0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz  (Okunma Sayısı: 1046 Kere Okundu.)
« : Nisan 15, 2011, 12:29:13 ÖS »
Avatar Yok

Kıskanç
*
Üye No : 52435
Nerden : Yalova
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 65
Mesaj Sayısı : 1 719
Karizma = 6035




Bizi “normal” ölçülerde bir sevgi kesmiyor, illa ki dibine kadar taparcasına sevmek istiyoruz…

Herhalde bu sevgi türünün en güzel ve de en parlak örneği İbrahim Tatlıses'tir. Onun adı geçtiğinde akan sular duruyor, nefesler tutuluyor – en azından toplumumuzun bir bölümü, pek de azımsanmayacak bir bölümü, için bu böyledir. İbo'larını çok seviyorlar.

Türk “Amerikan rüyası”nın temsilcisi

Galiba bunun böyle olmasında en büyük neden İbrahim Tatlıses'in Türkiye şartları içinde “Amerikan rüyası”nı temsil etmesidir. Yani yoksul ve yoksun şartlardan gelip en üste tırmanması, inşaatlarda zar zor geçimini temin ederken Beyaz Türkleri maddi anlamda temsil eden her şeye sahip olmasıdır. Hatta ondan daha eğitimli olanları bir bakıma zenginliği ve ünüyle “ezmesidir”. Sanki belli horlanan kesimlere onunla beraber “Kroyum, ama para bende!”nin özgüveni gelmiş gibidir.

İbrahim Tatlıses sadece bir müzik türünün değil adeta bir yaşam şeklinin de temsilcisi ve tescilsidir de aynı zamanda. Özetle ‘param olunca ben de en az sizin kadar hayattan ve kaliteli şeylerden zevk almasını bilirim' demektedir. ‘İlla ki o pahalı okullardan mezun olup sırça köşklerde yetişmeden de en az sizin kadar saygı görürüm, en az sizin kadar söz sahibi olurum' mesajını her hareketiyle her jestiyle adeta haykırmaktadır. Ve bu hali onu seven kesimlerde inanılmaz bir karşılık bulmaktadır. Çünkü özünde hep biraz soğuk, mesafeli ve de kendini beğenmiş “elit” tarza karşın özellikle candan, doğal ve sevimli gözükmenin avantajını çok iyi kullanmaktadır. Dobralığını özellikle vurgulamaktadır.

Böyle olunca da vurulması tabii ki bir bomba etkisi yarattı. Sevenleri adeta hastaneye akın etti. Açıkçası ben de haberlerde alt yazıyı görünce irkildim ve hemen ‘kim yaptı' ve ‘neden yaptı' soruları zihnimi kurcalamaya başladı. Ancak “silahlı konular”a pek de uzak sayılmadığından, örneğin hayat arkadaşını da ayağından vurdurduğundan, olay en azından bana çok da sürpriz olmadı. Umarım kendisi bir an önce sağlığına ve sevenlerine kavuşur.

Medyamızın hali

Ancak bundan sonrası necip medyamızın da katkılarıyla tam bir sirk gösterisine dönüşmeye başladı. Sevenlerinin deyimiyle“İbo” toplumuzun adeta taparcasına sevdiği ikonlardan biridir. Aslında toplumumuz kişinin kendisinden çok o ikonun varlığını sevmektedir. Onun varlığı birçok sorunun görmezden gelinmesine, teselli bulunmasına yardımcı olur. Diyeceksiniz ki, diğer toplumlarda da bu ikonlardan bol bol mevcut. Doğrudur, ancak İbrahim Tatlıses'in varlığında bazı “karanlık” konular da sanki legallik kazanmaya başlıyor gibi.

Bir kere her türlü medyamız ve genelde medya ünlü birinin başına trajik bir olay gelmesinden çok hoşlanır, olayı köpürtür de köpürtür. Ama bunun en azından tabloid basının merkezinde olmasını tercih ederim. Oysa bizde hastane bahçesine bir basın çadırı kurulduğu yetmezmiş gibi, dünyanın diğer tarafında görülmemiş bir afet yaşanmamışçasına ana haberlerin neredeyse tümü İbrahim Tatlıses ve gelişen sağlık durumuna ayrıldı. O da yetmezmiş gibi röportajlar, geçmişteki çekimler ve tabi ki de yanık türküleri eşliğinde adeta bir “aziz” İbrahim Tatlıses portesi çizildi. Meğer nasıl melek gibi bir insanmış da haberimiz yokmuş!...

Tüm bunlar da yetmezmiş gibi Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Sağlık Bakanı ayrı ayrı telefon edip bilgi aldılar, Meclis Başkanımız bizzat ziyaret etti ve başı örtülü bir bacımız nasıl Eyyüp Sultana gidip dua ettiğini anlattı. İşte o anda bende ipler koptu. Sanırsınız ki melek gibi masum bir insan durup dururken kalleşçe vuruldu.

Halbuki uzun hikayenin özeti şu, anlaşmazlık yüzünden Tatlıses'in ayağından vurdurdukları gelip onu kafasından vurmuşlar. Doğrudur biri ölümcül olabilir diğeri değil, ama neticede bu işlerin içinde olan bir insandan bahsediyoruz. Melekten değil. Bu abartı, bu güzelleme niye o zaman? Ve her şeyden önce bunun “ciddi” ana haberlerde ne işi var? Seda Sayan programında oğul İdo'yu misafir etmiş ve babasının şarkıları eşliğinde doğal olarak ağlatmayı başarmış. Olabilir. Belki hep beraber ağlamak da bir ihtiyaçtır. Ama ana haberleri bu hale çeviremezsiniz. Ben “haber” dinlemek istiyorum, duygu selinde kaybolmak değil!

Hoşgörü portremiz

Aslında olay İbrahim Tatlıses'in kişiliğinde hoşgörümüzün de oldukça gerçekçi bir portresini çiziyor. Devlet kademesinden gösterilen ilgi AKP'den aday adaylığıyla ilgili doğal olarak. Burada da şu mesaj veriliyor, bugüne kadar Tatlıses'in yaşantısında yer alan gri bölgeler o kadar da önemsenmiyor. Silah kullanmış ve kullandırtmış olması demek ki o kadar da büyük bir suç değil. Söz konusu kişilerden biri hayat arkadaşı ve oğlunun annesi olsa dahi. Bu konuda hoşgörülüyüz.

Zaten “kadın” sahneye çıkmak istemişti, kurşunla dahi olsa durdurulması iyi oldu. Hem Tatlıses'in “At gitsin” adlı şarkısı ne diyordu? “Çağırırsın gelmezse, Deli gibi sevmezse, Ballı lokmam demezse, Tut kolundan at gitsin, At gitsin at gitsin, Eskimişse at gitsin, At gitsin at gitsin, Yaramazsa at gitsin, Sevmek nedir bilmezse, Canım gülüm demezse, Neşe huzur vermezse, Tut kolundan at gitsin…”

Aslında İbo'ya bu konuda teşekkür borçluyuz, kadının toplumumuzdaki yeri bundan daha net ve “şiirsel” bir şekilde özetlenemezdi. Dövülen, yaralanan, öldürülen kadınlar konusunda toplumun erkeğe karşı bu kadar ağırdan alması, bu kadar hoşgörülü olmasının nedenlerini şarkı dizeleri çok güzel anlatıyor.

Erkeğe ve illegal konulara ne kadar hoşgörülüyse bu toplum, söz konusu kadın ve o tür bir namus olunca tüm hoşgörüsünü yitiriyor. Biz tam olarak buyuz işte.

Osmantacus

Taparcasına sevmek tabi ki günümüzle sınırlı kalmıyor, tarihi de bu gözlerle okumayı çok seviyoruz. Vay efendim, Kanuni'nin özel hayatını nasıl gösterirmişiz diye hemen ayağa kalkıyoruz. Doğrudur dizinin kusurları, yanlışları çok. Ancak diğer taraftan tarihi bize yakınlaştırıyor , tarihi kişilikleri ete kana büründürüyor , tarihi ilginç kılıyor , merak ettiriyor.

Ama en önemlisi bir yerden başlamadan kaliteyi geliştiremeyiz. Tarihi dizilerde en zoru da sınırlı maddi olanaklarla savaş sahneleri çekmektir. Ama “Muhteşem Yüzyıl” ekibi de öğreniyor. Bir hafta ara vererek Rodos'u fetih sahnelerini, daha doğrusu bire bir çarpışma sahnelerini “Spartacus” misali ağır çekimde ve bilgisayar efektli olarak verdiler. Hiç de fena olmamış, diğer klasik çekimlere göre çok daha etkili. Bir nevi “Osmantacus” olmuş. Ayrıca adanın fethinde lağımcıların etkisi de gayet iyi verilmiş. Öğrene öğrene daha iyisini yapacağımızdan eminim.

Bu arada Pargalı İbrahim Paşa ile Hatice Sultan arasındaki aşk diğerinlerini gölgede bırakıyor. En ufak tensel bir temas olmamasına rağmen aralarındaki tutkuyu çok güzel ekrana yansıtıyorlar. Gerçekçi bir çift olmuşlar. Hemen seyirci olarak belirtelim, aslanlar gibi damat adayı dururken öksüren light hoca tipinden hiç hoşlanmadık. Tez evleneline! İbrahim Paşayla tabii…

Dizideki yanlışlara gelince, Hürrem Sultan fazla Alamancı kaçmış. Cariyeler çok küçük yaşta önce konaklarda eğitilip, çok ince bir süzgeçten geçtikten ve Saray Türkçesini iyicen öğrendikten sonra Harem 'e dahil edilirlermiş. Orada da çeşitli konularda sıkı bir eğitimden geçerlermiş, İslam dinini benimserlermiş. Belli bir yaşa gelince de bir kısmı azad edilip dışarıya evlendirilirmiş. Böylece Saray kibarlığı ve görgüsünün Anadolu'ya yayılması sağlanırmış. Harem'in bir yüzü de bu. Bir de tüm bunları günümüz değil, o zamanın genel geçer kölelik uygulamalarıyla kıyaslamak lazım.

Günümüzde ise Victoria's Secret'te de ince bir eleme yapılıp hatun kişiler piyasaya sürülüyor ve genelde ünlü ve zengin kocalara varıyor. Yani bir şekilde harem düzeni öyle veya böyle devam ediyor. Tabi ki kızlar kaçırılmıyor, “hür” iradeleriyle modern esir pazarlarına çıkıyor. Ama güzellik ve cilve hala prim yapıyor ve maddi karşılık buluyor.

Dizide kullanılan dil ise bazen oldukça sorunlu. Örneğin gözdelerden bir “Bunu çekemem yaa!..” diye günümüz tikiler edasıyla konuşunca zaman tünelinde yıldırım hızıyla geri dönüyorsunuz. Oysa Harem'e dair bir uyarı şöyle yazılmış: “Ba'de'l-yevm kendü halinize olasız. Gerek Harem umuruna ve gerek taşra umuruna karışmayasız. Cümleniz azadsız kölesiz. Ancak Harem kapusunda oturmakdan gayri işiniz yokdur!”

Ancak diğer taraftan dizi sayesinde okuyup araştırınca şunları da öğreniyorsunuz: III. Murad öldüğünde 27 kızı, küçük yaşta 19 şehzadesi, kimileri hamile 200 dolayında hasekisi, gözdesi ve odalığı varmış. Tahta çıkan oğlu III. Mehmet daha ilk gece Harem'i bir vahşet sahnesine çevirmiş. Kimileri süt çağında, en büyükleri 11-12 yaşlarında olan 19 kardeşini, Araba Kapısı'nın arkasındaki Dolaplı Kubbe'de dilsizlere boğdurtmuş. Babasının hamile cariyeleri de aynı akıbete uğramışlar. Harem yolsuzluklarına aracılık edenler, III. Murad'ın musahip cüceleri saraydan atılmışlar. Bu büyük tasfiye ve katliamın öyküsü Selaniki Tarihi'nde kayıtlıymış.

Ben kendi adıma dizi sayesinde bu bilgilere de ulaştığım için çok memnunum. Bu konuda sanırım iki yaklaşım var ya tarihimize adeta tapıp bunları hiç duymak, görmek, bilmek istemeyenler ya da tüm tarihimizi sadece bu kara yüzünden ibaret görenler.

Umarım “Muhteşem Yüzyıl” gibi diziler ve filmler sayesinde tarihimizin tüm renklerini görmeyi başarırız. Tüm engelleme girişimlerine rağmen.

Hoca'nın zaferi

Bir başka taparcasına sevme alanımız hiç şüphesiz futbol ve ünlü hocaları. İbrahim Tatlıses gibi Türk “Amerikan rüyası”nın bir diğer temsilcisi de kuşkusuz Fatih Terim'dir. Onun da adeta her yaptığı daha baştan tartışılmaz doğru kabul edilmektedir. Fatih Hoca'nın Türk futboluna katkıları ve kişisel gelişimi tabii ki yabana atılamaz. Ama bana göre Fiorentina'da kalıp o takımı belli bir seviyeye getirip öyle bırakması gerekirdi. Belki de sevenlerinin o ölçüsüz muhabbeti onu bu kadar “şımarttı” diye düşünüyorum. Duygu seli ve öfke kabarmalarına kurban olmak yerine sakin , mantıklı ve belirli tevazu ölçüleri içersinde kalmayı başarsaydı, yalnız bizlerin değil tüm dünyanın takdir ettiği ve belki de hala İtalya'da görev yapan bir teknik direktörü olurdu.

Bu bağlamda Aykut Kocaman'ın başarısını çok takdir ediyorum, çünkü bizde teknik direktörlerden hocalık yapmaları değil adeta mucize yaratmaları bekleniyor. Gelir gelmez takımın üstüne gol ve puan yağdırmaları isteniyor. Bu yüksek beklenti de zaten onları daha baştan baltalıyor. Süperman değil de normal insan oldukları unutuluyor. Mendil misali buruşturulup buruşturulup atılıyorlar. Halbuki biraz sabır ve akılla uzun vadede çok daha güzel kazanımlar elde etmek mümkün.

Ama biz illaki göz kamaştıran bir hızla, yıldız misali yükselen kahramanlar istiyoruz. İllaki onları taparcasına sevmek istiyoruz. Gerekirse gözlerimizi onları öyle görecek şekilde kısıyoruz.

Gerçekleri değil var olmasını istediklerimizi gerçek kabul ediyoruz.







Alıntıdır , ben her kelimesine katılmıyorum sizlerinde düşüncelerini merak ediyorum
« Son Düzenleme: Nisan 18, 2011, 08:18:03 ÖS Gönderen : Kıskanç »

Bütün Renkler Aynı Hızla Kirleniyordu , Birinciliği Beyaza Verdiler ...
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz
« Posted on: Mart 29, 2024, 12:32:43 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz e-book, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz programı, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz oyunları, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz e-kitap, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz download, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz hikayeleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz resimleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz haberleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz yükle, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz videosu, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz şarkı sözleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz msn, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz hileleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz scripti, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz filmi, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz ödevleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz yemek tarifleri, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz driverları, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz smf, Biz Taparcasına Sevmeyi Seviyoruz gsm
Yanıtla #1
« : Nisan 22, 2011, 10:37:51 ÖÖ »

ByMai
*
Üye No : 5074
Yaş : 35
Nerden : Şanlıurfa
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 96
Mesaj Sayısı : 3 262
Karizma = 2726


Muhteşem Yüzyıl Gerçekten Padişahlarını mı Anlatıyor Padişahların Öyle Şaşa'nın İçinde Mi Bir Ülkeyi Yönetti Yada Öyle İnsanlardan Uzakta Durarak Mı YÖnetti OSMANLI Devletini Senin Padişahların KUR'AN dan Bile Övgü Almış İnsanlardır...
Yanıtla #2
« : Mayıs 03, 2011, 11:21:01 ÖS »
Avatar Yok

@sen@
*
Üye No : 74554
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 693
Mesaj Sayısı : 4 117
Karizma = 8


Tarihi çok seven ve bu konuda çok okuyan biri olarak katılmıyorum. Diziye bakılırsa Kanuni haremden çıkamıyormuş. Diğer yanlışlar çok var.

Webcanavari.Net
Rapcanavari.Net
Rockcanavari.Net
KadincaForum.Net
VideoCanavari.Net
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
E-book
Film İndir, Film İzle
Albüm ve Parçalar
Rap Rock Genel
Diziler
Yerli Filmler
Yabancı Filmler
Tüm Oyunlar
Oyun İndir
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular