0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 )  (Okunma Sayısı: 2918 Kere Okundu.)
« : Aralık 26, 2014, 11:40:21 ÖS »
Avatar Yok

*Hiera*
*
Üye No : 140119
Nerden : Ankara
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 346
Mesaj Sayısı : 2 322
Karizma = 197


1. DESTAN DÖNEMİ

Destan; halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarihlerdir. Bu tanımdan, tarihi olaylara masalsı ögelerin girdiği destanın, halk ruhunda ve hayalinde şekillenerek oluştuğu anlaşılmaktadır.

Bazı milletlerin millet hâline gelmesi tarihin çok eski çağlarında, bilinmeyen döneminde olmuştur. Bu döneme, destan dönemi denir. Dolayısıyla milletlerin tarihlerinin başlangıcını bulmak çok zordur.
Destanların ortaya çıktığı zaman kesin olarak bilinmediği için Türk milletinin İslam öncesi yaşamına ait asıl bilgi kaynağı destanlardır. Göktürklerin büyük bir yenilginin ardından Ergenekon adını verdikleri yere kaçmaları ve orada çoğaldıktan sonra demir dağı eritmeleri, Saka Türklerinin İskender'le savaşa girmemek için geri çekilmeleri (Şu destanı), Oğuz Türklerinin Üçoklar ve Bozoklar olarak ikiye ayrılmaları (Oğuz Kağan destanı) gibi birçok bilgiyi destanlardan öğreniyoruz.

Destanlar, tarihleri bu şekilde eskilere uzanan milletlerin bilinmeyen ilk çağlarını bize birtakım mitolojik hikâyeler halinde anlattığı için önemlidir. Bunlar gerçek olmasalar; hatta gerçeğe uymasalar bile, milletlerin kendi geçmişleri hakkında neler bilip neler düşündüklerini haber vermeleri bakımından önemlidir. Destanların, bir ulusun düşünce ve sanat hayatına kaynak olması bakımından da önemi vardır. Destanlar, anlatımlarındaki olağanüstü özellikler ayıklandığında ulusların tarihini aydınlatan en önemli kaynaklardandır. Yüzyıllar boyunca Türklerin duyuş, düşünüş, inanış ve hayallerini; güzel sanatlarını, aşk, aile, vatan, ulus ve devlet anlayışlarını Türk destanlarında görebiliriz. Bu yüzden destan dönemi, ulusların edebiyatı, kültürü ve tarihi için önemlidir.

Mitlerin Doğuşu ve Efsane

Destan dönemine efsanevi, masalsı yani mitolojik öğeler hâkimdir.

Mitoloji; çok eski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayatından söz eden hikâyelerdir. Mitolojiler, temsil ettiği topluluğun aynası gibidir. Mitoloji, Eski çağlarda yaşamış olan insanların doğa olaylarına, sosyal ilişkilerine, dinî inançlarına bakış açılarının yorumlanmasıdır.

Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayali hikâyelere efsane denir. Efsanede anlatılan olaylar bazen hayali olabilir; ama efsaneler çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanır. Bu nedenle her ulusun, efsaneleri, destanlarını, kahramanlık öykülerini, kahramanlarını, masallarını, söylencelerini barındırır.

Efsanelerin kaynağı tarihî olaylardır. Bu olaylar, halkın hayal gücü yardımı ile olağanüstü hayallerle olgunlaşır. Halk, inançların etkisi altında, tarihle ilgili olayları idealize ederek masallaştırır. İşte bu bakımdan efsaneler, tarihî olaylarla örülü masallardır. Bu masallar cin, peri, dev, ejderha gibi masalsı öğelerle süslenerek anlatılır.
Mitlerin önemli bir türü bir kültürün, evrenin nasıl yaratıldığına ilişkin görüş ve inanışları açıklayan ve tanımlayan yaratılış mitleridir.

Türklerin ortak efsanesi türeyiş efsanesidir. Bu efsane nere-deyse her Türk topluluğunda vardır.

Destanların Olağanüstü Oluşları

Türk mitolojisinde hakan, Tanrı tarafından gönderilmiş ve "kut" (mutluluk) verilmiş bir insan olarak kabul edilmektedir. Türk anlayışında hakan iyi veya kötü, bilgili veya bilgisiz olabilen bir insandır. Hakan olmak o kişi için bir nasiptir ve hakan buna lâyık olmak zorundadır. Eğer iyi ise, bilge ise, Tanrı'nın yardımı da onunla beraberdir; değilse Tanrı yardımını ondan çeker ve hakan öldürülür. Hakanların soyu kutsal kılınmış olduğundan, hanedan mensuplarının kanı toprağa akıtılmaz, onlar kirişle boğularak öldürülürler.

Tanrı tarafından verilen görev, cihan devletini kurmaktır. Hakan bütün acunu (cihan) yönetmekle görevlidir. Türk Devleti, yeryüzü ile gökyüzü arasında düşünülür. Orhun abidelerinin ifadesi ile üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğulları üzerine ise Türk kağanları oturtulmuşlardı.
Halkı derleyip toparlamak, eğitmek, açı doyurup çıplağı giydirmek, töreyi hâkim kılmak da hakanın görevleri arasındadır.
Halkın hakanlara verdiği olağanüstü nitelikler, destanlarda da olağanüstü olayların anlatılmasına zemin hazırlamıştır.

Farklı Uluslarda Destan Dönemleri

Destanlar, tarihin bilinmeyen dönemlerinde oluşur ve ulusların yaşadığı büyük olayları yansıtır. Bu bilgiler ışığında köklü bir tarihi olan ulusların (Türkler, İranlılar, Sümerler, Yunanlılar, Hintler) destan dönemlerinin olduğu söylenebilir. Bu ulusların tarihin bilinmeyen dönemlerinde yaşamış oldukları büyük olaylar, destanları doğurmuştur. Dolayısıyla destan sahibi büyük ulusların destan döneminin olduğundan söz edebiliriz.

2. SÖZLÜ EDEBİYAT

Sözlü Edebiyat, Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönem edebiyatı sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde edebiyatımızı Şamanizm, Manihaizm, Budizm gibi dinler etkilemiştir. İslamiyet öncesi Türk edebiyatı, M.Ö. 4000′li 3000′li yıllardan başlayarak Türklerin İslamiyet’i kabul ettiği XI. yüzyıl ortalarına kadar sürer. Bu uzun dönemin Köktürklere ait yazılı anıtların ortaya konduğu M.S. VI. yüzyıla kadar olan bölümü sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılır.
Bilindiği gibi söz yazıdan öncedir. Böyle olunca da yazılı edebiyat ürünlerinden önce, sözlü edebiyat ürünlerinin oluştuğu ortadadır. Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın doğuşu dinsel temellere dayanır. Sözlü edebiyat ürünleri, daha yazının bulunmadığı dönemlerde, dinsel törenlerde üretilmeye başlanmış, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmıştır.
Edebiyat türleri içinde ilk doğan tür olan şiir, sözlü edebiyatın anlatımında önemli bir rol oynar. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında da şiirin önemli bir yeri vardır.

Sözlü Dönemin Özellikleri

- Ürünler “kopuz” adı verilen sazla dile getirilmiştir.
- Ölçü olarak ulusal ölçümüz olan “hece ölçüsü” kullanılmıştır.
- Nazım birimi “dörtlük“tür.
- Dönemine göre arı bir dili vardır.
- Dizelere genel olarak yarım uyak hâkimdir.
- Daha çok doğa, aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
- Bu döneme yönelik elimizdeki en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseridir.

a. Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler (Şiirler)

Eski Türk Şiiri

İslamiyet öncesi Türk şiiri hece ölçüsüyle yazılmıştır. Yedili, sekizli, on ikili ölçülere çok rastlanır. Kafiye önemlidir, dize başlarında da kafiye yapılır. Nazım birimi dörtlüktür. İslamiyet öncesi Türk şiirinin dili Öz Türkçedir. Şiirler, Türklerin o çağdaki dünya görüşlerini, yaşantılarını, duygularını, düşüncelerini doğal bir dille anlatırlar. Şiirlerde doğa, aşk, kahramanlık, cesaret, binicilik, at sevgisi, askerlik, ölüm en çok işlenen konulardır. Çin kaynaklarında M.Ö. II. yüzyıla ait eski Türk şiir çevirilerine rastlanmaktadır.

İlk Türk Şairleri

İslamiyet öncesindeki Türklerde şairlere baksı, kam, ozan gibi adlar verilirdi. Kaşgarlı Mahmud’un Divânü Lûgati’t Türk adlı eserinde ve Turfan kazılarında ele geçirilen metinlerde adlarına ve şiirlerine rastlanan ilk Türk şairleri Aprın Çor Tigin, Çuçu, Ki-ki, Kül Tarkan, Asıg Tutung, Pratyaya Şiri, Kalun Kayşı, Çisuya Tutung’dur.

İlk Türk Şiiri

İslamiyet öncesi Türk şiirinin, şairi bilinen ilk örneklerini Uygurlarda bulmaktayız. Aprın Çor Tigin’in yazdığı “Bir Aşk Şiiri” adlı şiir ilk Türk şiiridir.

a. Sagu

Sagular da savlar gibi eski Türklerin yaşam biçimlerinden doğan sözlü ürünlerdir. Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine “yuğ töreni”, bu törenlerde söylenen şiirlere “sagu” adı verilir.
Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren bu şiirler bir tür ağıttır. Destan özelliği de gösteren sagularda geniş doğa tasvirlerine rastlanır.
Aşağıda Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine duyulan acıyı dile getiren “Alp Er Tunga Sagusu”nu okuyacaksınız. Alp Er Tunga Sagusu XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından halk ağzından derlenmiştir.



b. Koşuk

Eski Türkler totemlerinin etini yemezlerdi. Yılda bir kez, belli dönemlerde, “sığır töreni” adı verilen kutsal av törenlerinde onu kurban ederek yerlerdi. “Şölen” adı verilen bu toplu ziyafetlerde ve yengi ile biten savaşlar sonunda, tüm boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söyle-nen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen şiirlere “koşuk” adı verilir. Genellikle kendi başına bütünlüğü olan dört dizeli bentlerden oluşan koşuklar manilere ve koşmalara kaynak olmuştur.
İslamiyet öncesi Türk edebiyatının sözlü ürünleri olan destanların, savların, saguların ve koşukların kimileri zaman içinde yitip gitmiştir. Bu ürünler kuşkusuz eski çağlarda Türkler arasında toplumsal bilinci yaratan ve birliği, beraberliği, barışı sağlayan en önemli etmenlerdi.

Eski Türklerde kam, kaman, baksı, şaman yerini tutan ozanlar; raks ve müzik ustalıkları gibi büyücü ve doktor görevini de üstlenmişlerdir. Törenlerde raks ederken sazlarıyla da destan parçaları, sav, sagu, koşuk okuyarak kötü ruhları da büyüleriyle engellemeye çalışır, hastaları sağaltma görevi de üstlenirlerdi.



b. Olay Çevresinde Oluşan Metinler

Destan (Epope)

Destanlar ulusların yazı öncesi çağlarında oluşmuş olağanüstü olaylarla, doğaüstü kahramanlarla ve kahramanlıklarla yüklü, öyküleyici özellikler taşıyan uzun şiirlerdir. Destanlar, eski çağlarda ezgiye eşlik etmeye en uygun biçimde, çoğunlukla nazımla düzenlenmiştir. Epik şiirin en güzel örnekleri olan destanlarda olağanüstü olayların, doğaüstü kahramanların, tanrıların savaşlarının yanı sıra; eski çağ insanlarının inanışları, yaratılış ve varoluş konusundaki düşünceleri; ulusların özlemleri ve düşleri de dile getirilir. Destanlar insanların olayları dinleme ve anlatma gereksiniminden dolayı kuşaktan kuşağa yayılmıştır.

Destanların Doğuşu

İnsanlar ilk çağlarda toplum ve doğa olaylarını anlamakta güçlük çektiler. Her olay onlara önce Tanrıyı düşündürdü: Gök gürlemesi Tanrının hiddetiydi. Yıldırımlar, kasırgalar, susuzluklar Tanrının insanlara verdiği cezalardı. İnsanlar her doğa olayını korkuyla karışık bir hayranlıkla izledi.
Zengin bir hayal dünyası olan ilk insanlar, önemli gördükleri her olayı, olağanüstü olay ve hayallerle süsleyerek birbirlerine anlattılar. Yeni olaylarla zenginleşen destanlar, halk arasında yayılarak ortak bir eser haline geldi. Destanları anlatan her yeni ağız destanlara yalnız bir olay değil, dil ve söyleyiş güzelliği de kattı. Destanlar, başlangıçta manzum oldukları, ezgiyle söylendikleri için halk dilinde uzun süre yaşayabildi.
Destanlar, birçok doğa olayının çözüme ulaştığı dönemlerde bile yer yer önemini koruyarak köklü bir destan geleneğinin oluşmasını sağlamıştır. Zamanla, destan gelenekleri zenginleşen ulusların, destan şairleri yetişmiştir.

Sözlü dönem destanlarının özellikleri

- Toplumun ortak görüşleri yansıtılmıştır.
- Olağanüstü özellikler bulunmaktadır.
- Önemli kişiler han, kral gibi seçkin kişilerden veya toplumun kabullendiği bir kahramandan ibarettir.
- Söyleyiş milli dil tarzındadır.
- Oldukça uzun yazılardır.
- Milli nazım ölçüsü kullanılmıştır.
- Konuları bakımından savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü kişilerin yaşamları şeklinde gruplandırma yapmak mümkündür.

Türk Destanları

Bir ulusun destan sahibi olabilmesi için:

- Ulusun halkının hayal gücünün en eski çağlarda bile, efsaneler, destanlar yaratmaya elverişli olması,
- Ulusun tarihinde unutulmaz doğa olayları, büyük savaşlar, güçler, baskınlar, değişik coğrafi çevrelere dağılmalar gibi halkının gönlünde ve kafasında nesiller boyu yaşayacak önemli olayların yaşanmış olması gerekir.

Çok zengin olduğu bilinen Türk destanları ile ilgili bilgiler Arap, İran ve Çin kaynaklarından elde edilmektedir.
Türk destanlarının bir kısmı Türk ve yabancı araştırmacılar tarafından halk ağzından derlenmiştir. Bir kısmına Arap, İran ve Çin kaynaklarında rastlanmaktadır. Bir kısmına Batılı kaynaklarda rastlanırken bir kısmı da Türk aydın ve yazarları tarafından çeşitli dönemlerde, çeşitli nedenlerle, çeşitli dil ve yazılarla kaleme alınmıştır. Destanlarımızın büyük bir kısmı yazıya oldukça geç geçirilmiş, sözlü edebiyattaki şekliyle de tamamen yazıya aktarılamamışlardır. Ancak yüzyıllar içinde yaşayıp yeni olaylarla zenginleşmiş Türkün duygu, düşünce ve anılarıyla değer kazanmışlardır. Araştırmacılar Eski İran ve Yunan destanları ile Türk destanları arasındaki benzerliklere dikkat çekerler. Destan devri yaşayan uluslar arasındaki bu tür alışverişler doğaldır.

Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk Edebiyatının da ilk örnekleri destanlardır. Türk edebiyat geleneği içinde “destan” terimi birden fazla nazım şekli ve türü için kullanılmış ve kullanılmaktadır.

Eski Türk Edebiyatı nazım şekillerinden mesnevilerin bir bölümü ve manzum hikâyeler, Anonim edebiyatta ve Âşık edebiyatında koşma veya mâni dörtlükleri ile yazılan veya söylenen ferdî, sosyal, tarihi, acıklı veya gülünç olayları tahkiye tekniği ile çeşitli üslûplarla aktaran nazım türüne ve bu yazıda ele alınan kâinatın, insanlığın, milletlerin yaradılışını, gelişimini, hayatta kalma mücadelelerini ve çeşitli olay ve nesnelerle ilgili sebep açıklayan ve Batı Edebiyatında “epope” terimiyle anılan eserlerin tamamı da Türk edebiyatı geleneği içinde “destan” adı ile anılmaktadır.

Bütün dünya edebiyatlarının başlangıç eserleri olan destanlar, çeşitli konularda yaradılış hikâyeleri yanında, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış bir kahramanın veya tarih olayının millet muhayyilesinde ortak sembol ve ifadelerle zenginleştirilmiş uzun manzum hikâyeleridir.

Destanlar bütün bir milletin ortak mücadelesini ortak değerler, kurallar, anlamlar bütünlüğü içinde yorumladığı ve yaşatıldığı toplumun geçmişini ve geleceğini temsil ettiği için dünya edebiyatının en Türkçü eserleri olarak kabul edilirler.
Destanlar her zaman tarihî gerçekleri doğru biçimde nakletmezler. Destanlarda tarihi olay ve kahramanlar milletin ortak bilinçaltının, vicdanının istek, beklenti, doğruları ve değerleri ile idealleştirilir. Eski hatıralarla birleştirilerek tarihî gerçekmiş gibi anlatılırlar. Her milletin millî kimlik ve nitelikleri, ortak dünya görüşü, hatıra ve beklentileri yanında kusurları ve yanlışları da destanlarına yansır.

Cihangirlik tutkusu, kuvvet, binicilik ve savaşçılık yanında verdiği sözde durma, acizlere ve mağluplara hoşgörü ile yaklaşma, yardımcı olma Türk destanlarında dile getirilen ortak değer ve kabullerdir.
Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı, Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır. İlk örneklerinin manzum olduğu kabul edilen Türk destanların-dan Kırgız Türkleri arasında yaşayan Manas destanı dışında bütünüyle günümüze gelebilen örnek bulunmamaktadır.

Diğer Türk destanları çeşitli kaynaklarda özet, epizot, hatıra, kısaltılmış seçme metinler halinde bulunmaktadır. Türk tarihine ana hatlarıyla bakıldığında Türk hayatı fetihlerle başlamış ve yeni toprakları yurt edinerek gelişmiştir. İlk anayurt olan Orta Asya hiç bir zaman terk edilmemiştir. Türk halkları ilk anayurt olan Orta Asya’dan itibaren dünya coğrafyası üzerinde geniş alana yayılmış ve bugün yedi Türk cumhuriyetinde, pek çok özerk toplulukta ve çeşitli devletlerin idaresinde azınlık halinde yaşamaktadır.
Türk kültürü de tarih ve coğrafyadaki çok boyutluluğa paralel olarak çeşitlenmiş farklı seviye ve birikimlerle zenginleşerek ve farklılaşarak ancak ilk kaynaktan gelen ortaklıklarını sürdürerek günümüze ulaşmıştır. Bu sebeple Türk destanları da tarihî ve coğrafî çok boyutluluğun getirdiği dil ve kültür dairelerine paralel olarak çeşitlenmiştir.

İlk Türk Destanları

1. Altay - Yakut Dönemi
a. Yaradılış Destanı

2. Sakalar Dönemi
a. Alp Er Tunga Destanı
b. Şu Destanı

3. Hun Dönemi
a. Oğuz Kağan Destanı
b. Attila Destanı

4. Göktürk Dönemi
a. Bozkurt Destanı
b. Ergenekon Destanı

5. Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı

Sav

Sav, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında atasözünün karşılığıdır. Bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle kısaca anlatan kalıplardır. Biçim olarak bir düz yazı tümcesi veya bir şiir dizesi gibi olabilirler. İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait savların kimileri küçük ses değişiklikleriyle, Türkçede bugün de yaşamaktadır.

İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait en güzel savları XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divânü Lûgati’t Türk adlı eserde görüyoruz.

Örnekler

1. Aç ne yimes, tok ne times.
2. Alın arslan tutar, küçin sıçgan tutmas.
3. Bir karga birle kış kelmes.
4. Böri koşnısın yimes.
5. Ermegüke bulıt yük bolır.
6. Efdeki buzagı öküz bolmas.
7. İt ısırmaz, at tepmes time.
8. Tag taga kavuşmas, kiş kişike kavuşur.
9. Yılan kendi egrisin bilmes, tefi boynın eğritir.
10. Kanıg kan bile yumas.

Günümüz Türkçesiyle

1. Aç ne yemez, tok ne demez.
2. Al (Hile) ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz.
3. Bir karga ile kış gelmez.
4. Kurt komşusunu yemez.
5. Tembele bulut yük olur.
6. Evdeki buzağı öküz olmaz.
7. İt ısırmaz, at tepmez deme.
8. Dağ dağa kavuşmaz, kişi kişiye kavuşur.
9. Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynun eğri der.
10. Kanı kanla yıkamazlar.

2. YAZILI EDEBİYAT

Yazılı Edebiyat, Türkler arasında yazının kullanıldığı devirlerde başlayan bir edebiyattır. Eldeki en eski ürünler 5. ve 6. yüzyıllarda yazıldığı tahmin edilen Yenisey Krıgızlarına ait balbal ‘adı verilen mezar taşlarıdır. Ancak bu yazıtlr, adlar ve birkaç sözcükten oluşan Türkçe sözlerden ibarettir. Bu yazıtlardaki alfabe daha sonraki dönemlerde kullanılan Göktürk alfabesine göre ilkel bir nitelik taşır.
Yazılı edebiyata ait en önemli örnekler 8.yüzyılda dikilen ve günümüze dek ulaşan GökTürk Kitabeleri’dir. Bu yazıtlara bugün Moğolistan’da bulunan GökTürk Kitabeleri, Orhun Irmağı’nın eski yatağı üzerinde bulunduğu için Orhun Yazıtları (Anıtları/Kitabeleri) denmiştir. GökTürk Kitabeleri’de Yenisey Yazıtları gibi dikili taşlar üzerine Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
Yazıtlarda Doğu Göktürklerin tarihinden, komşularıyla olan ilişkilerinden savaşlarından ve yönetiminden söz etmektedir. Canlı bir söylev dili ve üslubu vardır. Bu yazıtlar, Türk dili tarihi açısından önemli belge niteliği taşır.

Yazılı Dönem Ürünleri

a. Göktürk Yazıtları

Orhun kitabeleri: Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta savaşan Köktürklerin hikâyesi anlatılır bu yazıtlarda. Bu abideler 38 harfli olan Köktürk alfabesiyle yazılmıştır. Bunlardan en önemli olanları 3 tanedir.

1. Bilge Tonyukuk Yazıtı: Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır. Daha çok Çinlilerle yapılan savaşlar anlatılmaktadır.

2. Kül Tiğin Yazıtı: Köktürk hakanı Bilge Kağan’ın kardeşi Kül Tiğin’in ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından dikilmiştir.

3. Bilge Kağan Yazıtı: Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın ölümünden sonra yazdırılmış bir abidedir. Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından, törelerden ve Bilge Kağan’ın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.

“Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk Edebiyatı’nın ilk yazılı örnekleri olan Köktürk abidelerinde yazılar Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur.
Orhun Abideleri, bu Türk hanedanının Bilge Kağan devrinin mahsulleridir. Birincisi olan Kül Tigin abidesini ağabeyisi Bilge Kağan 732′de diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan âbidesini de ölümünden bir yıl sonra 735′te kendi oğlu olan kağan diktirmiştir. Üçüncü olarak verilen Tonyukuk âbidesi ise 720-725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir. Orhun civarında Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitabeler de bulunmuştur. Belli başlıları altı tanedir. Fakat bunların en büyükleri ve mühimleri bu üç tanesidir.

Orhun Abidelerine Orhun kitabeleri de denir. Şüphesiz bunlar kitabedir. Fakat hem maddî bakımdan, hem manevi bakımdan bu kitabeler söz götürmez birer abidedirler. Muhtevaları gibi heybetli yapıları da Abide hüviyetindedir. Onun için bunları ifade eden en iyi isim Orhun Abideleri tabiridir.”

b. Uygur Metinleri

Köktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kâğıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikâyenin yanında ”kökünç” denilen bir ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmışlardır.


Alıntıdır.

Geçmişimin karanlığı, geleceğimi aydınlatır..
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 )
« Posted on: Mart 29, 2024, 06:47:07 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) e-book, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) programı, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) oyunları, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) e-kitap, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) download, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) hikayeleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) resimleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) haberleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) yükle, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) videosu, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) şarkı sözleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) msn, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) hileleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) scripti, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) filmi, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) ödevleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) yemek tarifleri, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) driverları, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) smf, Destan Dönemi Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 2 ) gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Tanzimat Dönemi Edebiyatı « 1 2 »
Edebiyat
[MasaL] 13 4469 Son Mesaj Ağustos 18, 2012, 11:48:35 ÖS
Gönderen : Mysterious47
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı
Edebiyat
[MasaL] 0 1052 Son Mesaj Ağustos 04, 2008, 04:35:58 ÖS
Gönderen : [MasaL]
Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyatı
Edebiyat
alisrn 9 2536 Son Mesaj Ekim 24, 2012, 01:24:37 ÖÖ
Gönderen : kostax1905
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Edebiyat
alisrn 5 2240 Son Mesaj Temmuz 16, 2012, 03:59:29 ÖS
Gönderen : Liza
Tarih Içinde Türk Edebiyatı ( 10. Sınıf Ünite 1 )
Edebiyat
*Hiera* 0 1437 Son Mesaj Aralık 26, 2014, 07:11:26 ÖS
Gönderen : *Hiera*


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular