KİTABIN
ADI
: BEYAZ GEMİ
KİTABIN YAZARI
: CENGİZ
AYTMATOV
BASIM YILI
: 1991
1.KİTABIN KONUSU : Roman, San-Taş
Vadisi’nde etrafındaki beş-altı insanla yaşamak zorunda olan,
dedesinden başka seveni olmayan, gerçek hayatında mutsuz olan fakat
hayal dünyasında mutlu olmaya çalışan bir
çocuğun psikolojisini konu almakyadır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Çocuk San-Yaş
Vadisi’nde dedesi, üvey ninesi, Orozkul, Bekey hala, Seydahmet,
Gülcemal ve köpeği Beltek ile berabar yaşamaktadır.
Vadide sadece üç ev vardır. İlk evde dedesi ve üvey
ninesi ile çocuk;ikincide Mümin dedenin büyük kızı
Bekey hala ile kocası korucubaşı Orozkul;
üçüncüde ise tembel işçi Seydahmet ile
karısı Gülcemal ve küçük kızları
yaşamaktadırlar.Çocuk bu küçük dünyada mutlu
olmaya çalışmaktadır. Hiç arkadaşı yoktur ve
okula henüz başlamamıştır. En büyük zevkleri
dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette
yüzmek; “Deve, Kurt, Eyer ve Tank” isimlerini verdiği
kayalarıyla konuşmak; dedesinden masal dinlemek ve dağa
çıkıp dedesinin dürbünüyle kasabaya, Isık
Göl’e ve San-Taş Vadisi’ne daha yakından
bakmaktır. Her akşam eline dürbününü alıp,
dağ başına çıkar ve Isık Göl’de ancak
beş-altı dakika görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.
Annesi ve babası onu
çok küçük yaşlarda terketmişlerdir. Annesi
şehirde kendine yeni bir yaşam kurmuştur. Çocuk
babsının beyaz geminin kaptanı olduğuna, bir gün
başı insan başı olan bir balık olup beyaz gemiye kadar
yüzeceğine ve babasıyla konuşacağına
inanmaktadır. Dedesi çok iyi kalpli, çalışkan,köse bir
insandır. Çevresindekiler ona Kıvrak Mümin lakabını
takmışlardır. Damadı Orozkul’un yanında
çalışır ve onun emirlerini yerine getirir. Orozkul şişman,
koca kafalı içki içmeyi çok seven, çabuk sinirlenen bir
korucubaşıdır. Mümin’in kızı ve
Orozkul’un karısı olan Bekey kısır bir kadındır.
Orozkul bunu Bekey’in suçu olarak bilir ve her akşam içip onu
döver. Orozkul arada bir arkadaşlarıyla içmeye gider ve sarhoş
olunca yanındakilere birer tomruk sözü verir. Tomruğu kesip
dağdan indirme, çayın karşısına geçirme ve
kamyona yükleme zamanı gelince de verdiği söze pişman olur
ama iş işten geçmiştir. Arada bir vadiye şehirden
“Maşin Mağaza” denilen içi ıvır
zıvır dolu bir araba gelir. Bir gün yine Maşin Mağaza
geldiğinde dedesi çocuğa bir okul çantası alır. Ertesi
yıl çocuk okula başlar. Çocuk dedesinden masal dinlemeye
bayılır. Her akşam artık ezberlediği “Boynuzlu Maral
Ana” masalını dinler . Dedesine göre hepsi Boynuzlu Maral
Ana’nın soyundan gelmektedirler. Çocuk da buna inanmaktadır.
Masala göre maral ana San-Taş Vadisi’ni terketmiştir ama
onları sürekli korumaktadır. Mümin çocuğu her gün
atıyla okula göyürüp getirmektedir. Okul çok uzaktadır
ama hiç geç kalmamıştır.
Çocuk bir
gün yol kenarındaki kayalarıyla oynarken San-Taş
yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı kamyonluk bir konvoy
görmüştür. Çocuk en öndeki kamyonun peşine
takılıp koşmaya başlar. Çocuğu gören
şoför durur ve çocukla biraz konuşur. Şoför genç ve
yakışıklı biridir. Adı Kulubeg’dir. Çocuğa
dedesini tanıdığını, kendisinin de Boynuzlu Maral
Ana’nın soyundan geldiğini söyler ve ayrılır.
Ertesi gün Mümin dede ile Orozkul yine dağdan bir
ağaç indirirler. Bu sırada uzun zamandan beri ormanda
görülmeyen maralları görürler fakat işleri olduğundan
onlarla ilgilenemezler. Akşam olmuştur. Dede, Orozkul’a söyleyip
çocuğu okuldan almaya gitmek ister fakat Orozkul ağacı
indirmeleri gerektiğini söyleyip izin vermez.
Tomruğu çaydan geçirirlerken tomruk çayda kayalara
takılır. Çıkarmak için çok uğraşırlar
ama çıkaramazlar. Dede vaktin çok ilerlediğini farkeder, daha fazla
dayanamaz ve daha önce hiç yapmadığı bir şey
yapıp Orozkul’dan izin almadan çocuğu almaya gider. Çocuk
akşama kadar okulun kapısında dedesini beklemiş ve
ağlamaktan gözleri şişmiştir. Dede yolda çocukla
öğretmenine rastlar. Çocuğu öğretmeni eve getirmektedir.
Dede öğretmenden özür dileyip çocuğu alır ve yola
koyulurlar. Çocuk dedesine küsmüştür. Hiç
konuşmamaktadır. Dede çocuğun gönlünü almak
için Boynuzlu Maral Ana’yı gördüğünü
söyler. Çocuk bu habere çok sevinir. Dedesine ormana gitmek için
yalvarır fakat akşam olduğu için eve dönerler. Eve geldiklerinde
Orozkul’u sabahki olaydan dolayı çok sinirlenmiş bulurlar. Orozkul o
gün Bekey halayı yine dövmüştür. Çocuk evin bu
durumuna çok üzülür ve yatmaya gider.
O gece müthiş bir dipi çıkar.
Gece yarısı Kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları
için Mümin dedenin evine sığınırlar. Kulubeg ve
arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz yumuşar. Sabah
kamyoncular evden ayrılırlar. Aynı gün Orozkul’un tomruk
sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir.
Adı Koketay’dır. İri yapılı, esmer biridir. Tomruk ise
hala önceki gün bıraktılları yerde çayın
içinde beklemektedir. Tomruğu almak için Orozkul, Koketay ve Seydahmet
yola koyulurlar. Dede de Orozkul’un kendini affedeceği
düşüncesiyle peşlerine takılır. Orozkul
kıyıda emirler yağdırırken Mümin dede, Seydahmet ve
Koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. O
sırada çayın karşısında birkaç tane maral
görürler ama işlerini bırakamayacaklarından marallarla
ilgilenemezler. Biraz uğraştıktan sonra tomruğu
çıkarıp kamyona yüklerler.
Çocuk o gün hastadır ve önceki
gün akşamdan beri evde yatmaktadır. Akşam üzeri kahkaha
sesleriyle uyanır ve bahçeye çıkar . Herkes neşe
içindedir ve hepsi de sarhoştur. Dede ise et dolu bir kazanın yanına
çökmüş sessizce kazanın altındaki ateşle
oynamaktadır. Çocuk hemen dedesinin yanına gider. Ona seslenir fakat
dede duymaz. Birkaç defa daha seslenir fakat dede hiç cevap vermez.
Çocuk kötü birşeyler olduğu hissine kapılır.
Az ilerde Bekey’i, Seydahmet’i,Gülcemal’i ve
Koketay’ı görür. Hepsi de yiyip içmekte ve
eğlenmektedirler. Çocuk önce neler olduğunu anlamaz. Avlunun
dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini,
bağırsak eşeleyen Beltek’i ve elindeki baltayla Maral
Ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan
Orozkul’u görünce neler olduğunu tahmin eder. Çocuk bu
korkunç manzara karşısında dayanamayıp içeri
kaçar ve yorganın altına girip ağlamaya başlar. Bu arada
Kulubeg’in gelip onu kurtaracağını ve Orozkul’a haddini
bildireceğini hayal etmektedir. Az sonra sofra içeri kurulur. Çocuk hayalinden
yine kahkahalarla uyanır. O sırada Seydahmet olanları
anlatmaktadır. Çocuğun bir türlü anlam veremediği olaylar
şöyle cereyan etmiştir: Tomruğu çıkardıktan sonra
Seydahmet ile Mümin dede ormana çalışmaya giderler. Bu
arada maralları yine görürler. Seydahmet onları vurmak ister, dede ise
buna karşı çıkar. Seydahmet dedeyi dinlemeyip maralların
peşine düşer. Dede de Seydahmet’in arkasından gider.
Seydahmet maralları vuracaktır ama sarhoş olduğu için
nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip maralları vurması
gerektiğini, vurmazlarsa kaçıracaklarını ve Orozkul’un
dedeyi affetmeyeceğini söyleyip dedeyi kandırır. Dede ise
maralları vurursa Orozkul’un onu affedeceğini ve herşeyin
düzeleceğini düşünerek marallardan birini istemeye istemeye
vurur.
Çocuk
bunları duyunca çıldıracakmış gibi olur ve
dışarı kaçar.Dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur.
Ona birkaç defa yine seslenir ama dede yine duymaz. Olanlara dede kendi de
inanamamaktadır. Çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık
adam olup babasına ulaşacağını düşünerek
koşar ve kendini dereye atar. Hızla akan su çocuğu alıp
götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık
olmayacaktır.
3.KİTABIN
ANAFİKRİ : İnsanları güçsüz ya da
hoşgörülü oldukları için ezmeye
çalışmamalı ve küçük çıkarlar
uğrunda doğaya zarar vermemeliyiz.
4.KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE KİŞİLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ :
a.OLYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Romanda olaylar belli bir sıra dahilinde anlatılmamış; atlamalar
yapılmıştır. Buna rağmen okuyucu olaylar arasında
bağlantı kurmakta zorlanmamaktadır. Kitaptaki olaylar genelde bir-iki
kişi arasında yaşanmış küçük
olaylardır.Olayların tasviri iyi olduğu için okuyucu olayları
kolayca hayal edebilmektedir.
b.KİŞİLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ :
(1)MÜMİN DEDE : Çok iyi kalpli,
yardımsever,çalışkan bir insandır. 60-70
yaşlarında köse bir ihtiyardır.Damadı Orozkul’un
yanında çalışmaktadır. Vadideki üç evin birinde
ikinci karısı ve torunu ile yaşamaktadır.
(2)ÇOCUK : 5-6 yaşlarında, kısa boylu, kepçe
kulaklı, çirkin bir çocuktur.Hiç arkadaşı yoktur.
Hayalperest ve mutsuzdur. Doğayı çok sever.
(3)OROZKUL : Şişman, koca kafalı, içki içmeyi
çok seven, insanlardan ve doğadan nefret eden, sinirli,umursamaz biridir.
Korucubaşıdır fakat ormana en çok o zarar vermektedir.
(4)BEKEY : Orozkul’un karısı ve
Mümin’in
kızıdır.Kısırdır,sabırlı ve
hoşgörülü bir kadındır.
(5)SEYDAHMET : Uzun boylu, çirkin biridir.Tembeldir. Orozkul’un
ve dedenin yanında çalışmaktadır. Bir karısı ve
bir kızı vardır.
(6)GÜLCEMAL : Seydahmet’in karısıdır.
Günlerini genelde çocuğun ninesine ve Bekey’e yardım
etmekle ve kızına bakmakla geçirir.
(7)KULUBEG : Genç , yakışıklı ve
güçlü bir şofördür.Mümin dede ve çocuk gibi
boynuzlu maral ananın soyundan geldiğine inanmaktadır.
(8)KOKETAY : Orozkul’un
arkadaşıdır. İri yapılı ,esmer tenli bir adamdır.
Romanda ayrıca çocuğun annesi,
babası,boynuzlu maral ana, köpeği Beltek, kayaları “Eyer,
Tank, Deve, Kurt” karakterlerinden de bahsedilmektedir ama bu karakterler
hakkında çok fazla bilgi sunulmamıştır.
5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
: Kitabın başlığı ile içeriği arasında
bence uyumsuzluk var.beyaz gemiden kitapta çok fazla bahsedilmemekle birlikte
olayların beyaz gemi ile alakası yok denecek kadar az.Betimlemeler yetersiz ve
akıcılık kısıtlı.Buna rağmen okuyucu olaylar
arasında bağlantı kurmakta zorlanmıyor. Kişilerin fiziki
özellikleri üzerinde çok az durulmasına karşın;
çocuğun psikolojisi iyi anlatılmış.
6.KİTABIN
YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Dünyanın yaşayan
büyük edebiyatçılarından Kırgız, Türk
romancısı Cengiz Aytmatov , Kırgızistan'ın Talas
bölgesinde, Şeker adlı köyde 12 Aralık 1928'de
dünyaya gelmiştir. Babası Törekul Aytmatov ;Annesi, Tatar
Türklerinden Nagim Gamzeyova hanımdır. Çocukluk
yılları 2. Dünya harbine rastlayan ve 1945'te savaşın
bitmesiyle yeniden eğitim hayatına dönen Aytmatov, 1950'de
Kırgızistan Ziraat Enstitüsü'nü bitirmiş bir
ziraatçıdır. Ancak edebiyata olan tutkusu onu
ziraatçılıktan ziyade edebiyata çekmiş ve edebiyat eğitimi
almak için Devlet Edebiyat Enstitüsü'ne devam etmiştir.
Eserlerini Rusça ve Kırgızca kaleme alan Cengiz Aytmatov,
eserlerinde başta Ruslaştırma politikası olmak üzere,
Kırgız Türkleri'nin tabii hayatlarını,
yabancılaşmayı, modernizm karşısında tabiatın
tahrib edilişine kadar pek çok meseleyi eserlerinde usta bir uslübla kaleme
alma başarısını göstermiş nadir sanatkarlardan biridir.
Dünya çapında ünlü bir edebiyatçı olarak
adına iki defa jübile yapılan (1988'de 60.yıl , 1998'de
70.yıl) , hakkında konferanslar ve sergiler düzenlenen Aytmatov,
halen yazarlığın yanında Kırgızistan 'ın
Lüksemburg Büyükelçiliği görevini
yürütmektedir.
Link
WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.