0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Felsefe Ve Sanat  (Okunma Sayısı: 1163 Kere Okundu.)
« : Nisan 19, 2009, 08:46:20 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


İnsanın olduğu her yerde felsefe vardır. Felsefe tüm insan yaşamında ama özel olarak kendisinin de içinde bulunduğu kültür alanlarında etkindir. Bilim sanat felsefe ve siyaset kültürü oluşturan eşit ağırlıkta araştırma alanlarıdır. Aralıksız insan araştırması yapan bu dört alan sürekli olarak etkileşirler. Felsefe öbür kültür alanlarına kendilerini bir bütün olarak temelden tartışma olanağı sağlar. Bu yüzden felsefe sanatın zorunlu bir öğesidir. Gerçekte kültürün hiçbir alanı yoktur ki öbüründen bir şey almasın. Bu alanlardan birine sıkışıp kalmak verimsizliği açmazlara düşmeyi tutarsızlıklara uğramayı göze almaktır. Gerçekte tüm kültür alanları amaçları ortak olan alanlardır: insanı araştırırlar insanın ne olup ne olmadığını ortaya koymaya çalışırlar. Bu ortak amaçlı alanların ne olmadığını ortaya koymaya çalışırlar. Bu ortak amaçlı alanların yöntemleri elbette ayrı ayrıdır. Felsefenin yöntemi kavramsal araştırma yöntemidir. Bilim tek tek olgulardan yasalara yükselmeye çalışır. Sanat duygusal –düşünsel çerçevede insanı bir bütün olarak ele alır. Siyaset toplumsal örgütlenme biçimlerinden giderek insan değerlerini tartışır.

İnsanların bir bölümü kültüre dolaylı olarak ya da şöyle bir katılır bir bölümü de doğrudan doğruya kültür etkinliği içindedir. Kültür etkinliği gösteren insanlar kültür alanlarından yalnızca biriyle ilişkili olsalar da öbür alanlara da yönelmek gereksinimi duyarlar; tek bir alanda sıkışıp kalmak onlara yetmeyecektir. Bu da bize bilimin sanatın felsefenin ve siyasetin tek başına bir anlama gelmediğini gösterir. Bu alanlardan birinde göstermelik değil de gerçek bir etkinlik içindeyseniz kendinizi öbür alanlardan da destek almak zorunda duyarsınız. Bu alanlardan birinin öbüründeki görünümünü belirlemek her zaman olasıdır. Bilimin sanattan sanatın felsefeden siyasetin bilimden ya da daha doğrusu bunların birbirinden neler alabileceklerini göstermek hiç de zor olmayacaktır. Biz burada yalnızca sanattaki felsefeyi belirlemeye çalışacağız.

Her sanatçının yetkin bir sanatsal görüye ulaşmış olması gerekir. Sanatçıyı gören adam diye tanımlayabiliriz. Buradaki görme gözle olmaktan önce bilinçle görmedir. Sanatçının bilinci özel olarak sanat için geliştirilmiştir. Sanatçının bilinci yetkin duyarlıkları ve kavramsal zenginliğiyle belirgindir. Sanatçı insanı duygu ve düşünce düzeyinde iyi tanıyan kişidir. Sanatçının bilinci düşünsel yetkinliğini her şeyden önce felsefenin sağlayacağı verilerden kazanacaktır. Demek ki sanatçının göz olması ya da özel bir görüye ulaşmış olması büyük ölçüde felsefenin katkısıyla sağlanabilir. Bu da bize şunu gösterir: her sanatçı her gerçek sanatçı kendi koşulları içinde bir filozoftur. Elbette sanatçıdan bütün bir felsefenin sorumluluğunu bekleyemezsiniz ya da ondan meslekten bir felsefe adamının yükümlülüklerini bekleyemezsiniz. Her düzeyli insanın olduğu gibi sanatçının da düşüncelerini felsefi bir temele dayamak gibi bir zorunluluğu vardır.

Gerçek sanat yapıtları bize insanı felsefi bir derinlikte gösterirler. Felsefedeki felsefe başkadır sanattaki felsefe başkadır. Felsefedeki felsefe insana insanı tartışarak gösterir felsefede her zaman gidimli düşünce geçerlidir. Sanat insanı bize sezgisel bir düzeyde duyurur. Bu insanın gösterilmesidir.

Sanat yapıtının felsefi derinliği birbiriyle çözülmez bir bütün oluşturan niteliklerin karşılıklı konumunda onların karşılıklı ilişkilerinde biçimlerin altında kımıldanan anlam öbeklerinde kendini gösterir. Bir sanat yapıtı felsefesini olduğu gibi sunmaz ama derinden derine duyurur. Yapıttan izleyiciye uzanan bu etkinlikte sanatçı doğrudan doğruya belirleyici rolü oynamaz. Her şey dolaylı bir iletişimde gerçekleşir. Çehov’un bütün felsefesi kişilerinin sözlerinde tutumlarında davranışlarında belirir; yazar hiçbir biçimde bu anlatım düzeyinde belirleyici görünmez. O kişileri karşısında soğuk yantutmaz ilgisiz görünür. Yaşamla insan ilişkileriyle dünya düzeniyle ilgili olarak onun ağzından tek bir söz alamazsınız. Ama kişilerinin ne yapacağına karışmaz o. Kişileri bazen acımasız eleştirilere yönelebilirler. Çehov buna karışmaz öyleyse öyledir. Çehov’un Vanya Dayı’sı şunları söyler Serebriyakov’la ilgili olarak:

“ Bak şimdi tam yirmi beş yıldır sanattan hiçbir şey anlamaksızın sanat üzerine dersler veriyor ve yazılar yazıyor. Yirmi beş yıldır başkalarının gerçekçilik üzerine doğalcılık üzerine başka benzer saçmalar üzerine fikirleriyle geviş getiriyor. Yirmi beş yıldır akıllı insanların zaten bildiği ahmaklarınsa hiç mi hiç ilgilenmediği şeyler üzerine dersler veriyor yazılar yazıyor. Kısacası yirmi beş yıldır boşuna vakit harcıyor”

Her sanatçının felsefesini ortaya koyuş biçimi başka başkadır. Dostoyevski’nin felsefesi romanlarının gerçek kişilerinden ya da birinci kişilerinden çok sıradan kişilerinde ikincil hatta üçüncül kişilerinde yansır. Karamazov Kardeşler’de en önde Dimitri’yi sonra İvan’ı görürsünüz. Bu iki kardeş hele İvan hele de hummalıyken sürekli olarak filozofça sözler ederler ancak yakından bakıldığında bu sözler birer sayıklamadan başka bir şey değildir. Oysa felsefi incelik ya da felsefi derinlik Alyoşa’nın suskunluğunda ölçülü davranışlarında kümelenmiştir. Daha basite gittikçe daha derine ulaşırsınız. Romanın en önemli kişisi belki de Staretz Zosima’dır. O bir bilgedir davranışlarıyla hatta ölümüyle insanı şaşırtır. Gaddar bir askerken son derece yumuşak ve öngörülü bir din adamı olmuştur. “Geleceği acılarla dolu olacak” gerekçesiyle Dimitri gibi birinin karşısında diz çökebilen biri olmuştur. Gruşenka’dan başlayarak romanın en çarpıcı kişileri en baş kişileridir. Gene de neresinden bakarsanız bakın Dostoyevski’nin romanlarında insanın eksıkliğini günaha eğilimini duyarsınız. Dostoyevski de Çehov gibidir kişilerinin işine karışmaz yaşamı kendi kafasına göre belirlemeyi düşünmez.

Flaubert’in yüreği gerçekliği koşullamak korkularıyla doludur. O bu yüzden gerçekliği olabildiğince eksıksiz gözlemlemek ister. Bu bir doğalcılık telaşı değildir çünkü Flaubert kendi yapıtını baştan sona özenle kendi kurgular kendine göre kurgular. Onda kurgunun payandalarını ya da fırça vuruşlarını rahatça görürsünüz. Zola’da gördüğümüz gerçekçi gereç bolluğunu Flaubert’de göremeyiz. Zola elde ettiği gereci kendi felsefesinde bütünleştiremediği için bir bakıma ziyan eder. Flaubert’in felsefesi Çehov’unki ve Dostoyevski’ninki gibi yalın ve kolaydır. Ancak Flaubert Dostoyevski gibi yapmaz tüm felsefesini romanın baş kişisinde Madame Bovary’de yoğunlaştırır. Öbür kişiler Madame Bovary’nin kocası o kasaba hekimi George bile bu felsefenin ortaya konulabilmesi için birer basit araçtan birer yansıtıcıdan başka bir şey değillerdir.

Şiirden vereceğimiz bir başka örnek zamanda uzamda ve kavrayışta birbirine çok yakın duran sanatçılar arasında bile bir felsefi doku ayrılığının sözkonusu olduğunu bize gösterecektir. XIX. Yüzyıl Fransa’sının birbirine yolgöstermiş dört şairi Baudelaire Verlaine Rimbaud ve Mallerme şiirde simgeciliğin temellerini atarken bambaşka felsefeler geliştirdiler. Baudelaire’in başlattığı simgeyle anlatım serüvenini Verlaine ve Rimbaud geliştirdiler ve Mallerme’ye ulaştırdılar. Onların şiirinde bir yöntem ortaklığı kendini baştan sona duyursa da onlardaki felsefeler başka başkadır. Bu felsefelerin tek ortak noktası belki de çağdaş insanın evrensel tedirginliklerini alabildiğine ve derinden derin duyuruyor olmasıdır.

Baudelaire çelişkilerle dolu kaçılası bir dünya tablosu çizdi. Bu dünyadaki gerçek insan mutsuz insanın ta kendisiydi. Sartre şöyle der:“ Mutlu insan ruhunun gerilimini yitirmiştir düşmüştür. Baudelaire hiçbir zaman mutluluğu benimsemeyecektir çünkü mutluluk ahlakdışıdır.” Baudelaire’in dünyası tam tamına Platon’un duyulur dünyası gibi bir şeydi bir üst dünyayı ölümsüzlükler ve arılıklar dünyasını düşünülür dünyayı düşündürüyordu. Gerçek insan bu bataklıktan bu küçük insanlar dünyasından esir’e doğru kanatlanma tutkusunu taşıyacaktır. Bu bir kaçış deneyi de olsa bir özgürlük deneyidir. Verlaine’e gelince onun felsefesi duyarlılığı güçsüzlüğe kadar geliştirmiş dengesiz bir ruhun dünyayla ilgili karamsar bakış açısını içeriyordu. Yazgı gibi bir şeyin elinde şaşkına dönen insan acıların en yetkinine ulaşma koşulunu aralıksız yaratacak biçimde durmadan kendine yenilecektir. Rimbaud’un felsefesi çılgınlığın felsefesiydi başıboşluğun kendini ikide bir duyurduğu bir haz felsefesiydi mutsuzlukta bile şeytani bir tad bulabilecek kadar atılgan bir ruhsallığın felsefesiydi. Mallerme’nin dünya karşısındaki durumu ince ince bakan ayrıntıları gören daha çok görmek istediğini gören hemen her şeyde uyum arayan heyecanlarına yenilmeyen bir usçunun durumudur. Onda gerçekliklerin ardında bizi çağırıp duran ülküsel bir dünya gizlidir bu dünyaya ulaşmak için gündelik yaşamda kullandığımız mantığı bırakmamız gerekir.

Evet görüldüğü gibi aynı çağın hatta aynı dönemin sanatçıları yapıtlarında bize başka başka felsefeleri duyururlar. XV.-XVI. Yüzyılların Hollandalı ressamları üç aşağı beş yukarı aynı koşulları yaşamakla birlikte sanatlarında başka başka felsefeler geliştirmişlerdir. Hubert ve Jan Van Eyck kardeşler dünyayı tam anlamında gönül rahatlığıyla gözlemlemişlerdir. Onlar sanki hiçbir şeyden kuşkuya düşmezler insanı ve doğayı yakından tanımanın ve kendilerine yakın bulmanın dinginliği içindedirler bu çerçevede insanı da doğayı da ayrıntılarıyla anlatırlar. Dünyayla kavgaları çelişkileri yoktur. Onların gözünde dünya bir tür cennettir buna göre varolmak en güzel mutluluktur. Zaten cehennem diyebir şey yoktur; herşey en uygun biçimde düzenlenmiştir. Bosch’a gelince o insanda yalnızca insanda değil her şeyde Şeytan’ı bulur. Şeytan uğramış bir insanlığın üyesidir o. Şeytanlık özellikle cinselliğe bağımlı tutsaklıkta kendini gösterir. Bu durumda Tanrı ya yoktur ya da olmadık bir yerlerde gizlidir. Bosch Van Eyck kardeşlerin tersine her şeyi kötü gözle görür alabildiğine karamsardır. Haklıdır yaşadığı dünya hiç de iç açıcı bir dünya değildir: halk yoksuldur açtır dilenciliği ve serseriliği meslek edinmiştir. Kıtlık yangınlar veba nice felaketler umudu neredeyse hiçe indirmiştir. Karamsarlık iyimserlikten daha doğru daha yasal daha tutarlı gibidir.

Her gerçek sanatçı yetkin bir sanatsal görüye ulaşmış kişidir. Bu da ancak felsefenin sağlayacağı bakış açısıyla olasıdır. Her sanatçı kendi koşulları içinde filozoftur. Her gerçek sanatçıda insanlığın tüm temel sorunları dizgesel bir tutarlılıkta aydınlığa kavuşur. “ Yüksek düzeyde hiçbir sorun yoktur ki Dostoyevski’nin romanı onu ele almış olmasın” der Gide. Ancak romandaki bu sorunlar durumların olayların ilişkilerin arasından sezilebilen sorunlardır onları bir felsefe kitabında olduğu gibi apaçık göremeyiz. Flaubert yerden göğe haklıdır: “ Tanrı nasıl yaratısında görünmez ve tam güçlü olarak varsa sanatçı da yapıtında her yerde sezilmeli ama görülmemelidir.”
Afşar TİMUÇİN (Özgür Prometheus)

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Felsefe Ve Sanat
« Posted on: Nisan 20, 2024, 04:20:34 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Felsefe Ve Sanat e-book, Felsefe Ve Sanat programı, Felsefe Ve Sanat oyunları, Felsefe Ve Sanat e-kitap, Felsefe Ve Sanat download, Felsefe Ve Sanat hikayeleri, Felsefe Ve Sanat resimleri, Felsefe Ve Sanat haberleri, Felsefe Ve Sanat yükle, Felsefe Ve Sanat videosu, Felsefe Ve Sanat şarkı sözleri, Felsefe Ve Sanat msn, Felsefe Ve Sanat hileleri, Felsefe Ve Sanat scripti, Felsefe Ve Sanat filmi, Felsefe Ve Sanat ödevleri, Felsefe Ve Sanat yemek tarifleri, Felsefe Ve Sanat driverları, Felsefe Ve Sanat smf, Felsefe Ve Sanat gsm
Yanıtla #1
« : Temmuz 09, 2009, 12:26:48 ÖÖ »
Avatar Yok

dreamily
*
Üye No : 6603
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 773
Mesaj Sayısı : 11 794
Karizma = 11817


bilgiler için sağol
Yanıtla #2
« : Temmuz 09, 2009, 12:31:23 ÖÖ »
Avatar Yok

yalnısslık
Üye No : 0
Nerden :
Konu Sayısı : 750
Mesaj Sayısı :
Karizma = 0

saolasn ..
Yanıtla #3
« : Haziran 06, 2010, 08:13:22 ÖS »

Anqel*
*
Üye No : 21465
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 5208
Mesaj Sayısı : 17 796
Karizma = 50130


Bilgi için teşekkürler. ettim..

WebCanavari
Yanıtla #4
« : Eylül 03, 2010, 02:30:53 ÖS »

Hephaestus
*
Üye No : 26057
Yaş : 31
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 4834
Mesaj Sayısı : 13 573
Karizma = 60064


Teşekkürler
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular