0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Edebiyat Notları  (Okunma Sayısı: 1252 Kere Okundu.)
« : Ağustos 19, 2008, 08:29:01 ÖS »
Avatar Yok

FeMoX
*
Üye No : 570
Yaş : 34
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2803
Mesaj Sayısı : 5 853
Karizma = 39


Edebiyat; Tanımı, Konusu, Muhtevası, Metodu

Edebiyat kelimesi ,esas şekliyle “edebiyyat” şeklindedir ve Arapça “edeb” sözünden gelmektedir.Kelimenin sonunda bulunan “iyat” kısmı iki ayrı ekten gelmektedir. “î” eki,Arapça’da aitlik bildiren bir ektir.”yat” kısmında bulunan “at” ise çokluk ifade eden bir ektir.

Edebiyat kelimesi bizde,bugünkü manasıyla 19.yüzyılın sonlarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.Bu zamana kadar edebiyat kavramını “şiir” ve “inşa” gibi iki ayrı kelime karşılamaktaydı.Bunun dışında edebiyatın daha ziyade kitabî teorik bilgilerini veren “ilm-i edeb”genel masıyla karşılaşmaktayız.
İnsan ve toplum hayatını yansıtan duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı ile güzel ve etkili bir şekilde anlatılması sanatına edebiyat denir

İnsan, duyduklarını, düşündüklerini, gördüklerini, bildiklerini, beklentilerini başkalarına anlatmak ihtiyacı duyar. Birlikte yaşanan veya uzakta bulunan insanlara, gelecek nesillere, duygu, düşünce ve hayallerini anlatmak bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı gidermekten kendini alamayanlar, sözlü veya yazılı kompozisyonlar meydana getirirler. Kompozisyon meydana getirme işi, bazen söz ile bazen yazı ile olur. Öncelikle güzel ve hoş bir ifade kullanma kıstasını benimseyen yazılı ve sözlü kompozisyonlar, edebiyat eseridir. Edebiyat eserinin konusu, insanın kendisi veya duygu, düşünce ve hayalleri bakımından varlıklar dünyasına bakışıdır.

Resmin malzemesi boya, tuval, vb; mimarinin malzemesi, taş, çimento, demir, vb;musikînin malzemesi sesler... Mecaz başta olmak üzere dilin bütün imkânların, edebiyat eserinin malzemesini oluşturur.

Edebiyat, dile bağlı bir sanattır. Edebiyat,duyguların, hayallerin ve düşüncelerin, heyecan verici, ilgi artıncı bir dille anlatılması sanatıdır. Bizim duygularımızı terbiye edecek, zevkini geliştirecek, yeni ufuklâr kazandıracak daha iyi ve .daha güzeli yakalamak için tutulan yollar, edebiyatta tür ve üslûplara yol açar.

 

Türk Edebiyatı'nın
Devirlere Ayrılmasında Kullanılan Kıstaslar

Türk Edebiyatı kavramı, Türk milletinin meydana getirdiği sözlü ve yazılı edebî eserlerin bütününü ifade eder. Türk milletinin çok eski ve zengin bir edebiyatı vardır. Çok geniş bir coğrafyada yaşamakta olan Türk milleti, özellikle 13. yüzyıldan sonra, farklı edebî oluşumlara sahip olmuştur. Ortak değerleri işlemekle beraber, coğrafya ve "şive"lerin edebî incelikler kazanması, 14. yüzyıldan sonra belirginleşir.
Millet hayatı ile edebiyatın sıkı ilişkisi vardır. Bir milletin coğrafi, iktisadî ve sosyal yapısındaki gelişmeler, o milletin edebiyatına yansır.Her toplum, tarih içinde, bazı değişmelere uğrayarak yaşayıp gider.Türk milleti de, çeşitli ülkelerde, farklı devletler kurarak tarih içinde devam etmiştir. Bu devamlılık, gelişerek değişme, değişerek gelişme anlayışına uygun düşer.Kültürümüzdeki olumlu ve zenginleştirici değişmeler, edebiyat hayatımıza yansımıştır. Bu değişmelerden bazıları,büyük farklılıklara yol açacak güç ve ölçüdedir. Bu farklılaşmalar edebiyatımızın çeşitli devrelerinin değişik isimlerle anılmasına sebep olmuştur.
Türk Edebiyatı'nın çeşitli devrelere ayrılmasında esas alınan kıstasları kısaca açıklayalım:
1.Dil Anlayışı ve Dil Coğrafyası:
Edebiyatın temel malzemesi dildir. Dil, edebiyatın temel taşıdır. Dil canlı bir varlık olduğu için,zamanla bir takım değişikliklerin olması kaçınılmalıdır.Bu değişikliklere edebiyat eserlerinde çok açık şekilde görülür.
Türkler geniş bir coğrafyaya yayıldıkları için, dilleri de bölgelere göre az-çok farklılık gösterir. Değişik bölgelerdeki göstergesi dil olan kültürel farklılıklar, dil coğrafyasını ortaya çıkartır.
Türk Edebiyatı'nın devrelere ayrılmasında mühim unsurlardan biri dildir.Günümüzde yedi ayrı şive, iki de lehçe ile Türkçe edebî eserler verilmektedir.
Lehçe,bir dilin ayrılma zamanı kolayca belirlenemeyen bir tarihte, ana dilden koparak, fonetik (ses bilgisi), morfolojik (kelimelerin şekil ve oluşumunu konu edinen bilim)


ve sentaks (cümle bilgisi) bakımından farklılaşmış hâlidir. Türkçe'nin Saha (Yakut) lehçesi ve Çuvaş lehçesi vardır.
Şive, bir dilin belirlenebilen bir tarihte ana dilden ayrılarak,gerek fonetik,gerek morfolojik, gerekse sentaks bakımından diğerlerine oranla az-çok farklılaşmasıdır: Özbek şivesi,Kırgız şivesi,Kazak şivesi vb.
Gerek lehçeler, gerekse şiveler, edebî diller halinde yaşayıp gitmektedir. Aynı alfabe kullanımı ile kültür ilişkilerinin artması edebî dilleri yakınlaştırabilecektir.
2.Kültürel Farklılaşma: Edebiyat, kültürel değerleri dil ile ifade eden bir sanat dalıdır. Kültürel değerlerin gelişmeleri ve değişmeleri edebiyata yansır.
Türklerin bozkır kültürü ile yerleşik hayata geçtikten sonraki kültürleri arasında farklar vardır. Sözlü bir kültürden yazılı bir kültüre geçiş edebiyatı zenginleştir-miştir.İslamiyet'in kabulü ile Türklerin kültür yapısında bazı değişiklikler olmuştur. Orta Asya'dan Batıya göçler de, yine kültür değişmelerine yol açmıştır. Batı ülkeleri ile savaşlar veya serbest ilişkiler sonucunda da, kültür yapımızda bazı değişiklikler meydana gelmiştir. !

Bu değişiklikler de, edebiyatımızın devrelere ayrılmasında esas alınan kıstaslardan biri olmaktadır.
3.Dinî Hayat: Din, hem tek başına kişiyi, hem de toplum hayatını etkileyen ve biçimlendiren inançlar, davranışlar sistemidir.
Din,toplumun sosyal yapısını etkileyen önemli bir faktördür. Kaynağı dindenalan değerler ve kurallar, toplumun düşünce yapısını, insana bakış açısını, ferdin zevk anlayışını değiştirebilir. Bu değişiklikler edebiyat eserlerine de yansır. İsa'nın doğumunun 840. yılından sonra Türkler İslamiyet'e küçük gruplar hâlinde girmeye başladılar. Edebiyat eserleri de, kabul edilen yeni din ile ilgili etkileri taşımaya başladı.
Ana yurt devrine ait edebî metinlerde, İslamiyet'in kabulünden önceki Türk dinlerine ait değer ve kurallar yer


alır. İslâm'ın kabulünden sonra, İslâm dini ile ilgili ortak konular ve motifler, edebiyatımıza taşınmıştır. İslâm
medeniyeti; edebiyat hayatımıza şekil ve muhteva bakımından katkılarda bulunmuştur. Türk Edebiyatı'nın devrelere ayrılmasında dinî hayalın da önemli bir rolü olmuştur.


TÜRK EDEBİYATI DEVİRLERİ


1.İslamiyet’in Kabulünden Önceki Türk Edebiyatı(?-11.yy)

a)Sözlü Dönem Türk Edebiyatı(?-8.yy)
b)Yazılı Dönem Türk Edebiyatı(?-8.yy)

2.İslam Kültürü Etkisindeki Türk Edebiyatı(11.yy-19.yy)

a)Halk Edebiyatı
*Anonim Halk Edebiyatı
*Tekke Edebiyatı
*Aşık Edebiyatı

b)Divan Edebiyatı

3.Batı Kültürü Etkisindeki Türk Edebiyatı(19.yy- ...)

a)Tanzimat Edebiyatı
b)Servet-i Fünun Edebiyatı
c)Fecr-i Ati Edebiyatı
d)Milli Edebiyat
e)Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı

 


İSLAMİYET’İN KABULÜNDEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI


Başlangıcı bilinmeyen bir dönemden 11 yüzyıla kadar süren bir edebiyat dönemidir.Bu dönemde Orta Asya'da yaşayan Türk boyları çok çeşitli devletler kurmuşlardır. Hun, Göktürk,Kutluk, Uygur ve Saka Türklerinin kurdukları devletler döneminde Türkler, değişik inanç sistemlerinin etkisinde kalmışlar, ortaya koydukları edebiyat ürünlerine bu inançlarını yansıtmışlardır.
İslamiyet'in kabulünden önce Türkler,Orta Asya'da göçebe bir yaşam biçimi sürdürüyorlardı. Önceleri Şaman dinine bağlı olan Türkler, daha sonra Buda ve Mani dinlerinin etkisinde kalmışlardır. Türklerin göçebe yaşamaları, sık sık din değiştirmeleri bu döneme ait edebiyat ürünlerinin bize kadar ulaşmasını engellemiştir.
İslamiyet'i kabul etmeden önce Göktürk Uygur alfabelerini kullanan Türkler, yazılı edebiyat ürünlerini Göktürkçe ve Uygurca ile vermişlerdir. Biz, bu döneme ait bilgileri Çin kaynaklarından, Göktürk Yazıtları'ndan, Uygurca metinlerden ve Divanü Lügat'it- Türk'ten sağlıyoruz.
İslâmiyet'in kabulünden önceki Türk edebiyatı iki dönemde incelenebilir:

1.Sözlü Dönem Türk Edebiyatı

Sözlü Türk edebiyatı, Türklerin yazıyı her kullanmadıkları dönemde oluşmuş bir edebiyattır. Yazı olmadığı için bu dönemde sadece şiir ile ilgili ürünler vardır. Olağanüstü olayları anlatan destanlar bu dönemin en önemli ürünleridir.

Sözlü Türk Edebiyatının Özellikleri :
1.Sözlü edebiyat ürünleri din törenlerinden doğmuş, din dışı törenlerde gelişmiştir,.
2.Şiir söyleyen kişilere "ozan", "kam", "baksı","şaman" gibi adlar verilmiştir. Şairler aynı zamanda Şaman dininin rahipleridir.
3.Dinsel törenlerde söylenen şiirlere "yır" denir. Şiirler hece ölçüsüyle söylenmiştir uyaklıdır. Şiirlerin ölçülü, uyaklı oluşu bunları akılda tutmayı kolaylaş-tırmıştır.


4.Şiirlerde yalın bir dil kullanılmıştır; dil,yabancı etkilerden uzaktır.

5.Şiirlerde nazım biçimi dörtlüktür. Uyak düzeni (abab / cccb / dddb...) biçimindedir: En çok yarım uyak kullanılmıştır.
6.Şiir, genelde dinle iç içedir. Zamanla dinden ayrılmış, bir çeşit saz olan "kopuz" eşliğinde söylenmiştir.
7.Şiirler "sığır","şölen" ve "yuğ" denilen törenlerde söylenmiştir. ("Sığır" sürek avınım bereketli olması için ava çıkmadan önce yapılan bir törendir. "Şölen", öküz avından sonra düzenlenen bir ziyafet törenidir."Yuğ" işe çok sevilen bir kişi için düzenlenen cenaze törenidir.)
8.Sözlü dönemin başlıca edebiyat ürünleri koşuklar, sagular, destanlar ve savlardır.

a) Koşuk : Genellikle yiğitlik, aşk ve doğa sevgisini işleyen, hecenin değişik kalıplarıyla ve dörtlükler halinde söylenen şiirlere koşuk denir. Koşuklar dinsel kökenli şiirlerdir. Eski Türklerde "sığır" diye adlandırılan kutsal sürgün avlarında; şölen adı verilen toplu ziyafetlerde ve galibiyetle biten savaş sonlarında koşuklar söylenirdi.
Koşuklarda uyak düzeni (aaab/cccb/dddb.) biçimindedir. Ilk koşuk örneklerine Kaşgarlı Mahmut'un Divanü Lügat-it Türk'ünde rastlıyoruz.
b) Sagu :
Eski Türklerin ölenler için düzenledikleri "yuğ" törenlerinde okunan yas şiirlerine "sagu" denilmiştir. Sagular, ağıt ve mersiye türlerinin ilk örnekleri sayılabilir. Sagularda sadece ölen için duyulan ıstıraplar değil, ölenin kahramanlıkları, cömertliği ve iyilikleri de dile getirilirdi. Bu yönü ile sagular sanki bir destanın devamı gibidirler.
c) Destan :
Tarihlerin açık seçik bilinmediği dönemlerde ulusların başlarından geçen ve daha sonraki dönemler üzerinde de etkili olan savaş, zafer, yenilgi, göç, kıtlık ve daha başka olayları ulusal kahramanlık maceraları biçiminde anlatan man- zum yapıtlara destan denir.
İslâmlıktan önceki Türk destanları hakkında sağlam verilere dayanan bilgilerden yoksunuz. Bunun nedeni destan metinlerinin elde olmayışıdır. Öte yandan bunlar ulusal bir şair tarafından topluca yazılmadığı gibi, tam olarak sapta- nıp yayımlanamamıştır.


İslamiyet Öncesi Türk Destanları


Alp Er Tunga Destanı:
Bu destanda, tarih sahnesindeki ilk Türkler olarak bilinen Sakaların yiğit komutanı Alp Er Tunga (?- MÖ. 624)'nın İranlılarla yaptığı savaşlar anlatılır. Destanda Alp Er Tunga'nın kahramanlıkları, başarıları ve ölümünden duyulan acı dile getirilmiştir.
Alp Er Tunga destanındaki konular İranlıların ulusal destanı olan Şehnâme'de de ele alınmıştır. Farklı bir bakış açısıyla Firdevsi tarafından yazıya geçirilen Şehnâmede Alp Er Tunga'nın adı "Afrasiyab" olarak geçmektedir.

Şu Destanı :
Bu destanda, Saka Türklerinin hükümdarı olan Şu'nun Makedonya hükümdarı Iskender'in ordularıyla yaptığı mücadelelere (MÖ. 330) bu mücadelelerde gösterdiği kahramanlıklara yer verilmiştir.
Şu destanının aslı elimizde yoktur. Bu destanla ilgili bilgileri Divanü Lügat'it Türk'ten edinmekteyiz.

Oğuz Kağan Destanı :
Bu destanda Hun hükümdarı Oğuz (Mete, MÖ, 209 - 1741'un Orta Asya'da Türk birliğini kurması anlatılır.
Oğuz Kağan destanının Uygur yazıyla yazılmış bir kopyası Paris'tedir.

Bozkurt Destanı :
Göktürklerin dişi bir kurttan nasıl türediklerini ve çoğaldıkları anlatılır. Bu destanla ilgili bilgiler Çin kaynaklarından alınmıştır.

Ergenekon Destanı :
Bu destanda Göktürklerin Ergenekon denilen bir yere sığınmaları, orada dört yüz yıl oturup çoğalmaları, sonra da demir bir dağı delerek oradan çıkmaları ve büyük bir devlet kurmaları (MS. 552) anlatılır. Bu destan 13. yüzyılda Moğol tarihçisi Reşidüddin tarafından yazıya alınmıştır

 


Türeyiş Destanı :
Türeyiş destanında Uygurların bir kurttan nasıl türeyerek çoğaldıkları anlatılır.

Göç Destanı :
Bu destanda, Uygurların Kırgız baskılarına dayanamayarak Doğu Türkistan'a göç edişleri (MS. 840) anlatılmıştır.

Uyarı :
Türk edebiyatında destan türü çok gelişmiştir. Ne var ki Türk destanları, son aşamaya kavuşamamış; yani bir ozan tarafından yazıya geçirilememiştir. Biz, Türk destanlarının sadece konularını biliyoruz ve bunları da Çin, Iran ve Arap kaynaklarından öğreniyoruz.

2.Yazılı Türk Edebiyatı

Yazılı Türk edebiyatı 8.yüzyılda başlar. 10. yüzyıla kadar sürer. Türklerin en eski yazılı eserleri 6. yüzyıldaki Yenisey yazıtlarıdır; ancak bunlar okunamadığı için belge niteliği taşımazlar. Bu bakımdan Türk tarihinin ve edebiyatının ilk yazılı ürünleri Göktürk yazısıyla ortaya konulan Orhun yazıtlarıdır. Göktürk yazısı 4'ü sesli 38 harften meydana gelmiştir. Harflerin birleşmediği ve sözcüklerin üst üste iki nokta ile ayrıldığı bu yazı sağdan sola doğru yazılmaktadır. Orhun yazıtlarındaki dilin işlenmişliğine bakılırsa, Göktürkçe’nin eski çağlarda da kullanılmış olabileceği söylenebilir. Nitekim Yenisey yazıtlarının da aynı alfabe ile yazıldığı bilinmektedir.

Yazılı Türk Edebiyatının Özellikleri :
1.Dönem ürünleri Göktürkçe ve Uygurca ile verilmiştir.
2.Hem halk diline dayalı bir anlatım (Tonyukuk anıtı, hem de sanatlı bir söylev diliyle yapılan anlatım (Kültiğin ve Bilge Kağan anıtları) kullanılmıştır.
3.Hem dini hem de din dışı ürünler verilmiştir.
4.Bazı atasözleri (savlar) ve destanlarımız bu dönemde yazıya geçirilmiştir:
5.Şiirlerde nazım birimi dörtlük; ölçü, ulus ölçümüz olan hecedir.
6.Göktürkçe ile ortaya konulan ürünlerde yabancı etkilerden uzaktır. Uygurca eserlerde ise yabancı etkiler görülür.

Orhun ~Göktürk) Yazıtlarının Özellikleri

Milattan sonra 8. yüzyılda ortaya konulan bu yazıtlar, Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleridir. Yazıtlarda dağılan Göktürkleri Bilge Kağan ve kardeşi Kültiğin tarafından, bir araya getirilişi ve Göktürk devletinin yeniden kuruluşu anlatılmaktadır.
Orhun yazıtları, dikili üç büyük taştan ibarettir.

a)Vezir Tonyukuk Anıtı (720)
Vezir Tonyukuk, Çinlilerle yapılan savaşları anı şeklinde yazdırmıştır.

b)Kültiğin Anıtı
Bu anıtı Bilge Kağan Kültiğin adına diktirmiştir

c)Bilge Kağan Anıtı (735)
Bu anıt, Bilge Kağan'ın ölümünden sonra oğlu tarafından diktirilmiştir.
Orhun anıtlarının yazarı Yuluğ Tiğin'dir.
Dil, yabancı etkilerden uzak ve yalın bir Türkçe’dir. Yazıtlarda yer yer gerçekçi tarih dili, yer yer eleştiri cümleleri, yer yer de güçlü bir söylev dili kullanılmıştır.

Yazıtlarda aliterasyonlu (ses tekrarına yalı) bir söyleyiş vardır.
Orhun yazıtlarında Türk ulusunun benliğini unutmaması ve birlik olması gerektiği düşmanların tatlı sözlerine, güzel hediyelerine aldanmayıp uyanık olması gerektiği vurgulanmıştır.


İSLAM KÜLTÜRÜ ETKİSİNDEKİ İLK ESERLER

İslâm kültürü etkisindeki ilk eserler doğu lehçesi (Hakaniye Türkçesi) ile oluşturulmuştur. Bunların başlıcaları şunlardır :

1. Kutadgu Bilig

1070'te Yusuf Has Hacip'in yazdığı bu eser, İslâm kültürü etkisindeki ilk ürün olma niteliği taşır. "Hükümet
Olma Bilgisi" anlamı taşıyan Kutadgu Bilig'in başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:
* 1070'te Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur. * Türk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserdir.
* Edebiyatımızın ilk mesnevisidir. 6645 beyit- ten oluşmuştur.
* Eserde ideal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği sembollerle anlatılmıştır. Yusuf Has Hacip, bu eserinde bireyin ve toplumun mutlu olması için nasıl bir siyaset izlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Eser, bu yönüyle bir politika kitabi, bir siyasetnâmedir.
* Eserde aruzla yazılan beyitler dışında, Türk şiirine özgü dörtlükler, cinaslar da bulunur. Hakaniye Türkçesiyle yazılan eserde Arapça, Farsça sözcükler de kullanı4mıştır.
* Kutadgu Bilig'de dört kişi konuşturulur. Bunlar, sembolik şahıslardır. Bunlardan "Gündoğdu" adlı hükümdar, adaleti; "Aytoldı" adlı vezir, mutluluğu; vezirin Ögdülmüş adlı oğlu aklı; "Odgurmuş" adlı bir dindar da âkıbeti (hayatın sonu) sembolize eder.
2. Divanü Lügati't - Türk
"Türk Dilleri Sözlüğü" anlamına gelen bu eseri 1072 - 1074 yılları arasında Kaşgarlı Mahmut, Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazmıştır.
Divan-ü Lügati't-Türk'ün başlıca özellikleri şunlardır
Eser, Türk dilinin ilk sözlüğü, ilk dilbilgisi kitabı sayılır.
Arapça olarak yazılmış, 7500 Türkçe sözcüğün açıklaması yapılmıştır.
Eserde, Türkçe sözcüklerin anlamı verilmekle yetinilmemiş, sözcüğün türü, yapısı cümledeki kullanımı da gösterilmiştir. Yine aynı sözcüğün değişik Türk boylarındaki söylenişleri belirtilmiş, bu sırada o Türk boylarının yaşam biçimleri ve yaşadıklar coğrafya hakkında da bilgiler verilmiştir.
Eserde Türk diliyle kaleme alınmış şiir örnekleri (koşuklar, sagular) destan parçaları, atasözleri (savlar) ve deyimler vardır Sözlü dönem Türk edebiyatına ait bilgilerin çoğu bu kaynakta yer almaktadır.


Eser, ansiklopedik bir nitelik taşır. Tarih coğrafya, folklor... bilimleri açısından temel bir kaynaktır.

Esere o döneme ait bir Türk illeri harita da eklenmiştir.

3. Atabet-ül Hakayık
"Gerçeklerin Eşiği" anlamına gelen bu eser, 12. yüzyılın başlarında Edip Ahmet Yükneki tarafından Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır Eserin başlıca özellikleri şunlardır :
Ayet ve hadislere dayanarak Islâm ahlakın öğretmeye çalışan didaktik bir eserdir.
Eserin giriş kısmı'(Allah'ın, Peygamberin,Dört Halifenin övüldüğü bölüm), gazel biçiminde kafiyelenmiş 46 beyitten oluşur.
Eserde asıl konuyu anlatan bölüm mani biçiminde kafiyelenmiştir ve 101 dörtlükten oluşur.
Aruz ölçüsüyle ve Kutadgu Bilig'in kalıbıyla yazılmıştır.
Eser; dindar olmanın erdemlerinden, iyilikten, cömertlikten söz eden bir öğütler kitabı olarak tanımlanabilir.

4. Divan-ı Hikmet
12. yüzyılda Türk tasavvuf edebiyatının ilk ' şairi sayılan Türkistanlı Hoca Ahmet Yesevi tarafından yazılmıştır.Eserde şu özellikler görülür:
Divan-ı Hikmet dini,tasavvufi konuları işleyen didaktik bir şiir kitabıdır.
Koşma nazım biçimiyle ve hece ölçüsüyle (7'li, 12'li kalıplarla) yazılmıştır.
Nazım birimi dörtlüktür; dörtlüklerin her biri "hikmet" (bilgece söylenmiş söz) adını alır. Dörtlüklerde yarım uyak çoktur.
Hakaniye lehçesiyle yazılmıştır. Arapça,Farsça sözcükler azdır.
Gazel ve mesnevi nazım biçimiyle yazılmış hikmetler de vardır.
Eserdeki şiirlerin tümü Ahmet Yeseviye ait değildir.
Esere, zaman içinde Yesevi tarikatına bağlı dervişlerin şiirleri de karışmıştır.
Eser, başta Yunus emre olmak üzere, birçok tasavvuf şairini etkilemiştir.

HALK EDEBİYATI


Kökleri İslâmiyet'in kabulünden önceki dönemlere kadar ulaşan Halk edebiyatı bugün bile varlığını az çok sürdürmektedir. Bu edebiyat. halkın diliyle oluşturulduğu, halkın duygu ve düşüncelerini; sorunlara, dünyaya bakışını yansıttığı için Halk edebiyatı olarak adlandırılmıştır.

Halk edebiyatının kaynağı, halk kültürüdür.Sözlü gelenekte ortaya çıkan ve halkın ortak malı sayılan atasözleri, bilmeceler, ninniler, masallar, halk hikayeleri, maniler, türküler, seyirlik halk oyunları (Karagöz, Ortaoyunu...)hep bu edebiyat içinde yer alır. Yine, yaratıcıları belli olan Tekke ve Âşık edebiyatı ürünleri de Halk edebiyatı kapsamındadır.
Cönk:Halk şiiri kaynağı denince akla ilk gelen CÖNK’ler ve mecmualardır.Aslında birer kitap olan bu eserler eğer alttan yukarıya,uzunlamasına açılıyorsa CÖNK;sağdan sola ,soldan sağa açılıyorsa MECMUA denir.Cönklerde saz ve tekke şiirinin örneklerini,mecmualarda ise dini ve tasavvufi eserleri buluruz.Cönklerin çoğunda yaprak veya sayfa numarası yoktur. Enleri ve boyları birbirini tutmaz.
Âşık,Saz Şairi,Kalem Şuarası,Halk Şairi

Aşık sözcüğünün nereden geldiği henüz ispatlamamıştır ve değişik birçok görüş öne sürülmüştür.
Aşık ve Saz Şairi kelimeleri anlamdaştır.Bunlar ikiye ayrılırlar:
Bir kısmı

a)Ümmidirler,okuma yazma bilmezler,hiç öğrenim görmemişlerdir.
b)Saz çalmasını bilirler,şiirlerini saz eşliğinde söylerler.
c)Hazırlıksız şiir söyleme yetenekleri vardır.
d)Şiirleri hece ölçüsüyledir.Ama bunun dışına da çıkan aşıklarda vardır.
Aşıkların bir kısmı da belirli bir öğrenimden geçtikleri gibi saz çalmasını da bilirler,fakat şiirlerin hem hece,hem de aruz ölçüsüyle yazmışlardır.
Kalem şuarası,belli bir öğrenimden geçmiş,saz çalmasını bilmeyen,hem hece hem de aruz ölçüsüyle şiirler yazan şairlerdir.
Halk şairi,terimi ise,bir genellik taşır ve âşıklarla kalem şuarasını kapsamına alır.Halk şairi derken ikisi birden kastedilir.Kalem şuarası aruzlu şiirler yazsa bile,divan şairlerinin dışında kalır. Onlar,aşık edebiyatı türlerinde şiirler yazmaları ve bu soy şiirlerinde sade bir dil kullanmalarıyla halk şairi öbeğine girerler.
Âşık Sosyal Çerçeveye Göre Sınıflandırılması
1.Köylü Şairler:
2.Kasaba,Şehir Şairleri
3.Asker Şairler
4.Göçebe Şairler
Halk Edebiyatının Özellikleri :

1.Hem şiir hem düzyazı (nesir) alanında

ürünler verilmiştir; ancak şiir ağırlıktadır.

2.İslamiyet'in kabulünden önceki dönemden büyük izler
taşır.Halk hikayelerinde eski destanların, şiirlerde ise
koşuk ve saguların etkileri açıkça görülür.


3.Anadolu dışındaki sözlü edebiyatın bir uzantısı sayılabilir.

4.Masal ve destanlardaki bazı olağanüstülükler dışında,
genelde somut ve gerçekçi konular işlenmiştir.Edebiyat
ürünlerinden biçimden çok,öz (konu) önemsenmiştir.Aşk,doğa
sevgisi,ayrılık,özlem,yiğitlik, din, tasavvuf... en çok
işlenen konular arasındadır.

5.Şiirde nazım birimi dörtlüktür. Ölçü, hece ölçüsüdür.
En çok 7,8,11'li kalıplar kullanılmıştır.

6.Divan şiirinden etkilenmeler sonucu bazı Halk
şairleri aruz ölçüsünü de kullanmışlardır (Yunus Emre, Âşık
Ömer, Gevheri, Dertli...)

7.Şiirler saz eşliğinde söylenmiştir.Halk şairleri
genelde okuma yazma bilmedikleri için doğaçtan (irticalen)
şiir söylemişlerdir.

8.En çok yarım uyak kullanılmış, cinaslara da çokça yer
verilmiştir.

9.Şiirler işledikleri konuya göre güzelleme, ' koçaklama,taşlama, ilahi...gibi adlar almıştır.

10.Koşma, türkü, mani, destan, semai... gibi değişik nazım biçimleri kullanılmıştır.

11.Şiirlerde söz sanatlarına ve kalıplaşmış söyleyişlere de yer verilmiştir.

12.Dil, konuşma dilidir.Divan ve Tekke şiirinden etkilenen kimi halk şairlerinin eserlerinde yabancı sözcükler daha çoktur.

 

13.Halk edebiyatında anlatım içten, canlı ve yalındır.

14.Düzyazı alanında Aslı ile Kerem, Ferhat ile '
Şirin.. gibi halk hikayeleri ile yarı hikaye , yarı destan özelliği taşıyan Dede Korkut Hikayeleri vardır. Yine Karagöz ve Ortaoyunu gibi seyirlik halk tiyatrosu örneklerinde : düzyazıya dayalı bir anlatım görülür.

WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Edebiyat Notları
« Posted on: Nisan 24, 2024, 02:49:22 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Edebiyat Notları e-book, Edebiyat Notları programı, Edebiyat Notları oyunları, Edebiyat Notları e-kitap, Edebiyat Notları download, Edebiyat Notları hikayeleri, Edebiyat Notları resimleri, Edebiyat Notları haberleri, Edebiyat Notları yükle, Edebiyat Notları videosu, Edebiyat Notları şarkı sözleri, Edebiyat Notları msn, Edebiyat Notları hileleri, Edebiyat Notları scripti, Edebiyat Notları filmi, Edebiyat Notları ödevleri, Edebiyat Notları yemek tarifleri, Edebiyat Notları driverları, Edebiyat Notları smf, Edebiyat Notları gsm
Yanıtla #1
« : Nisan 18, 2010, 11:20:02 ÖS »

Hephaestus
*
Üye No : 26057
Yaş : 31
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 4834
Mesaj Sayısı : 13 574
Karizma = 60064


Paylaşım İçin teşekkürler
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Edebiyat Notları - Fatih Tepebaşılı
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
sanane_61 0 660 Son Mesaj Ocak 09, 2014, 04:07:32 ÖS
Gönderen : sanane_61


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular