|
|
|
Kızgınlığınızı ve sinirinizi bastırıp, affetmeyi öğrenin.
Aşama 1: Öfkeni tanı Sizin bir damarınız vardır. Basıldı mı kanayan. Kesildi miöldüren. Sizin bir damarınız vardır. En zayıf halkanız. Öfkeniz. Size haksızlık yapılınca kabaran damarlarınız vardır. En savunmasız, en zayıf anınızda yakalayan, tuttu mu bırakmayan. Arkanızdan iş çevrildi mi taşan damarınız vardır. Kalbinizin hemen biraz dahasolunda. Hayır orada değil, biraz daha aşağı, evet evet kenarda. İşte orada acının hemen altında öfkelenen yanınız vardır. Siz saygınızdan sustuğunuzda karşınızdaki size bağırmaya, sizi aşağılamaya devam ettiğinde kalbinizingümbürdemesini tetikleyen içiniz vardır. İçinizin en karanlık odası. Nefret.Başkası size kötülük ettiğinde, onun kadar kötü olmadığınız için ne yapacağını bilmez halde sadece susan, o gittikten sonra günlerce haftalarca içinden ona cevap veren, lafını gediğine koyan, kendini savunan ruhunuz vardır. Ama ona bunları söyleyemediği için kalpte bir yara gibi açık kalan, kaldıkça kurumaktansatazelenen yanınız vardır. Kalbinizin en siyah odası: Kin.
Aşama 2: Öfkeni hatırla Çocukken kimseye karşı kin duymamanız, nefret beslememeniz söylenirdi. Tüm insanlar iyidir ve kötülüğe kötülükle cevap vermek erdemsizliktir. Özünde tüm insanlar iyidir ve kendilerine iyi yaklaşılırsa hatalarını anlayabilirler. Ama en yakın arkadaşınız gün gelip sizi arkadan vurduğunda, oyun oynarken giydiğiniz terliği kimsenin ulaşamadığı arka bahçeye attığında, sizin sevdiğiniz çocuğa gidip ilanı aşk ettiğinde, birlikte tuttuğunuz sırları gidip annenize anlattığında, takım oyununda sizi dışarıda bıraktığında, ilk kavganızda başınıza taş attığında, hayat bilgisi dersinde kopya vermediğinde anlarsınız annenizin erdemlilik tezinin bir işe yaramadığını. Kimse aynı değildir. Siz iyisinizdir, o kötü. Ona sorsanız şimdi hep şakadan yaptığını söyler her şeyi. Halbuki bilmez içinizde nasıl bir yara açtığını. O acımasız şakalar yüzünden biriken kininizle nasıl başa çıkmaya çabaladığınızı bilmez. Ama siz yıllar sonra affetmeye karar verirsiniz onu. Çünkü çocuklukta açılan yaraların büyüyünce nasıl da sizinle birlikte büyüdüğünü, sizi nasıl büyüttüğünü görür, eskileri kapatmaya çalışırsınız.
Aşama 3: Kadın kadının kurdudur (mu?) Kadın kadının can yoldaşıdır. Kızkardeşidir. Erkeklerin anlayamayacağı kadar derin bir muhabbet vardır aralarında. Eskiden birbirleriyle ömür boyu iyi geçinen kadınlara "ahretlik" denirdi. Yani bu dünyada o kadar iyidirler ki ahrette de birlikte olacaklarını umut ederek geçinirler. Hatırlarım o birbiriyle ahretlik olan kadınlar, hayattaki her şeylerini kaybederlerdi. Eşlerini, çocuklarını (evlenir giderlerdi), sağlıklarını... Ama ahretlikleri hep kalırdı. Tüm dertlerini, tüm hayat öykülerini bilen ahretlikleriyle paylaşırlardı. Sizin bir ahretliğiniz var mı? Ahrette de birlikte olmayı dileyeceğiniz, öbür tarafta da ona katlanacağınız bir dostunuz? Bir düşünün, ahrete kimi götürmeyi isterdiniz yanınızda? Yoksa yok mu? Yoksa siz de kadın kadının kurdudur anlayışını mı benimsiyorsunuz. Kimseye fazla güvenmemek lazım. Arkadaşlık da bir yere kadar. Öyle mi? Sizin ahretliğiniz değil, durdurmaya çalıştığınız öfkeniz var. Kininiz var, herkese şüpheyle yaklaşmanıza neden olan nefretiniz var.
Aşama 4: Öfkeni susturmaya karar ver O nefret damarını bir kurutabilseniz hayat daha ılık akacak parmaklarınızın arasından. Annenizin inandığı ve anlattığı iyilik dünyası gerçek olacak. İçinize öfke tohumları yerleştiren ilkokul arkadaşınız artık sizin için önemli olmaktan çıkacak. O çıktığında, ilk temizliği yaptığınızda içinizde, karanlık odanızı havalandırdığınızda, iyice bir ozonlayıp dezenfekte ettiğinizde, kapısını kilitleyecek cesaretiniz olacak. O zaman iş yerinde arkanızdan iş çeviren, yüzünüze gülüp başkalarına sizi kötüleyen kişiyi umursamayacaksınız. O zaman beyazları serdiğinizde üzerine tozlu halısını çırpan komşunuzla kavga etmemeyi öğreneceksiniz. En ufak bir hatayı yüzünüze çarpan kayınvalidenize sinirlenmemeyi bileceksiniz. Siz binbir hazırlıkla yemek yapıp sofrayı kurduğunuzda, tok gelen eşinize kızmamayı kural edineceksiniz. Siz ne derseniz tersini yapan çocuklarınıza bağırmamayı öğreneceksiniz. En zor anınızda yanınızda olmayan arkadaşınızdan bir şey beklemeyeceksiniz. Doğum gününüzü unutan eşinize kızmayacaksınız. Kin biriktirmeyecek, öfke toplamayacaksınız. Nefretinizle başa çıkmayı öğreneceksiniz. Ama nasıl?
Aşama 5: Affet İslam dinindeki büyük günahlardan biri de kul hakkıdır. O yüzden bir daha görmeme ihtimaliniz olan insanlardan helallik dilersiniz. Halbuki kimin yarına çıkma garantisi var? Kimi bir daha göreceğinize garanti edebilirsiniz? Hangi gününüzü yarına çıkmayacakmış gibi yaşıyorsunuz ki? Eğer ruhunuzun temas ettiği, ucundan kıyısından az bile olsa tanıdığınız her insana karşı kul hakkı kalmaması gerektiğini düşünerek yaşarsanız affedersiniz işte. Çünkü ahrette bile hakkınızın geçtiği kişiyi affedecek olan sizsiniz. O yüzden kul hakkı vebalinden kurtulamazsınız. Çünkü sizi affedecek olan da bir başkasıdır. Kimsenin hakkının sizde kalmamasını isteyecek erdeme ulaştığınızda, affedersiniz hayatınıza giren herkesi. Öfke duvarlarını kırar, içinizin karanlık odalarını aydınlatırsınız. Kalbinizin kinden açılan yerlerine sevgi yerleştirirsiniz. Bunlar çok klişe gelebilir ama nefret ettiğiniz, öfke duyduğunuz insanlara ne kadar önem verdiğinizi anlamak için şunu sorun kendinize: Sevdiğiniz insanları düşünerek mi daha çok vakit geçiriyorsunuz, yoksa öfke duyduğunuz insanları mı? Öfkenin içinizde yayılan, ruhunuzu ele geçiren gücünü keşfettiğinizde ondan kurtulmanın bir yolunu bulmalısınız. Yoksa öfke kurt misali kalbinizi yiyecek, bir gün gelecek siz de o nefret ettiğiniz insan haline dönüşeceksiniz. Ondan bir farkınız kalmayacak.
Aşama 6: Keşfet Ne zaman birine kızmak gelse içinizden, bu duyguyu içinizin hangi köşesinde hissettiğinizi anlamaya çalışın. Ve kalbinizin yüz ölçümünün ne kadarını kapladığını... Nefret ettiğiniz kişiye yapacağınız en büyük kötülük onu yok saymaktır. İçinizin bir köşesinin bile onun öfkesiyle kaplamaya değmeyecek olduğunu düşünün. O zaman annenizin o hayret ettiğiniz sabrına ve sakinliğine ulaşmış olursunuz işte.
|