0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi  (Okunma Sayısı: 7302 Kere Okundu.)
« : Haziran 23, 2009, 01:43:09 ÖS »

[*KaRMaKaRıŞıK*]
*
Üye No : 8763
Yaş : 32
Nerden : Kastamonu
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 493
Mesaj Sayısı : 3 487
Karizma = 4118


HZ. PEYGAMBERE SALAT VE SELAM GETİRMENİN ÖNEMİ

Sevgili Peygamberimize, mübarek adı anılınca her inanan kişi salat ve selam getirir. Ancak mırıldandığı bu kelimeler ruhunun derinliklerine ne kadar etki etmektedir? Bu kutsal ifadeler, o insanın iliklerine kadar işleyip, bütün canı-ruhu ile erişilmez anlamlar yakalayabilmesine sebep olmakta mıdır? Yoksa ağızdan çıkanı kulak duymamacasına hissetmeden, kalbi çarpmadan ruhsuz bir salat ve selam ediş mi bu?

İşte Sevgili Peygamberimiz Efendimize salat ve selam getirmenin anlamını yakalayabilmek için önce bu görevle sorumlu tutulan "insan"ın, Kur'an önündeki konumundan bir nebze bahsetmek istiyoruz.

İnsan adını alan varlık, çeşitli durumlar içinde yaşar. Bu durumlar, insanı hayatın realitesi ile karşı karşıya getirir, hatta onun içine sürükler. İnsan, yaşamını sürdürmek için bu durumları idealleştirmek, yani onlara bir anlam vermek, onlarda bir değer görmek zorundadır.

İnsan, içinde yaşadığı durumlara bir anlam veremediği, onlarda bir değer göremediği zaman onun yapıp-etmeleri sona erer; o artık yaşayamaz. Tek insan, yani fert bu tür durumların içine gireceği gibi, uluslar da bu tür durumların, çıkmazların içine girebilirler. İnsanın bu durumlardan sıyrılabilmesi, onlarla başa çıkması, ancak insanda kendisini yapıp-etmelerine verebilecek bir gücün bulunmasına bağlıdır.

Bu güç imandır. Eğer insan, inanan bir varlık olmasaydı, o zaman onun gerçek durumu nasıl olacaktı? İnanmayan bir varlık yapıp etmelerine nasıl anlam verebilir, nasıl bir değer görebilirdi? Nasıl kendisini yapıp-etmelerine verebilirdi; nasıl kendisini eğitebilirdi? Bu sebeple iman-inanma, insanın temel varlık şartıdır.

O halde Kur'an'ın insanı, şu üç ayrılmaz unsurun bütünüdür:

- İnanan varlık,

- İbadet eden varlık,

- Ahlakî değerleri kişiliğinde ve tarihte oluşturan varlık.

Kur'an'ın insanı, Kur'an'ın mü'mini olabilmek ve bu üç unsuru yaşama aktarabilmek için "bilgi"ye ihtiyaç vardır. Yaşamakta bulunduğumuz çağa bu açıdan, yani bilgi açısından baktığımızda "bilgi"nin gücünün ve ürünlerinin derinliğine hissedildiği görülecektir. Bir düşünürün dediği gibi: "Yüzyılımız, insanlık tarihinin tam ortasından geçen bir kuşak gibidir. Doğduğumuzdan bu yana olup bitenler, doğduğumuz güne kadar olup bitenlere neredeyse eşittir." Hızla gelişen ve değişen bilgi, "yaşam boyu eğitimi" bir zorunluluk haline getirmiştir.

Burada Kur'an'ın ilk inen ayetinin "Oku, yaradan rabbinin ismiyle oku!" (Alak 1)  olduğunu hemen hatırlamalıyız. Tamamıyla insan'ı anlatan ve insanî olanı tespit eden bu ayet, müslümana, yaşam boyu eğitimi zorunlu kılmaktadır. Bu ayet-i kerimeye Kur'anî bütünlük bağlamında yaklaşınca "okumak"tan amacın olan varlık/olgun varlık olduğunu görmekteyiz. Yani Kur'an, günümüzdeki "bilmek, bilmek için" yaklaşımını kabul etmez. Çünkü bilmek, bilmek için olursa insanın gayesi önemli olan varlık olmak olur. Halbuki Kur'an, insanı, önemli varlık olarak değil, değerli olan varlık olarak görmek ister. Yani Kur'an'ın mü'mininin bilgisi hayata aktarılan, yaşama etki eden, hayata dönük olan ve beşikten-mezara sürecinde yaşam boyu eğitimle kazanılmış bilgidir. Yoksa teorik olan ve hayattan soyutlanmış bilgi, lüks için bilgi,  bilgi değildir.

“Eğer takva sahibi olursanız mualliminiz Allah olur.” (Bakara 282)

“Rabbim! İlmimi artır, de.” (Taha 114) ayetleri ve bu konudaki diğer birçok ayet de bu bağlamda anlaşılmalıdır.

Yaşam boyu eğitimin günümüz açısından temel sorunu, "nitelikli bir öğretim-nitelikli bir eğitim" için "bilgi ve bunun aktarılması yöntemi"ni bulmakta yatmaktadır.

Nitelikli öğretim-eğitim, temelinde "anlama"nın olduğu bilginin kazandırılması ile mümkün olabilir. Bilginin aktarılmasında "anahtar kavramların ve temel yapıların kazandırılması" ön plana çıkarılmalıdır.

Bunun sonunda "anlama"ya (yani bilgiyi yapılaştırmayı ve bilgi parçalarının birbirine nasıl bağlanacağını gösteren bir araç olarak anlamaya) dayanarak kazanılan bilginin temellendirilmesi (ezberlenmesi değil), açıklanabilmesi, yeni bilgiler üretilmesi mümkün olabilir. Yani insanın bizzat îmâl-i fikir ederek ulaştığı, kendine mâlettiği, sorgulamayla kendinin kıldığı, kendine dayanarak kabul ettiği bilgi olacaktır.

İşte bir Kur'an ayetine, konumuza temel teşkil eden ve Peygamber Efendimize salat ve selam getirme içeren ayete bu öğretim-eğitim anlayışı bağlamında bakmamızın salat ve selamın anlamını yakalamağa götüreceğini düşünüyoruz.

Şimdi bu ayet-i kerimeyi inceleyelim. Cenab-ı Hak buyuruyor ki

"Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat ile takrim ederler. Ey iman edenler! Haydin O’na teslimiyetle (cânu gönülden) salat ve selam getirin." (Ahzab, 56)

Öncelikle bu ayetteki anahtar kavramların üzerinde durmak gerekiyor. Bu anahtar kavramlar iyi kavranırsa ayetin mesajı anlaşılmış olur. Temelinde "anlama" olan bilgi pratiğe kolay aktarılır.

  

SALÂT KAVRAMI
 

Bu kelime sözlükte dua ve tazim (büyütme, hürmet ve ikram etme) anlamlarındadır.

Terim olarak namaz ibadetini ifade eder.

Ahzab suresinde 43. ayette "Hem Allah'ın hem meleklerinin mü'minler üzerine salat yağdırdığından" söz edilmektedir.

Buradaki anlam yukarıdaki, ayette gelen anlam ile aynıdır. Dolayısıyla bu iki ayette salat kelimesi şu anlamları ifade etmektedir:

Allah’tan: Rahmet, övgü, yüceltme;

Meleklerden: İstiğfar, övgü ve yüceltme nimetini kulları için niyaz etmeleri;

Mü'minlerden: Dua, sevgi, övgü. Burada aynı fiil, yani salat etme eylemi Allah ve meleklerine isnad edilmiştir. Bu sebeple bu kelime rahmet ve istiğfarı kapsayan bir hususi inayet (Allah'ın insan için hayır getirici, kurtarıcı, esirgeyici lütfu) anlamını ifade eder.

Hz. Peygamber'e salat etmek ise biz inananlar açısından şu manaları içerir:

- Onu sevmek ,

- Onu yüceltmek, övmek

- Onun için dua etmek.

  

SELÂM KAVRAMI

Bu kelime sözlükte selam, selamlama, selamet, kurtuluş anlamlarındadır.

Kur'an'da "selam" dünyevî kurtuluş ve selamete (barışa, barışıklığa) olduğu gibi ebedî kurtuluş ve selamete de delalet eder. Bunun için Cennete "Daru's-Selam" = "Selamet evi, barış konağı, barışıklık yeri" denilmiştir. Bununla beraber, selam kelimesi, Kur'an'da ekseriya selamlama ibaresi olarak kullanılmıştır.

"Orada ne bir boş laf ve ne de günaha sokacak bir şey işitmezler. Ancak "selam, selam"dan ibaret bir söz işitirler." (Vakıa 25-26) (Mutluluğa ermiş olanlara Cennette veya buraya girerken söylenilen kelime.)

Müslümanlar arasında "selam" kelimesi ile selamlama, İslamî bir kurum olarak İslamiyetin ilk günlerinden bugüne kadar gelmiştir.

En'am 54'te Hz. Peygamber'e şu şekilde hitab edilir:

"Ayetlerimize inananlar sana gelince onlara de ki: Selamün aleyküm(selam size)!"

Nisa 88'de:

"Size selam verilince, buna daha güzel bir karşılık ile selam veriniz veya onu tekrar ediniz. " buyurulmuştur ve selam getirmenin anlamını iyice bilmek, öğrenmek çok önemli bir meseledir. Yoksa alışkanlık yapar ve yapmıştır da. Olağanüstü olan, sıradanlığa indirgenmiştir.

l. Meşrutiyet yıllarından sonra, Avrupa'da bazı müzakerelerde bulunmakta olan bir Türk heyetine bir Avrupalı; "Sizin istiklal marşınız var mı?" diye sormuş. O zaman Fransa, Almanya gibi bazı Avrupa devletinin marşları mevcut. Türk delegasyonundan biri "Bizim de istiklal marşımız var" demiş. "Söyleyin de dinleyelim" teklifi üzerine heyet üyeleri hep birlikte ltri'nin ünlü bestesini söylemişler. Bittiğinde Avrupalı ev sahipleri, "En güzel istiklal marşı sizinki imiş..." demişler.

Cuma günleri güzel sesli müezzinlerce, kalbinin ve ruhunun ta içlerinden gelen bir nâme ile minarelerden okuyacakları salat ve selam elbette akıl almaz dünya sarhoşluğuna dalmış insanı, bizleri uyandıracaktır, uyandırmalıdır. Salat ve selamın anlamı bizi kendimize getirmelidir.

Netice itibariyle selam sözcüğü Hz. Peygamber Efendimizle ilgili olarak şu anlamı ifade eder: O’na dua edin. Tüm kalbiniz ve ruhunuzla O’nunla işbirliği içinde olun, O’nun örnek-önder kişiliğine teslim olun. Tebliğ ettiklerine karşı çıkmaktan sakının ve bu ilkelere samimiyetle uyun.

Kavramları tartıştıktan ve ne anlamlar ifade ettiklerini sunduktan sonra tekrar ayet-i kerimeye dönüyoruz. Bu ayet bir bilgi, bir de emir içermektedir.

- "BİLGİ"

Hz. Peygamberin mele-i ala'daki mevkiidir. Cenab-ı Hakk'ın salatı, meleklerinin salatı O’nun faziletine, Rabbinin indindeki yüce makamına delalet etmektedir. Yüce Allah, rahmet ve in'amiyle (lütuf); melekleri istiğfarları ve hizmetleriyle Peygamber'e daima tekrim (yüceltme, ululama) etmektedirler.

-"EMİR"

Salat ve selam getirmekle mü'minleri yükümlü tutmaktadır. Farz kılmıştır.

“Sallallahu aleyhi ve sellem”

“Es-selamu aleyke eyyühennebiyyü”

“Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed”

“Es-salatü ves’selamu aleyke ya Rasulallah” gibi dualarla O’nun üzerine Cenab-ı Hakk'ın salavat, 'rahmet ve berekâtını niyaz etmeyi ve selam vererek tekrim etmeyi, hiç incitmeyerek O’nun önder kişiliğine teslim olmayı emir buyurmaktadır.

Bu ayete gramer açısından bakarsak o bir isim cümlesidir. İsim cümlesi devamlılık, süreklilik ifade eder. O halde Yüce Allah'ın, sonra meleklerin Peygamber'e salat etmeleri ebediyete kadar devam edecektir, kesilmeyecektir.

Öte yandan bu cümle son tarafı itibariyle bir fiil cümlesidir. Bu da Allah Teala'nın ve meleklerinin ettikleri salatın kesintisiz ve sürekli yenilenerek her vakit devam ettiği anlamına gelir. Demek oluyor ki salat, sürekli ve kesintisiz bir eylem olarak algılanmalıdır.

Sahabiler, ayet nazil olduğunda selam vermeyi biliyorlardı. Çünkü ilk muallim Hz. Peygamber teşehhüdde okunan,

“Es-selamu aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh” ibaresi ile onlara bunu öğretmişti. Fakat salat getirmeyi bilmiyorlardı. Hz. Peygamber yanlarına gelince:

-Ya Rasulallah size nasıl selam vereceğimizi öğrendik, biliyoruz. Ama size nasıl salat getireceğimizi bilemedik? diye sordular. Hz. Peygamber:

 deyiniz." buyurdular.

et-Tac İbnu's-Subki (771/1370) bu rivayete dayanarak salavatların en güzelinin bu olduğunu, çünkü Hz. Peygamber'in ilgili soruya bu şekilde cevap verdiği yorumunu yapar. Salat ve selamın anlamına, yani bu kelimelerin belirttiği, düşündürdüğü şeylere gelince:

Bu ibadet farklı bir ibadet özelliğine sahiptir. Çünkü Cenab-ı Hak bu ayet ile Peygamberine salat etti. Sonra da meleklerine O’na salavat getirmelerini emretti. Bilahare mü'minlere salavat getirmeleri emrini verdi. O halde Yüce Yaradanımızın ve meleklerin yaptığı bir fiili biz aciz kullar neden ihmal ederiz, bilinmez.

-Salavat getirmek Sevgili Peygamberimize olan şükran borcumuzu ifa etmek demektir. Çünkü O, mü'minler için, hatta bütün insanlar için büyük iyilikler yapmıştır. Üzerimizdeki haklarına bir nevi teşekkürle mukabele etme ve O’nu yüceltme imkanıdır. Bu ise Cenab-ı Hakk'ın bir lütfudur.

 Salavat getiren kişi birçok manevî hazlara gark olur, lezzetler duyar. Bu ise anlatılmaz, ancak bireyin kişisel tecrübesi ile elde edilir.

  

SALAT VE SELAM GETİRMENİN FAZİLETLERİ

Saymakla bitmez ve kalem onları yazmağa yetişemez

“- Abdurrahman b. Avf (r.a.)'dan, o, Peygamberimizi dışarı çıktığında bir hurma bahçesine kadar izledi. Hz. Peygamber orada birden secdeye kapandı ve secde etmeyi çok uzatınca vefat ettiği endişesine kapıldı. Başına gelip dikkatle bakarken Hz. Peygamber başını secdeden kaldırdı ve ona: "Ne oldu ya Abdurrahman?" diye sordu. O da düşündüklerini aktardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Cibril (a.s.) bana dedi ki: Allah azze ve celle hazretlerinin şu buyruğu ile seni müjdeleyeyim; Sana kim salat ederse, ben de ona salat ederim. Sonra kim selam getirirse ben de ona selam ederim". Bir rivayette Hz. Peygamber: "Allah Teâlâ'ya şükran için secde ettim" buyurdu." (Ahmed b. Hanbel, Müsned)

“- Allah Teâlâ bana iki melek müvekkel kıldı. Ben bir müslimin yanında anıldım da bana salavat getirdi mi behemehal o iki melek ona “gaferallahu leke-Allah sana mağfiret etsin!” derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevaben "amin" derler. Bir müslimin yanında zikrolundum da bana salavat getirmedi mi behemehal o iki melek "Allah sana mağfiret etmesin" derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevaben "amin" derler."(Ahmed b. Hanbel, Müsned)

Salavat getirmekten kaçınanlar ise "cimri" olarak tanımlanmıştır. Ve bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulmuştur:

"Burnu sürtülsün o adamın ki yanında ben zikrolunmuşumdur da bana salavat getirmemiştir."

Müslüman insanın günlük zikirlerinin olması gerekir. Kur'an ve Hz. Peygamber mü'minleri teşvik edip durmaktadır. Hayatın bu hızlı akışı içerisinde insanın dünya sarhoşu olmasını, insanın kendisini unutmasını, fıtratından soyutlanmasını ancak zikir önleyebilir. Bu sürekli zikir yoluyla insanın kötüden kurtulması için, akılla kavranamayacak olan derin dînî düşünce ve inançlara kadar uzanması umulur. Bu tavır insana din-dünya bütünlüğünü yakalama fırsatı verir. O halde zikir nedir?

Zikir, din ve dünyayı idrak etmektir. Devamlı uyanık olmak, bütün insanî yapıp-etmelerine vahiy ışığında yön vermektir. Ama asla sadece dil ile söylenen, okunan, fakat ruhun ürpermediği, kalbin hissetmediği ve bütün bedenin katılmadığı bir eylem değildir, olmamalıdır. İşte salat ve selam getirme bir zikir türü olarak bize bu anlamlan ilham ederse bir mânâsı olur.

Salat ve selam Peygamber sevgisini artırır. Peygamber sevgisini tadan insan, insanlara sevgi ile yönelir. Yani Peygamber sevgisi bireye, "insan"ı sevmeyi, sevebilmeyi öğretir. Öyle ki bu sevgi insanın, insanlığın mutluluğu için kalbini çarptıran, onu canlandıran bir atılım yapmasına imkan veren bir umut kapısıdır. Çünkü bu bilince erişen mü'min için sevme eylemi, sevilme olarak algılanmaz. Yani o mü'min, nasıl sevilebileceğini, nasıl sevimli olabileceğini değil, nasıl sevebileceğini gaye edinmiştir. Yüce Peygamber'in şu ilkesini hayata aktarmaya çalışır:

"Sizden hiçbiriniz iman etmedikçe Cennete giremeyeceksiniz. Sizler, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmayacaksınız."

Salat ve selam bize "örnek insan"ı gösterir. Ona salat ve selam getirmek kelimelere hayat vermek demektir. Kelimeler ise bilgi ile hayat bulur. Bilgi de okumak ile elde edilebilir. O halde insan, Peygamberini tanımak için okumalıdır. Okudukça sevgisi artacaktır. Çünkü sevgi=bilgi+çabadır.

Sevgiye erişmek isteyen kişinin kendini bilinçli olarak eğitmesi gerekir. Bu bilgilenme ve gayretler bize, o örnek insanın kişiliğinde dünya hayatında "önemli insan" olmaya değil, aksine "değerli insan" olma gayesine yönelmemiz hedefini gösterecektir.

Böylece müslüman "bilgi ve bunun aktarılması yöntemi" olarak salat ve selama bakacak, Hz. Peygamberin şahsında nitelikli öğretim-eğitimin İslamî-insanî bir metodunu uygulamış olacaktır. Bunun yararı, müslümanın bildiklerini yaşayarak örnek kişilik olmağa çabalamadıkça ne fert planında ne aile planında ve ne de toplum olarak mutluluğu, huzuru ve refahı tadamayacağını idrak etmesi olacaktır. Bu tesbiti yaptığı anda dünya ve ahiret mutluluğunun sırrını da yakalamış demektir.

Böyle bir hızlı yaşam akışında "Mevlid" soluklanmak için bir fırsat olsun. Mevlid-Kutlu Doğum bilinci, modern yaşama biçiminin kendi" kutsalını yaratmasına imkan vermesin.

Cuma, Ramazan, Bayramlar, Kandiller ve Mevlid geldi diye sevinelim. Bu sevinç varoluş sırını anlamak için bir fırsattır. Çünkü bu kutsal zamanlar insanî olanı keşfettirmek içindir. İnsan, yanılır, günah işler, hata eder... Ama işte fırsat, temizlenme, arınma için, yani tevbe için kutsal zaman dilimleri... O nedenle "zaman değerlendirme" deyimi yanlıştır. Zaman bizi değerlendirmektedir. İnsanın gayesi zamanın kıymetini bilip "değerli insan" olmaya çabalamak olmalıdır.

Mevlid-Kutlu Doğum:

- Hayattan tad almak için bir fırsattır;

- Dünya ile sağlıklı ilişkiler kurmak için bir fırsattır;

- İnsanın bir yerlere sürüklenmeye karşı oluşudur;

- Başkalarının istediklerini değil, Allah'ın istediklerini yapma arzusunu bütün kuvveti ile iliklerine kadar hissetme imkanını veren bir ilahî nimettir.

Ve nihayet müslüman insanın, bütün bu sayılanları ve iman ettiği bütün ilkeleri kendi yaşamına aktarabilmesi, o insanın İslamiyetin nitelikli öğretim-eğitim ilkelerini hayata taşıması ve elle tutulur, gözle görülür somut bir hale getirmesi ile mümkün olduğu bilincinde olmasını ilham etmelidir. Bu da İslamiyetin anahtar kavramlarının ve temel yapılarının kazanılması, tüm topluma kazandırılması ile mümkün olabilecektir. Bu temele dayalı salat ve selam gibi bütün anahtar kavramların bilgisi, "anlama", "idrak etme" ve "bilincine erme" ile temellendirilmelidir.

Haydin salat ve selam getirmeye!

Haydin dinimizin hayat veren, verecek olan kavramlarını öğrenmeye!

« Son Düzenleme: Haziran 23, 2009, 01:45:26 ÖS Gönderen : [SweeT-WitcH] »

Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece, kaçtığın her yer cehennemdir.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi
« Posted on: Mart 29, 2024, 08:30:21 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi e-book, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi programı, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi oyunları, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi e-kitap, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi download, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi hikayeleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi resimleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi haberleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi yükle, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi videosu, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi şarkı sözleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi msn, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi hileleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi scripti, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi filmi, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi ödevleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi yemek tarifleri, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi driverları, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi smf, Hz. Peygambere Salat Ve Selam Getirmenin Önemi gsm
Yanıtla #1
« : Haziran 23, 2009, 02:16:54 ÖS »

x[BLack RoSe]x
*
Üye No : 2816
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 901
Mesaj Sayısı : 12 413
Karizma = 13


çok güzel bir konu olmus teşekkürler..
Yanıtla #2
« : Temmuz 09, 2009, 03:26:09 ÖS »
Avatar Yok

By.TuRuT
*
Üye No : 773
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 19239
Mesaj Sayısı : 48 228
Karizma = 65220


Güzel Bilgielr Gercekten.

İstek & Öneri ve Şikayetlerinizi: WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Adresine İletebiliriniz.
Yanıtla #3
« : Nisan 11, 2012, 10:55:46 ÖS »
Avatar Yok

Onbaşı
*
Üye No : 98266
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 4
Karizma = 0


Okumak lazım ki bilelim
Yanıtla #4
« : Haziran 08, 2014, 08:57:45 ÖÖ »
Avatar Yok

Coezmaitle
*
Üye No : 183451
Nerden : Konya
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 0
Mesaj Sayısı : 8
Karizma = 0


Allah razı olsun öğretici
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Hayatınızı Daha Neşeli Hale Getirmenin Yolları
Kadınca
*Dantes* 1 1165 Son Mesaj Haziran 08, 2014, 08:58:22 ÖÖ
Gönderen : Coezmaitle
Bir Lordu Dize Getirmenin On Yolu
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
BÖRÜLCE 3 1105 Son Mesaj Aralık 26, 2016, 10:39:43 ÖS
Gönderen : Behnane


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular