|
|
|
b) : ve ; işaretlerinden sonra Örnek: İki tür tembellik vardır:-- Bedensel tembellik ve zihinsel tembellik. Örnek: Orada hayvanları görüyordum;-- kuşlar uçuyordu, tavşanlar zıplıyordu, çekirgeler ötüyordu. c)İki kısa cümle “ve” ile bağlanırsa, “ve” den önce. Örnek: Bütün gücüyle direnerek ayağa kalkmaya çalıştı --ve sonunda ayağa kalkıp yürümeyi başardı. d)Cümle başında geçen bütün yön kelimelerinden sonra “esasen, evvela, bana göre, o halde, çünkü, dolaysıyla, birinci olarak...” Aslında, --ben de böyle güzel tablolar çizebilirdim. O halde,-- neden üzerinize düşeni yapmıyorsunuz? 3.Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılmalıdır. Soluk alınmaz. a) Cümle uzunsa özneden sonra Örnek:Okulumuz--güneşli günlerde üzerinde yürümekten zevk duyacağınız geniş bir yolun öteki ucunda bulunuyor. b)Tekrarlanan şeylerin ilkinden önce Örnek:Yıldızların-- Ay'ın, Güneş'in hep aynı mesajı verdiğini görüyorum. c)Zıtlıkları ayırmak için Örnek:Okuduğu roman değil-- hikaye kitabı. d)Parantez veya iki virgül arasından önce ve sonra Örnek: Bana gelip, --güya üzüldüğünü hissettirerek,-- özür diledi. Elleriyle tanımaya çalışırken-- (gözleri görmüyor)-- bunun bir vazo olduğunu anladı. 4)Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılması mümkündür. 23 a)aynı anlamı taşıyan art arda kelimeleri birbirinden ayırmak için b)Bir kelimeyi diğerinden ayırmakta yarar varsa ALIŞTIRMA: DURAK 1. Aşağıdaki metinde durak noktaları işaretiyle, durak ve soluma noktaları da işaretiyle gösterilmiştir. Bu işaretleri dikkate almak suretiyle metni okuyun. DÜNYA-İNSAN KOVALAMACASI Dünya, Û bazen insanları hayattan bıktırır, Û derin ıstıraplara boğar. Û Û Û Yaşamaya küsmüş bir yığın insan vardır çevremizde. Û Û Û Yüzleri soluktur onların. Û Gülemezler. Û Û Û Kötü görünmemek için Û çevrelerine yansıttıkları “gülümseyişlerinin” altındaÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) gözlerinden acı ıstıraplar dökülür. Û Û Û Ve dertleri kendi içlerindedir. Û Û Û Dış yüzlerinin durağanlığının aksineÛ iç dünyaları kar ve çamur yığıntıları arasında eziktir; Û Û bitmek bilmez fırtınalarla savrulurlar, Û anaforlarla döner dururlar. Û Û Û Dünyaya uzattıkları elleri koparılmıştır. Û Û Û Ruhlarının dağlar altında ezilmişliğini görmeye dayanamazsınız . Û Û Û Suphanallah... Û İnsanÛ kendi elleriyle yüklendiği bu kadar ağırlıkları çekebilecek kadarÛ dayanıklı mı yaratılmış?.. Û Û Û Geçenlerde İnebolu’nun fedakar insanlarından muhterem Rasim Sürav’ın huzur verici öğütlerini dinledim. Û Û Û Büyük bir insandan Û güzel bir söz nakletti: Û Û Û “Dünyanın peşinden gitmedim. Û Dünya benim peşimden geldi.” Û Û Û Dünya, Û peşinden koşmayanların peşinden koşarmış; Û (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) peşinden koşanları da süründürürmüş ardından. Û Û Û Şu dünyaya ve hayata küsen insanlarÛ farkında olmadan “dünya” ve “dünyalıklar” peşinde koşan insanlar olmasın... Û Û Û Dünyayı elde edemeyenlerÛ ellerinden gelseÛ dünyayı bir kaşık suda boğmak isterler. Û Û Û Halbuki Û ancak başkalarına değil Û Yaratıcına kul olana esir olur dünya. Û Dünyaya kul olanı daÛ esir gibi kullanır, Û ezer. Û Ne güzel söylemiş peygamber(asm): Û Û Û “Sen dünyada sanki garip imişsinÛ veya yolcu imişsin gibi bir halde bulun.” Û Û Û Şu dünyanın çirkin yüzüÛ kalplerden sökülüp atılabilseydi. Û Û Û Mecnun, Û kapalı gözlerle Û Leyla’nın peşinden koşmayı bırakabilseydi. Û Û Û GerçekteÛ sevilmeye layık olanlarÛ kalplerinin bir yarısını önce Û yaratıcılarına feda edenlerdir. Û Û Û Sevilmeye layık olabilenin sevgisini kazanmak içinÛ çırpınır dünya. Û Û Û Dünyayı terk eden böyle bir sevgilinin ardından da Û gözyaşı döker, Û suskunlaşır, Û garipleşir. Garip olduğunu bilen yolcunun kalbi Û ebedi mekanına doğru ilerler. Û Û Û O zaman Û Jordan’ın dediği gibiÛ Û Û “Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek içinÛ dünya bir yana çekilir.” Û Û Û Ya yaşamaya küsmüş, Û gülemeyenÛ soluk yüzlü insanlar... Û Û Û İnleyişleri acı verici. Û Û Û GönülleriyleÛ garip bir yolcu olmayı kabullenmeyişlerine karşılıkÛ zorla, Û işkenceyle garipleştiriliyorlar. Û Û Û Bu zamandaÛ dünyanın peşinden gitmemek zor. Û Û Û “İnsan ruhundan dünyaya açılan menfezler” Û çok büyük. Û Û Û Akıntısına kapınılan sel, Û topyekün “dünyeviliğe” taşıyor insanları. Û Û Û Çare yine insanlarda gizli. Û Û Û “Dünyanın peşinde gitmedim. Û Û Û Dünya benim peşimden geldi.” Û Sözünde gizli. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmekÛ kalbin önce dünyayaÛ ve içindekilere çevrilmesidir. Û Û Û Dünyanın peşinden gitmemekÛ ya da dünyadan kaçmak sözüyleÛ (nefesiniz yetmezseÛ Û Û ) “dağdaki bir mağaraya sığınıp yaşamayı” Û kastetmiyoruz. Û Û Û Mağara da dünyadandır. Û Û Û 24 Dünyanın çirkinliklerinden kaçan, Û tüm ruhuyla Yaratıcısına açılanÛ ve O’na sığınan kimsedir. Û Û Û Allah’ı sevenÛ elbette dünya ve içindekileri de sever. Û Û Û Çünkü Û Allah’ın sevgisine kavuşan Û dünyanın da sevgilisi olur. Û Û Û Böylesi zor mu geliyor? Û Û Û Gülemeyen, Û hayata küsmüş, Û soluk yüzlü bir insan olmak, Û (nefesiniz yetmezse Û Û Û ) ruhları dağlar altında ezmek, Û kalpleri ihanetlere açmakÛ daha mı kolay? Û Û Û Biz nedenseÛ yas tutmasını seven bir milletiz. Û Û Û Çoğu zamanÛ ikincisini seçiyoruz. Û Û Û Muhammed Bozdağ (eski bir denemeden alıntı) 2.Benzeri okumaları bulabildiğiniz herhangi bir metinde sık sık uygulayınız. Önce durak ve soluk noktalarını tespit çalışması yapınız. Bu noktaları fark ettikçe uygulama yaparak yeteneğinizi geliştiriniz. Ulama Diksiyonun özelliklerinden biri de “ulama”dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçe’de yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım: 1.Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi sesli harfle başlayan yanındaki kelimenin ilk harfiyle birleşir. Yazıda Konuşmada Ak--şam-- ol--du. Ak--şa--mol--du. E--lim--den-- al--dı. E--lim-de--nal--dı. 2. Orijinal yapılarında “b,c,d,g” harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında “p, ç, t, k”ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle “kitab” Türkçe’de “kitap” şeklinde yazılır. Ancak yayına ek aldığında “kitabım” örneğinde olduğu gibi “p”, “b”ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar. (Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi Konuşma Dilinde İfadesi (Mahmud) Mah--mut ev--len--di. Mah-mu--dev--len--di. (Mes’ud) Mes--ut ol--du. Me--su-dol-du. (Kitab) Ki--tap al--dı. Ki--ta--bal--dı. 3.Türkçe’de kelime sonundaki “k” ünsüzünü, “h” ünsüzü ile başlayan bir kelimenin izlemesi durumunda “h” ünsüzü düşer. İki kelime birbirine bağlanır. Yazı Dilinde Konuşma dilinde Ye--mek ha--ne Ye--me--ka--ne E--rik ho--şa--fı E--ri--ko--şa--fı 4.Eğer kelimeler arasında durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapılmaz. Yazı Dilinde Konuşma dilinde İstiyorum, onu göreceğim İstiyorum, onu göreceğim Koşuştururken, okulu unuttu Koşuştururken, okulu unuttu. 5:Bazı durumlarda İki ayrı kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düşer ve iki kelime birleşir. 25 Yazı Dilinde Konuşma dilinde Ne i--çin Ni-çin Ne a--sıl Na-sıl Ne ol--du Nol-du ALIŞTIRMA: ULAMA 1.Aşağıdaki şiirde ulama noktaları altları çizilmek suretiyle gösterilmiştir. Önce bu işaretlerin hangi ulama kuralından kaynaklandığı üzerinde çalışınız. Ardından bu işaretlere dikkat ederek metni gerekli ulamaları yaparak okuyunuz. DARACIK MENZİLİMDE BİR AĞACIM VARDI 1) Daracık bir menzil burası, Bir avuç kadar dar Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni Yürek olsun sende, sevgi olsun Olsun, yeşillik yeşersin yerinde Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar 2) El pençeyim, mahzunum bugün Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgarında Dans ederken engin eğlencelerinde sen Mahsunum, dostsuzum, yalnızım Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi Ve varlığımı paylaştığım fani “sevdiğim” Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim 3) Benim selvimi özlüyorum şimdi Başımı okşayan bir şefkat eli vardı Dünyayı görürken gözlerim Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim Şimdi başım senin kollarında selvim Senin dallarında ellerim 4) Saçlar yemyeşil de olurmuş Çiçeğe dönermiş dudaklar Emanet bedenimi özlüyorum şimdi Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar Sendeki emaneti de teslim alır toprağın 5) Bir gün seninle de kavuşacağız Kana yaprak kemiğe odun Bedenimiz eriyip gitmiş olacak İkimizin ağacı doğacak yeniden Çürümezse benim bir mezar başlığım Senden bir kaç odun parçası Ve benden bir kaç kemik kalacak Ve eğer senin de bir ruhun olursa Bahçemiz ikimizin olacak 6) Şimdi Baki’yi özlüyoruz birlikte Fenadan bekaya seyahatin hayalleri Bu bir avuç, bu daracık menzilde Tek tesellimiz bizim şimdi Muhammed Bozdağ 2. Aşağıdaki metinde ulama noktalarını tespit ederek çiziniz. Ardından ulamalara dikkat ederek okuyunuz: KALIPLAR İnsanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız. Hayatın bazı insanlara “tesadüfen başarma, yükselme, zengin olma vs.” Şansı tanıdığını zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin, yazarların, şairlerin, para babalarının bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazılarının ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir. En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıklarını, ayakkabı boyacılığı bile yaptıklarını öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya “sivriliverirler.” 26 Adaletli ve şefkatli Yaratıcı, Normal şartlar altında doğan her insanı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir. Ancak dünyaya geldikten sonra sınırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan “var olduğunu” hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notları, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amacı gizli tutar. Oysa bazı insanlar “bu olmamış”, “sen bunu başaramazsın” demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen, kabiliyetleri körelten; başarısızlık, çekingenlik, korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki... Yas tutmayı sevdiğimiz kadar, eleştirmeyi, olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz. Merhum Z. Gündüzalp’in “İnsan ne düşünüyorsa odur.” Dediğini çok duyduk. Anthony Robbins Sınırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları “olumsuzluk” imajlarını en kötü engel olarak görür. Her büyük başarı bazen yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru “Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini “ söyler. İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner. Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sınırlara bakınız: “Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşmasını bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ‘benim işçim,benim köylüm’ diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.” Sevgili kardeşim... Ya siz ne siniz? Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda “Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç bir şey yoktur.” Ne yazık ki en çok ihmal ettiğimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz. Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarının dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunlarının işleyişini bilmek zorundayız. Muhammed Bozdağ 3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazı ve şiirleri her üç diksiyon kuralına dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardından, duraklamaya, ardından ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasıl da en güzel seslendirmeyi yapabildiğinizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceğiniz sesinizi, başkalarının da seveceğinden emin olunuz. Güzel Konuşma&Etkili İletişim Söyleme Kusurları Çeşitli seslendirme kusurları nedeniyle söylenenler yeterince anlaşılamaz ve tekrar edilmek zorunda kalınır. Konuşmacı harfleri doğru telaffuz edemeyebilir veya konuşurken bazı heceleri yutabilir. Harflerin hatalı telaffuz edilmesi karşılıklı konuşmalarda pek dikkat çekmese de topluluk karşısında veya mikrofondan yapılan konuşmalarda derhal dikkat çekerler. Bu tür hatalar konuşmacının anlaşılmamasına ya da yanlış anlaşılmasına yol açarlar. Dinleyici ya bütün enerjisini anlamak için kullanacak ya da bıkkınlık göstererek dinlemekten vazgeçecektir. Ayrıca bu tür konuşmacılar dinleyiciler nezdinde güvenlerini yitirecekler, imajlarının kötü olmasına yol açacaklardır. En bilinen seslendirme kusurları aşağıda tek tek açıklanmıştır. Gevşeklik Ses organlarının genel tembelliğidir ve en çok karşılaşılan durumdur. Bu genel gevşeklik genel bir konuşma sönüklüğüne yol açar. Gevşekliği gidermek için dişleriniz arasına bir kalem sıkıştırın ve aşağıdaki cümleleri hızla okuyun. Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış. Biz de bize biz derler, sizde bize ne derler? 27 Pireli peyniri perhizli pireler teperlerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler. Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın, kapı gıcırdatıcılardan mısın? Ne ocak kıvılcımlandıncılardanım, ne kapı gıcırdatıcılardanım. Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar? Kârı için Çatalcada topal çoban çatal yapıp çatal satar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı, ey kara kuru kavak sarardın mı ey kara kuru kavak! Sen seni bil, sen seni, bil sen seni, bil sen seni, sen seni bilmezsen patlatırlar enseni. Pelteklik Bir harfin çıkarılamayarak bir diğeri ile değirilmesidir. Bu durum dilin yeterince eğitilmemesinden, lehçelerin yapısından veya bazı dillerin fazla etkisinde kalmaktan kaynaklanabilir. Türkçe üzerinde tespit edilen pelteklik türleri aşağıda belirtilmiştir. Zeleştirme: (J) yeri(Z). Örnek: Jale-Zale, Jilet-Zilet, Seleştirme: Ş yerine S. Örnek: Paşâm-Pasam, şapka-Sapka Jeleştirme: C yerine J. Örnek: Ancak-Anjak), Kucak -Kujak Şeleştirme: S yerine Ş. Örnek: Sana söylüyorum-yerine sana şöylüyorum Leleştirme: (R) yerine (L). Örnek: Birader-Bilader, Berber-Belber, Merhem-Melhem, Terlik-Tellik İnce â yerine kalın a: Kemâl-Kemal, Lâstik-Lastik Yukarıdaki örneklerde ilk sırada belirtilen sesler çıkarılamadığından ikinci sesler onların yerine ikame edilmektedir. Bu seslerin çıkarılamaması durumunda bunların üzerinde uygun alıştırmaların sık sık yapılması gerekmektedir. Aşağıdaki kelimeleri eğiticinin özel uyarılüarını dikkate alarak tekrar ediniz. Eğer bu seslerin herhangi biriyle ilgili sorununuz yoksa geçebilirsiniz. J- Jilet, jandarma, jale, jumbo, Ş- Paşa, şaka, şakir, şeker R- Rüya, hücreler, hürrem, harran, sarraf A- Lale, lastik, lahana, kamil (altı çizilenler ince) S- Sorgun, hassasiyet, fason Tutukluk Bir hece üzerinde takılıp kalma, heceyi veya kelimeyi tekrarlama durumudur. Bu sorun en çok düşünce akışındaki duraklamadan kaynaklanır. Normal şartlar altında aşırı stres de tutukluğa yol açabilir. Tutukluğu gidermek için herhangi bir emtni önce yavaşça ve sonra hızlanarak okuyun. Eğitici sizi bireysel olarak takip edecektir. Tutukluk Örneği: Bu, bu bizim--- şerefimiz--- olacak ---diye -- uzun uzun----- bize bize anlattı. Kekeleme Tutukluğun ileri aşaması, söz söylerken birden bire duraklama, çoğunlukla buna katılan yüz buruşturması ve gerilme hareketiyle hecelerin tekrarlanması. Kekemeler soluk aldıkları veya pek geç soluk verdikleri sırada konuşurlar. Kekeleme genellikle çocukluk döneminde oluşan bir konuşma bozukluğudur. Erken yaşta konuşmaya başlayan çocukların konuşma başarılarına çevrenin gösterdiği aşırı ilgi çocuğun duygularını zararlı yönde etkiler. Çok iyi konuşarak dikkat çekmek isteyen çocuğun kendi üzerinde ürettiği baskı bir süre sonra kekeleme rahatsızlığını oluşturur. Kekeleme çocuklukta yaşanan aşırı baskı, şiddet veya aşırı utançlığın etkisiyle de gelişebilir. Maddi bir hastalık olmamakla birlikte kekeleme beyin konuşma merkezinde mesaj akışında oluşan karışıklığın bir sonucudur ve çoğunlukla psikolojik bir sorundur. Kekemeliğin yok edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmalıdır. 1.Okumayı yeni öğrenir gibi düşük hızda fakat yüksek sesle bol bol okumak 2.Belli cümleleri ezberleyerek tekrar tekrar seslendirmek. 3.Bu metinde yer alan tekerlemelerin ısrarla okunması 28 Kekeleme örneği: Bi bi bi biraz so so sonra bura dada ooo olacak Asalak Sesler Bazı sesler veya kelimeler asalak olarak kelimelerin arasına takılır ve konuşmayı tahammül edilmez hale getirir. Asalak sesler veya kelimeler konuşmacının fikir netliği ve kendine güveni hakkında şüphe uyandırır. Konuşmanın kalitesini baltalar ve dinleyiciyi sıkar. Bu kapsamda “ııı, eee, aaa, şey, yani, mesela, evet...” gibi ses veya kelimeler konuşma arasında sık sık veya gerekmediği halde kullanıldığında dinleyici rahatsız olur. Örnekler: Asalak ses veya kelimelerle: Bana şey dedi. Bugün yıldönümü olduğu için eee şey yapacaktık. Tören salonunu düzenleyecektik. Evet sevgili dinleyenler. Bugün yine sizlerle birlikteyiz. Evet bugünkü konumuz çal ışmanın fazileti hakkında. Yani şunu diyorum. Mesela siz zor durumda kaldınız. Yani mesela başınızdan bir felaket geçti. Düzgün: Merhaba sevgili dinleyenler. Günün ilk ışıklarıyla birlikte sizi selamlıyorum. Mutlu bir gün yaşamanızı diliyorum. Yine sizlerle birlikte olmak ve sizlerle konuşmak ne güzel. Çalışmalar: Aşağıdaki soruları ikili guruplar halinde asalak ses veya kelimeleri kullanmadan cevaplandırınız. Arkadaşınız sizi kontrol edecek ve hata yaptığınızda uyaracaktır. Daha sonra bu çalışma tek tek kürsüde yapılacaktır. a)Düzgün konuşma yeteneğinin size ne kazandırmasını ümit ediyorsunuz? b)Bir gününüz nasıl geçer? c)En çok sevdiğiniz yiyecekleri anlatın. Güzel Konuşma&Etkili İletişim Toplum Önüne Çıkma Korkusunu Yenmelisiniz Toplum karşısında, mikrofon veya kamera karşısında konuşurken yüzleştiğimiz en büyük engel korku ve heyecandır. İlk defa yaptığımız her iş önce heyecan ve korku oluşturur. Korku anında dolaşım sistemi içerisine gerginlikle orantılı olarak aşırı kortizol salgılanır. Bu durum düşünce akışını engeller. Kişi bu anda olumlu duygularını kaybeder. Daha ileri düzeyde elleri ve hatta tüm vücudu titrer. Kalbin çarpması ve kan dolaşımı hızlanır. Davranışların kontrol edilmesi zorlaşır. Bu sorun ileri düzeyde olursa, insan başkalarıyla göz göze gelemez; başı titrer, adeta beyni dış dünyadan kopmuş gibi olur. Korku anında insan kalbinde bir iç endişe akıntısı hisseder. İnsan bir an önce bu durumdan kurtulmak için o ortamdan uzaklaşmak, yapmak istediğini yapmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Ayrıca endişe veya korku konuşmacının inandırıcılığı kaybetmesine yol açar. Bazı insanlarda korku duygusu çok gelişmiştir. Sık sık duyulan bu endişeler gittikçe birbirlerini beslerler ve endişe edebilme yeteneği gelişir: İnsan en küçük bir sorundan bile endişe duymaya başlar. İleri düzeyde korku ve endişe, sinir sistemi için son derece tahrip edicidir. Tüm başarılı konuşmacılar toplum önüne çıktıklarında mutlaka heyecanlanmışlardır. İstisnasız her insan korku ve endişeyi yenebilir. Ancak bunun için tüm inançlarını yeniden gözden geçirmeli ve bir dizi egzersiz yapılmalıdır. Aşağıda korkunun nedenleri tek tek açıklanmıştır. Bu nedenler varsa bunları yok etmek amacıyla bir sonraki bölümde yine bir dizi alıştırma hazırlanmıştır. Bu alıştırmaların bir kısmını yalnız başınıza gerçekleştirebilirsiniz. Ancak bunları toplum karşısında gerçekleştirirseniz daha hızlı başarırsınız. 29 Korkunun Nedenleri Temel korku nedenleri arasında baskı dolu çocukluğu, sürekli yaşanan stres ve hastalıkları, sosyal olmayan bir iş ortamında uzun süre çalışmayı, başarısızlığa inanmayı, hafızanın zayıf kalmasını, söylenecek bir söz bulunamamasını sayabiliriz. Baskı Dolu Çocukluk Çocukluk ve gençlik döneminde aşırı aile otoritesi, baskı, şiddet, dayak gibi olaylar yaşanabilir. Normalin üzerine çıkarak belli bir süreklilikte devam ettiğinde bu durum kişinin psikolojisinde çok köklü bir içe dönüklük ve cesaretsizlik üretir. Baskı ve şiddet ortamında çocuk kendine güvenini kaybeder. Kişiliği bir yandan tepkici, diğer yandan başkalarına bağımlı gelişir. Sürekli aşağılanan çocuğun alt şuurunda başarısızlık imajı yerleşir. Bu imajı normal şarlar altında özel bir gayret göstermeksizin yok etmek mümkün değildir. eğer bir şekilde yerleşmiş olan aşırı heyecanlarınız varsa köklü değişikliklerle bunları yok etmelisiniz. Sürekli Stres ve Hastalıklar Ara sıra yaşanan, şiddetli de olsa, stres ve hastalıkların kalıcı bir olumsuz psikolojik etkisi yoktur. Hatta kısa süreli ve geçici olduklarında bunlar insanın yaşama sevincini ve heyecanını artırabilirler. Ancak stres (ve stres üreten hastalıklar) hafif de olsa uzun süreli yaşanırsa şöyle bir gelişme olur: Kan dolaşım sistemine devamlı kortizol hormonu salgılanır. Bu salgılama vücudu kısa sürede çöplüğe dönüştürür. Stres vücudu germekte ve saldırıya hazır tutmaktadır. Dolaysıyla bu kirlilik uygun yöntemlerle temizlenmediğinde aşırı baskı altında kalan sinir sistemi yorulur. Bu yorgunluğun aralıksız devam etmesi halinde insan ölüme kadar gidebilir. Vücut bu durum karşısında otomatik bir tedbir alır. Beyin ile vücut arasındaki emir-komuta zinciri zayıflatılır. Çünkü kişi öyle bir düşünce alışkanlığına sahiptir ki bu düşünce gerginlik üretmekte ve vücudu tahrip etmektedir. Bu durumda vücudu ölüme gitmekten kurtarmak için beyin bir anlamda vücudu uyuşturur, vücut gevşer ve rahatlar. Ama bu rahatlama aynı zamanda düşünce akışını da iyice tahrip eder. Bu süreçte düşünce akışı bloke olur, hatırlama iyice zayıflar, unutkanlık kendini gösterir, kişi iç sorunlarıyla iyice bunalır. Tüm bunlar yine kişinin kendine güvenini sarsar, kişiyi insanlardan uzaklaştırır. Böylece korkunun başarısızlık, kendini suçlama, aşağılama gibi bir boyutu ortaya çıkar. Ancak hastalıkların stres üretmesi insanın düşünce biçiminden kaynaklanır. İnsan eğer hastalığı kendisini olgunlaştıran bir fırsat olarak görürse, vücudu acı çekebilir, ama psikolojisi sağlam olacağından tahrip edici stresi yaşamayabilir. Asosyal Bir İş Ortamı Bazı işler veya iş ortamları vardır ki bunlar yapıları gereği insanları toplumdan uzak tutarlar. Örneğin bilgisayarın sürekli başında oturup iş yapmak durumunda olanlar dış dünyadan büyük ölçüde koparlar. Zihinleri bilgisayar dünyasının kendilerine sunduğu sanal ortama iyice kapılmıştır. Bazı fabrika işleri belli bir tezgahın önüne hapsedebilir. Bu arada geceleri çalışıp gündüzleri uyuyan bekçilerin genellikle konumları da toplumsal olmayan (asosyal) bir yapı taşır. Buna karşın yöneticilik, pazarlamacılık, öğretmenlik ve sunuculuk gibi meslekler kişileri sosyal olmaya zorlar. İnsanlar kendilerini toplumdan uzaklaştıran işlere hapsettiklerinde beyinleri bu ortama alışır. Değişik insanlarla muhatap olabilme yetenekleri zayıflar. Kavramaları kendi iç referanslarıyla sınırlanır. Topluma açılıp insanlarla konuşmaktan sıkılırlar. Kişilikleri, içine kapanık ve bireysellik ekseninde gelişir. Dolaysıyla toplum önünde söz söylemeleri gerektiğinde büyük bir korku ve heyecan duyarlar. Ancak çeşitli hobiler geliştirerek ek sosyal faaliyetler içerisinde bulunanlar bu kötü gidişi engelleyebilirler. Başarısızlık İnancı Yukarıdaki şartların hiç birisi mevcut olmadığı halde insanlar yine de toplum önünde söz söylemekten korkabilirler.
|