 |
|
|
Jane Austen, 18. ve 19. yüzyılın ilk yarısında İngiltere'de sosyal hayatı inceleyen özellikle kadın erkek ilişkileri, evlilik gibi sorunları romantik ve de etkileyici bir üslupla anlatan romanlarıyla bugün de edebiyat dünyasındaki yerini koruyor. Austen'ın Aşk ve Gurur ile İkna adlı kitapları da okurlarla buluştu.
Klasik İngiliz Edebiyatı'nda, kadın romancılar, önemli bir yer tutar. 18. ve 19. yüzyıllarda büyük engellerle karşılaşmalarına rağmen dünya edebiyatına ölümsüz eserler kazandıran kadın romancılar arasında Bronte kardeşler, akla ilk gelen isimler olabilir. Ama üç kız kardeşin yazdıkları romanların toplam sayısını tek başına yarattığı eserlerle geride bırakan bir kadın yazar var: Jane Austen. O da meslektaşları Bronte kardeşler gibi bir papazın kızıydı. Fakat Bronte kardeşlerle Jane Austen arasındaki benzerlik, sadece babaların mesleğiyle sınırlı kaldı. Jane Austen'ın yaşadığı, hayatı öğrendiği papaz evi, Bronte kardeşlerin kısa ömürlerini doldurdukları kasvetli ve yoksul papaz evinden çok farklıydı.
OKUMA MERAKI BABASINDAN
Hamshire'ın papazı, George Austen ile eşi Cassandra'nın 1775 yılının 16 Aralık günü bir kız çocukları dünyaya geldi. Jane adı verilen minik bebek, ailesine büyük sevinç yaşattı. Çünkü pek çok karı koca, bir erkek çocuk sahibi olmanın özlemini çekerken, onların tam beş oğlu vardı. Cassandra Austen, altıncı kez hamile kaldığı zaman, artık kız çocuk hayalinden vazgeçeli çok olmuştu. Ama altıncı bebek, sağlıklı bir kızdı. Ona Cassandra adını verdiler. Annesinin adını taşıyan evin küçük kızı, ağabeylerinin maskotuydu. Ama anne, yedinci kez hamile kalıp da ikinci kızını dünyaya getirince, Cassandra ailedeki önemini yitirdi. İki kız kardeş, aileye son olarak katılan erkek kardeşleriyle ilgilenip annelerinin işini biraz hafifletmek istediler. Erkek çocuklarla dolu papaz evinde, parasal sorunlar da yaşanıyordu. Bay Austen, ara sıra özel dersler vererek ailenin sıkıntıya düşmesini engellemeye çalışıyordu. Jane ve ablası Cassandra, bir süre için akrabaları Bayan Crawley'in evine gönderildiler. İki kardeş akraba evinde öğrenim göreceklerdi. Fakat kısa bir süre sonra, Bayan Crawley'in yaşadığı Southampton'da bir salgın hastalık baş gösterince, kızlar da baba evine geri döndü. Bir süre sonra da Reading'de yatılı okula devam ettiler. Bir yıl sonra, kızların ev dışındaki öğrenimleri sona erdi. Evde piyano çalmayı resim yapmayı ve kültürel konularla ilgilenmeyi öğrendiler. Bay Austen, kitap okumaya çok meraklıydı. Evinde 500 kitaplık bir kütüphanesi vardı. Jane, okuma merakını babasından almış olmalı. Çocukluk yıllarından başlayarak sürekli kitap okumayı alışkanlık edinmişti. Jane Austen, bir tarihte okuma merakından söz ederken şöyle demişti: "Bizim ailede herkes roman okumayı çok sever. Bunda utanılacak, gizlenecek bir şey görmüyorum." Ünlü romancı, 18. yüzyılın tanınmış yazarlarından Henry Fielding ve Richardson'ın kitaplarını elinden düşürmüyordu.
İYİ BİR GÖZLEMCİ
Bronte kardeşler, küçücük papaz evinin dört duvarı arasında yarattıkları hayal dünyalarını okurlarıyla paylaşmışlardı. Jane Austen'ın durumu farklıydı. O, evinin dışındaki dünya ile ilgiliydi ve çok da başarılı bir gözlemciydi. İlham kaynakları; ailesi, akrabaları ve çevresindeki kişilerdi, onların yaşadıkları olaylardı. Ancak Jane Austen, romanlarının kahramanlarını kendi çevresinden seçerken, onların yaşantılarını birebir okurlarına anlatmak istememişti. Yazar, aile bireylerinden, akrabalarından, dostlarından yararlanırken onları sadece birer model olarak değerlendirmişti. Ama bu modeller, romanlarda, gerçekte yaşadıklarından farklı olaylarla karşılaşıyorlardı. Jane Austen'ı, Bronte kardeşlerden ayıran bir başka özellik de onun romanlarını yayımlatmakta zorluk çekmemesi ve kısa sürede adını edebiyat dünyasına duyurmasıydı. Ayrıca Austen, romanlarını okurlara ulaştırabilmek için bir erkek adı kullanmak zorunda kalmamıştı. Ünlü yazar, ailesini ve dostlarını eğlendirmek amacıyla Juvenilia isimli eserini hazırladı. 1787 yılında yazmaya başladığı Juvenilia'yı ancak 1793 yılında tamamlayabildi. Kitap, dönemin edebiyatıyla ilgili mizah dolu parodilerden oluşuyordu. Jane Austen, Kül ve Ateş, Aşk ve Gurur ve Northanger Abbey isimli romanlarını, 1795-1799 yılları arasındaki dönemde tamamladı. Gurur ve Önyargı isimli romanın müsveddelerini, ünlü romancının babası bir yayınevine götürüp yayımlanmasını istedi. Ama bu ilk deneme başarılı olamadı. Jane Austen, 18. yüzyıl İngiliz Edebiyatı'na yeni eserler kazandırmak için çaba harcamıştı. Fakat bugün bilinen başlıklarından farklı isimlerle yayıncılara götürülen romanlar ilgi görmedi. Başarısızlık onu yıldırmadı. Yazmaya devam etti. Yayınevlerinin beğenmediği romanlarının başlıklarını değiştirdi. Ve işte böylece Jane Austen, 19. yüzyıl İngiliz Edebiyatı'nın önemli isimlerinden biri oldu. Kül ve Ateş 1811'de, Aşk ve Gurur 1813'te, Mansfield Parkı 1814'te, Emma 1816'da, Northanger Abbey ve İkna isimli romanları da 1818'de yayımlandı. Yazarın ağabeylerinden Henry Austen, bu romanlara birer önsöz yazmıştı. O dönemde sağlık durumu giderek ve de hızla kötüleşen Jane Austen, İkna isimli romanını yazarken zamanla yarışıyordu. 18 Temmuz 1817'de 41 yaşındayken yaşama veda etti. Jane Austen, geride Lady Susan başlıklı kısa bir roman bıraktı; ayrıca ölüm döşeğinde Sandition isimli yeni bir roman üzerinde de çalışıyordu. Watson'lar isimli bir de yarım kalmış romanının varlığı, ölümünden sonra ortaya çıktı.
|
| WwW.WeBCaNaVaRi.NeT | > .::| $ Eğitim & Öğretim $ |::. > Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler (Moderatörler: WeBCaNaVaRi, mnıl, sanane_61)
Konu: Erkekler Dünyasının Cesur Yazarı: Jane Austen
Yazdır
Gelişmiş Arama
Eylül 25, 2014, 01:25:20 ÖÖ