0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Selçuklularda Türk Edebiyatı  (Okunma Sayısı: 976 Kere Okundu.)
« : Ağustos 03, 2008, 08:41:22 ÖS »
Avatar Yok

[MasaL]
*
Üye No : 193
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2126
Mesaj Sayısı : 5 892
Karizma = 42


Oğuzlar

Karahanlılardan sonra Türk dünyasının yüksek hâkimiyeti Oğuzlara geçmiştir. Oğuzların başındaki aile Selçük Beğin neslinden geldiği için bunların kurduğu devlet Selçüklüler adı ile anılır. Selçuk şekli Selçük kelimesinin Acmler ağzında bozulmuş şeklidir.

Bu Oğuzların eski Dokuz Oğuzlarla olan yakınlığı üzerinde kesin bir söz söylemek mümkün değildir. Çünkü merkeleri bugünkü Moğolistan olan ve Dokuz boydan kurulmuş oldukları için Dokuz Oğuz adıyla anılan o eski Oğuzlardan Sırderya boyunda gördüğümüz bu yirmi dört boydan kurulmuş Oğuzları birbirine bağlamak için elimizde yeter derecede belgeler yoktur. Bildiğimiz şey eski Dokuz Oğuzların olsunsonraki yirmi dört Oğuzların olsunKunlar neslinden geldiğidir. Gök Türkler çağında batı Gök Türklerine bağlı olan OğuzlarKkarahanlılar devleti çağında da onlara tâbi idiler. Oğuzların Kınık boyundan olan SelçükKarahanlılar devletinde subaşı yani kumandandı. Karahanlı tiginleri bu savaşçı Ttürklerden gerek Gaznelilere karşıgerekse birbirine karşı istifade ettiler. Böylelikle Selçüklüler tarih sahnesine çıktı. Bunların pek fazla faal oluşu Gazneliler imparatorluğu için tehlikeli olduğundan Gazneli Sultan Mahmud 1025'te Selçük Beğin oğlu Arslan Beği hile ile tutturarak hapsettirdi. Gerek bu vak'a gerekse bir müddet sonra da Oğuz beğlerinden Yağmur beğin Gazneliler tarafından öldürülmesi Oğuzlarla Gaznelilerin arasını açtığından aralarında on yıllık çetin çarpışmalar oldu. Nnihayet Dendânekan meydan savaşında Gazneliler ordusu büyük bir bozguna uğradıktan sonra 1040 yılında Horasan'da Selçük devleti kuruldu ve sultanlığa da Tuğrul Beğ seçildi.

Selçük Devleti

Selçük devleti ile Türkler için tarihte yeni bir vatan ve yeni bir devlet kurulmuş oluyordu. Çünkü o zamana kadar yalnız Orta Asya'da bir tek Türk vatanı varken Selçüklülerin kurduğu bu yeni ve kuvvetli devletle ikinci bir Türk vatanı daha kurulmuş oluyordu. Bu yeni devlet 'Türkiye' dediğimiz Batı Türkelidir. İlk hükümdar olan Sultan Tuğrul Beğ çağında (1040-1063) Horasan'dan başkaIrakİran ve Azerbaycan dahi fetholunarak 1048'de Pasin ovasında Bizans ordusuyla ilk büyük çarpışma yapşldı ve bu ordu yokedilerek kumandanı Liparit de esir edildi. 1055'te Halifenin çağırışı üzerine Bağdata giden Tuğrul Beğ İslâmiyetin fiili hâkimiyetini de eline aldı.

Selçüklülerin ikinci hükümdarları olan Alp Arslan (1063-1072) Ermenistanı alıp Gürcistanı haraca bağladıktan sonra Anadoluya açmaya devam etti. 26 Ağustos 1071'de Mmalazgirtte Bizansın kuvvetli ordusunuBizans ordusundaki Oğuz ve Peçenek Türklerinin de yardımıyla bozup Bbizans imparatorunu esir ettikten sonra bütün Anadolu Türklere açılmış oldu. Bu zafer bütün dünyada öyle bir yankı uyandırdı ki Avrupalılar telaşlandılar ve Papa bütün Avrupayı Türkler aleyhine ayaklandırmaya teşebbüs etti.

Melikşah çağı (1072-1092) Selçük devletinin altın çağıdır. Melikşahın imparatorluğu Tanrı dağlarından Adalar Denizine kadar uzanıyordu. Bu kadar geniş bir imparatorluğun tek elden idaresi güç olduğu için devlet eski Türklerde de olduğu gibademimerkesziyetle idare olunuyordu. Selçük imparatorluğu dört sultanlığayani dört krallığa ayrılmıştı:

1- Horasan Sultanlığı : HorasanMaveraünnehir  Azerbaycan yörelerine hakimdi. Merkezi Isfahan şehriydi.

2- Kirman Sultanlığı : İranın cenup bölümlerine hakimdi. Merkezleri Kirman şehriydi.

3- Suriye Sultanlığı : Suriyeye hâkim olup merkezleri Şam ve bazan Halep şehriydi.

4- Anadolu Sultanlığı : Anadoluya hâkim olup merkezleri İznik sonra Konya idi.

Bu dört sultanlıktan birincisi asıl devlet olup öteki üçü buna tâbi idiler. Bunun sultanlarına 'Büyük Sultan' denip imparator demektir. Ötekiler kral mertebesinde idiler. 1157'te Sancarın ölümünden sonra imparatorluğun bölümleri arasındaki bağlar koptu. Kirman Selçüklüleri iç savaşlarla ülkeyi karmakarışık ettikleri gibi Anadolu Selçüklülerde tamamıyla müstakil harekete başladılar. İmparatorluğun yeniden birleşmesi içinönceleri Horasan Sultanlığına bağlı büyük bir beğlik olan Harzemşahların yaptığı hareket bir aralık başarılıyor gibi olduysa da bu sırada Çingiz Han'ın çıkışı buna engel oldu. Bütün Türk dünyasında yüksek hâkimiyet Çingiz Han hanedanına geçti.

Selçük Medeniyeti

Selçük devleti eski İran gelenekleriyle İslâm dini esası üzerinde kurulmuş bir Türk devleti idi. Türk türesi ve gelenekleri halk arasında çok kuvvetli idi. Selçük sultanları pek yüksek ahlâklıdoğru duygulu kimselerdi. Oğuz boylarını parçalayıp dağıtarak yeni kurdukları Türkiyede boyculuk ve urukçuluk zihniyetinin yerleşmesine engel olmuşlardı. Alp Arslanın ve Melikşahın veziri olan İranlı Nizâm ül - Mülk memleketin birçok yerlerinde medreseler yani üniversiteler açarak ilmin ilerlemesine çalışmıştı. 1066'da Bagdatta kurduğu Nizâmiyye medresesi pek ünlü olup hem müderrsilerine yani profesörlerinehem de öğrencilerine aylık bağlanmıştı. Koca Türkiyenin her tarafıhükümdarların ve beğlerin yeptırdığı yolköprükervansaray hastanemedrese ve imaretlerle dolmuştu. Selçük hükümdarları ve şehzadeleri bilginlerişairleri korurlardı. Selçük devleti bir Türk devleti olmakla beraber bunların çağı en çok İran edebiyatının gelişmesine yaramıştır. Melikşah ve diğer bazı Selçük prensleri de farsça şiirler yazmışlardı. Türk ırkından olan bir takım şairler de farsça şiirler yazarak Acem edebiyatına hizmet etmişlerdir.

Selçüklüler çağında tarihi ve siyasi eserler de yaızlmıştır ki başlıcaları Nizâm ül  Mülk'ün oğulları tarafından kaleme alınna 'Siyasetnâme' ile meçhul bir müellif tarafından 1127'de yaızlmış olan ve Türk tarıhine ait değerli bilgiler veren Mücmel üt- Tevârih'tir.

On birinci asrın başlarında yapılmış olan Râdkândaki türbe büyük bri kule şeklinde olup bozkırlardan gelen göçebe Türklerin ilk mimarlık eserlerindendir. Bu kule Türk çadırlarına benzemektedir. Tûs şehrindeki İmam Gazâli türbesi de Selçük mimarisinin belli başlı eserlerindendir.

Oğuz Türkçesi

Selçük devleti yani Türkiye kurulduğu zaman devletin kuruuları olan Ooğzular'ın dili henüz bir kültür dili olmamıştı. Oğuzları kültür seviyesi bakımından Karahanlı Türklerinden geri idiler. Selçük devleti kurulunca da birden bire işlenmiş iki kültür dilinin yani Arapça ile Acemce'nin tesirinde kaldılar. Bilhassa Farsça şiir ve edebiyat dili olarak çok incelmiş ve işlenmişti. Oğuz Türkleri zaten eskiden beri Farslarla sınırdaş oldukları için Farsçaya bazı kelimeler vermişlerdi. İranı zapedip de Fars kültürünün ve edebiyatının kuvvetle yaşadığı yerlere hükmedinde Farsçanın tesirinde kalmamaları mümkün değildi.

Bununla beraber Oğuz Türkleri Selçük devleti gibi cihan ölçüsünde bir imparatorluk kurdukları için dilleri birden bire büyük bir önem kazandı. Karahnlılar ülkesinden gelen birçok medeni Türkler de Selçük ülkesinde yüksek Türk kültürünün gelişmesine hizmet ettiler ki bunların başlıcası Kaşgarlı Mahmud'dur. Bunlar sayesinde Türkçe öteki iki dile karşı başarı ile kendini korumuştur.

Büyük Selçük imparatorluğunda Türklerin en kalabalık oldukları yer Anadolu idi. Bir takım tahminlere göre Selçük devletindeki bir milondan çok Türk'ün yarım milyonu Anadoluya yerleşmişti. Bu Türkler yalnız Oğuzlar olmayıp başta Karluklar olmak üzere başka Türkler de vardı. Fakat büyük çokluk daima Oğuzlarda idi. Anadoluda Türklerin daha kalabalık olması yüzünden burada Türkçe daha kuvvetle tutundu ve Azerbaycanİran gibi yerlerde yabancı tesiriyle şehirlerde Türkçe'nin ses uyumu kaidesi bozluduğu halde Anadolu'da bilhassa Orta Anadoluda sapasağlam kaldı. Fakat Selçük imparatorluğu çağında Orta Asyada yazılan eserler daima medeni Türklerin yani Hakanlıların lehçesiyle yaızlmıştır.

Selçüklüler Çağında Türk Tasavvufu

Selçük çağı olan on ikinci asırda İslâmlaşma devam ediyordu. Türkler müslümanlığı daha ziyade şeklen kabul etmişlerdi. Araplar arasında çıkmış bir çöl dini olna müslümanlıkyayla ve bozkır milleti olan Türklere o kadar elverişli gelmiyordu. Hele milli geleneklerine kuvvetle bağlı olan Türklerkanun dişida olarak İslâmiyetin gerektirdiği zaruretleri kabul edemiyorlardı. İşte bu hal dini heyecanla dolu bir takım Türk mütefekkirlerini harekete getirdi. BunlarTürklerin arasında müslümanlık propagandası yapmaya bir yandan da eski Türk geleneklerini kuvvetle yaşatarak Türk ve İslâm fikirlerini kaynaştırmaya başladılar. Bu hareket muvaffak oldu. O zamana kadar yalnız şeklen müslüman olmuş olan Türkleri müslümanlığa daha kuvvetle bağlandığı gibi eski dinlerinde kalmış olan Türkleri de müslümanlığa çekmeye başladı. Bu hareket bir Türk tasavvufu idi. Tasavvuf dinin felsefesidir. Fakat Türklerde doğrudan doğruya din haline gelmişti. Müslümanlıkla Şamanizm kısmen manihaizmin ve milli Türk gelenekleri karışmış bundan Türk tasavvufu doğmuştu. Bu Türk tasavvufu her şeyden önce yüksek bir ahlâka dayanıyor kadınların da erkeklerle birlikte bulundukları ayin meclisleri İslâmiyete aykırı bir hareket teşkil ediyordu. Fakat artık bütün bu hareketlere İslâmlık adı veriliyordu. Eski Türk şairleri olan ozanlar şimdi 'ata' yahut 'bab' adı altında Türklere şiirle hitap ediyorlabir yandan da böylelikle müslümanlığı telkin ediyorlardı. Fakat babların telkin ettiği bu müslümanlık tamamıyla bir Türk müslümanlığı idi.

Selçüklüler Çağında Yazılan Eserler

Selçükler çağının iki karakteri vardı. Biri geniş bir islâmlaşma ve onunla at başı giden Türk tasavvuf hareketiikincisi de Selçüklülerin bir cihan imparatorluğu kurarak İslâm dünyasının hâkimiyetini ellerine almalarıydı. Bu iki karakter Selçük çağında yazılan eserlerde de kendisini gösterdi. Selçük çağında iki türlü eser ortaya çıktı. Biri tasavvufa ait eserler biri İslâm dünyasının başı olan Türklerin diline ait olan eserler.

Tasavvufa ait eserlerin iki mühim şahsiyeti vardır: Hoca Ahmed Yesevi ile Hâkim Süleyman Ata Türk diline ait eserler de Kaşgarlı Mahmudun 'Divânü Lûgat it - Türk'ü ile Zemahşerînin 'Mukaddemet ül - Edeb'i ve Kays oğlu Şemseddin Mehmedin 'Kanklı Lûgati'dir.

Selçüklüler Çağında Tasavvuf Şairleri ve Tasavvufi Eserler

Türklükle Müslümanlığı bağdaştırmak kaygısından doğan Türk tasavvufu başlangıçta pek basit bir fikri hareket gibi görünüyordu. Mutasavvıflar Türklere hitap edebilmek içim tesirli bir dil aramışlar ve bunu şiirler bulmuşlardır. Şiirin esrarlı âhengine bürünen fikir daha büyük bir ibham ile hitap edince saf Türkler üzerindeki tesiri de o kadar fazla oluyordu. İşte bu propaganda şiirleri daha sonra Türkler arasında pek kuvvetli bir edebiyatın gelişmesine sebep olacaktır.

Hoca Ahmed Yesevî ve Hikmet Divanı

On ikinci asrın en önemli şairi Hoca Ahmed Yesevî'dir. Bir adı da 'Türkistan' olan Yese şehrinde yaşadığı için Yyesevi adını almıştır. Yesev'i Arapça 'Yeseli' demektir. Ahmen Yesevî o zamanın büyük bir ilim merkezi olan Buharada yüksek tahsilini yaptıktan sonra o zamanın ünlü şeyhlerinden olan 'Hemedanlı Şeyh Yusuf'intisap etti. Onun üçüncü halifesi oldu. Sonra Yeseve gelerek saf Türkleri aydınlatmaya başladı. Bunun için bir tarikat kurdu. Bu tarikatakendi Yesevi adından dolayı 'Yesevilik' denir. 'Tarikat'  ahlâk nizamı üzerine kurulmuş bir cemiyet demektir. Tarikatların bazı ayinleri olur. Yesevilik tarikatınında bazı ayinleri vardı ki bunlar İslâmiyetten önceki çağlardanTürklerin tabiata taptıkları zamanlardan kalmıştı. Ahmed Yesevîbinlerce mürid yani çırak veya talebe toplamıştı. Bunlara tesirli bir şekilde hitap edebilmek için şiiri bir vasıta olarak kullandı. İşte Ahmed Yesevînin bu şiirlerine 'Hikmet' denir. Hikmet 'Felsefi söz'  'Derin söz' anlamlarına gelir. Hakikatte Hoca Ahmed Yesev3inin hikmetleri pek de derin şeyler değildi. İslâmiyetin ve Peygamberin propagandasından dervişliktencennet ve cehennemden bahseden bu manzumeler tamamıyla basit ve ahlakı değerleri yoktur. Türkler'i kıyamet günü ve cehennemle korkutmaktan maksadı onları İslâmiyetin günah kıldığı şeyleri yapmaktan alıkoymaktı.

Yesevînin 'Hikmet' adı verilen bu öğüt kılıklı manzumeler sonradan toplayarak 'Hikmet Divanı' adını almıştır. Hikmet Divanındaki manzumelerın çoğu hece ile hecenin 4+4+4 vezni ile yazılmıştır. Manzumeler klasik Türk nazım şekli olan dörtliklerle meydana getirilmiştir. Aruzla yazdışı şiirler azdır. Şiir bakımından değerli olmadığı halde dil bakımından bu hikmetlerin değeri vardır. İçinde yabancı kelimeler epey olduğu halde yine bu maznumeler temiz Türkçenin güzel örneklerinden dir Karahanlılar çağındaki Hakanlı lehçesinden pek az farklı bir lehçe ile yazılmışlardır. Bu da aradaki zamanın ve Oğuz lehçesi tesirinin neticesi olsa gerektir.

Ahmed Yesevî 1167 deki ölümüne kadar dini telkinlere ve hikmetler yazmaya devam etti. Hayatı ile de Türklere örnek olmaya çalışıyordu. Peygamber 63 yaşında ikne ölmüş olduğu için Ahmed Yesevî de 63 yaşında iken yer altında kazdırdığı bir odada yaşamışİsl.3amiyete bağlı canlı bir örneğini Türklere göstermek istemişti. Onun bu feragati hiç te tesirsiz kalmadı. Daha hayatında iken geniş bir sahaya yayılan Yesev'ilikkendisinin ölümünden sonra hemen bütün Türk dünyasına yayıldı. Sonraları 'Yesevîlik'ten 'Bektaşilik' çıktı ki bunun da Türk fikir hayatındaki tesiri pek büyüktür.

Ahmed YesevîTürk hayatında pek fazla tesir bırakmamıştır. Yesevîlik tarikatinde onun gibi hikmetler yazmak gelenek olmuştu. Yesevîlik zahidane bir tarikat yani yalnız suç ve günah işlememek esaslarına dayanan bir cemiyet olduğu halde bir asır sonraAnadoluda büyük bir aşk felsefesi haline geldi. Bu da daha çok bir 'kendi kendine olgunlaşma' ile oldu.

Ahmed Yesevî'nin şair olarak değeri azdır. Fakat Türkler arasında ahlâk çığırı açmakŞamanizmi bırakıp İslâmiyeti almaktan doğan buhranın önüne geçmek ve 13'üncü asrın büyük Türk şairi Yunuz Emre'ye zemin hazırlamak bakımından o bütün Türk tarihinin birinci sınıf şahsiyetlerinden biridir.

Örnek olmak üzere Ahmed Yesevînin hikmetlerinden birini ve onun bugünkü Türkiye Türkçesine tercümesini veriyoruz.

Metin

Ol kadirim kudret bilen pazar kıldı

Hurrem bolı yer astıga kirdim mene!

Garig benden bu dünyadın güzer kıldı.

Mahrem bolıp yer astıga kirdim mene!

Zâkir bolıpşâkir bolıp Haknı taptım

Şeydâ bolıprüsvâ bolıp candın öttim

Andan sonra vahdet meydin katra tattım

Hemden bolıp yer astıga kiridm mene

Altmış üçke yaşım yettibir künçe yok

Vâ dirîga Haknı tapmaykönklüm sınuk

Yer üstide sultanmen tip boldum ulug

Pür gam bolıp yer astıga kirdim mene!

Başım tofrakcismin tpfraközim tofrak;

Küydimyandı bolalmadım hergiz apak;

Hak vaslıga yetermen tip ruhum müştak

Zemzem bolıp yer astıga kirdim mene !

Tercüme

O kadirim (Tanrım) kudret ile nazar kıldı (baktı)

Bahtıyat olup yer altına girdim işte !

Garip kulun bu dünyadan geçti

Mehrem olup yer altına girdim işte!

Zikredici olupşükredici olup Hakkı buldum

Deli oluprüsvâ olup candan geçtim

Ondan sonra vahdet mey(in)den damla tattım

(Peygambere) arkadaş olup yer altına girdim işte !

Altmış üçe yaşım yettibir gün gibi değil

Eyvahyazık Hakkı bulmazgönlüm kırık

Yer üstünde (ben) sultanım diyip oldum ulu

Gamlı olup yer altına giridm işte!

Başım toprakcismim topraközüm toprak;

Yıkıldımyandım olamadım asla apak;

Hak vaslına yeteceğim (erişeceğim) diyip ruhum müştak

Zemzem olup yer altına giridm işte !

Hakîm Süleyman Ata

Hoca Ahmed Yesevînin üçüncü halifesi olan Hakîm Süleyman Ataonun tarafından Harzeme gönderilmişti. Vazifesi Harzemi doğru yolu getirmekyani Yeseviliği orada yaymaktı. Hakim Süleyman Ata bu vazifesini başarı ile yaptı. 1187'te ölerek 'Ak Kurgab'a gömülünceye kadar Yesevilipi harzemdeki göçebe Türkler arasında yaydı. O da tıpkı şeyhi Ahmed Yesevi gibi Yeseviliği yaymak için hikmetler yazmıştır. Böylelikle hikmet yazman yeseviliğin mühim vir geleneği oldu. Türkler arasında asırlarca değerini kaybetmeden okunan eserin başında Ahmed Yesevi ile Süleyman Ata'nın hikmetleri gelir. Süleyman Ata'nın eserleri 'Bakırgan kitabı' 'Meryem kitabı' ve 'Âhır zaman kitabı'dır. Kendisine 'Bakırgan' lâkabı verilmiş olduğu için hikmetlerinin toplandığı kitap Bakırgan Kitabı adını almıştır. Bunun da şiir sanatı bakımından değeri yoktur. O da tıpkı üstadı Ahmed Yesevî gibimanzumeyi bir vasıta olarak kullanmışasla sanat gayesiyle hareket etmemişbu yüzden hikmetler kuru didaktik parçalar olmaktan ileri gitmemişti.

Hoca Ahmed Yesevî ile Hâkîm Süleyman Ata iki büyük halk adamıdır.

Selçüklüler Çağında Dil Eserleri

Selçüklüler İslâm dünyasında hâkimiyeti ele almaları ve cihan ölçüsünde bir devlet kurmaları Türklere olduğu gibi onların diline de büyük bir ehemmiyet kazandırmıştı. Bu yüzden Türk diline ait bir takım eserlerin de yazılacağı tabiî idi. Nitekim bu çağda Türk olan veya olmayan bir takım müellifler tarafından Türkçeye ait pek önemli ve değerli eserler bazılarının yalnız adını biliyoruz;eserlerin kendileri Orta Asyanın büyük savaşlar ve kargaşalıklarla sarsıldığı daha sonraki asırlarda kaybolmuştur.

Kaşgarlı Mahmut ve Divânü Lûgat it-Türk

Selçüklüler çağının en önemli dil eseri 'Divânü Lûgat it - Türk'tür. 'Türk Lehçeleri Kamusu' demek olan bu eser 1077'te Bağdatta bitirilmiştir. Karahanlı Türkmenlerinden asil bir aileye mensup olan Kaşgarlı Mahmud Arap dilini de çok iyi bilen bir bilgindir. Türk uruk ve boylarından hemen hepsinin arasında dolaşarak (OğuzTürkmenÇiğilY ağmaTuhsıKırgız) Türk lehçeleri üzerinde geniş ve sağlam bilgi edinmişböylelikle eserini yazmıştır. EserTürkçe bilmeyenlere bu büyük dili öğretmek için yazılmış bir dl kitabıdır. Türkçe kelimeler Arap harfleriyle yazılmışyanlarına Arapça karşılıkları konarak Arapça izahat verilmiştir. Bir çok kelimelere örnek verilmek için de bunların geçtiği manzumeler ve darbımeseller zikredilmişböylelikl e eset Türk edebiyat bakımından zengin bir hale gelmiştir. Fakat eserin değeri yalnız edebiyat bakımından değildir. Yer yer getirdiği örnekler ve verdiği izahatla 'Divânü Lûgat it - Türk'Türk destanlarıhalkiyatı tarihicoğrafyası için eşsiz bir hazine olmuştur. Eserde bir de renkli harita vardır ki Türkelini dünyanın merkezi olarak gösteren bu renkli haritabugünkü bilgimize göreTürklerin ilk haritasıdır.

Büyük Türk bilgini Kaşgarlı Mahmudun aynı zamanda kuvvetli bir Türkçü olduğu da anlaşılmaktadır. Kitabına yazdığı şu önünç bunu göstermektedir.

'Tanrının devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu ve onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verip yer yüzüne hâkim kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya milletlerinin idare yularını onların eline verdi. Onları herkese üstün eyledi. Kendilerini hak üzre kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanıonlardan yaan olanları aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi. Bu kimseleri kötülerin şerrinden korudu. okları dokunmasından korunabilmek için aklı olana düşen şeybu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdini dinletebilmekTürkler in gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur. Bir kimse kendi takımından ayrılıp da onlara sığınacak olursa o takımın korkusundan kurtulurbu adamla birlikte başkalarıo da sığınabilir'

Bu satırlarınhalifelik merkezi olan Bağdatta yazıldığı düşünülürse Kasgarlı Mahmudun Türkçülüğü daha iyi anlaşılır. Müellif bu eseri yazmaya 25 kânunusani 1072'de başlamış10 Şubat 1074'te bitirmiştir. Sonra 1076-1077 yıllarında düzelterek bitirmiş ve Halife El - Muktedi Billâh'a takdim etmiştir.

Kaşgarlı Mahmudun babasının adı Hüseyin Beherkin Beğ olup Isık göl kıyısındaki Barsgan şehrindendi. Beherkin BeğSamanlılar ülkesini zapeden Karahanlı ordularının veya bu ordulardan birinin başında bulunmuş olan bir kumandandır. Kaşgarlı Mahmudun kendisinin de ilk önce asker olmuş olması muhtemeldir. Barsgan ve yüreleri ötedenberi medeni ve doğrudan doğruya 'Türk' adını taşıyan Türklerin oturduğu yer olduğu için Kaşgarlı Mahmudun eski Türk geleneklerini iyi bilmesi tabiidir. Bundan dolatı kitabında kendisini 'Kendim de Türklerin dilce en fasihlerindenifadesi es açık olanlarındansilahı en iyi kullananlarındanım' demektir.

Kaşgarlı Mahmudun eseri Besim Atalay Beğin himmetiyle dilimize çevrilmiş olup yapılan birçok düzeltmelerle daha istifadeli bir hale getirilmiştir.

Kaşgarlı Mahmud'Divânü Lûgat it - Türk'ten başka 'Kitâbü cevâhir ün - Nahv fi Lûgat it - Türk' (Türk lehçelerinde Nahiv Esasları) adında bir eser daha yazılmışsa da Türk dili ve edebiyatı pek değerli olan bu eser daha ele geçmemiştir.

Zemahşeri ve Mukaddemet ül-Edeb

Selçüklüler devleti feodal bir devlet olduğu için ülkenin bazı bölümleri yarı müstakil hanedanlar elinde bulunuyordu. Bu hanedanlardan biri de Harzemdeki Harzemşahlar ailesi idi. Aral gölünün güney yöreleri olan Harzeme Türkler karzum derlerdi. Burası Harzem (Hvârezm) adında İranlılara yakın eski bir milletin vatanı olduğu için bu adı almıştır. Selçüklülere tâbi olan Türk Harzemşahlar ailesi Oğuzlardandı. Fakat idare ettikleri Türklerin büyük çokluğu Kanklılardı. Kanklılar da Oğuzlar gibi batı Türklerinden oldukları için dilleri Oğuzlarınkine çok yakındı. Büyük Selçüklülerin bir nevi irsî valileri olan Harzemşahlar sülâlesi 1077 yıllarında 'Anuş Tegin' le başlamıştır. Bunun torunu Atsız (1128-1156) zamanında Harzemde ilim ve edebiyat gelişmiş ve o zaman yazılan Türk diline ait eserlerinden biri günümüze kalmıştır. Bu eser Zemahmeri'nin 'Mukaddemet ül- Edeb'idir.

Büyük İslâm bilginlerinden olan Zemahşeri (1075-1144) Keşşâf adında çok ünlü bir tefsir kitabının sahibidir. Dil ve gramere ait bazı eserleri de vardır. Mukaddemet ül- Edeb aslında Arapça yazılmış ve satırların üzerine TürkçeFarsça ve Harzemce tercümeleri kaldırmıştır. Türkçe tercümeleri sayesinde 12'nci asır başında Harzemdeki Türkçe hakkındaki geniş bilgiye sahip olabiliyoruz. Bu kitap medreselerde yani eski zaman üniversitelerinde ders kitabı olarak talebe tarafından kullanılıyordu. Onun için bütün İslâm ülkelerinde bu eserin yazma nushaları vardır. Batı Türk lehçeleri üzerinde verdiği bilgi ile Kaşgarlı Mahmudun eserini tamamlayan Mukademet ül - Edeb henüz basılmamıştır. Kitap 1138'den önce yazılmış olup Harzemşah Atsız'a ithaf olunmuştur.

Kaya Oğlu Mehmed ve Kanklı Lûgati

Selçüklüler çağında yazıan dile ait eserlerin sonuncusu yine Harzemşahlar ülkesinde yazılan ve Harzemşahların sonuncusu olan Celâleddin Mengüberti (1220-1231)ye sunulan bir Kanklı lûgatidir. Lûgatin adı 'Tibyân ül Lûgat üt Türki alâ Lisan İlkanklı'dir. 'Kanklı lehçesine göre Türk dili'demektir. Fakat bu eserbugün ortada yoktur. Ancak onu kaynak olarak kullanan daha sonraki zamana ait bazı eserler kalmıştır. Celâleddin Mengübertiye böyle bir Kanklı lûgati sunulması Harzemşahların son çağlarında Kanklıların çok ehemmiyet kazandıklarını gösterir.

Belki de bu eser yalnız bir lûgat ve gramer kitabı olmakla kalmayıptıpkı Kaşgarlı Mahmudun kitabı gibiTürklerin tarihcoğrafya ve etnoğrafyasına ait de geniş malûmat veren bir kitaptı.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Selçuklularda Türk Edebiyatı
« Posted on: Nisan 17, 2024, 02:56:43 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Selçuklularda Türk Edebiyatı e-book, Selçuklularda Türk Edebiyatı programı, Selçuklularda Türk Edebiyatı oyunları, Selçuklularda Türk Edebiyatı e-kitap, Selçuklularda Türk Edebiyatı download, Selçuklularda Türk Edebiyatı hikayeleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı resimleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı haberleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı yükle, Selçuklularda Türk Edebiyatı videosu, Selçuklularda Türk Edebiyatı şarkı sözleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı msn, Selçuklularda Türk Edebiyatı hileleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı scripti, Selçuklularda Türk Edebiyatı filmi, Selçuklularda Türk Edebiyatı ödevleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı yemek tarifleri, Selçuklularda Türk Edebiyatı driverları, Selçuklularda Türk Edebiyatı smf, Selçuklularda Türk Edebiyatı gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Türk Dil Edebiyatı « 1 2 3 4 5 »
Edebiyat
Bu_Dj_MaNNaG 41 14708 Son Mesaj Aralık 15, 2014, 06:14:04 ÖÖ
Gönderen : *Hiera*
Eski Türk Edebiyatı
Edebiyat
*GeLinCiKk 2 1620 Son Mesaj Temmuz 16, 2012, 05:13:04 ÖS
Gönderen : Liza
Dini Tasavvufi Türk Edebiyatı.
Edebiyat
Honey_Face 0 771 Son Mesaj Kasım 30, 2012, 06:32:13 ÖS
Gönderen : Honey_Face
Türk Edebiyatı Dönemlerinden En Çok Hangisini Seviyorsunuz?
Anketler
mnıl 7 1264 Son Mesaj Ocak 08, 2013, 04:23:17 ÖS
Gönderen : Alone_Angel
Sözlü Dönem Türk Edebiyatı
Genel Kültür.
Haylayd98 1 1383 Son Mesaj Nisan 02, 2014, 03:54:16 ÖS
Gönderen : Ganeshalover


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular