0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski  (Okunma Sayısı: 725 Kere Okundu.)
« : Aralık 06, 2014, 10:59:51 ÖS »

imge34
*
Üye No : 117785
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 6024
Mesaj Sayısı : 10 493
Karizma = 36677


-7-

Ormanda yaşar, köylüleri koruluklara çekip öylesine zevklendirirdi ki, şişko ve pis kokulu karılarını görmeye bile dayanamazlardı o günden sonra. Hiç bir erkek doyuramazdı onu. Birbiri ardından, sürüyle adam gerekliydi ona. Yine de Lekh'in büyük aşkıydı Ludmilla. Onun için dokunaklı şarkılar besteler, Ludmilla'yı, uzak ülkelerden gelmiş, güçlü ve özgür, bütün öteki yaratıklardan daha güzel ve garip renkli çarpıcı bir kuşa benzetirdi. Lekh'e göre, insanların dünyasına meydan okuyan gizli bir dünyadan, her şeyin bolluk, özgürlük ve çoğalmaya dayandığı hayat, ölüm ve yeniden doğuşun sonsuz sürüp gittiği ilkel ve Tanrısız bir dünyadandı.
Her gün, Lekh'le birlikte, Ludmilla'ya raslama umuduyla ormanın yolunu tutardık. Ormanın ağzında Lekh baykuş gibi öter, yüksek otların arasından, saçları kantaron ve gelinciklerle dolu Deli Ludmilla bitiverirdi. Lekh ona koşar, aynı kökten yükselen iki genç ağaç gibi, ayakta sallanarak uzun uzun öpüşürlerdi. Eğreltiotu kümelerinin ardına gizlenip yaprakların arasından gözlerdim onları. Bu ani duraklamanın şaşırttığı kuşlar çantada ötüşmeye koyulur, kanat çırpar ve didişirlerdi. Kadınla erkekse içtenlikle birbirlerinin saçlarını, gözlerini öperler, yanaklarını yanaklarına sürterlerdi. Birbirlerine değen iki gövdeden saçılan koku onları sarhoş eder, okşamalar daha belirgin hal alırdı. Lekh, nasırlı koca ellerini kadının kollarında gezdirirdi. Sonra, ormanın meraklı kuşlarından onları gizleyen yüksek otların arasına gömülür, gövdelerinin hareketleriyle otlar da oynar dururdu.
Lekh'in kolları arasında yatarken Ludmilla ona hayatını, çektiği acıları anlatır, kimseye boyun eğmemiş duyarlığının düğüm noktalarıyla dönemeçlerini

-8-

açıklar, yarım kalmış usunun gezindiği karışık yolları öğretirdi.
Hava sıcaktı. Ağaç tepelerini bile oynatacak bir damla rüzgâr yoktu. Çekirgelerle yusufçuklar hışır hışır öter, güneşin altında kızan eğreltiotları üzerinde görünmez rüzgârın ittiği bir kelebek dolaşır, ağaçkakanların ve guguk kuşlarının sesi kesilirdi. Onların sesiyle kendime gelene kadar uyurdum. Yerden yükselen bir bitki gibi doğrulurdu çift. Birbirlerine sarılmış, anlayamadığım sözler mırıldanırlardı. Deli Ludmilla elini sallayarak ayrılır, dudaklarında garip bir gülümseme, başını ikide bir ona çevirip ağır ağır bana doğru gelirdi Lekh.
Dönüşte birkaç tuzak daha kurardık. Ama Lekh, yorgun ve düşünceli olurdu çoğunlukla. Karanlık çöküp kuşlar uyuyunca neşesi yeniden yerine gelirdi. Artık durmadan Ludmilla'yı anlatırdı bana. Kendi kendine güler, sonra gözlerini kapardı. İçeri çökük, sivilceli ve çilli yanaklarına biraz renk gelirdi o zaman.
Bazan günler geçer, Ludmilla görünmezdi. O zaman büyük bir kızgınlık, gizliden gizliye kemirirdi Lekh'in içini. Gözlerini kuşlara diker, saatler boyunca kendi kendine homurdanırdı. Uzun uzun ve günlerce düşündükten sonra en güzel kuşlardan birini seçerdi. Kuşu bileğine bağladıktan sonra, bir sürü garip şeyi birbirine karıştırıp kokulu bir boya elde eder, değişik renklerde, kutu kutu hazırlardı bu boyadan. Sonra kuşun başını, kanatlarını, boynunu ebemkuşağı renkleriyle bezer, tüylerine bir demet yabani çiçeğin gözkamaştırıcı parlaklığını verirdi.
Sonra ormanın içlerine yürürdük birlikte. Epey ilerledikten sonra Lekh durur, kuşu bileğinden çözüp bana verir ve ayaklarından tutarak sallamamı isterdi Boyalı kuş söylenir durur, bağırışına gelen bir sürü

-9-

kuş, tepemizde dönmeye başlardı. Onlara ulaşmak isteyen tutsak debelenir, bütün gücüyle öter, boyalı boynunun içinde kalbi delice atardı.
Tepemizde yeteri kadar kuş toplandığına inanırsa, Lekh, bir işaretle tutsağı koyvermemi isterdi. Bulutların üstündeki küçük ebemkuşağı, mutlu ve özgür, yükselip kardeşlerinin gürültücü sürüsüne katılırdı. Diğerleri bir süre şaşkın bakarken benzerini görmedikleri kuş, boşu boşuna kendilerinden biri oiduğuna onları inandırmaya çalışırdı. Parlak renklerin iyice şaşırttığı kuşlar onu kuşkuyla inceler, sonra birbiri ardından saldırıp boyalı tüylerini gagalayıp yolmaya koyulurlardı. Tüysüz ve kan içinde kalan zavallı kuş havada duramaz, düşerdi. Aynı sahne sık sık tekrarlanır, kurbanlarımızı hep ölü bulurduk. Gövdelerindeki gaga izleriyle yaraları dikkatle yayar, renkli kanatlardan sızan ve boyaya karışan kan, kuşçunun eline bulaşırdı. Ama Deli Ludmilla gelmezdi bir türlü. Hayal kırıklığına uğramış somurtuk Lekh, kuşiarı birer birer kafesten çıkarıp boyar, acımasız, benzerlerine teslim ederdi onları. Günün birinde kocaman bir karga yakaladı, kanatlarını kırmızıya, boynunu maviye, kuyruğunu da yeşile boyadı. Bir karga sürüsünün kulübemizin üstünden geçtiğini görünce koyverdi kurbanını. Aralarına karışır karışmaz amansız bir savaş başladı. Dört yandan sahtekârın üzerine saldırdılar. Siyah, kırmızı, mavi ve yeşil tüyler uçuştu havada. Kargalar yükselmeye başlamıştı, birden kurbanımızın döne döne tarlalara düştüğünü gördük. Kuş yaşıyordu hâlâ. Gagasını açıp kapıyor, kanatlarını oynatmaya çalışıyordu boşu boşuna. Kardeşleri gözlerini oymuşlardı. Kan oluk gibi akıyordu tüylerinin üstünden. Yapışkan çamurdan kurtulup doğrulmak için son hareketi de yaptı, artık gücü kalmamıştı.

-10-

Lekh sararıp soluyordu. Günlerce kulübeden çıkmıyor, kendi yaptığı votkayı içiyor, Ludmilla'ya dokunaklı aşk şarkıları besteliyordu. Zaman zaman yatağına uzanıp eline aldığı sopayla toprağa bir şeyler çiziyordu. Yavaş yavaş çizdiği resim biçimine giriyor, uzun saçlı iri göğüslü bir kadın belirtmeye başlıyordu.
Boyanıp salıverilecek kuş kalmayınca, Lekh, cepte votka şişesi yola düştü. Bataklıkta boğulmasından korktuğum için zaman zaman izliyordum onu. Şarkı söylüyor, kışın yoğun sisini andıran kalın ve kederli sesi bataklıkların üstüne yayıyordu üzüntüsünü. Şarkı, göç eden kuşlara, yükseliyor, sonra ormanın başdöndürücü derinliklerine gömülüyordu.
Köylüler, açıktan açığa alay ediyorlardı onunla. Deli Ludmilla onu öylesine büyüleyip yakmıştı ki usunu almıştı başından. Bu sözler Lekh'i kızdırıyor, lanet yağdırıyordu köylülerin üzerine. Tepelerine türüyle kuş salıp gözlerini oydurmakla korkutuyordu onları. Günün birinde bana saldırıp suratıma vurdu.
«Sensin Ludmilla'yı uzaklaştıran», diyordu. «Çingene gözlerin korkutuyor onu!»
Hastalandı, iki gün yataktan çıkmadı. Ayağa kalkabildiğinde çantasını hazırladı, bir somun alıp daldı ormana.
Haftalar geçti, Lekh'in söylediği gibi tuzak kuruyordum. Ama rüzgârın ağaçlara sürüklediği saydam örümcek ağları geçiyordu elime çok zaman. Leyleklerle kırlangıçlar çoktan gitmişlerdi. Öteki hayvanlar da ayrılıyorlardı ormandan. Yılanlarla kertenkeleler ürüyorlardı yalnız. Kafeslerinde haraketsiz duran kuşlar tüylerini kabartıyorlardı. Kanatları aklaşmaya başlamıştı. O gün gökyüzü iyice kararmıştı. Kuştüyü yatakları andıran garip biçimli bulutlar ufku kaplamış, güneşin ölgün ışığını iyice gölgelemişlerdi. Tarlaları

-11-

kasıp kavuran, otları eğen rüzgâr damların çürümüş samanlarını kulübelerin çevresinde uçuruyordu. Kayıtsız kuşların gezindiği ormanda, şimdi fırtına, solgun sazları parçalıyor, bitkilerin yapraklarını koparıp savuruyordu.
Birden, yanında iri köpeğiyle Ludmilla göründü. Yürüyüşü garipti. Lekh'in nerede olduğunu sordu, günlerce önce gittiğini öğrenince gülmeye başladı. Sonra hıçkırdı. Kuşlarla köpeğin meraklı bakışları önünde kulübeyi arşınlıyordu. Lekh'in eski kasketini buldu, yüzüne bastırıp ağlamaya başladı. Birden kasketi yere atıp üstünde tepindi. Yatağın altında, Lekh'in unuttuğu bir şişe buldu ve dikti. Sonra kaçamak bakışlarla ardından gelmemi söyledi. Kaçmaya niyetlenince de köpeği üstüme saldı.
Mezarlığın yanında otlak başlıyordu. Biraz ilerde inekler otluyor, yaktıkları ateşin çevresine toplanan genç çobanlar ısınmaya çalışıyorlardı. Onlarla karşılaşmamak için mezarlığın içinden geçip duvardan atlamak gerekliydi. Duvarın öbür yanında kimse bizi görmezdi. Ludmilla köpeğini bir ağaca bağladı, beni kayışla korkutup pantolonumu çıkarmamı söyledi. O da elbisesini sırtından atıp beni kendine çekti.
Debelenmeme aldırmadan yöre yıktı ve bacaklarının arasına uzattı. Kaçıp kurtulmaya kalkınca sırtıma vurdu. Çobanlar sesimi duymuşlardı. Onların geldiğini görünce bacaklarını iyice açtı Ludmilla. Gözleriyle kadını yiyerek yaklaştılar. İçlerinden ikisi pantolonlarını çözdü. Diğerleri kararsızdı. Kimsenin bana aldırdığı yoktu. Karnına koca bir taş yiyen köpek yere yatmış durmadan havlıyor, bir yandan da yarasını yalıyordu.
Çobanların en irisi kadının üstüne yattı. Ludmilla altında debelenmeye koyuldu. Zevkten ürperip inliyor,

-12-

kolları ve bacaklarıyla çobana sarılıyordu. Yanlarına çöken öbür çobanlar, onları seyrederken alay ediyorlardı. Tırmık ve kürekleri kapan bir sürü köylü kadın belirdi mezarlık duvarının ardında. En gençleri başa geçmiş, kollarını sallayarak bağırarak yürüyorlardı. Pantolonlarını toplayan çobanlar kaçacaklarına, ümitsizce çırpınan Ludmilla'nın üzerine çullandılar. Köpek homurdanıp saldırıyor, ama ipi çözemiyordu bir türlü. Mezarlık duvarının dibine sindim.
Koşarak gelen Lekh'i gördüm o sıra. Köye dönüp olanı biteni öğrenmiş olmalıydı. Çobanlar, duvarın üstünden atlayıp kaçtılar. Ama Ludmilla doğrulamadan, kadınlar üzerine çullandı bu kez. Yorgunluktan hızlı koşamayan Lekh epey uzaktaydı. Sallanarak geliyordu. Birkaç kere tökezlediğini gördüm.
Kızgın köylü kadınlar Ludmilla'yı yere mıhlamışlar, kimi kollarının kimi de bacaklarının üstüne çökmüştü. Tırmıklanyla vuruyor, tırnaklarıyla karnının derisini yarıyor, yüzüne tükürüp saçlarını yoluyorlardı. Lekh aralarına girecek oldu, başına tırmık saplarıyla vurup sersemlettiler onu. Birkaçı da yere yatırıp üstüne çıktı. Sonra kürekle vura vura köpeği öldürdüler. Duvarın üstünde rahat rahat oturan çobanlar da bu amansız kırımı gözlüyorlardı.
Mezarların arasına kaçıp gizlenmeye hazırlandım. Hortlaklarla vampirlerden çok korkan köylüer, nasıl olsa mezarlığa kadar peşimden gelemezlerdi. Deli Ludmilla kan içinde yüzüyordu. Bütün vücudu çürüklerle kaplıydı. Acıyla haykırıyor, doğrulmaya, canavarların elinden kurtulmaya çalışıyordu boşu boşuna, içlerinden biri, elinde hayvan sidiğiyle dolu bir şişeyle doğruldu. Arkadaşlarının neşeli çığlıklarıyla kahkahaları arasında Ludmilla'nın bacakları arasına diz çöktü, şişeyi iki bacağının arasına soktu.

-13-

Deli, hayvan gibi böğürdü. Bir başka kadın, gücüyle şişenin dibine tekme attı, şişe Ludrrn içinde kırıldı. Hepsi onu çiğnemek istiyordu, kadın da çekilip gittiğinde Ludmila ölmüştü.
Kızgınlıkları geçen kadınlar, gevezelik ederek köye dönüyorlardı. Yüzü kan çanağına dönen Lekh doğruldu. Birkaç diş tükürdü ağzından. Ayakta duramıyordu, hıçkırarak sevgilisinin üstüne kapandı, işkence çeken vücudu okşadı, haç çıkarıp şiş dudakları arasından bir şeyler mırıldandı.
Duvarın üstüne büzülmüş, titriyordum. kımıldanacak gücüm yoktu. Hava kararmaya başlamıştı tün günahlarının bağışlanmasını dileyen Deli Ludmilla'nın serseri ruhunun çevresinde fısıldaşan ölüleri duyuyordum. Ay çıktı. Donuk ışığı, yere diz çöken adamla ölünün sarı saçlarını, belli belirsiz aydınlatıyordu.
Sık sık kesilen, kâbuslu bir uykuya daldım rüzgâr mezar taşlarına yükleniyor, çürümüş taştan haçların üstüne sürüyordu. Kötü ruhlar , onların sesine köyden gelen köpek havlama karışıyordu.
Uyandığımda, Lekh hâlâ Ludmilla'nın önünde diz çöküp yere kapanmış hıçkırıklarla titriyordu. Kulübeye dönemeyecek kadar üzgündüm. Gitmeye karar verdim. Tepemizde, dört yandan uçup gelmiş bir sürü yırtıcı kuş dönüp duruyordu.

imgenin şiddetiyle çoğalır anlam
parçalana parçalana

geçtiğimiz yollardan

onca yaprak düşer
birkaç şiir kalır yalnızca
o derin ağaçlardan

kendi sesimize uyandığımız rüyalarda "Murathan Mungan"
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski
« Posted on: Nisan 26, 2024, 07:45:23 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski e-book, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski programı, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski oyunları, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski e-kitap, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski download, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski hikayeleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski resimleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski haberleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski yükle, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski videosu, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski şarkı sözleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski msn, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski hileleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski scripti, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski filmi, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski ödevleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski yemek tarifleri, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski driverları, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski smf, Boyalı Kuş 2 - Jerzy Kozinski gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Boyalı kediler.
Komik Resimler
Robert 8 2216 Son Mesaj Mayıs 03, 2010, 04:48:24 ÖS
Gönderen : Mavi_Kiyamet
Boyalı Direk
Televizyon & Radyo & Magazin
*GeLinCiKk 2 1412 Son Mesaj Temmuz 07, 2008, 11:26:26 ÖÖ
Gönderen : ebru_cq
Boyalı Yumurtalar « 1 2 »
Komik Resimler
NaNick 16 5271 Son Mesaj Mayıs 04, 2010, 01:45:01 ÖÖ
Gönderen : Mavi_Kiyamet
Boşluk - Jerzy Kosinski
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
orppersephone 0 831 Son Mesaj Temmuz 23, 2014, 12:33:29 ÖÖ
Gönderen : orppersephone
Boyalı Kuş 1 - Jerzy Kozinski
Edebiyat
imge34 0 979 Son Mesaj Aralık 06, 2014, 10:59:14 ÖS
Gönderen : imge34


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular