Bende bir beslenme ve diyetetik öğrencisi olduğum için hocamın yazısını çok doğru buluyor sizinle paylaşmak istiyorum.


Ben de diyetisyen SAYILIRIM!
17 Kasım 2014 Pazartesi, 09:25:26Güncelleme: 09:27:12
YOĞUN bir haftanın ardından diyerek yazıma başlayacağım ama önce bu hafta neler oldu biraz bahsetmeliyim. 12-14 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen Sağlık ve Beslenme Bienali’nde uzmanlar bir aradaydı. Araştırma sonuçlarından, gündemde en çok merak edilen soruların cevaplarına kadar her şey konuşuldu. Konuşulanları ayrı ayrı yazmam gerekiyor. Bir sonraki yazıma yetiştirmek istiyorum bu konuları...

BİZ KONGREYE KOÇLAR SAHİLE
Bilimsel kongreleri elimden geldiği kadar takip etmeyle çalışıyorum. Gerçek bilim adamlarının, gerçek hekim ve diyetisyenlerin söylediklerini dinliyor ama dışarı çıktığımda, konuluşanların aksine aynı soruları cevapladığımı fark edince, acaba sesimiz duyulmuyor mu diye düşünüyorum. Biz ekmeğin ne kadar önemli olduğunu anlatırken, insanlar hâlâ bana, “Ekmeği kes, ekmek zehir” deyince çıldıracak gibi oluyorum. Bazen bir danışan, bazen bir arkadaş, bazen hiç tanımadığım herhangi biri, bazen okumuş, bazen cahil, bazen de çok ünlü hepinizin tanıdığı biri olabiliyor. Bunların içinde doktor olanlar bile var. Ne zehirmiş arkadaş. Ellerine cep telefonları yapışık gezenler, ekmeğin zehir olduğunu anlata anlata bitiremediler. Bu şunu gösteriyor, ekmek, buğday konularını daha çok anlatmak lazım. Sonuçta insanlar televizyon izliyorlar ve bu isimler iyice kafaları karıştırmış durumda. Yok taş devri, yok protein diyeti. Siz protein diyetiyle ya da taş devri diyeti ile devam edin. Siz bu satırları okurken ben mis gibi tam buğday ekmeğimi zeytinyağına batırıp yiyor olacağım.

BEN DE BESLENME UZMANIYIM!
Evet kızgınım biraz. Çünkü bir bilim adamı veya okuldaki hoca işini yapar, araştırmalarını yayınlar, bilgileri toparlar, paylaşır. Öğretir, anlatır, üzerine tartışır. Biz uzmanlar da kongrelerde son gelişmeleri ve çalışmaları takip eder buna göre bildiklerimizi güncelleriz. Yani, tonlarca para alıp Bebek’te biriyle koşmak veya ben ‘yaşam koçuyum’ demek ile uzman olunmuyor. Diyetisyen olmak için çok ciddi bir eğitim ve süre gerekiyor. Hastanelerde yıllarca süren stajlarda sürekli hasta takibi ve tedavisi konusunda tecrübe sahibi olunuyor. Yani 2 aylık sertifika programı ile veya gerçekte var olmayan ‘bir master programıyla’ diyetisyen olunmaz. Beslenme ve diyetetik bölümünde beslenme ve sağlık ilişkisine dair tüm dersler mevcuttur. İki ay derse gidip sadece kalori hesabını öğrenince diyetisyen oldum sananlar var ya, çok istiyorsanız girin üniversite sınavlarına, kazanın bölümü ve ‘becerebilirseniz’ okuyun. Hacettepe Üniversitesi’nde okurken tıp fakültesindeki hocalardan aldık dersleri, miktobiyoloji, anatomi, fizyoloji derken canımızı çıkardılar, bunları bilmek zorundasınız diye. Diyetisyenler o besinin kalorisini değil, tüm kimyasal yapısını formülüne kadar biliyor ve hastalıklar ile ilişkisine kadar nerede ne yapılacağını öğreninceye kadar pişiyor. Çünkü uzman olmak insan sağlığı üzerine çalışmak böyle bir şey. İşte kızgınlığım bundan. Bilimsel gerçeklere inanmayan, sadece ‘ünlü’ olan, kendine ‘beslenme konusunda uzmanım’ diyen insanlara ve onlara inananlara kızıyorum.

NE YAPTIN BİZE SOSYAL MEDYA?
Bilmem kimin çok takipçisi varmış. Bu ne zamandır sağlık konusunda iyi ve güvenilir olduğunu gösteriyor? Bu size komik gelmiyor mu? Zayıflamak için gerçek diyetisyen yerine popüler kişileri dinleyenler, hastalanınca diyetisyene gidiyorlar. Geç olmadan, sağlığınızla oymadan gerçek uzmana gidin. İşinde çok iyi olan bir profesör Instagram’da 30 takipçisi var diye ‘kötü’ olmuyor.

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.

- Güneş Aksüs