|
|
|
Evlilik Hakkında Yazılanlar - Duygusuz Eşler - Evlilik Sorunları - Eşler Arası Çatışma
Eğer bir sığırla evlenirseniz hayat boyu buna katlanırsınız!
Bir kadın düşünün, karşısında boylu poslu bir adam var. Onu beğeniyor, bakıyor parası da var. O zaman “tam evlenilecek adam işte” diye müthiş seviniyor. O adamla mutlu mesut bir yuva kuracağını düşünüyor. Hâlbuki boy pos bir tonluk sığırda da var! Ha o adamı alıp getirmişsin eve, ha bir sığır getirmişsin ne fark eder. Sonra da birkaç ay sonra “neden bu adam öküz gibi, hiçbir şeyden anlamıyor, ne sevgi gösteriyor, ne anlayış gösteriyor, öküz gibi suratıma bakıyor” diye yakınmaya başlıyor. Bir bakıyorsunuz arada katlamalı olarak büyük bir nefret gelişiyor. Kavga, gürültü, bağrış, çağrış hiç eksik olmuyor. Adam kadını aşağılıyor, kadın da adamı. Peki kadın neden bu duruma şaşırıyor sizce? O adamla bilerek evlenmedi mi? Adam da kadını yalnızca güzelliği için, kendisine baksın diye almadı mı? Neden şaşırıyorlar ki? Evliliklerini karşılıklı çıkar üstüne kurmadılar mı?
İnsanlar evlenirken karşısındakinin maneviyatına bakmıyorlar, Allah sevgisi var mı, Allah korkusu var mı diye hiç düşünmüyorlar. Hâlbuki ancak iki tarafta da Allah sevgisi varsa, birbirlerini Allah için seviyorlarsa Allah o zaman iki insan arasında çok şiddetli bir tutku ve aşk koyuyor. Ama karşındakini bir et parçası olarak görüyorsa, sevgiyi Allah’tan insana değil de direk insana veriyorsa, işte o zaman Allah’ta aralarını açıyor. Bomboş bir ruhtan da doğal olarak sevgi, aşk, anlayış, merhamet ve şefkat çıkmıyor. İnsanlar evliliği bir şirket gibi çıkarlar üzerine kuruyorlar. Oysa evliliğin amacı; tutkuyu yaşamaktır, Allah aşkını yaşamaktır. Cennet arkadaşını seçiyorsun, sonsuza kadar birlikte olacağın ahiret arkadaşını seçiyorsun. Cennette de beraber olup, o tutkuyu, o derinliği yaşamak için evleniyorsun. Yoksa çamaşırını yıkatmak, bulaşığını yıkatmak, ütü yaptırmak, arada birde beraber olmak için evlenmiyorsun.
Ruh eğer Allah ile birlikteyse o zaman Allah hem erkeğin hem de kadının kalbine müthiş bir tutku koyuyor. Şiddetli Allah aşkının meydana getirdiği, ruhta meydana gelen, şiddetli haz oluşuyor. Bu şehvetle birleştiğinde evlilikte, çok şiddetli bir etkiye dönüşüyor. Ama bunu bilmeyen insanlar hayatları boyunca boşu boşuna bu tutuyu arayıp duruyorlar. Bulamadıklarında da kadında erkekte daha birkaç ay geçmeden birbirlerinden tamamen bıkıyorlar. Mekan değiştiriyorlar, tiplerini değiştiriyorlar ama bir türlü olmuyor, bıkkınlık geçmediği gibi aradaki nefret daha da büyüyor. Adam çok şey beklerken, bakıyor ki hiç bir şey yok, kadının iki kolu, iki bacağı var. Hiçbir etkilenme olmuyor, olmaz da. Allah o gücü vermez. Yani o gücün oluşması için, mutlaka derin Allah sevgisi ve derin Allah aşkı olması lazım ki, Allah onda tecelli edip, onun ruhunda şiddetli bir haz meydana getirsin. Uğraşıyor, uğraşıyor birbirlerini sevmek için “hediye aldım, işte çiçek aldım, sana şunu getirdim, bunu getirdim” diyor, kendini sevdirmek için, şaklabanlıklar yapıyor, kadını daha da gıcık ediyor. Kendini sevdirmek için birden mutfaktan fırlıyor böyle acayip hareketler yapıyor, garip espriler yapıyor, hiç ummadık hareketler, gideceği yola küçük küçük hediyeler diziyor. Kadın böyle tavırlardan sıkılır ve bu hareketler onu kızdırır, başka bir faydası olmaz. Çünkü ruhu tatmin eden bunlar değildir.
Dolayısıyla kadın evlendikten birkaç ay sonra adama bakıp “nerden çıktı bu sığır?” diye şaşırıyor. Adam da kadına bakıp “ben neden sürekli söylenen bu kadınla evlendim?” diye düşünüyor. Her iki tarafta birbirlerinden nefret ediyor. Eğer bu işkenceye dayanamazlarsa boşanıp yeni birilerini bulmaya ve o tutkuyu, aşkı ve şiddetli sevgiyi tekrar bulmaya çalışıyorlar. Ama maneviyat olmadıktan sonra, Allah sevgisi ve aşkı olmadıktan sonra sadece evlendikleri insan değişiyor, sığırlık, anlayışsızlık, sevgisizlik, donukluk, bıkkınlık ve nefret hayat boyu peşlerini bırakmıyor…
|