0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca  (Okunma Sayısı: 894 Kere Okundu.)
« : Nisan 19, 2011, 01:51:13 ÖS »
Avatar Yok

elze
*
Üye No : 74226
Nerden : Kastamonu
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 1323
Mesaj Sayısı : 4 388
Karizma = 5049


                            Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta

Dramatik olanları anlatmak imkânsız. Yaşamak da çare değil. Çünkü bitmiyor yaşanınca. Eskimiyor, tükenmiyor. Sadece orada, ruhunun üstünde aziz bir hale gibi duruyor o veda zamanı, o tarih.

O yüzden dün anlatılamaz.

Yapılabilecek tek şey, Ali Sami Yen’in hikâyesini bilmek olabilir. O iyi başlamayan hikâyeyi.

Aslında öteki Ali Sami Yen’in öyküsü olabilecek en kötü bir doğumla başlamıştı 20 Aralık 1964’te. O gün orada Türkiye’yle Bulgaristan arasındaki ulusal maçı izlemeye gelen 30 binden fazla insanın bir bölümü çıkan izdiham nedeniyle yaralandı. Hatta içlerinden birisi de öldü.

Hani vardır ya askerlikte bir yemek kazanı düşer de yere, o kazanı düşürenler değil de kazan ceza alır bilmem kaç küsür sene; hizmetten men cezası. Öteki Ali Sami Yen’in de başına aynısı geldi. Hükümsüz bir ceza verildi ona. Kapılarını insanlara, sahasını üzerinde yıllar yıllar sonra nice devi diz çöktürtecek futbolculara açmama cezası.

 

Cezanın nedeni, çıkan izdiham nedeniyle tribünün bir kısmının çökmesi, mühendislik olarak güvenli bulunmamasıydı. Stadı hizmete sokma çabasındaki İstanbul yöneticileriyle yapının “çürük” olduğu yolunda rapor vermek için çırpınan mühendisler arasında bir o yana savruldu Ali sami Yen. Aylarca, hatta yıllarca.

Öksüz bir yapı olarak aylarca horlandı Ali Sami Yen. Hâkir görüldü. O günlerden kalma bir karikatür hatırlardadır hâlâ. Göklerden Ali Sami Yen Bey, adını taşıyan öteki Ali Sami Yen’e bakarak, “adımı çekiyorum bu stattan” der o karikatürde. İşte  o ıssız geçen ayları boyunca öksüzlüğünü sadece çiminde antrenman yapan Galatasaraylı futbolcularla paylaşır Ali Sami Yen.

Belki de İstanbul’un tüm maç yükünü çeken Mithatpaşa’nın o çamur deryasından korkan İsviçre’nin FC Sion yöneticileri “oynarlarsa futbolcularımız tetanoz olur” diye başka stad arayışını başlatmasa, neredeyse hiç doğmadan ölmüş olacaktı ASY. 29 Eylül 1965’teki Galatasaray’la FC Sion arasındaki o Avrupa maçından (ilk gol, ilk avrupa zaferi) aylar sonra yine ıssızlığa terkedildi. Sonra da sadece birkaç lig maçı için tribünlerdeki seyirci sayısının 20 bini geçmemesi şartıyla futbola açıldı Ali Sami Yen.

Yani sözün kısası, Ali Sami Yen’le Galatasaray arasında neredeyse 1968-1969 sezonuna kadar fazladan duygusal bir bağ kurulmadı bu öksüz doğum nedeniyle. Galatasaraylılar için Mithatpaşa ne anlam ifade ediyorsa Ali Sami Yen de bundan çok da öte bir anlam etmemiş oldu o dönemde. Brian Birch’le gelen üç yıl peşpeşe şampiyonluğun ilk ikisinde devredeydi Ali Sami Yen. Ama önce tadilat ardından da başka sorunlar yüzünden kapanması nedeniyle üçüncü yılında Mithatpaşa’da taç giydi Galatasaray.

Sonrası zaten bir öksüzün hikâyesi. Stadsız ve şampiyonluksuz geçen bir dolu sene. 1980’in sonundaki Altay maçıyla yeniden kapıları açıldığında da Galatasaray’ın o sezonlarda ligdeki tatsız durumu nedeniyle bir yuvaya kavuşma etkisi yaratamamıştı Ali Sami Yen. Tâ ki 1982’ye kadar. O yıldan sonra her geçen sene futbolcuyla, teknik heyetle, yönetimle, taraftar ve stad arasındaki bağ daha da büyüdü. İşte o yıllar gerçek Ali Sami Yen efsanesinin doğmaya başladığı zamandır.

Ondan sonrası hikâyenin en bilinen bölümüdür. Aradaki birkaç kırık sezon hariç neredeyse 1987’den 2002’ye kadar altın yıllarını yaşadı Ali Sami Yen. Ardından her yaşayan şeyin çembersel kaderi nedeniyle (bakınız Yağmurdan Önce’nin o müthiş cümlesine; “hayat bir çemberdir ama çember yuvarlak değildir”) sönmeye yüz tuttu o efsane. Ve doğum sonrası yılların ıssızlığına gömüldü her geçen sezon. Bu sezon da yaşamsal döngüsü tamamladı Ali Sami Yen.

Çember tamamlanıyor ilk yarıda

O döngü Beypazarı Şekerspor maçının tam devre arasında tamamlandı aslında. İkinci yarıdan itibaren hem Ali Sami Yen, hem de Galatasaray yeni bir geleceğe ilk adımı attılar.

Nasıl oldu bu? Gheorghe Hagi’nin dünkü epik tutumu sayesinde oldu. İlk yarıda Galatasaraylılar’ı bu sezon tarifsiz üzen o eski takım ve o eski ruhsuzluk sahadaydı. Çünkü Hagi böyle olmasını istemişti. Çünkü aslında, “görün bakın nasıl bir miras aldım” demek istiyordu herkese ve bunu göstermek istiyordu çığlık çığlığa.

İkinci yarıda ise Kazım Kazım’ı santrfor pozisyonunda sahaya sürerek, yanlış yerlerde duran taşları gerçek yerlerine yerleştirdi Hagi. Böylece hem ona neyin miras kaldığını, yani geçmişi göstermiş oldu aynı maçta, hem de sadece iki oyuncuyla bile takımın nasıl gömlek değiştirdiğini, yani geleceği göstermiş oldu. Bunu yapmakla da, “durun bakalım, ne bu ümitsizlik, birkaç doğru takviyeyle bu takım nerelere gelecek daha” mesajı verdi Galatasaraylılar’a.

Maçın ardında kalanlar

Aslında ne gösterdi bu maç bize? Birkaç önemli şey.

Geçen yıl Ali Sami Yen’deki Fenerbahçe maçıyla boşalan Galatasaray kalesinin ivedilikle dolması gerektiğini mesela.

Önce sakatlık, ardından da ameliyat sonrasında Arda Turan’ın nasıl muazzam bir düşüş içine yuvarlandığını ve bu düşüşten kurtulmak için dünkü maçla birlikte bir çaba içine girdiğini mesela. Galatasaray’ın çok iyi bir kaptana, kaptanın da en kısa sürede ayağa kalkmak ve hep orada durmak için Galatasaray’a ihtiyaç duyduğunu mesela.

Hagi’nin son üç maçtır güvenmeye yüz tuttuğu Gökhan Zan’ın bundan sonra Galatasaray formasını giymesinin çok zor olduğunu mesela. Dünkü Gökhan Zan performansından sonra Hagi’nin stoper pozisyonuna acil bir takviye istemeyi düşünmüş olabileceğini mesela.

Servet Çetin’in futbolla fizik güç (düzenli kuvvet antrenmanları, düzgün bir yaşam, vb.) kapsamında feci profesyonel bir bağ kurmasına karşın, topla temeldeki ilişkisinin aslında inanılmaz duygusal olduğunu mesela.

Aydın Yılmaz ve Barış Özbek’in, bırakalım ilk 11’i, bir rotasyon oyuncusu olmak için bile neredeyse hiç şanslarının kalmadığını.

Galatasaray’ın akışkan bir futbol oynayabilmesi için sağ iç pozisyonuna sertlikten yılmayan, topla inanılmaz barışık, akıllı ve yürekli bir futbolcuya ihtiyaç duyduğunu mesela.

Maçı koparan en önemli hamlenin aslında 70’inci dakikada Emre Çolak’ın sahaya sürülmesinin ama bunda Emre Çolak’ın neredeyse hiçbir şey yapmasına bile gerek kalmamasının olduğunu mesela. Asıl dengeyi Emre Çolak’ın oyuna girmesinden sonra içerde oynamaya başlayan Arda Turan’ın bozduğunu mesela. Bu hamleyle neredeyse sekiz kişiyle kendi 18’ini savunan Beypazarı Şekerspor savunmasının Kazım Kazım’ın üzerindeki baskısını hafifletmek zorunda kaldığını ve üç golün de bu değişiklikten sonra geldiğini mesela.

Kazım Kazım’a yönelik öfkenin aslında bu gencin kendisinden çok daha öte yönetime olduğunu mesela. Kazım Kazım’ı yuhalamamasının yanısıra, dakikalar geçtikte onu sahadaki samimi çabası yüreklendiren Galatasaray seyircisinin aslında hiçbir futbolcusuna karşın önyargılı olmadığını mesela. Özellikle Yeni Açık seyircisinin, Aykut Erçetin özelinde, protestoyla linç arasındaki o keskin ayrımı henüz tam manasıyla idrak edemediğini mesela.

Kazım Kazım’ın Galatasaray’ın “Pascal Nouma”sı gibi bir efsane olmanın tam eşiğinde bulunduğunu, ama o eşiği aşması için futbolla ve Galatasaray’la samimi olması gerektiğini mesela.

Juan Pablo Pino’nun Abdülkadir Keita’nın ötesine geçebilecek çok iyi bir takım oyuncusu olma potansiyelinin her geçen gün daha da gerçekleştiğini mesela.

Culio ve Pino transferlerinin Galatasaray’ın yıllar yılı “düşmüş melekler”e harcadığı milyonlarca liranın yazık bir para olduğunu kanıtladığını mesela. Bu iki transferin futbolda isimlere değil futbolcuların üstlendikleri ve yerine getirdikleri fonksiyonlara bakılması gerektiğini mesela.

Ve de en nihayetinde Emanuel Culio’nun Galatasaray’ın iyi zamanlarındaki Ergün Penbe’den bu yana aradığı ideal bir orta saha oyuncusu olduğunu mesela. (Culio için ne kadar yıldızlı olursa olsun bir cümle yetmez. Çünkü o bir yıldız değil, gerçek bir futbolcu. Sahaya 360 derece bakan, futbol zekâsı çok gelişmiş, yetenekleri bu zekâyı doğru yerde ve doğru zamanda kullanmasına imkân veren (bunu anlamak üçüncü golde Kazım Kazım’ın önüne indirdiği top bile yeter), sertlikten yılmayan, çok iyi bir sol ayağı olan, iyi şut atan, etkili ölü top kullanan, sürekli hareketli, oynanan futbola akışkanlık kazandıran bir futbolcu. Forvet oynamadığı yani üçüncü bölgeden kısmen uzakta olacak Culio. Bu nedenle de gol atamayacak fazla. Yıldız muamelesi de göremeyecek bu yüzden. Ama onun değerini eksiltmez bu hiçbir zaman. Başta yöneticiler olmak üzere onu bu maddi koşullarla Galatasaray’a kazandıran Hagi’ye büyük bir teşekkür borçlu Galatasaraylılar. Ayrıca daha bu hafta takıma katılan Culio’nun ne denli yürekli bir takım oyuncusu olduğunu görmek için gollerdeki sevinç yumaklarına bakmaları yeterlidir.)

Son söz. Sözün bittiği söz

Adaptandır. En iyi konuşanların üzerine söz söylenmez. O yüzdendir en akıllılar en son konuşurlar. En duygusallar da. Son söz, sözün bittiği sözü söyleyen Ali Kırca’nın o şiirsel dilinde. O güzel ve büyük Galatasaraylı’nın:

Daha doğduğunda “Ali Sami Yen” diye fısıldadı kulağına o ses adını.

Bir babanın çocuğuna vasiyeti gibi, “Ali Sami Yen” dedi.

“Sami Yen” dedi, “Yen” dedi.

“Yen” dedi, yendin.

Yendin bu alemde yenilecek ne varsa birer birer.

 

Önce ümitsizliğimizi yendin.

“Galatasaray’ın olduğu yerde umut hep vardır” diyerek yendin.

Yendin işte.

 

Takarken altı kez krallık tacını, gururu taç yaptın başlarımıza.

Ve fakat kralların kibrini yendin o müthiş tevazunda.

Yendin.

Tıpkı, “Sevenleri üzmeyelim baba” dediğinde,

renklerin paraya esaretini yendiğin gibi.

Yendin bir kere daha.

 

Çanakkale’deki kınalı kuzulardan mirastı başkaldırışın yedi düvele.

Kurtuluş Savaşı’na taşınan mermilerin ışıltısıyla,

yendin bu topraklarda karanlığı en umutsuz zamanda.

Yendin.

 

Milan’ı, Manchester’ı sildin devler liginden en mağrur anlarında.

Barselona’yı, Real Madrid’i devirdin, yendin.

Yendin.

Açıldıysa ilk sen açtın bu ülkenin kapılarını Avrupa’ya.

Sen getirdin tarihin en büyük şeref madalyasını bu coğrafyaya.

Ülkemin yüzyıllık yalnızlığını yendin dünyada.

 

Duyuldu adın Cezayir’den Çin’e, Kenya’dan Arjantin’e.

Kimsesizliğimizi yendin bir anda.

“Yen” dedi yendin.

Yendin bu dünyada yenilecek ne varsa birer birer, yendin.

Çünkü. Sen, Ali Sami Yen’din.

 

Şimdi, gidiyoruz işte. Çığlıklarımızı,

hasretimizi ve göz yaşlarımızı bırakıp çimlerine.

Kahraman ruhunu ödünç alıp götürüyoruz gittiğimiz yere,

adını yazmak için yepyeni zaferlere.

Ali Kırca

« Son Düzenleme: Nisan 19, 2011, 01:58:21 ÖS Gönderen : elze »

(-_-) <3 eLzeLif <3 (-_-)
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca
« Posted on: Nisan 25, 2024, 07:48:33 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca e-book, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca programı, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca oyunları, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca e-kitap, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca download, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca hikayeleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca resimleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca haberleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca yükle, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca videosu, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca şarkı sözleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca msn, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca hileleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca scripti, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca filmi, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca ödevleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca yemek tarifleri, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca driverları, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca smf, Bir Vedanın Ardından: “yen” Dedin, Yendik Usta- Ali Kırca gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular