0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Dna’nın Bize Ihaneti  (Okunma Sayısı: 1717 Kere Okundu.)
« : Mart 22, 2008, 12:14:09 ÖÖ »

Robert
*
Üye No : 1863
Yaş : 34
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1356
Mesaj Sayısı : 8 025
Karizma = 40294


İnsan bedeni, temel olarak kendini yenileyen ve onaran bir yapıdır; her üç günde bir deri elbisemiz yenilenir çünkü hücreler sabit olarak bölünür ve çoğalırlar ama bunun da bir sınırı vardır. Derinin büyük kayba uğradığı hallerde yetişemezler. Birçok hücre yaşlanır, DNA bunu engelleyemez veya DNA yenilenmez, zincir genetik olarak proteinlerin hasar görmesi için serbest bırakılmıştır. Berkley Üniversitesi’nden molekül bioloğu Judith Campisi, deri ve bağışıklık sistemindeki  yaşlı hücre kümelerinin, 70 yaşlarındayken 30 yaşlarındakilere göre üst düzeylerde olduğunu tanımlandı. Bu iki sistemdeki yüksek oranda hücre bölünmesi öncelikle görünür yaş demekti. Öyleyse yaşlanma oluşumu için kayıp ve hasar daha çok hücre gruplarının sorumluluğundaydı. Bitkinlik, bedenin yıpranmasının doğal sonucudur, kromozomlar DNA’nın ayakkabı bağı benzeri yapısıyla ilişkilidir, DNA başlıklarına ise “Telomer” denir, bunlar DNA zincirinin veya bağının dağılmasını engellerler ve kromozomlar her bölündüklerinde yeni DNA zincirini oluşturmak için hazırdırlar ama telomerler bunu kısa tutarlar veya uzun sürmesine engel olurlar. Sonuç olarak, telomerler yeni DNA’nın oluşması için gereken sürenin kromozomlar tarafından kullanılmasına izin vermezler.

Hücrelerin içini bir reaktöre benzetebiliriz, hücre sürekli yakıt üretir. Yaşlı insanlardan alınan hücrelerin araştırılması, bu yakıtın daha döllenmeden hemen sonra bir fetüs halindeyken tüketilmeye başlandığı göstermiştir. Kuramsal olarak, hücrelerin bu kadar hızlı ve çok çalışmasını engellemek ve yakıt tüketimini azaltmak mümkündür ama bu henüz kuram aşamasındadır. Çünkü hücrelerin insan olduktan sonra neden böyle çalıştıklarının cevabı henüz yoktur. Beden, enerjisinin büyük kısmını, yemekten sonra hazmederken kullanır, bir çok insanın metabolizması yavaştır, bazıları ise diet yaparak bu enerjinin kullanımını azaltmaya gayret ederler. Biologlar, laboratuar farelerinin yiyeceklerini ikiye bölüp azaltarak, yaşamlarını % 40 oranda uzatmayı başardılar. Los Angeles California Üniversitesi’nden biolog Roy Walford, günlük ihtiyacı olan 3000 kaloriyi, 1800’e indirerek, 120. yaşını kutlamayı umut ediyor. Walford’a göre yiyeceklerin azaltılması ve daha önemlisi doğru alınması, sağlıklı hücrelerin zarar verici ve yıkıcı protein gruplarından korunması yolunda ciddi bir adımdır. Özellikle de, E vitamini gibi antioxsidant vitaminlerin üst düzeyleri çok yararlı olmaktadır.

Ölümsüzlük yasal mı?
Biolojik araştırmaların umulmadık sonuçları yaşlanma oluşumunda yeni buluşları ortaya koyuyor ama normal olarak bunlar kısaltılmış olarak ancak özel tıbbi veya bilimsel yayınlarda yer alıyorlar ve toplum bunlardan haberdar olamıyor. Bunun için bir kuruluş oluşturuldu; “Yaşamı Uzatma Vakfı” kar amacı gütmeyen bir örgüt ve işi sağlıklı uzun ömür araştırmalarını duyurmak ve desteklemek; son haberler iletiliyor, yeni teknikler tanıtılıyor ve yeni ürünler duyuruluyor. Kuruluşun amacı, üyelerinin uzun yaşamaları için yardımcı olmak ve gelecekte gerekecek fonları yaratmak; ana hedef ise fiziksel ölümsüzlük. Slogan olarak da “Biz çabuk yaşlanmıyoruz, çabuk ölmüyoruz” diyorlar. 16 yıl evvel Hollywood’da Saul Kent ve William Faloon tarafından kurulan “Yaşamı Uzatma Vakfı”nın başı yasalarla dertte. Öncelikle önerdikleri özel beslenme metodları ve ilaçlara karşı çıkmaları yüzünden, FDA “ABD Beslenme ve İlaç Dairesi” tarafından sıkıştırılıyorlar. Ticari sistemin dışında olmaları bir diğer handikap. En büyük savaş ise, son yılların ünlü gençlik ilacı olan Melatonin için yaşandı ve yaşanıyor. Melatonin bir hormon ve bedeni yeniliyor. “Yaşamı Uzatma Vakfı”, Melatonin’nin ticari amaçlı tıp kuruluşları ve doktorlar tarafından kontrol edilmesine karşı çıkıyor, benzeri diğer alternatif sağlık kuruluşları tarafından da desteklenen bu mücadelenin amacı ise, Melatonin ürünlerinin serbest ve ucuz satılması. Uzun süreli hastaların ilacı kullanmaya bütçeleri yetmiyor, buna rağmen dev ilaç tröstleri buna hiç aldırmadan kısıtlamayı sürdürüyorlar ve savaş sürüyor.

Onlar ölümü reddediyorlar ?
Öte yandan, ölümsüzlüğün şu anda varolduğunu da söyleyebiliriz. Uluslararası Ebedi Toplum Organizasyonu adlı kuruluş üç kişiyi ölümsüz olarak ilan etti; Charles P. Brown, Berna Deane ve James R. Stroke bir sosyal program oluşturdular; fiziksel ölümsüzlüğün bedenlerimizde gerçekten  şifrelendiğini iddia ediyorlar,  hücreler buna hazırlar, iş sadece onları bu oluşum için uyandırmakta. Bu üç ilginç insan “Together Forever-Ebediyen Beraber” adlı bir kitap yazarak olayı iyice tırmandırdılar; bakın ne yazmışlar; “Ölümsüzlük hücrelerini hissediyoruz, beden ölüm uykusuna benzeyen derin uyku nedeniyle buna zaten deneyimli. Ölümsüzlük zaten insanın en büyük arzusu ve amacı olarak hücrelerimizde her an titreşmektedir ve bu titreşim enerjisi hücrelerimizle bilincimiz arasında karşılıklıdır; derinlerde bunu anımsıyoruz; sürekli olarak, evet, ölümsüz doğdum, ölmek için doğmadım, demeliyiz; işte hücrenin uyanışı budur...”

Bu üç kişi, kendileri gibi düşünenleri biraraya toplayarak Scottsdale Arizona’da bir komün oluşturdular. Orada ilahi ölümsüzlüğü, fiziksel yenilenmeyi kovalarken, bedenlerini temizlemeye çalışıyorlar. O kadar ilginç düşünceleri var ki, oluşturdukları ölümsüzlük enerjisinin kendilerini kazalardan koruyacağına da inanıyorlar. Bütün bunlar bir yana ama bu olaya bilim dünyasının olumlu baktığı tek birşey var; o da bilinçaltının ölümü ve öleceğini önceden kabullenmiş olması, ama bu bir kuram, henüz bilinmeyen bir yöntemle bilinçaltı ölümü reddederse acaba neler olacaktır? Örnek ise, ölümcül hastaların çok azında görülen ölüme direnme gücü ve sonunda hastalığı yenmeleri; onlar ölümü reddediyorlar ve Azrail eli boş yerine dönüyor; İşte, gizem burada ama nasıl?

İnsanın ötesi...
Felsefi olarak İnsanlık mental, fiziksel ve sosyal olarak üst düzeylere ulaşma uğraşı içinde. Ölümsüzlükçüler, şu an içinde bulunduğumuz evrim düzeyinin çok uzadığı düşüncesindeler. Buna inananlar içinde bilindiği gibi, bedenlerini iddialara göre hemen ölmeden evvel ve genel olarak da ölür ölmez likit nitrojen içinde donduranlar bulunuyor. Bir kısmı ise, ölümsüzlüğün insanların bilinçlenmesiyle oluşacağını düşünüyorlar. Tıp ve psikoloji, insanın kişiliğinin nereden kaynaklandığını söyleyemiyor ama biyoloji şunu belirleyebilir; dünyasal insan düşüncesinden ve mental oluşumdan, beyinde çalışan elektriksel sinyaller  sorumluysa ve eğer insan kişiliği veya ruh, beyinde bir  etki doğuruyorsa yani söz konusu elektriksel sinyallere neden oluyorsa ve benzer bir etkiyi yapay bir beyinde yaratamıyorsak, öyleyse herşey kimyasal değildir ve ayrı, farklı birşey biryerlerde vardır. Bilgisayarları aklınıza getirin; bilgisayarın “hardware” denen teknik yeterliliği yani bedeni vardır, her program “software” ise bir kişiliktir; bedenin yani bilgisayarın farklı özelliklerini ayrı düzeylerde kullanır, hele bir de bilgisayarın ana belleği çok büyük veya genişse. Ama sorun hızdır, bilgisayar insandan hızlı bir hesabı yapabilir fakat bunu nasıl yapacağını kendi düşünemez. Anlaşılabildiyse, beden=bilgisayar ile program=kişilik/ruh benzerliği olabildiğince ortadadır.

Sonuçta görülüyor ki, insan ölümsüzlüğe, bilinç olarak, bilgelik olarak, istek olarak, hatta tıbbi olarak hazırdır ama yaşam biçimi olarak, tüm alışkanlıklarıyla ve oluşturduğu sistemlerle hazır değildir. Buna daha çok zaman var; belki de gerçekten evrim artık yeni bir aşamaya yani insanötesi insan aşamasına geçmeli...
Ve …

Bir veya birkaç olayla ölüm ötesini kesin olarak tanımlamaya kalkışmak geleceğin araştırmalarına yarar sağlamayacaktır. Belki de bazı kesin olaylar veya kesin bir olay, tarihsel literatürün zengin arşivinde saklıdır, yukarda verilen olaylar buna örnek olabilirler. Ama geçmişteki olaylar ve çalışmalar, günümüzdeki parapsikolojik kişiliğin dışında kalmaktadır. Güncel parapsikolojinin ağırlıklı bilimsel bakış açısı, ölüm ötesi örneklerini veya savlarını kolay kabul etmemekte hatta dışlamaktadır. O zaman da geriye kişisel görüşler kalmaktadır yani ölüm ötesi hakkında özgün düşünceler oluşturabiliriz ama öteye geçemeyiz. Ölüm kendi kapsamı, niteliği ve niceliği yönünden bir son olmamalıdır dendiğinde, özgün bir görüşü ortaya koymuş oluruz. Bu durumda hem uyarıcı, hem de çok güç sorularla karşılaşırız; Kişisel ölüm deneyleri hangi açıdan değerlendirilecektir? Ve en önemlisi öteki dünyanın doğal yapısı nasıldır?

Yanlı da olsa  ölüm sonrası merakı ve ilgisi uygar toplum düzeyinde ve kültürel göstergenin peşisıra yükseliyor. Sayısız kitap yayınlanıyor, NDE, mistik görüntüler, melekler ve ilahi yolculuklar, binlerce kitap yıllardır peşpeşe yayınlanıyor. Yaşam sonrası için tek bir yol var, o da bir sürpriz neyse ki bizim sürpizlere dayanma kapasitemiz çok yüksek ama kendimize ne istediğimizi sormamız gerekiyor; duyularım söylüyor ki, bir yer var ve biz oradan  geldik ama yine oraya gidecek miyiz? Yani  eve?
O yer var ve orası tümüyle öteden beri bizim kaderimiz.

En tatmin edici olabilecek ve kesin geçerliliğe sahip metod, tutarlı olması kaydıyla ölülerle kurulabilecek bir ilişki türüdür ama şu ana kadar bu yöntem başarılamamış veya bulunamamıştır, hatta büyük bır olasılıkla da o gün asla gelmeyecektir. İnsan düşüncesi çok karmaşık ve tutarsızdır işte bu özelliği nedeniyle hiçbir konuda ufku doğrudan görememektedir. Parapsikolojinin en başarılı adımı, ölüm ötesini araştırmayı saygın bir hale getirmesi olmuştur ama hala çok az şey bilinmektedir. Trans medyumluğu, ölüm deneyleri, BDD’ler, ölüm hali vizyonları ve reenkarnasyon olayları hakkında daha öğrenilecek çok şey vardır. Belki bir gün, şok edici etkin bir ışık parlayacak, ölüm ötesi ilişki aydınlanacak ve ölüm şoku o andan sonra cevapsız bir soru olmayacaktır. Fakat açıkça söylemek gerekir ki, zekanın yetileri ne olursa olsun şu anda söylenenler ancak birer spekülasyondur; bazen küstahça, bazen fanatikçe veya iyimserlikle. Ölüm ötesi olayı etkileyicidir ama henüz tanımlanmamıştır.   

Ölümsüzlük bizi melek veya vampir mi yapacak?
 Ve ölümsüzlük gibi evrensel bir konuda, öncelikle olumlu düşünmeliyiz. Ama dünyasal sorunlarımız vardır ve bunlar bizi korkutabilir; özellikle iyi. Dünya Ülkeleri’ndeki nüfus yoğunluğu ciddi ve endişe vericidir. Savaşlar sadece kaynakların ele geçirilmesi gibi basit ve ilkel bir neden için yapılmaktadır; doğal afetler ve açlık etkin ve öldürücüdür. Zengin azınlıklar gelişirken, fakir çoğunluk açlıktan ölmektedir; Bu arada, gelişmiş ülkelerde işşizlik dev oranlarda büyürken, emeklilik yaşı, 20-40 yaş arasındaki  kuşağın çalışma gücüne katılımını engellemektedir. Emeklilik ödemeleri, 80 yılı aşan uzun bir yaşam ortalamasında devletlere çok pahalıya malolacaktır hatta yıkıma neden olabilir. Ölümsüzler yaşam desteğini nereden alacaklar ve kendi dölleriyle nasıl rekabet edeceklerdir? Ölüm korkusunun kalkması toplumun beklentilerini ve sonuçta düzenini değiştirecektir. Eğer önümüzdeki bin yıl içinde ölümsüz olursak, ya bir melek ya da bir vampir olacağımız kesindir; bugün ektiğimiz tohumlara göre sonucu bekleyip göreceğiz.
« Son Düzenleme: Mart 02, 2009, 10:51:40 ÖÖ Gönderen : FeMoX »
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Dna’nın Bize Ihaneti
« Posted on: Mart 28, 2024, 03:44:00 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Dna’nın Bize Ihaneti e-book, Dna’nın Bize Ihaneti programı, Dna’nın Bize Ihaneti oyunları, Dna’nın Bize Ihaneti e-kitap, Dna’nın Bize Ihaneti download, Dna’nın Bize Ihaneti hikayeleri, Dna’nın Bize Ihaneti resimleri, Dna’nın Bize Ihaneti haberleri, Dna’nın Bize Ihaneti yükle, Dna’nın Bize Ihaneti videosu, Dna’nın Bize Ihaneti şarkı sözleri, Dna’nın Bize Ihaneti msn, Dna’nın Bize Ihaneti hileleri, Dna’nın Bize Ihaneti scripti, Dna’nın Bize Ihaneti filmi, Dna’nın Bize Ihaneti ödevleri, Dna’nın Bize Ihaneti yemek tarifleri, Dna’nın Bize Ihaneti driverları, Dna’nın Bize Ihaneti smf, Dna’nın Bize Ihaneti gsm
Yanıtla #1
« : Nisan 10, 2008, 05:51:11 ÖS »
Avatar Yok

seyyah
*
Üye No : 3239
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 2500
Mesaj Sayısı : 9 187
Karizma = 9172


tühh bee
Yanıtla #2
« : Nisan 16, 2008, 10:17:10 ÖÖ »
Avatar Yok

By.CeZa
*
Üye No : 293
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 12191
Mesaj Sayısı : 28 687
Karizma = 11179


Ne Dna mış yaa.. Öldüm Gülmekten.
Yanıtla #3
« : Nisan 16, 2008, 10:20:16 ÖÖ »

mer_ve_g
*
Üye No : 1499
Yaş : 30
Nerden : Rize
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 357
Mesaj Sayısı : 4 269
Karizma = 592


bilqiler için Sağol. )=
Yanıtla #4
« : Nisan 26, 2008, 05:27:58 ÖS »
Avatar Yok

[MasaL]
*
Üye No : 193
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 2126
Mesaj Sayısı : 5 892
Karizma = 42


Sağol. pylaşm içn.
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Esad’a Son Öneri: Bırak, Gel Bize Sığın
Güncel Haberler
Honey_Face 0 772 Son Mesaj Kasım 11, 2011, 06:50:43 ÖS
Gönderen : Honey_Face
24 Askeriminizin Şehit Olmasının Nedeni Korucu Ihaneti Çıktı
Güncel Haberler
y[N]s 2 970 Son Mesaj Kasım 15, 2011, 05:54:42 ÖS
Gönderen : Honey_Face
Yılın Ihaneti
Televizyon & Radyo & Magazin
dangeraus1 0 750 Son Mesaj Şubat 05, 2012, 06:39:21 ÖS
Gönderen : dangeraus1
Sırların Ihaneti - Kelly Hunter
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
sanane_61 4 1274 Son Mesaj Ekim 02, 2014, 08:20:34 ÖS
Gönderen : emis
Alera - Prensin Ihaneti - Cayla Kluver ( Prenses'in Mirası #2 )
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
*Hiera* 2 1551 Son Mesaj Nisan 22, 2016, 07:27:41 ÖS
Gönderen : çıtçıt


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular