
XIX. yy ortalarında, Bulgarlar ve diğer başka ülkelere mensup Ortodoks halklar tarafından, Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olan İstanbul’a (çarların veya hükümdarların şehri) anlamına gelen Tsarigrad denilmektedir. O dönemde büyük bir kısmı esnaf ve tüccar olan, kültürel faaliyetlere de katkısı bulunan 50.000’in üzerinde Bulgar yaşamaktadır.
İstanbullu Bulgarlar “yukarda daha evvel anlattığım sebeplerden” Fener’deki Rum Patrikhanesinden koparak kendi “bağımsız” kiliselerini kurmak istemişlerdir. Sultan tarafında da uygun görüldüğünden, 17 Ekim 1849 tarihinde, kendilerine, Fener semtinde kendi ibadethanelerine sahip olmalarına izin veren, Sultan fermanı, resmen verilmiştir.
Başlangıçta Osmanlı İmparatorluğunda gören yapan Bulgar asıllı Prens (Knyaz) Stefan Bogorodi tarafından, kiliseye hibe (hediye) edilen kendisine ait “büyük avlulu, üç kâgir evden ibaret olan emlak’in” alt katları, geçici olarak ibadethane olarak kullanılmıştır. 1850 yılında bu binalar yıkılarak yerine (karşı tarafına) Metoh (Papazların evi) adi verilen üç katli (25 odalı) yeni bir bina inşa edilmiştir.
Bu şekilde “Bulgarlarla Rumların ayni din ve ayni mezhepten olmalarına rağmen”, Fener Patrikhanesinin burnunun dibine (sadece 300 metre mesafede) bağımsız bir kilise faaliyetlerinin başlaması, her iki cemaat arasında (yirmi sene süren) amansız mücadelelere sebep olur. 27 Şubat 1870 tarihinde “Bulgarlara kendi kiliselerini kurma izni veren” ferman sultan tarafından çıkartılınca bu anlaşmazlıklar son bulur.
Osmanlılar, nitekim daha sonraki senelerde de “1878 senesinde Bulgaristan’ı kaybetmiş olmalarına rağmen, kendi sınırları içersinde kalan bu ibadethanenin faaliyetlerini engellemedikleri gibi: 25 Haziran 1890 tarihinde tekrar bir ferman çıkartarak “ayni yere bir kilise yapılmasına” bile müsaade ederler.
Yeni kilisenin inşaatı (temel taşı) 27 Nisan 1982 senesinde atılır. Yalnız inşaat yerinin “Dolmabahçe Sarayı gibi” başka yerden taşınarak doldurulmuş topraktan olmasından dolayı “bu kadar ağır ve yüksek bir binayı taşıyamama tehlikesini”* göz önünde tutan Mimar Hovsep Aznavur'u, bina konstrüksiyonun monte edilir çelik profillerden yapılmasına mecbur bırakmıştır.
Viyana'da Rudolf Ph. Wagner firması tarafından hazırlanan demirçelik in İstanbul’a gelerek monte edilmesi 14 Temmuz 1896 tarihine kadar sürer. Bina montajı bitmiş olmasına rağmen derhal faaliyete geçemez. Yapı bir Katolik-Kilise tarzında yapılmıştır. Ikone'lerin (resmedilişi) ve diğer aksamın yapılması (mesela değişik büyüklükte altı can dökülmüştür) veya değiştirilmesi için Rusya’dan lüzumlu kişiler görevlendirilir
Nihayet “aşağı yukarı yarım yüzyıl sonra” 8 Eylül 1898'de “Demir Kilise” olarak da anılan yeni “Sveti Stefan” kilisesi törenle hizmete girer. Yeni kilisenin ibadete açılmasından sonra eski ahşap kilise yıkılır ve mihrabından alınan “ana tas” hatırasına “kilisenin hemen yanına” mütevazi bir anıt olarak dikilir.
İstanbul’un “Sveti Stefan”* Kilisesi, Hıristiyan Ortodoks aleminde bir benzeri daha olmayan tek “demirçelik” kilisedir.