0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik  (Okunma Sayısı: 760 Kere Okundu.)
« : Ocak 24, 2010, 11:19:55 ÖS »
Avatar Yok

.By.pisLick.*
*
Üye No : 28021
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 1669
Mesaj Sayısı : 4 572
Karizma = 23665


Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik


Üniversiteye ayak basan ve yaşamının en dinamik ve öğrenmenin en üst düzeyde olduğu 19-20'li yaş düzeyindeki genç üniversitede belirli bir seçenekli (alternatif) bakış açısı kazanabiliyor mu? Bireysel ve toplumsal sorumluluk ve girişim cesareti gösterebiliyor mu? Eğer, “bilim” ve üniversitelilik” bir anlam içerecekse, bu, mevcuttan farklı olan şeyleri araştırabilme ve savunabilme gücünden geçmektedir. Üniversiteler, gerektiğinde bir “karşı-duruş” halini bile alması gereken belirleme ve tavır alışlar demektir. Bunun için de, gerek akademik ortam, gerekse öğrenciler yaratıcı, girişimci, sorumluluk alma cesaretini gösterebilen; kısaca akıl ve gerçeklik dışındaki tüm “idolleri’ parçalayan bir ortam ve kültürle şekillenme durumundadır. Yoksa bilinenin sürdürümü için, geleneksel terbiye araçları fazlasıyla yeterli sayılabilir.

Kanımca üniversiteye gelen her genç mutlaka bir seçenekli bakış açısı kazanmalıdır. Bu da üniversitenin öğrenci gençliğine sunacağı çeşitlilik ortamı ile olasıdır. Çeşitlilik, en azından öğrenci kaynağında (çeşitli kent, bölge ve ülkelerden her renk ve özellikte öğrenci; değişim olanakları), kadrosunda (farklı uzmanlık, farklı köken ve farklı yaklaşımlar, değişim olanakları), program yapısında (seçmeli ve zengin, karşıt teorileri içeren ders ve seminerler, interdisipliner ve bölümler arası karşılaşma ve işbirlikleri) ve üniversite genel yapılanmasında (her düzeyde işleyen kurullar, muhalefet olanakları, öğrenci de dahil kendi önceliğini savunabilecek örgütlenmeler, dış dünya ile çoklu ilişkiler vb...) çeşitlilik demektir. Hem icat ve buluşların yolu, hem de ahlaki-insani gelişimin koşulu, bir diğerinin (ağacın, böceğin, suyun, ormanın, yılanın, kaplumbağanın, Afrikalının, Asyalının...) gözüyle görebilmekten geçmektedir. Her türlü renk, güzelik ve düşünme bakışaçılarının analiz ve sentezinden yeni düşünceler üretmek ve bunları yaşama dönüştürebilmek veya aktarabilmektir üniverisite ortamı. Bu yol; her tür önyargıdan uzak kalmaya, çalışmayı ve her tür açıdan perspektif almayı, sormayı-sorgulamayı gerekli kılmaktadır.

KADRODAKİ ÇEŞİTSİZLİK
Bugün çoğu üniversite ortamı açıkçası bırakınız seçenekli bakış açısı kazandırmayı, halen baraka okulu olmanın ötesine geçememiş bir lise ortamını andıran niteliktedir. Maalesef eğitim öğretim kadrosu incelendiğinde ise ülkenin herhangi bir yerinde unutulmuş bir lisenin ortamını andıran niteliktedir. Eğitim ve öğretim kadrosu da benzer düzeydedir.... Gerekli kadroların oluşturulmamış olduğu bu ortamlar aynı zamanda öğrenciler için üretken, farklı düşünmesini sağlayacak donanım ve yapıya sahip değildirler. Bunların yanı sıra çağdaş anlamda güçlü, bağımsız ve geliri olan öğrenci dernekleri olmadığı için de öğrencilere yönelik sosyal aktiviteler de oluşmamaktadır. O zaman bir gencin bulunduğu ortamda herhangi bir olguya karşı seçenekli düşünce oluşturmasını nasıl bekleyebiliriz? Seçenekli bakış açısı ancak her düşüncenin serbestçe sergilendiği, fikirlerin tartışıldığı, kişilik ve kimlik kazandırıldığı ortamlarda ortaya çıkar ve bunun adı da "demokratik" olabilmedir.

Seçenekli bakış açısı kazanamayan öğrenci demokrat olmayı yani çok sesliliği bilmez ve istemez. Ne kendi beyninde ne de başkaları üzerinde beyin fırtınası yaratamaz. Seçenekli olmayan modellerin işgal ettiği yönetici kadroları ile Üniversite ortamı seçenekli bakış açısı kazandıramadığı için, kişi pratik yaşamda bir işi yapma bilincini ve cesaretini gösterememektedir. Ve hatta kendi mesleği olan o işe talip bile olamamaktadır. Bunda sosyal ortamın sınırlı olması, öğrenci hakkında alınan kararlarda, öğrenci tercihinin dikkate alınmaması da önemli bir rol oynamakta. Fakat demokratik bir yaklaşımda öğrencinin kendi kişiliğini geliştirmesinde yine öğrencinin kendi tercihine saygı duyulmalı ve bunun için gerekli kolaylık sağlanmalıdır.


YAŞAM VE ORTAM ÇEŞİTLİLİĞİ
Yurtdışında öğrencilik yapanlar, az gelişmiş ülkelerden gelen öğrencilerin ne denli zorluklardan geçtiklerini bilirler. Aynı zamanda varlıklı olsun veya olmasın batılı öğrencilerin büyük çoğunluğu okul yıllarını çalışarak geçirirler. Bu öğrenciler bir yandan çalışarak hayatlarını idame ettirirken, diğer taraftan da eğitim ve öğretimlerini sürdürürler. Böylece kendilerini yaşama hazırlarlar. Aileler de bilinçli bir şekilde çocuklarının çalışmak ve emeğin değerini, önemini kavramaları için bilinçli olarak bu yönde onları teşvik ederler.

Üniversite gençliğini eğiten bilim adamlarına bu çerçeveden baktığımızda, çok yönlülüğü ve başarıları ile tanıdığımız isimlerinin önünde bir çok unvan bulunan bu kişilerin de mütevazı ve bir çok zorluktan geçerek bugünler geldikleri görülmektedir. Bu insanların gençliklerinde karşılaştıkları sorunların başında, yetersiz ekonomik koşullar gelmiştir. Örneğin, Albert Einstein, İsviçre'de bir patent bürosunda küçük bir memur olarak yaşamını kazanmaya çalışmıştır. Elektriği bulan Thomas Edison, çocukluğunu bisikletle gazete dağıtarak geçirmiş ve okul eğitimini ise neredeyse yetersizliklerle ancak tamamlamıştır. Isaac Newton üniversite öğrenimini öğrenci yurtlarında temizlikçi ve yemekhanelerde garsonluk yaparak zorla tamamlayabilmiştir. Madam Curie, maddi olanakları olmadığı için sokak lambalarının altında ders çalışarak öğrenimini sürdürmüştür. Gençlerin yaşamdan ders çıkaracak bilgi birikimine erişebilmesi için, önceden buna hazırlanması ve hayat bilgisi, yurttaşlık bilgisi, ahlak bilgisi gibi bir çok temel dersi alması gerekmektedir.

Erdal Atabek; gencin yaşamını kurmasını ve kendi geleceğini belirlemesini şöyle açıklamaktadır 'bu yol çalı çırpısı başkası tarafından temizlenmiş bir asfalt değildir'. Bu düşünce, kişiye, gerçekten mücadeleci bir bakış açısının kazanılması ve herkesin kendi geleceğini kendisinin hazırlaması gerektiğini belirtmesi açısından son derece önemlidir. Çiğ mazeretlerin arkasına sığınmak, el pençe divan durmak kişiyi geliştirmez, tam tersine başarısızlığa ve başkasının bilgilerine mahkum eder. Bu bağlamda yaşamın kendisi bir bedeldir ve yaşamak isteyen de bu bedeli ödemek zorundadır. Ya yaşayarak yaşamı öğrenecek ve bunun bedelini ödeyeceksin ya da kimliksiz, başkasına bağımlı bir kul gibi ömrünü bitireceksin.

Başkasından medet bekleyen değil, kendi sorununu kendisi çözebilen, kendisini tartabilen, öz gücüne güvenen bir gençlik kendisine yardımcı olabileceği gibi çevresine ve yaşadığı topluma da çok önemli katkılar sağlayacaktır. Anne-babalarının, abilerinin ve ablalarının arkasına saklanmayan ve hiç bir işten kaçmayan bir gençlik ancak, kendi geleceğini kurabilir. Kolay yoldan değil, hak ederek kazanmak isteyen gençler, hedefi olan, çalışkan, disiplinli, karakterli, iradeli gençlik, geleceği parlak olan gençliktir. Aksi takdirde geleceğinin nasıl olması konusunda şu ana kadar kendisine soru sormamış, ne yapmak istersin denildiğinde 'hele bakarız' diye geçiştiren, herhangi bir soru karşısında 'ne bileyim' diyerek işin içinden çıkan ve bunun devamında da seçeneğim yok diyen bu kişi genç değil (dinozor) ihtiyar gençlerdir.

Aksi durumda, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen-üreten, soran, sorgulayan ve her olayda kendini sorumlu tutanlar ihtiyar delikanlılardır. Yetişkin birey ve genç herhangi bir olayda tavır alınması gereken yerde başkasından beklemek yerine tavrını net olarak ortaya koyar ve duruşu olur. Bu şekilde yetişmeyen gençler ise kimlik bunalımı içerisinde bulunan kişiliklere dönüşmektedir. Bu tür kişiler sürekli şikayet etmekte, yakınmakta, ağlamakta, sorumluluğun başkası tarafından üstlenilmesini beklemekte sorunların çözümünde sorumluluk almaktan kaçınmakta, fakat kendisinin yapması gerekenleri düşünmemekte ve yapmamaktadır. Bu durum yetişkinlik süresince de kendini göstermektedir. Gençliğinde başkasının şemsiyesi altında geçirenler, yetişkinliğinde ve yaşlılığında yeni şemsiyeler aramak zorunda kalmaktadırlar.


BAKIŞ VE ÇÖZÜMDE ÇEŞİTSİZLİK

Plinius; 'En büyük ders insanın kendi yaşamıdır' der. Ne büyük bilgeliktir, kişinin kendi yaşamını derse dönüştürüp bunu geleceğe aktarabilmesi. Üniversiteler bu anlamda mezunlarına belirli bir felsefi düşünme derinliği kazandırabilmelidir. Kendini yönetme gücünün temeli kendini görmekten ve denetlemekten geçer. Kendini denetleme (self-regulation) gücü ise aile eğitiminden geçmekte olup burada ilk öğretmen annenin eğitimine bağlı olarak değişmektedir. Erdal Atabek "kendini yönetme gücü, güçlükleri kendi başına yenme, sorunlarını çözebilme gücüyle belirlenebilir" demektedir. Kendini yönetme gücü aynı zamanda kendi kurallarını koyabilen, kendini yönetebilen, kendini doyumsuzluktan ve yetersizlikten kurtarabilen kişiler ancak başarının gizini bulmuş kişiler olurlar. Bu bilinci kazanan ve kazandıran kişiler yaşamları boyunca daha da rahat ederler.

Bir ülke gösterin ki önderi ülkesini gençlerine emanet etmiş olsun. Bir ülke gösterin ki önderi en büyük nutkunda gençlere hitap etmiş olsun. Ve bir ülke gösterin ki Türkiye gibi olsun! Var mı? Yok. Ve ne yazı ki o ülkenin gençlerine bir koyun sürüsü bile emanet edilmemiştir. Ne yazık ki o ülkenin gençleri vatan millet nutukları ile uyutulmaktadır. Ve ne yazık ki o ülkenin gençleri her yılın 19 Mayıs gününde hatırlanır gibi yapılmaktadır. Ve bu gençler ki, yalnızca fiziki enerjisi olan, koşan, atlayan, zıplayan gelişmiş vücutlu bir çocuk gibi algılanmaktadır. Bütün dünyada genç yalnızca enerjisi olan delikanlı, atlayan zıplayan, sorumluluğu olmayan, evden harçlık koparan 'Mükremin' tiplemesindeki gibi bir genç değildir.

Genç, seçenekli bakış açısı olan, sisteme dinamizmi getirebilen ve bütün enerjisi ile taşıyabilendir. Genç öğrenen, sorgulayan, yapan ve üretendir. Ülkenin gençliği ailede sözü dinlenmediği gibi okulda ve üniversitede de dinlenmez. Sen küçüksün bilmezsin, sen halen gençsin aklın ermez, sen sus büyüklerin var denir. Fakat batı toplumlarında büyük şirketlerin, etkin iş ve kamu merkezlerinin başına gençleri getirdiğini biliyoruz. Bizde ise gençlere nedense pek sıcak bakılmamaktadır. Bugün gençliğin en dinamiklerinin ve beyinlerin toplandığı yerler üniversiteler ve askeri kurumlardır. Buralarda çoğu zaman gençlik ve onların sorunları ile ilgili toplantı ve etkinlikler düzenlenmez. Yalnızca gençliğin enerjisinin deşarj edildiği faaliyetler ön plana getirilmektedir.

Neden gençlerin kendi yeteneklerini tanımasına fırsat verilmez? Yetenekler yalnızca spor alanlarında değil, sanat, bilim, edebiyat ve politik alanlarda olabilir. Buların yapılması durumunda ancak genç gençliğini hisseder. Oysa Atatürk; daha aktif, dinamik, ülkesini seven ve tanıyan, ona karşı içeriden ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı uyarılmış ve uyanık olması gerektiğini bilen gençlere bu vatanı emanet etmişti. Fakat Atatürk'ün bu ülkeyi emanet ettiği o günün gençleri ise koltuklarını gençlere ancak göstermelik olarak 23 Nisan ve 19 Mayıslarda bırakmaktadırlar. Atatürk’ün geleceği emanet ettiği o dönemin geçliğin aksine şimdiki gençlere yalnızca gezin, tozun; bu arada bir de okul bitirin de ne olursa olsun önemli değil mantığı ile gençleri yaşama hazırlamaktadırlar. Aman ha gençler okul bittikten sonra da bizden iş istemeyin. Ülkenizde yanlış giden hiçbir şeyi sorgulamayın. Susun... Tabii büyük önderin yol gösterdiği doğrultuda eğitilmeyen veya yönlendirilmeyen gençlik ülkesinin sorunlarının tartışıldığı sosyal alan da görülmemektedir. Onun yerine köşe dönme felsefesine göre yetişen, para ve ben merkezli,bütünsellik bilgisi olamayan kişiler elinde yönetim şekilleri oluşmaktadır. Böylece de geometrik olarak artan sorunlar toplumda derinden yaralayıcı olarak sürmektedir.


KURTARICI ARAYAN DEĞİL, HERKESİN KURTARCI OLDUĞU BİR MODEL
Ya sonrası, sonrası ülkede lider yok, herkes bir kurtarıcı bir kahraman arar. Bu kahraman halen gelmediği için ülke 1940'lı yıllardan bu yana kurtarıcı ve lider arar durur. TV programlarında ve daha önce siyaset meydanlarında gıpta ile izlediğim gençlerin yaşlılardan ne denli farklı bir bakış açısı ile baktıklarını görünce geleceğe yönelik umutlarımı biraz daha artırdı. Fakat ne yazık ki üniversite ortamına gelince bu gençler sanki kabuğuna çekilmiş sus pus oluyorlar. Bu anlamda üniversite gençliğinin mutlaka öğretmek yanında eğitilmesi için özel önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu konuda üniversitelerin sosyal bilimler bölümleri ve mediko sosyal üniteleri diğer sivil gençlik örgütleri arasında işbirliği yapılarak özgür üniversite ortamı içerisinde öğrencilerin kimliklerini tanıması ve geleceklerini belirleyebilecekleri ortamlar yaratılabilir. İşte bu bağlamda üniversite ortamı gençlerin gelişme ortamı olarak örnek olabilir.

Çağdaş üniversitenin ilk açılış günü 'Student Union' denilen öğrenci merkezinde her düzeyde düşünce ve aktiviteler sergilenir ve ilgili kişilerin bir çatı altında bir araya gelmesine çalışılır (Bizde de bazı üniversitelerimizde sınırlı ölçüde yapılabilmektedir). Öğrenci dernekleri son derece güçlü oldukları için ekonomik anlamda işletmecilikten tutun da her türlü forumu düzenleyecek düzeye gelmişlerdir. Dernekte öğrencilerin çıkardığı gazete bedava dağıtılır, her türlü bilgi sağlama araçları, araba ve diğer olanaklar öğrencilerin kullanımına sunulur. Bizde ise her şeyin en iyisini otoritenin bildiği ve mutlaka otoritenin çizdiği sınırlar içerisinde memurların gözetiminde faaliyetler yürütülür. Gelişmiş üniversitelerinde öğrencilerin girişimci-yaratıcı özelliklerinin gelişmesi için özel önlemler alınır. Böyle bir ortamın oluşturulması için değişik düşünce kulüpleri maddi ve manevi anlamda öğrencilerin organize edeceği her türlü etkinlik desteklenir. Böylece SEÇENEKLİ bakış açıları kazandırılır. Kendi görüş ve düşüncelerini açıklayabilen, bunun için her tür mücadeleyi göze alabilen, kendi yaratabilen dinamik bir kuşak yetişmektedir.


TOTALİTER DÜŞÜNCELER TALEPTEN DEĞİL, SEÇENEKSİZLİKTEN KAYNAKLANIR

Ülkemiz üniversite gençliği uzun zamandır ideolojilerin etkisine kolayca girebilmesinden dolayı ciddi sorunlar yaşamıştır. Gençler ilk heyecanları ile bilgi altyapılarının da yetersizliği nedeniyle değişik akımlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu hesaplamadan öykünmekte, çözüm yerine sürekli eleştiren ve yüksek taleplerle ortaya çıkmaktadırlar. Gençlerin talepli olması doğru fakat istediği şeyi çok boyutlu olarak irdelemesini bilmesi gerekir. Genel bilgileri üstünkörü olduğu için neyin doğru neyin yanlış olduğunun ayırt edememektedirler. Felsefe, psikoloji, mantık, sosyoloji ve dil bilgisi yönünden iyi yetiştirilmemiş, tartışma nedir görmemiş hep farklı fikir ve düşüncelerden kaçırılmış gençler biraz farklı bir düşünce veya akım gördükleri zaman hemen hesap kitap yapmadan kendilerini o akımların yanında görebilmektedirler. Kendini geliştirmeyen, seçenekli düşünemeyen gençler başkalarının görüş ve düşünceleri doğrultusunda bilinçsizce sürüklenebiliyorlar. Çünkü kendi bilinci yeterince şekillenmediği veya kendi düşünme biçimini şekilendirmediği için başkasının düşüncesi ona doğru gelebilmektedir.

En son bazı gençlerin ne olduğunu bilmedikleri satanist, tinerci gurupların içine girerek sonunda intiharı tercih etmeleri gibi kişinin kendisine ters düşmesine kadar gidebilmişlerdir. Ülkemizin bilgi toplumunda hak ettiği yeri alması için gençlerinin her açıdan iyi yetiştirilmesi gerekir. Bunun için teorik ders bilgilerinin yanında genel değer yargıları, davranış biçimleri, ilkeli olmaları bir şekilde öğretilmelidir. Üniversiteler bu anlamda kimlikli, kişilikli, öz güveni ve öz verili, çağının gereklerini bilen uzak görüşlü bireylerin yetişmesinde önemli görevler üstlenmek zorundadırlar.

Sonuç olarak, üniversiteler gerçek anlamda fikirlerin tartışıldığı ortamlar olmak zorundadır. Gençliğin bilim üretimine katıldığı ve dinamiği ile katkıda bulunduğu ortam olmak zorundandır. Geçliğin önü açılmalı ve kendini ifade edebilmesi sağlanmalıdır. Böylece ülkemizin geleceğine yön veren yetenekli, kimlikli ve kişilikli, sağlıklı yöneticilerin yetişmesi sağlanmış olacaktır. Atatürk'ün dediği gibi 'Bilgi süs olmaktan kurtulmalı, kullanılabilenler öğretilmelidir. Okullar ekonomiyi kalkındıracak biçimde geliştirilmeli ve eğitim uygulamalı olmalıdır. Gençler özgürce konuşmaya, düşüncelerini duygularını olduğu gibi açıklamaya yönlendirilmelidir'.

Bu anlamda toplum olarak gençliğe önem vermek zorundayız ve gençliğin taleplerini dikkate almak zorundayız. Bu bağlamda gençlikle birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Aksi taktirde gençliğin dinamizmini bilmeyen toplumlar geleceğini tehlikeye atmış olacaktır. Aristoteles, (İÖ 384-322 ), "gençlerin yetişmesine önem ver; çünkü bu yolda herhangi bir ihmal, ülkenin yapısını mahveder" demiştir. Bugün yaşadığımız dünyadaki zorluklar karşısında Türkiye gençliği de dünyada haklarını aramasını bilen mücadeleci ve dinamik yetiştirmek zorundayız. Umarım bizim gibi nüfusunun çoğunluğu genç olan bir toplumun geleceği iyi yetişmiş, kendisi ile barışık, çağdaş kafalı, dünyayı tanıyan dinamik gençlerin elinde daha da ileri gidecektir. Zan edersem Atatürk'ün gençlikten beklentisi de bu idi.
e-mail WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.

YALAN !  
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik
« Posted on: Mart 28, 2024, 07:38:38 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik e-book, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik programı, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik oyunları, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik e-kitap, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik download, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik hikayeleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik resimleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik haberleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik yükle, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik videosu, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik şarkı sözleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik msn, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik hileleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik scripti, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik filmi, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik ödevleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik yemek tarifleri, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik driverları, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik smf, Bilgi Çağında Yaratıcı Gençlik gsm
Yanıtla #1
« : Eylül 03, 2010, 02:25:56 ÖS »

Hephaestus
*
Üye No : 26057
Yaş : 31
Nerden : Tekirdağ
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 4834
Mesaj Sayısı : 13 567
Karizma = 60064


Teşekkürler
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  



Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular