0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36  (Okunma Sayısı: 911 Kere Okundu.)
« : Ekim 31, 2008, 10:36:12 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


068-KALEM SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[068.001] Nûn, Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.
[068.002] Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.
[068.003] Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
[068.004] Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin.
[068.005] Artık yakında göreceksin ve onlar da görmüş olacaklar.
[068.006] Sizden hanginiz 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'
[068.007] Elbette senin Rabbin, kimin kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.
[068.008] Şu halde yalanlayanlara itaat etme.
[068.009] Onlar, senin kendilerine yaranıp-onlarla uzlaşmanı arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.
[068.010] Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edipduran, aşağılık,
[068.011] Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan) .
[068.012] Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkâr,
[068.013] Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik,
[068.014] Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye,
[068.015] Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: «(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır» diyen.
[068.016] Yakında biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.
[068.017] Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
[068.018] (Bu konuda) Hiç bir istisna da yapmıyorlardı.
[068.019] Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.
[068.020] Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.
[068.021] Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.
[068.022] «Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkın-çıkın.»
[068.023] Derken, aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:
[068.024] «Bugün sakın oraya hiç bir yoksul girip de karşınıza çıkmasın.»
[068.025] (Yoksulları) Engellemeğe güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
[068.026] Ama onu görünce: «Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmış» dediler.
[068.027] «Hayır, biz (her şeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık.»
[068.028] (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: «Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?»
[068.029] Dediler ki: «Rabbimiz, seni tesbih eder-yüceltiriz; gerçekten bizler zalim olanlarmışız.»
[068.030] Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamağa başladılar:
[068.031] «Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız» dediler.
[068.032] «Belki Rabbimiz, onun yerine ondan daha hayırlısını verir; şüphesiz biz, yalnızca Rabbimize rağbet eden kimseleriz.»
[068.033] İşte azab böyledir. Ahiret azabı ise, muhakkak çok daha büyüktür; onlar bir bilseler.
[068.034] Şüphe yok, muttaki olanlar için Rableri katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.
[068.035] Öyleyse, Müslümanları suçlu-günahkâr olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?
[068.036] Siz ne oluyor? Siz nasıl hüküm veriyorsunuz?
[068.037] Yoksa sizin (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
[068.038] İçinde, siz neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak, diye.
[068.039] Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye.
[068.040] Onlara sor: «Onlardan hanginiz bunun savunuculuğunu yapacak?»
[068.041] Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını da getirsinler.
[068.042] Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler.
[068.043] Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük,' kendilerine de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
[068.044] Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahla yükletip azaba) yaklaştıracağız.
[068.045] Ben, onlara süre tanıyorum. Hiç şüphesiz benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.
[068.046] Yoksa sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, onlar, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?
[068.047] Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki, kendileri yazıp duruyorlar?
[068.048] Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
[068.049] Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşıp-yetişmeseydi, mutlaka kendisi yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
[068.050] Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.
[068.051] O küfretmekte olanlar, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle yıkıp-devireceklerdi. «O, gerçekten bir delidir» diyorlar.
[068.052] Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref) den başka bir şey değildir.

069-HAKKA SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[069.001] 'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet),
[069.002] Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'
[069.003] O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?
[069.004] Semûd ve Ad (toplumları), 'mutlaka patlak verecek kıyameti yalan saydılar.
[069.005] Bu nedenle Semûd (halkı) korkunç bir sesle helak edildi.
[069.006] Ad (halkın) a gelince; onlar da, uğultulu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler.
[069.007] (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
[069.008] Şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) görüyor musun?
[069.009] Firavun (kavmi), ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler.
[069.010] Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.
[069.011] Gerçek şu ki, su taştığı zaman, o gemide biz sizi taşıdık:
[069.012] Öyle ki, onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.
[069.013] Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği,
[069.014] Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı, ardından da tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
[069.015] İşte o gün, vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vuku bulmuş (gerçekleşmiş) tur.
[069.016] Gök de yarılıp-çatlamıştır: artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'
[069.017] Melek(ler) ise, onun çevresi üzerindedir. O gün, Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
[069.018] Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiç bir gizli (şey), gizli kalmaz.
[069.019] Artık kitabı sağ-eline verilen kişi, der ki: «Alın, kitabımı okuyun.»
[069.020] «Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış) tım.»
[069.021] Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir.
[069.022] Yüksek bir cennette.
[069.023] Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün) leri pek yakındır.
[069.024] «Geride kalan günlerde, 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere,' afiyetle yiyin ve için.»
[069.025] Kitabı sol eline verilen ise; o da, der ki: «Bana keşke kitabım verilmeseydi.»
[069.026] «Hesabımı da hiç bilmeseydim.»
[069.027] «Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi.
[069.028] «Malım bana hiç bir yarar sağlayamadı.»
[069.029] «Güç ve kudretim de yok olup gitti.»
[069.030] (Allah buyruk verir «Onu tutuklayın, hemen bağlayıverin.»
[069.031] «Sonra onu çılgın alevlerin içine atın.»
[069.032] «Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin.»
[069.033] «Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu.»
[069.034] «Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı.»
[069.035] «Bundan dolayı bugün, kendisine hiç bir sıcak dost yoktur.»
[069.036] «İrin ve kan karışmadan başka bir yemek yoktur.»
[069.037] «Bunu da, hata edenlerden başkası yemez.»
[069.038] Hayır; gördüklerinize yemin ederim,
[069.039] Görmediklerinize de.
[069.040] Hiç şüphesiz o (Kur'an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür.
[069.041] O, bir şairin sözü değildir. Ne kadar az inaniyorsunuz?
[069.042] Bir kâhinin de sözü değildir. Ne kadar az öğüt alıp-düşünüyorsunuz?
[069.043] Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.
[069.044] Eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı,
[069.045] Muhakkak onun sağ elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.
[069.046] Sonra onun can damarını elbette keserdik.
[069.047] O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.
[069.048] Çünkü o (Kur'an, Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür.
[069.049] Elbette biz, içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.
[069.050] Gerçekten o (Kur'an), kafirler için (kahırlı) bir hasrettir.
[069.051] Ve şüphesiz o, kesin bir gerçektir (hakku'l-yakin).
[069.052] Öyleyse, büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
070-MEARİC SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[070.001] İstekte bulunan biri, (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi.
[070.002] Kafirler için olan, bu (azabı) geri çevirecek kimse yoktur.
[070.003] (Bu azab) Yüce makamlar sahibi olan Allah'tandır.
[070.004] Melekler ve ruh (Cebrail) O'nun huzuruna bir günde çıkarlar ki onun miktarı elli bin yıldır.
[070.005] Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret.
[070.006] Çünkü gerçekten onlar, bunu uzak görmektedirler.
[070.007] Biz ise, onu pek yakın görmekteyiz.
[070.008] (O azab geleceği) O gün gök, erimiş gümüş gibi olur.
[070.009] Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.
[070.010] (Böyle bir günde) Hiç bir yakın dost bir yakın-dostu sormaz.
[070.011] Onlar birbirlerine gösterirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabını karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;
[070.012] Kendi eşini ve kardeşini,
[070.013] Ve onu barındıran aşiretini (soyunun hepsini) de;
[070.014] Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de) ; sonra bir kurtulsa.
[070.015] Hayır; (böyle fidyeler kabul edilmez.) Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:
[070.016] Başın derisini kavurup-soyar.
[070.017] Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.
[070.018] (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.
[070.019] Gerçek şu ki, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı.
[070.020] Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar.
[070.021] Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder) .
[070.022] Ancak namaz kılanlar hariç;
[070.023] Ki onlar, namazlarında süreklidirler.
[070.024] Ve onların mallarında belirli bir hak vardır.
[070.025] Yoksul ve yoksun olan(lar) için.
[070.026] Onlar, din gününü de tasdik etmektedirler.
[070.027] Onlar, Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar.
[070.028] Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz.
[070.029] Ve onlar, ırzlarını (ferç) korurlar:
[070.030] Ancak kendi eşleri ya da sağ-ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.
[070.031] Fakat bunun ötesini arayanlar, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.
[070.032] (Bir de) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen) riayet edenlerdir.
[070.033] Şahidliklerinde de dosdoğru davrananlardır.
[070.034] Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.
[070.035] İşte onlar, cennetler içinde ağırlananlardır.
[070.036] Şimdi küfretmekte olanlara ne oluyor ki, boyunlarını sana uzatıp koşuyorlar.
[070.037] Sağ yandan ve sol yandan bölükler halinde.
[070.038] Onlardan her biri, nimetlerle donatılmış cennete gireceğini mi umuyor (tamah ediyor) ?
[070.039] Hayır, doğrusu biz onları bildikleri şeyden yarattık.
[070.040] Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; biz gerçekten güç yetirenleriz;
[070.041] Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarını getirip-değiştirmeğe. Üstelik bizim önümüze geçilemez.
[070.042] Şu halde sen, kendilerine vadedilen (azab) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar, oyalansınlar.
[070.043] Kabirlerinden koşarcasına çıkacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmişler gibidirler.
[070.044] Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük,' yüzlerini de bir zillet sarıp-kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür.
071-NUH SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMNİRRAHİM



[071.001] Hiç şüphesiz, biz Nuh'u; «Kavmini, onlara acı bir azab gelmeden evvel uyarıp-korkut» diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
[071.002] O da dedi ki: «Ey Kavmim, gerçek şu ki, ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcı-korkutucuyum.»
[071.003] «Allah'a kulluk edin, O'ndan korkup-sakının ve bana itaat edin.»
[071.004] «Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman, o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız.
[071.005] Dedi ki: «Rabbim, gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum.»
[071.006] «Fakat benim davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı.»
[071.007] «Doğrusu ben, senin onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.»
[071.008] «Sonra ben onları açıktan açığa da davet ettim.»
[071.009] «Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.»
[071.010] «Bundan böyle» dedim. «Rabbinizden mağfiret isteyin çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır.
[071.011] «(Öyle yapı ki,) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın.»
[071.012] «Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin, ırmaklar da versin.»
[071.013] «Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vekarı ummuyorsunuz?»
[071.014] «Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır.»
[071.015] «Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?»
[071.016] «Ve ayı da bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır.»
[071.017] «Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi.»
[071.018] «Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır.»
[071.019] «Allah, yeri sizin için bir yaygı kıldı.»
[071.020] «Öyle ki, onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye.»
[071.021] Nuh: «Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi arttırmayan kimselere uydular.»
[071.022] «Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular.»
[071.023] «Ve dediler ki: -Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd'i, ne Suva'ı, ne Yeğus'u, ne Ye'ûk'u ve ne de Nesr'i.»
[071.024] «Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.»
[071.025] Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiç bir yardımcı bulamadılar.
[071.026] Nuh «Rabbim, yer yüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma.» dedi.
[071.027] «Çünkü sen onları bırakacak olursan, senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükte sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar.»
[071.028] «Rabbim, beni, annemi-babamı, mü'min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalim olanlara da yıkımdan başkasını arttırma»
072-CİN SURESİ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM



[072.001] De ki: «Bana gerçekten şu vahyolundu: «Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik.
[072.002] «O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden biz ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.»
[072.003] Elbette, bizim Rabbimizin şanı yücedir. O, ne eş edinmiştir, ne de bir çocuk.
[072.004] «Doğrusu şu: Bizim düşük akıllı-beyinsizlerimiz. Allah'a karşı 'gerçek dışı bir sürü saçma şeyler' söylemişler.»
[072.005] «Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemiyeceklerini sanmıştık.»
[072.006] «Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.»
[072.007] «Ve onlar, sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı.»
[072.008] «Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.»
[072.009] «Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.
[072.010] «Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi, yoksa Rableri kendileri için (doğru olana iletici) bir hayır mi diledi?»
[072.011] «Gerçek şu ki, bizden salih olanlar da vardır ve bizden bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz.»
[072.012] «Biz şüphesiz, Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı, kaçmak suretiyle de onu hiç bir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık.»
[072.013] «Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından.»
[072.014] «Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır.»
[072.015] Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun olmuşlardır.
[072.016] Eğer onlar (insanlar ve cinler), yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı', mutlaka biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir) dik.
[072.017] Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah,) onu 'gittikçe şiddetli artan' bir azaba sürükler.
[072.018] Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiç bir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın) .
[072.019] Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
[072.020] De ki: «Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiç bir şeyi) ortak koşmuyorum.»
[072.021] De ki: «Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim.»
[072.022] De ki: «Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam.»
[072.023] «(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.
[072.024] Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır.»
[072.025] De ki: «Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?»
[072.026] O, gaybi bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz) .
[072.027] Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici) ler dizer.
[072.028] Öyle ki onların, Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah,) Onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve her şeyi sayı olarak da sayıp-tesbit etmiştir.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36
« Posted on: Nisan 19, 2024, 01:45:27 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 e-book, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 programı, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 oyunları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 e-kitap, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 download, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 hikayeleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 resimleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 haberleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 yükle, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 videosu, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 şarkı sözleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 msn, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 hileleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 scripti, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 filmi, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 ödevleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 yemek tarifleri, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 driverları, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 smf, Kura'an'ın Türkçesi (meal) Mevdudi...36 gsm
Yanıtla #1
« : Aralık 25, 2008, 05:15:54 ÖS »

MaViSh
*
Üye No : 3490
Yaş : 32
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 777
Mesaj Sayısı : 8 087
Karizma = 16200


teşekküler paylaşım için

Ne Ağlayacak Kadar Günahkarım...
Ne Göklere Çıkabilecek Kadar Masum...


Ne Geçmişte Yaşadıklarımdan Huzursuzum...
Ne Şu An Yaptıklarımdan Mutlu...


Sırlar İçinde Bir Dünyam Var Birde
Sen Varsın İçinde...


Ne Seni Kaybedecek Kadar Cesurum...
Ne De Seni Kazanacak Kadar Güçlü...
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular