|
|
|
Ne sevmenin keyfi vardır, ne de bırakıp gitme cesareti. Beraberken coşkulu yaşarsın, gidince önüne geçemediğin bir çöküş. Ayrılmak istersin, duyguların set çeker beceremezsin. Belki de ilk kez sevmişsindir. Yaşatacağı üzüntüyü düşünememişsindir. Her buluşmada kalbin çıkacakmış gibi atar, her yerini heyecan kaplar, ayrılık fikri çoktan düşüncelerinden çıkar. Ama sonradan ne de çok canın yanar.
Denersin ayrılığı ona belli etmeden. Birden ortak bir anınızı hatırlarsın, bazen el tutuşmalarını bazen de dudaklarının sıcaklığını. Biraz daha devam etsin diye karar alırsın. Çünkü yoktur cesaretin, korkarsın. Ama sonu yoktur, geleceğe hep endişe ve kuşkuyla bakarsın.
Kafanın içinde hep onu düşünür, özlemini duyarsın. Yakıştıramazsın bu ilişkiyi kendine, içinden ağlarsın. Söyleyemezsin kimselere, utanırsın. Ama her şeye rağmen gitgide bağlanırsın. Daha da içine alırsın, sessizce isyan eder bağırırsın. Varlığını yeterli bulmazsın ama olmadığını düşündüğünde de dayanamazsın. Bırakıp kaçmak istersin, onsuzluğa dayanamayıp onunla olmayı deli gibi arzularsın.
Önemli olmuyor kaç kez üzüldüğün, önemli olan her üzüntünün ardından onu gördüğünde hala çarpan yüreğin.
Aslında kabullenmesi zor bir ilişkidir bu. Belki de, bunu yaşayanları bile eleştirdiğin. Belki de, yaşayıp da şimdilerde sana bunu yapana hak verdiğin. Eskiden duyulması ayıp olup saklanan, şimdilerde aleni yaşanan. Ama adı hala ‘yasak ilişki’ olan.
Kimisini korkutan, kimisini de korkutmayan. Kimisi için yanlış olup da hala doğrusundan şaşmayan ve bu ilişkiden kaçan, kimisi için de zamanla doğrusu şaşan ve bir gün bu ilişkiyi yaşayan.
Belki de kaçamak buluşmalar, gizliliktir bu birlikteliği cazip kılan. Kim bilir? Belki de, tesadüflerdir böyle yanlış bir zamanda karşılaştıran. Kim bilir? Belki de, kaderdir yaşanan böylesine aşklar. Kim haklı? Kim haksız? Bilinemeyen yaşantılar…
Baştan razı olmuş olsan da; istediğin bu değildir aslında. Kaybetmemek adına kabullendiğindir. İstediğin özgürce keyiflenmektir. El ele özgürce dolaşmak, doludizgin bu aşkı yaşamak, rahatça sinemaya gidebilmek, tıkanmadan yemek yiyebilmek, akşamlarını beraber geçirebilmek, kucağına uzanıp televizyon seyretmek, sarılarak uyuyabilmek, şarap içip fındık fıstık yiyebilmek, onun için güzel yemekler hazırlayabilmek, sohbetler edip birlikte dertlenip ya da gülebilmek… Ve de en önemlisi, güne birlikte uyanabilmek.
Ama istediklerin bu olsa da, istemediklerini yaşatıyor bu hayat insana. Büyük konuşmayacaksın demek ki yaşadıkça.
Sadece kabulleneceksin! İkinci kadın olmayı. Kötü kadın olacaksın ve horlanmaya göz yumacaksın. Sen kötü değil! Belki de, ilk defa sevgiyi karşındakinde bulan kadınsın. Ama neticede yanlışsın… Hep yanlış olan olacaksın.
Bir gün gidebileceği endişesiyle çok gözyaşı dökeceksin. Gideceğini bile bile sevmeye devam edeceksin. Gittiğinde; hayal kırıklığına uğrattığını düşüneceksin. Halbuki! Doğru düşünebilsen; yanlış insan üzerine hayal kurmuş olduğunu, baştan batık hayal olduğunu yaşadıkça göreceksin. Bitmemiş bir ilişkinin üzerine ilişki kurarsan acı çekenin sen olduğunu geç de olsa fark edeceksin.
Sevdiyse seni, sana gelecektir göreceksin. Sen, kimsenin mutsuzluğu üzerine yaşamını kurma. Kırılan kalpler üzerine mutluluk arama. Ve; en önemlisi! Bu hayattan çekip giderken, izin verme gözlerinin açık kalmasına.
İki yolu var: Ya Can Dündar’ın dediği gibi;
("...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mi büyük yaşayacaksın ırmaklara göğe bütün Evrene karışırcasına.Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır.Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana...)
Bunu yaşadıklarına uyarlayıp, aldırmayıp yanlışlarla yaşayacaksın.
Ya da aşağıdaki ustanın hikayesinde okuduğumuz gibi;
( Ustaya başarısının sırrını sormuşlar... İki kelime demiş: - Doğru kararlar... Hepimizden farklı olarak sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar: Tek kelime demiş: - Tecrübe... Bu tecrübe denen şeyin sırrı ne diye sormuşlar. Usta derin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş: - Yanlış kararlar! )
Tecrübelerle belki de bir gün mutluluğu yakalayacaksın.
Sevdiğim bir söz vardır: Gelecekse beklenen beklemek güzeldir... Özleyecekse özlenen özlemek güzeldir... Sevecekse sevilen: İşte o her şeye bedeldir. (Alıntı)
Gerisi, sadece herkesi mutsuz eden hüzünlü bir hikâyedir…
|