0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Büyük Devletler - 2  (Okunma Sayısı: 644 Kere Okundu.)
« : Temmuz 12, 2008, 03:53:11 ÖÖ »
Avatar Yok

seyyah
*
Üye No : 3239
Yaş : 33
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 2500
Mesaj Sayısı : 9 187
Karizma = 9172


19 kabileden biri T-opa (Tabgaç), biri de büyük Tanhu Mo-tun ailesinin indiği Tuku veya T'uko idi. Hun Tuku (T'uko) başbuğu, eski tanhular neslinden ve Hun elig'lerinden olan Liu Yüan (Liu, bu devirde Tuku ailesine Çinlilerin verdiği addır) çetin bir hürriyet mücadelesi verdikten sonra, dikkat çekici bir siyasî kavrayışla, 500 sene önceki atalarının, eski Han sülalesi ile olan dostluklarını ve "kardeş"liklerini de ileri sürerek ve hatta kendi sülalesine "Han" adını vererek, bu Çin bölgesinde (merkez: P'ing ç'eng) Türk devletini kurmağa muvaffak oldu (304-329. 1. Chao). Çin başkenti Loyang'ı zapt etti (311). Kendisinden sonra, Çin'in öteki başkentini de ele geçiren kardeşi Liu Ts'ung'un geliştirdiği bu siyasî hakimiyet şuuru; idare, başbuğ aileleri arasında el değiştirmesine rağmen, devam etti (başlıca Hun sülaleleri: 2. Chao: 329-351, Hsia: 407-431, Kuzey Liang: 401-439 ve bunun devamı: Lou-lan krallığı, 442-460; Turfan civarında). Aynı şuur, Tsükü (Chuch'ü) Mengsün tarafından kurulmuş olan son Hun devleti "Kuzey Liang"ın 439 yılında Tabgaç hükümdarı T'aivvu'nun baskısı ile başkent Gutsang işgal edilerek yıkılması üzerine, buradan kaçıp kurtulduğu anlaşılan Türk Açına [Asena, Bozkurt] ailesinin temsil ettiği büyük Göktürk Hakanlığı'na ulaştı.

Çin sahasında Hun adı altındaki siyasî hayatları böylece tarihe karışmakla beraber, M.Ö. 1. asırda Çi-çi iktidarının yıkılması neticesinde, etrafa dağılmış olarak Sogdiana'nın (Seyhun-ötesi) doğusunda, Kafkaslar'ın kuzeyinde, hatta Dinyeper nehri civarında ve bilhassa Aral Gölünün doğu bozkırlarında varlıklarını devam ettiren Türk kütleleri, oradaki diğer Türk zümreleri ve 1. asır sonlarından 2. asrın yarısına kadar, doğudan gelen Hun kalıntıları ile çoğalmışlar ve uzunca bir müddet sakin bir hayat yaşamak suretiyle güçlerini artırmışlardır. Bunların, büyük ihtimalle iklim değişikliği yüzünden veya son yıllarda gelişen yeni bir görüşe göre, 110-350 yıllarında doğudan gelen Uar-hun baskısı karşısında batıya yöneldikleri ve sonra Avrupa Hun İmparatorluğu'nu kurdukları anlaşılmaktadır. Bu kütlelerin batıya Sibirya’ya doğru Çin sahasından uzaklaşmalarından dolayı, haklarında, 2 asır gibi uzun bir süre yazılı bilgi bulunamadığı gerekçesine dayanılarak, Hiungnularla aynı kavim sayılamayacakları yolundaki bazı iddialara rağmen, Atilla zamanında, bütün Avrupa'da Türk hakimiyetini gerçekleştirenlerin, bu Asya Hunları neslinden oldukları çeşitli vesikalarla belgelenmektedir.

Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU
TÜRK MİLLİ KÜLTÜRÜ



Askerî Teşkilat

Sadece hafif zırhla korunmuş ve tamamı atlı okçulardan oluşan bir ordunun, nasıl bunca orduları yok ettiği ve hattâ iyi eğitimli, tam zırhlı ve yüksek tecrübeli Roma lejyonlarını yendiği, ilk bakışta hayret vericidir. Bu zaferlerin sırrını çözebilmek için, Hunlar'ın savaş taktiklerini, silahlarını ve nasıl organize olduklarını iyi bilmek gerekir.

Atlar, Hun askerî kuvvetinin temel taşıydı. Daha sonraları Avarlar ve Macarlar gibi Türk kavimleri de atı, ataları Hunlar gibi iyi kullanmışlardır. Hun atları, Avrupa atlarından farklıdır. Bunlar daha küçük, tüylü ve daha dayanıklı, cesurdular. Bu atlar sayesinde Hunlar, düşmanlarından 5 kat daha uzun mesafeleri, onlarla eşit sürede alabiliyorlardı. Bütün askerler, yanlarında en az iki at taşırlardı ve bu yedek atlar sayısı, 5 e kadar çıkardı. Bunun, iki nedeni vardı. Eğer savaşta atı ölürse, diğer atlardan birini kullanabiliyordu ve üstelik çok sayıda at, düşmanların, Hun kuvvetlerinin miktarını tam olarak kestirmesini engelliyordu. Hun askerleri, ikmal yolları kurmazlardı. Her asker, yiyeceğini, silahını, çadırını, sefere çıkmadan önce ayarlamak zorundaydı ve bunları yedek atlara yüklerdi. Hun atları da, askerleri gibi, çok hafif zırhlı idiler. Hunlar, semeri kullanmasını biliyorlardı, fakat, üzengiyi kullanmamışlardır. Aslında kullanmalarına gerek olmadığı da bazı Çin ve Avrupa tarihçileri tarafından bahsedilmektedir. Çünkü, Hun askerleri, ata, sözleri ile hakim olabiliyorlar, böylece ok ve kılıç kullanırken, çok rahat hareket edebiliyorlardı. Emirlerle atların düşman atlarını ısırması ve yere düşen düşman askerinin ezilmesi sağlanıyordu. Üzengi, Avarlar sayesinde 5. yüzyılda Avrupa'da yayılmaya başlamıştır.

Hun atlı okçuları, "Birleşik Yay" diye bilinen, çok güçlü ve etkili, ağaçtan yapılma, boynuz ve deriyle kaplanmış bir yay kullanıyorlardı. Elbetteki bu yaylar, yerin altında binlerce yıl kaldıklarından, bugün sadece kemikle kaplanmış kısımları mevcuttur. Bir Macar okçuluk uzmanı ve seyisi, Lajos Kassai, yıllar sonra Hun hikâyelerine, buluntulara ve arkeolojik kazılara dayanarak Macar, Hun ve Moğol yaylarını üretmeyi başarmıştır. Bu şekilde bir yayla, bir asker, 2 yaya sahip olmuş oluyordu. Bu yaylar, kuru tutulmak zorundaydılar. Askerler, yanlarında deriden yapılma bir sadak taşırlardı. Bu çeşit bir yayı üretmek, genelde yarım sene alıyordu. Öncelikle kayın ya da akça ağaç diye bilinen uygun ve şekil alabilir bir ağaç olması gerekiyordu. Yay'ın gövdesine, boynuz ve sert odun parçaları yapıştırılıyordu. Deriyle kaplanarak, nem karşısında önlemler alınmış oluyordu. Bu yay sayesinde, Avrupalı askerlerin kullandıkları yaylardan daha etkili ve hızlı bir şekilde atış yapabiliyorlar, daha az yoruluyorlardı. Şimdi düşünün, 10 000 atlı asker, düşman karşısında ve atlarını sadece sözleri ve diz hareketleri ile yönetiyorlar, ellerinde en az 3-4 ok var, yani bu bir dakikadan az bir sürede, aynı anda 40 000 ok demek.

Hun ordusu yakın savaşa pek girmese de, mecbur kaldığında genellikle mızrak ya da pala, hançer kullanırlardı. Askerler, küçük yaştan itibaren eğitilmeye başlanır, onlara at sürmesi, yay ve kılıç kullanması öğretilirdi. Okçuluk talimleri, genellikle fare, kuş, gelincik, daha sonra tavşan ve tilki gibi küçük hayvanlara karşı yaptırılırdı. Böylece, büyüdüğünde mükemmel derecede at süren ve yay kullanan, kusursuz bir atlı okçu savaşçı yetişirdi.

Hunlar gibi atlı göçebe milletler, genellikle savaşlarda mahvediciydiler. Kullandıkları taktikler, Avrupa orduları ve Çin piyadeleri için bilinmeyen ve sezilemeyen tuzaklarla doluydular. Hun askerleri, hep sayıca üstün kuvvetlerle savaştıkları için, öncelikle onların sayılarını etkisiz hale getirene kadar ok yağmuruna tutar, iyice yıpranan düşmana mızrak ve kılıç hücumuna çıkarlardı. Oklara karşı kalkan kullanmayı deneyen ordulara karşı ise, grup halindeki okçularla ateş ederlerdi. Önce havadan ok yağmuru başlar, diğer grup da hemen, kalkanlarını havaya kaldırmış askerleri oklardı. Genellikle, pusu kurarak hücum etme taktiği kullanılırdı. Avrupalı ve Çinli tarihçiler, Hunlar'ın en tehlikeli ve hileli taktiğini, yani bizim bildiğimiz Turan Taktiğini şöyle tanımlamışlardır: Ordu bütün kuvvetleri ile düşman hatlarına hücum eder, kısa bir süre çarpıştıktan sonra, bir işaretle geri çekilir, gözünü hırs bürümüş düşman, zaferi kazandığına inanıp Hun ordusunu takibe koyulur, ancak ani bir işaretle Hun atlıları, eğerlerinin üzerinde ters döner ve 3-5 ok atarak ön hücum hattının saldırısını kırarlar ve bu sırada yanlara açılmış Hun okçuları, düşmanı iyice çevirmiştir. Avrupa tarihçileri bile, bu taktikleri ve iyi organize olmuş savaş düzenini, barbar ve kana susamış ilkel kavimlerin yapamayacağını kabul etmiştir.

İktisat

Aslında İktisat ve Hun, birlikte düşünüldüğünde, çoğu kişi şaşırabilir. Çünkü Hunlar, bugüne kadar göçebe koyun çobanları olarak bilinirlerdi. Fakat yeni araştırmalar, bu bakış açısını değiştirmiştir. Baykal Gölü etrafındaki son kazılardan sonra Bilim adamları, Hiung-nular'ın sadece koyun çobanlığına dayanan ekonomisi görüşünü terk etmişlerdir. Hunlar'ın şehirler kurduklarını, bunların etrafını sıkı duvarlarla koruduklarını, taştan ve odundan sürekli kullanmak için evler yaptıklarını, sadece çadır kullanmadıklarını tespit etmişlerdir. Bu bölgelerin ticaret ve tarım merkezleri olduğu, esnaf ve birçok zanaatkârın bulunduğu, ayrıca Hunlar'ın pulluğu kullandıkları, arpa ve buğdayı bildikleri ortaya çıkmıştır. Hunlar'a ait oldukları kanıtlanmış birçok mezarda ise, bazı tarım aletleri, bugünlerde Rusya'da bulunmuştur. Hunlar, buğdayı büyük çukurlarda saklamışlar, iki taşın arasında öğütmüşlerdir. Ayrıca çanak ve çömlek kullandıkları, demiri ve bronzu işledikleri anlaşılmıştır. Ticaret kervanları, Çin'e ve İran'a kadar ulaşmıştır. Ormanlar da Hunlar'ın ekonomisinde çok etkili olmuştur.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Büyük Devletler - 2
« Posted on: Nisan 19, 2024, 02:32:45 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Büyük Devletler - 2 e-book, Büyük Devletler - 2 programı, Büyük Devletler - 2 oyunları, Büyük Devletler - 2 e-kitap, Büyük Devletler - 2 download, Büyük Devletler - 2 hikayeleri, Büyük Devletler - 2 resimleri, Büyük Devletler - 2 haberleri, Büyük Devletler - 2 yükle, Büyük Devletler - 2 videosu, Büyük Devletler - 2 şarkı sözleri, Büyük Devletler - 2 msn, Büyük Devletler - 2 hileleri, Büyük Devletler - 2 scripti, Büyük Devletler - 2 filmi, Büyük Devletler - 2 ödevleri, Büyük Devletler - 2 yemek tarifleri, Büyük Devletler - 2 driverları, Büyük Devletler - 2 smf, Büyük Devletler - 2 gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Muharip Devletler Dönemi
Yabancı Tarih
Asortik Hatun 0 840 Son Mesaj Aralık 10, 2012, 04:33:21 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular