0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Bir Gün Durup  (Okunma Sayısı: 1075 Kere Okundu.)
« : Aralık 05, 2008, 12:06:19 ÖS »

Ax!!Sh£yTaN
*
Üye No : 14114
Yaş : 45
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 28
Mesaj Sayısı : 64
Karizma = 40


Bir gün durup,
Bir gün dönüp,
"Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim!
Ya da
"Başlamadığım neler var?"
Başlayıp, bitiremediğim... Hayal bile edemediğim.

Çocukların büyüdüğü, cicim aylarının tükendiği, yazların kışları kovaladığı,
aşk sanılan debde benin durulduğu, soba başlarında ısınılan,
duraklarda bekleşilen, ölenlerle, doğanlarla dolu yıllar boyunca
aklımın bir köşesinden bile geçirmediğim...

Yüzümdeki çizgilere, şakaklarımda belirmeye başlayan beyazlara
sıkıştırıverdiğim - bir çırpıda - yaşam(ın) neresinde kalmıştım, ben.

Kentler vardır: insana hiçbir şey düşündürmeyen, yaşanmışlık
acılarından başka... Bozkır yüzlü. Yaşlı.

Böyle kentleri izlerken şehirler arası yolculuk otobüslerinin
camlarından, belki tek istediğiniz şey bir sonraki kente kadar
uyuyup sonra birden uyanıvermek olur.
O kentler ki; hatıralarınızı kırık birer cam parçasıymışçasına
süpürüp atmak isterler. İkinci bir giysileri yoktur.

Ruhları yoktur. Gece gündüz, yaz kış hep aynı görünürler
insanın gözüne. Ne yeni yeşermiş bir fidan değiştirebilir bunu,
ne de göklerinde süzülen; üstünkörü, çocuk elinden
çıkmış bir uçurtma...
O kentlerde her şey sıradandır.

Çocukların büyümesi, cicim aylarının tükenmesi, yazların
kışları kovalaması, aşk sanılan debde benin durulması, ölenler,
doğanlar.. Her şey, hem de her şey...

Bir de;
Kentler vardır. İnsana "Yaşamın neresinde kalmıştık?"
dedirten. En kötüsü de sürekli böyle bir kentte yaşıyor olmaktır.
Sürekli kendine; "Yaşamın neresinde kalmıştık?" diye
sormak gerektiğini düşünmektir en kötüsü...

Kentler vardır: insana tüm bunları düşündüren.
Yaşamın omzundan geriye fırlatıp atmış olduğu o insan
bedenlerine ait eksikliklerin, yaşanamamışlıkların unutuldukları yerlerden, atılıverdikleri yerlerden bulunup alınması
gerektiğini, tozlu raflarından indirilmesi
gerektiğini, düşündüren.

Hazır gelmişken...
Hazır düşünmüşken...
"Yaşamın neresinde kalmıştık?"
Diyebilecek miyim ben kendime ... Bir gün?
-tüm bunları bana sürekli düşündüren bu kentte
yaşarken hem de-

Yaşam, diye yaşadığım bu ara vermişlik uzadıkça, günler;
gündoğumu ve günbatımı aralığına sıkıştıkça her defasında,
bezginlik, kırgınlık, kızgınlık doldukça günler...
O günü beklemek...
Bu denli özlenebilir mi?

Ufka bakarmışçasına hareketsiz kıldığım gözlerimle; aslında
olmayan, hiç olmamış, asla olmayacak bir sevgiliyi vapur
iskelelerinde beklercesine, o günü beklemek...
Hiç gelmeme ihtimali ile boğuşmak...

Hiç gelmeme sanısına kapılıp kıvranmak...
Hiç gelmeme korkusu ile dehşete düşmek...
Hiç gelmeme gerçeği ile yüzleşmek...

Ah gün ışığı, ah!
Her vakti geldiğinde; yeniden dolduğun bu dünyada, bana
yaşamın neresinde kalmış olduğumu hatırlatabilecek misin,
bir gün? Ve günlere bile mektup yazabilecek kadar
divane olan ben: o gün, ışıttığın dünyada, yeterince güç
bulabilecek miyim tırnaklarımda, bıraktığım
yere tutunabilmek için.

Yemek kokuları arasından sıyırıp eteklerimi, rüzgâra
salıverebilecek miyim?
Saçlarım uzayacak mı yeniden?

Yitik yaşamlar görür; tiksinirdim yeniyetmeliğimde. Yitik
yaşamların ahı tuttu sonunda biliyorum! İçlerine düştüm bu
yüzme bilmez kaderimle, birinin kıyısından, diğerininkine
savrulup duruyorum hoyrat, acımasız dalgalarıyla.

O yeniyetmelik ki; arzularımızı besleyip duran bir enerji
yoğunluğundan ibarettir yalnızca. Gün ışığının koca bir
yaz boyunca tüm kış meyvelerini besleyip,
büyüttüğü gibi...

Giderek etlenen, giderek kendi olağan rengine kavuşan,
giderek sulanan kış meyveleri gibi yeniyetmelik arzuları ile
baş başa kalırız yetişkinliğimizin ilk adımlarında. Bildiğimiz
tek şey, cesaretin kırmızı bir tülmüşçesine
örttüğüdür utancı.

Ama bilmeyiz ki; utanç aynı zamanda cılız, masmavi
bir dalıdır güvensizliğin. Bir kez budanabildi mi
bir daha yeşermeyen!

Ah gün ışığı, ah!
Tüm bunların sorumlusu sen misin yoksa?

Sen isen eğer... bu kadar kudretli isen... bu kadar vahşi...
bu kadar soğukkanlı isen; Bu karalanmış defter sayfalarından
kurtarıp; bembeyaz, sonsuz bir boşluğa da
koyabilecek misin kalemimi, söyle?

Sonsuz boşluğu bana, beni sonsuz boşluğa hediye
edebilecek misin, o gün? Kışkırtabilecek miyim en sonunda
seni tüm bu yazdıklarımla?

Pek tabiidir ki; ne, küçük bir derenin ,dingin serin akan
sularında baş vermiş taş parçalarının üzerinden sekip,
ıslanmadan karşı kıyıya ulaşmak gibi kolay olacak tüm bunlar,
ne de; ılık yaz akşamlarının rüzgârları ile bir o
yana bir bu yana, bir ananın kucağına uyumaya yatmış da masum yavrular gibi; hafif hafif sallanan adını bile bilmediğim ağaçların yaprakları kadar olağan hissedeceğim ben kendimi...

Hayatın, üç kuruşluk ruhlarını kafalarından sıyırıp ayırdığı,
kendi kendine adak ettiği kalleşler kadar değerim
olmayacak mı yoksa gözünde?

Bir gün durup,
Bir gün dönüp,
"Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim!
Ya da
"Başlamadığım neler var?"
Başlayıp, bitiremediğim... Hayal bile edemediğim.

Peki ya...
O güne dek, tüm bu yabancı vücutların yükünü
taşıyabilecek miyim, bu sarsak yüreğimde?

Ah gün ışığı, ah!
Giyinmekten, soyunmaktan, susamaktan usanmış olan beni;
o gün geldiğinde yeniden
diriltebilecek misin, söylesene?

Kırmızı'yı yeniden kırmızı yapabilecek misin gözümde?
Sıcağı, yeniden sıcak!

Bir ipliğin, bir iğne deliğinden geçirilmesi gibi olağan
olabilecek mi tüm bu anlattıklarım, sonunda?
O gün,
O gün; ışıttığında, ışıtmandan yorulmamış bu koca dünyayı.
Ben bir parçası olabilecek miyim tüm bu anlattıklarımın.
Çocukluk günlerimi, çocukluk hayallerimi, anamın babamın
bana olan sevgisini çiğ damlalarınla yeşertip
tazeleyebilecek misin, söylesene?

Rüzgârınla, kırmızı tülleri uçurabilecek misin, arzularım
üstünden? Keskin kılıcınla budayıp durmayı
kesecek misin masmavi utançlarımı?

Söylesene!
Bir gün durup,
Bir gün dönüp,
"Yaşamın neresinde kalmıştık?" diyebilecek miyim?

Ya da
"Başlamadığım neler var?"
Başlayıp, bitiremediğim...
Hayal bile edemediğim!
« Son Düzenleme: Aralık 05, 2008, 01:49:29 ÖS Gönderen : Ax!!Sh£yTaN »
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Bir Gün Durup
« Posted on: Nisan 18, 2024, 11:21:24 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Bir Gün Durup e-book, Bir Gün Durup programı, Bir Gün Durup oyunları, Bir Gün Durup e-kitap, Bir Gün Durup download, Bir Gün Durup hikayeleri, Bir Gün Durup resimleri, Bir Gün Durup haberleri, Bir Gün Durup yükle, Bir Gün Durup videosu, Bir Gün Durup şarkı sözleri, Bir Gün Durup msn, Bir Gün Durup hileleri, Bir Gün Durup scripti, Bir Gün Durup filmi, Bir Gün Durup ödevleri, Bir Gün Durup yemek tarifleri, Bir Gün Durup driverları, Bir Gün Durup smf, Bir Gün Durup gsm
Yanıtla #1
« : Aralık 05, 2008, 09:40:01 ÖS »
Avatar Yok

KadeR_!M
*
Üye No : 10335
Yaş : 32
Nerden : Kastamonu
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 83
Mesaj Sayısı : 1 584
Karizma = 4007


     güzel bi yazı.. ama hepsini okuyamadım..  Hehehe      Sağol. paylaşım için..
Yanıtla #2
« : Aralık 06, 2008, 12:35:04 ÖÖ »

-LoSS AnGeL-
*
Üye No : 12693
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 5276
Mesaj Sayısı : 23 369
Karizma = 45516


ellerine sağlık =)
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Görenler Durup Bir Daha Okudu
Güncel Haberler
sanane_61 0 511 Son Mesaj Ekim 10, 2013, 02:01:41 ÖS
Gönderen : sanane_61
Durup Dinlenmeden
Deyimler Sözlüğü
Asortik Hatun 0 512 Son Mesaj Kasım 01, 2013, 02:29:09 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun
Durup Dururken
Deyimler Sözlüğü
Asortik Hatun 0 528 Son Mesaj Kasım 01, 2013, 02:29:47 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular