0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Eski Ramazanlar Yeni Müminler  (Okunma Sayısı: 1597 Kere Okundu.)
« : Ağustos 28, 2008, 12:51:04 ÖÖ »
Avatar Yok

Musty*
*
Üye No : 2609
Yaş : 32
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 2624
Mesaj Sayısı : 16 848
Karizma = 1552


ESKİDEN NEYSE Ramazan, şimdi de odur. Ramazan değişmiyor, hiçbir zaman değişmedi ve değişmez de. Çünkü ‘şehr-i Ramazan’ Kur’ân ayı, dua ayı, yardımlaşma ayı, şükür ve fikir ayı, baştan sona içiçe ibadetlerle dopdolu bir kulluk mevsimidir, Cennet yolunun üzerine kurulmuş bir pazar ve bir ‘alış-veriş merkezidir.’

Nefsin rağmına kulun melekleşmesi, şeytanın aksine Cennete ehil bir hâle gelip Kur’ân’laşması, hevâ ve hevesâtının tersine Ramazanlaşması, ‘nimetleri hayvan gibi yutmanın’ terkiyle nimetleri nimet bilmesi, nimeti vereni çok yakından tanıması, ‘nimet’ten ‘in’âm’a, ‘inâm’dan ‘Mün’im-i hakiki’ye ulaşması, kulluğu ve ibadetiyle bütün nimetlerin gerçek sahibine kendini tanıtması ve ibadetleriyle sevdirmesidir.

Çaba ve gayret bu. Niyet ve maksat da bundan başka bir şey değil. Sahurdan iftara kadar geçen süre içinde kulun kendini bir murakabe altına almasıdır, ciddi bir muhasebeye tabi tutmasıdır.

Özellikle ağzı oruçlu olduğu için, midenin ağlamasına, inlemesine, sızlamasına ve kıvranmasına karşılık, nefsin sesini kısması, sinmesi ve boyun bükmesidir; kalbin ise huzura ermesi, ruhun rahatlamasıdır. Duygu ve latifelerin sağlam ve gerçekçi bir çizgi içinde bulunmasıdır. Cennetin ‘Reyyan’ kapısından esen nurlu nesîmi soluklaması ve içine doğru çekmesidir.



Ramazan bütün ibadetleriyle birlikte gerçek anlamda “fakr” mesleğinin yaşanması, fakirlikle “fahr” etmenin ve övünmenin anlaşılması, Allah’ın gınâsı karşısında kulun kendi yoksulluğunu dile getirmesi, böylece ebedi zenginliğe ermenin idrakine varılmasıdır.

Ramazan, kişinin “acz” mesleğini iliklerine kadar hissetmesi, bir çocuk gibi, acziyle sonsuz kudretin tecellisine ayna olmasıdır. Kulun “hiç”liğinin farkına vararak rahat bir nefes almasıdır; sırtındaki bütün yükleri atması, belini büken ne kadar ağırlıklar varsa ondan kurtulması, “teslim” ve “tevekkül”ü bütün incelikleriyle hayatına geçirmesi, Rabbine karşı “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, ben ise senin âciz bir kulunum” niyazında bulunmasıdır.

Bundan dolayıdır ki, bir mü’min için “eski Ramazanlar” da böyleydi, “yeni Ramazan” da, bütün gelecek Ramazanlar da böyledir ve böyle olacaktır.



Günümüzde olduğu gibi, “Ramazan”ın manasına yabancı olan insanlar, tarih boyu Ramazan’ları kendilerine göre değiştirmişler, kişisel alışkanlıklarını, nefsî arzularını öne çıkarmışlar, birtakım özlem ve beklentilerini de içine katarak “ah”lar, “vah”lar ve “eyvahlar” çekerek hayıflanmışlar.

Her Ramazan ayının gelişiyle birlikte, gazetelerde bu çeşit iç çekmeler yazılır, çizilir; radyo ve televizyon konuşmalarında “Nerede o günler, o günler başkaydı” gibi sözler söylenir ve anlatılır.



“Nerede o eski Ramazanlar?” sözünü söyleyenler, iki kısımdır. Birinci kısma girenler, başta temas ettiğimiz gibi, Ramazan’ı bir ibadet mevsimi olarak görenlerdir. Yüz yıl öncesinde yaşanan bazı sünnet ve güzel âdetlerin bir kısmının bu günkü toplumda unutulmaya yüz tutmasındandır şikayetleri.

O zamanlar Ramazan gelince bazı zenginler ve devlet erkânı bir ay boyu konaklarını açık bulundururlar, herhangi bir davete gerek kalmadan herkes iftar saatinde kapıdan içeri girer, iftarlarını yaparlar, teravihlerini kılarlar, dualarını ederler, çıkarken de bir kese içinde “diş kira”larını da alarak evlerine dönerlerdi. Kendilerine, “Kimsin, nesin, necisin, nereden geldin?” gibi sorular sorulmazdı. Rahatça yer, içerler, sonra da kalkar giderlerdi.

Bir de “sadaka taşları” geleneğinde olduğu gibi, mahalledeki fakir fukara araştırılır, sorulur, öğrenilir, ona göre ihtiyaçları karşılanır, rencide edilmezdi. Çünkü, bu fakirler, Kur’an’ın, “Sen onları yüzlerinden tanırsın, yoksa onlar insanlardan ısrarla bir şey istemezler” (Bakara, 2:273) diye tarif ettiği insanlardı ve merhamet onlardan esirgenmezdi.

Eski Ramazan özlemini duyanların ikinci kısmı ise, Ramazan’ı bir eğlence ve bir vakit geçirme mevsimi gibi görüp, Ramazan gecelerini gaflet içinde geçirenlerdir. Bunların muakkipleri bugün zaten fazlasıyla var.

“Direklerarası eğlenceleri, karagöz-hacivat gösterileri” ve benzeri programlar o zamanlar da yapılıyordu, şimdilerde de “modernleştirilerek” devam ettiriliyor.

Ramazan’la uzaktan yakından alâkası olmayan bu çeşit gelenek ve alışkanlıkların, “Ramazanlaşan” bir mü’min için bir anlam taşımadığı zaten açık ve bellidir.

Bu anlayışta olanlar bayramı da aynı kategoriye tabi tutuyorlar. “Bayram” denince, gezme, tozma, tatil yapma, oyuna eğlenceye gitmeyi anlıyorlar. Bayramlaşma, dost-akraba ziyareti, konu-komşu görüşmeleri ve hediyeleşme gibi İslâmî âdetleri bir tarafa bırakarak bayramı bir keyf ve zevk “malzemesi” yapıyorlar. Oysa Ramazan ayı gibi bayram da bir tür ibadet mevsimi ve fırsatıdır, bayram gecesi Ramazan geceleri gibi mübarek ve kutsaldır.

Her meseleye maddî ölçülerle, dünyevî bakış açısıyla, menfaat hesabıyla, zevk ve keyf düşüncesiyle bakan kişiler için, Ramazan ayı da bir eğlence mevsimine dönüşmüştür.

Ramazan’la ve oruçla uzaktan yakından bir âşinalığı olmayan Bektaşi hiç sahura kalkmıyormuş. Ama iftar sofrasına herkesten önce koşuyormuş. Demişler, “Erenler, sahura kalkmıyorsun, oruç da tutmuyorsun, iftara neden herkesten önce koşuyorsun?” Cevap vermiş, “Bütün bütün mü, Ramazan’ı terk edelim.”

“Ramazan” denince aklına sadece iftar sofraları gelen, “Ramazan geceleri”nden söz edilince “meddah, karagöz, saz ve çalgıdan” başka bir şey bilmeyen ve tanımayan insan, “Eski Ramazan”lardan hayıflansa ne fark eder, yeni Ramazan’lardan dert yansa neye yarar...

Yaşanan “en eski Ramazan” olarak bildiğimiz Saadet asrındaki Ramazan gecelerine baktığımızda Ramazan’ı bütün güzelliği ve şirinliğiyle tanıyoruz. Ramazan ayının son on günü gelince Hz. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm kendisi sabaha kadar uyanık kaldığı ve sürekli ibadetle meşgul olduğu gibi, ailesini de aynı şekilde ayık ve uyanık olarak tutar, onların da sabaha kadar ibadetle meşgul olmalarını temin ederdi.

Hadislerde geçtiği üzere, “son on gece” anlamında “leyâli-i aşr-ı evâhır” meşhurdur. Hatta Peygamberimiz, Ramazan’ın son günlerinde itikâfa çekilir, dünyevî meşguliyetlerden uzak durur, günün bütün saatlerini ibadete ayırırdı.



Bugün Medine-i Münevvere’de Asr-ı Saadetten kalma aynı âdet ve gelenek devam ediyor. Ramazan’ın son on gününde onbinlerce mü’min abdest alma gibi zaruretlerin dışında hiçbir şekilde Mescid-i Nebevi’den dışarı çıkmıyor. İstirahatını da orada yapıyor.

Ramazan ayı boyunca ise, başta Mescid’in içi olmak üzere dış avlusu ve çevresi bir milyona yakın insanın iftar yapabileceği şekilde düzenleniyor, ona göre organize ediliyor. Akşam ezanıyla birlikte iftar saati girer girmez, bir anda yüzbinlerce insan tek bir işle meşgul oluyor, Resulullahın (a.s.m.) huzurunda, onun sofrasında iftar etme zevkini yaşıyor...

İşte benim de özlediğim, son yıllarda Rabbimin ihsanıyla bizzat yaşamaya çalıştığım ve her mü’minin burnunda tüten ve tatlı bir özlem duyduğu, tarih açısından eski, ama hazzı ve tadıyla yeni olan ve her zaman yenilenen, hep taze ve orijinal kalan “eski Ramazanlar” bu Ramazan’dır.

Kıymeti bilinince özlenen, özlenince gelişi iple çekilen, geldiğinde de bizden memnun olarak dönen Ramazan bu Ramazan’dır.



Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz, “Eğer ümmetim Ramazan’ın kıymetini hakkıyla bilmiş olsaydı, yılın bütün günlerinin Ramazan olmasını isterdi” buyururlar. Ne mutlu ki bu niyeti taşıyan her mü’min yılın tamamını sevap cihetiyle Ramazanlaştırmış olmaktadır.

Y.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Eski Ramazanlar Yeni Müminler
« Posted on: Nisan 24, 2024, 03:34:14 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Eski Ramazanlar Yeni Müminler e-book, Eski Ramazanlar Yeni Müminler programı, Eski Ramazanlar Yeni Müminler oyunları, Eski Ramazanlar Yeni Müminler e-kitap, Eski Ramazanlar Yeni Müminler download, Eski Ramazanlar Yeni Müminler hikayeleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler resimleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler haberleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler yükle, Eski Ramazanlar Yeni Müminler videosu, Eski Ramazanlar Yeni Müminler şarkı sözleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler msn, Eski Ramazanlar Yeni Müminler hileleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler scripti, Eski Ramazanlar Yeni Müminler filmi, Eski Ramazanlar Yeni Müminler ödevleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler yemek tarifleri, Eski Ramazanlar Yeni Müminler driverları, Eski Ramazanlar Yeni Müminler smf, Eski Ramazanlar Yeni Müminler gsm
Yanıtla #1
« : Temmuz 04, 2013, 09:47:24 ÖÖ »

KaraElmas
*
Üye No : 34974
Yaş : 36
Nerden : Zonguldak
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 149
Mesaj Sayısı : 1 376
Karizma = 10067


Teşekkürler.

Bir "parçam" vardı aynı ben gibi
Bir kalbim vardı camdandı sanki ...
İnsanı en çok en sevdiği acıtırmış ya hani
En çok sevdiğim incitirken beni...
 
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Hayırlı Ramazanlar « 1 2 »
Tanışalım Kaynaşalım.
eserce 10 3055 Son Mesaj Temmuz 30, 2012, 02:05:49 ÖÖ
Gönderen : *Dantes*
Yeni Anneler Eski Kilolarına Nasıl Dönebilir ?
Gebelik ve Çocuk Bakımı
Asortik Hatun 0 628 Son Mesaj Şubat 19, 2013, 11:20:16 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun
Yeni Aşkının Yanına Eski Sevgilisinin Hediyesi Araçla Gitti
Televizyon & Radyo & Magazin
sanane_61 0 672 Son Mesaj Ekim 09, 2013, 02:57:59 ÖS
Gönderen : sanane_61
Eski Kazağınıza Yeni Bir Şekil Verebilirsiniz
Nasıl Yapılır?
-Trinity- 0 575 Son Mesaj Aralık 27, 2015, 06:58:59 ÖS
Gönderen : -Trinity-
Eski Aşklar Yeni Başlangıçlar - Miranda Liasson
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
BÖRÜLCE 0 799 Son Mesaj Ağustos 11, 2016, 07:24:21 ÖS
Gönderen : BÖRÜLCE


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular