan söylemiş olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.”4
Fetvâ ile meşgul olmak çok önemli bir iştir. Çünkü müftî, helâl, haram, geçerli (sahih), geçersiz (fâsit/bâtıl) ve benzeri hükümleri İslâm adına açıklamış olur. Bu konuda gerekli araştırmayı yapmadan, kendi hevâsına uyarak fetvâ vermek sorumluluğu gerektirir. Şayet fetvâ, kul hakları ile ilgili ise daha dikkatli olmak gerekir. İctihâd ve fevtâ vazifeleri büyük bir ilim ve ihtisas işidir. Âyet ve hadislerin mânâlarını yüzeysel bir şekilde anlayabilen, derinlemesine bilgi ve araştırması olmayan, hâfızalarında sınırlı birkaç hadis bulunan ve aynı konudaki hadisleri tamamen inceleyip değerlendirme yapmamış bulunan kimselerin, bir müctehide tâbi olmayıp da şer’î delillerden hüküm çıkarmaya kalkışmaları ve kendi namlarına fetvâ vermeleri caiz olmaz5. Müftî, ictihâd yapabilecek ve delillerin kuvvetli olanını seçebilecek durumda ise, mezheplerin görüşleri arasından tercih yapabilir. Ancak bunu yaparken üç şarta bağlı kalması gerekir: Delil bakımından zayıf olan görüşü seçmemelidir. Tercih ettiği görüş insanların yararına olmalı ve onları ne şiddete ve ne de gevşekliğe sevketmelidir. Yani verilen fetvâ, insanları dinden soğutmaması ve onları güçlerinin üstünde bir zorluğa sokmaması gerektiği gibi, dindarlık ve mükellefiyetin anlamını ve sorumluluğunu ortadan kaldıracak ve gevşekliğe sevk edecek şekilde de olmamalıdır. Seçilen görüş, iyi niyete dayanmalı, sırf insanları memnun etmek ve onların keyfi arzularını tatmin etmek için seçilmiş olmamalıdır. Aynı zamanda müftü, halkın örf ve âdetlerini dikkate almalı, mükellefin seviyesine göre hükümlerin gerekçelerini ve hikmetlerini de anlatmaya gayret göstermelidir6. İctihâd yapabilen müftî bütün dikkat, iyi niyet ve gayretini sarfettikten sonra, verdiği fetvâda isabet etse de, yanılsa da sevap kazanır. Hadiste şöyle buyurulur: “Hâkim ictihâd yaparak hükmedip, bunda isabet ederse, onun için iki mükâfat vardır. İctihâdla hükmedip de yanılırsa, onun için bir mükâfat vardır”7.
Fetvâ soranın dikkat etmesi geren hususlar nelerdir?
Fetvâ sorana, fıkıh dilinde “müsteftî” denilir. Müstefti, fetvâsını soracağı zaman öncelikle ehil, ilim, ahlak ve sahibi, güvenilir ve uzman kişiyi arayıp bulmak durumundadır. Bulunduğu memlekette böyle bir âlim yoksa başka bölgelerden araştırması gerekir. Aranan müftü bulunduktan sonra nezâket kurallarını aşmamak şartıyla hükmü istenen olay bütün açıklığı ile anlatılmalıdır. Çünkü fetvâ sorunun şekline göre değişebilmektedir. Bundan dolayı fetvâyı bizzat problem sahibinin sorması daha uygundur8. Kadınlar için de en uygunu bayan müftüye müracaat etmektir. Şayet o konuda uzman bir bayan müftü bulunamazsa, usulüne uygun bir izleyerek erkek müftüye müracaat daha uygundur. Nitekim asr-ı saadette bazı kadınlar zaman zaman mahrem sorularını Hz. Aişe vasıtasıyla Hz. Peygamber’e soruyorlardı
Fetvâ sabit midir,değişken midir?
Fetvâ, mükellefin içinde bulunduğu durumun pratik cevabı olduğu için, sâbit değil, değişkendir. Yani fetvâ, yere, zamana, şahıslara, durumlara, niyetlere, âdetlere ve nassların yorumuna bağlı olarak değişiklik arzeder. Bunun en güzel delili, her devirde yazılan fetvâ kitaplarıdır. Şâyet öncekiler yeterli olsaydı sonraki kitaplara gerek kalmazdı; ancak öyle olmamış, her devirde yeni fetvâlar ve bu fetvâları toplandığı kitaplar ortayaortaya çıkmıştır. Bununla birlikte zamana dayanıklı fetvâlar da vardır. Bir fetvânın geçerlilik süresini yine de şartlar belirler. Müftünün durumu bir hastaya reçete yazan doktora benzediği için, doktor reçeteyi hastanın durumunu dikkate alarak yazar. Bu da fetvâda değişikliğin tabii olduğunu gösterir. Ayrıca müftü, fetvâ ve tercihinde yanılmış da olabilir. Bu gibi durumlarda müftünün fetvâsından dönmesi ve bunu da ilan edip düzeltmesi gerekir.
Fetvâ özel midir, genel midir?
Fetvâların bir kısmı genel olup aynı şartları taşıyan bütün mükellefleri kapsar. Ancak bunun yanında şahıslara ve bölgelere özel fetvâlar da vardır. Fetvâda vicdan mı önemlidir, müftünün söylediği mi? Fetvâlarda önemli olan hususlardan biri de vicdan faktörüdür. Müftüye soru nasıl sorulursa cevap o şekilde verilir. Şayet birirsi fetvâ sorarken bazı hususları gizlerse müftünün doğru cevap vermesini engellemiş olur. Özellikle başkasının hakkını da ilgilendiren sorularda bu hususa daha çok dikkat etmek gerekir. Zira fetvâyı tek taraflı olarak haklı çıkmak ve onu sağlayacak şekilde sormak başkasının hakkını ihlal etmek olur. Böyle durumlarda müftünün tarafları dinlemeden fetvâ vermesi isabetli olmaz. Hz. Peygamber, bu duruma dikkat çekmiş ve “Her ne kadar sana müftüler fetvâ verse de sen bir de kalbine danış.” buyurmuştur9. Buna göre verilen fetvânın bir de vicdan terazisinde tartılması gerekmektedir.
|