0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Bahara Gönül Verenler  (Okunma Sayısı: 684 Kere Okundu.)
« : Ağustos 20, 2013, 09:39:07 ÖS »
Avatar Yok

Mavi_Kiyamet
*
Üye No : 26505
Nerden : Yurt Dışı
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 12251
Mesaj Sayısı : 47 783
Karizma = 55168


Babam yine gitmişti. Sobaya yanaştım. İçimdeki alev sessizce yanaklarımdan döküldü. Ya bir şey olursa, ya gelemezse. Uyuyakalmışım. Uyandığımda başucumda bulduğum Nasreddin Hoca kitapları, onun gelişinin kalbime getirdiği sevinç ve sükûnetle birleşti; hemen okumaya başladım.

Okula gidiyor muydum, bilmiyorum. Galiba henüz gitmiyordum. Eve dolan taşan misafirlere bakmadan günlerce ablalarıma kitapları okuttuğumu ve resimlerini boyadığımı hatırlıyorum. Çocukluk hatıraları ne kadar da derinlere işliyor...

Pazarları ailece dergiyi okurduk. Babamın çaylarını sayardım. Bir, iki, üç, derken on iki! On iki bardak çay! Babalar böyle insanlardı demek! Evde olduğunda etrafında dört döner, ne zaman susayacağını tahmin eder, sürekli ona bir şeyler getirir, "Aferin!" deyip başımı okşamasını, gözlerindeki içi içine sığmayan derin huzuru ve sevinci kollardım.

O giderdi. Annemle baş başa uzun kış gecelerinde Kemalettin Tuğcular, Hadîslerle Müslümanlık, sonraları Yavuz Bahadıroğlu romanları biterdi. Babam gelirdi. Arkadaşları salonda çıkacak yazıları mı konuşurdu, sohbet mi ederlerdi bilmiyorum, o salon onlardan sonra genişlerdi de genişlerdi. Babam ve annemin sohbet arkadaşları gidince salondaki sehpaları seyretmek, üzerlerindekini mutfağa taşırken, içi içine sığmayan bir huzur çeşmesinden içenlerin arkada bıraktığı cennet kâselerine sanki meleklerin ellerinden tutuyormuş gibi değebilmek, bu yaşımda bile en büyük zevkim olarak kaldı. Sohbet sonrası o salonlarda, başyazılarda tarif edilen İslâmiyet'in yaşandığı mekânlara kattığı neşe ve güzelliklerden izler ve kokular kalırdı. Yeni doğan bir bebeğin annesine kavuştuğu ânın heyecanını hatırlatırcasına o koku bütün evi sarardı. Sohbet-i canan, geçmiş ve gelecek kipli zamanlardan geçip sonsuz zamanların atkısında ip bükmek ve o dantelâ ile ruhun atlastan ibrişimli heykelini yeniden ikame etmekti. Babamın arkadaşlarının ayak sesleri, bir ânda bütün özlenmişlikleri sohbetin cennet bahçeleriyle giderircesine gelir, "Böyle geleceksen hep git!" dedirtircesine ruhlara sekine serper de giderdi.

Sonra hastalandı babam. Değil sohbet grubunu, birkaç kişiyi bile evimizin salonunda ağırlayamaz olduk. Bu sefer, onun namaz köşesinden yükselen sessiz dualar, Kur'ân-ı Kerîm ve kitap okuyan heybetli sesi kapladı evi. İlk defa bu kadar evdeydi. Sıza sıza göl olan bir dua nehrinde yıkanıp çıkmak gibiydi her eve dönüşüm. Bir kamp kurnasında arınmak gibi. Şairler der ya, ruh, ten kafesinde hapsolmuş bir kuştur. Ruh o salonda serbest kalır, kendinden uzak kalmanın gurbeti biter, huzur insanın iliklerine işlerdi. O namaz kokan salon, ruh ufku bestelerinin yeryüzünde sahneye taşındığı birer mihenk taşıydı. O salonda kamp kurnaları kurulur, her tesbihatla yeniden doğan baharın adı bir kere daha konurdu.

Sonra benzer diğer evleri ve salonları düşündüm, dünyanın dört köşesindeki. Dünyanın neresine gitseniz sizi ılık bir meltemle karşılayan salonlar vardır.

O salonlar, duası ve kitapları ile, odaların ser-zakiri; ukba baharlarının dünya dilindeki adıdır. Selçuklu mimarisinin matematik dehasıyla, Osmanlı'nın mütevazı sanat anlayışıyla, o mekânlar, modern dünyanın gerçeklerine ve gereklerine göre yeniden tercüme edilmiştir. Oralar, bir gölgelik olan dünyada ukba sarayları kurar, ruh ebedin renklerini ve mevsimlerini oralarda tadar. Meğer önden giden atlılar da her zamanki centilmenlikleriyle ukbaya da önden giderek, bizlere ötelere seyahatin adabını anlatırlarmış. Şimdi, Mevlâna'nın beyitlerindeki fânî dünyaya atılmış gurbetlik ruhun acısını duyup, öteleri özleyenleri daha iyi anlıyorum. 'Ateş düştüğü yeri değil, beni yakar.' diyen Müellif'in işaret ettiği ufka ulaşmak için nasıl dua etmeli? İnsan ukbaya en yakınını yollamadan öteler hasreti, yüreğine düşmez mi ki?

En yakın demişken, gidenler, boşluklarında daha mı iyi anlaşılır sahi? Şimdi salondaki namaz köşesine mukabil, kitaplarda altını çizdiğin satırlara sığındı ruhum. Bir beşer, bir evi bu kadar nasıl doldurmuş, diyen kalbim anladı ki, O'na olan sevgisi imiş giydiği beden elbisesine o heybeti veren. Mekânı dolduran, kalbimizi doyuran sevgi, Sevilen'in devlet kuşu sevgisinin gölgesinde evimizi dinlendirmesindenmiş. Sözler, O'ndan açılınca, O'na durunca sonsuz olurmuş. Meğer, bu yüzden çocukluk hafızama yer eden Sızıntı'nın ön ve arka kapakları, ilk sayısındaki Cılız Omuzlarda Büyük Yük, Bu Sarayı Kim Yapabilir, ve Delil Bir Değil ki, yazıları ve resimleri bir ömür tefekkür edilecek kadar çok ve derinmiş. O'nun ikliminden doğan satırlar, insanın mahiyetinde ne derinlere kazınıyormuş...

Nesillerin hâli üzerine konuştuğumuzda sözlerinden fazla duruşu konuşur, "bu acıyı dindirmek için yavru" diyen gözleri büyük bir ciddiyetle raflarda gezer, sonra eli bir cilde gider ve bir heybet elbisesine bürünen ses tonu ile Müellif'in bir başyazısından örnekler vere vere, sanki huzurda imiş gibi, sanki ilk defa duymuş gibi yüreği titreyerek, sesi inleyerek pür-heyecan okurdu. Ne zaman başka sorular sorsam, cevap verecek bir kitabı olur, kendini karıştırmadan doğrudan kitaptan konuşurdu. Babam yoktu, kitapları vardı sanki. Kitabî olmak böyle bir şey olsa gerekti.

Babamın notlarını karıştırırken altı defaatle çizilmiş bir not gözüme ilişiyor: 'Hidayet... dünyada başka gaye olmamalı, 2004, Amerika'. İşte nesillere miraslık ilk cümle: 'Bu ağlamayı dindirmek için yavru...' Ona dâir dünyalık son hatıralarımız da onun bize ilk okuduğu ve öğrettikleri de aynıymış. Hayat, çok buudlu o bir tek hakikati anlamak için, günde beşe bölünen vakitleri ile temrinden ibaretmiş.

Seneler geçiyor ve ben ilk sayılara tekrar tekrar dönüp, kendimi bir kere daha bu pınar başında, bu kamp kurnasında, ötelerden dünyamıza bir yaprak iner gibi nüzhet ile inen baharlara karışmış, solan renkler bir bir çiçeğe durmuş, tomurcuklarına seher vakti çiğ olup tazecik dokunmuş gibi hissediyorum. Sayfaları açtığımda bahar doluyor odaya. Ülkelerin rengi semavî mavilere karışıyor, nerede olduğumu unutuyorum. Vatan oluyor âlemler; fena, beka rengine bürünürken, eşya tek tek ruhu olduğunu haykırırcasına bahar bestelerine dem tutuyor. Salonda baharlar yarışıyor, her köşeden bir zülal fışkırıyor. Uzaklarda, her satır ufkuma doğan bir bahar güneşi; her yeni çıkan kitabın kokusu, bir arı çiçeği oluyor. Sıza sıza göl oluyor, âlem ünsiyet kesbedip dostluk köprülerinde birleşiyor ve o muhabbetten ufak dünyamıza ne güneşler doğuyor. Her çiçek benim bahçem, her insan akrabam oluyor. Bakıyorum, bu merhamet bestesinde, şiddete susamış ruhlar bile muhabbet fedaisi olmak için aşk andı veriyor.

Küçükken, saatlerce Sızıntı'nın resimlerine bakar, dalardım. Yıllar sonra New York'ta Grand Central Terminal'de bir arkadaşımı beklerken fark ettim ki, Sızıntı'nın ön ve arka sayfalarındaki fotoğraflarda etrafa koşuşturan heyecanlı ve telâşlı kalabalıklar, tam da orayı tarif ediyordu. Resim altı yazılar ise dünya telâşesine iman baharından nazar eden ruhların diliydi. Dünyanın ekonomik merkezinde bir yanda meşhur caddeleri, beton yığını gökdelenleri ve oralardan çıkan takım elbiseli insanları, diğer yanda metrolarda yatıp kalkan evsizleri gördükçe, kendimi başyazıların satır aralarında insanlık için ağlayan o yüreğin gözlerine yaş olup durmuş bir manzaranın muhatabı gibi hisseder, ilim ve hikmetten ne kadar nasibi varsa, o kadarını bile şehre dağıtamayan üniversitenin büyük kapısına doğru yürürken, gelir dağılımındaki bu adaletsizliğe ve şehrin merhametsizliğine ben de ağlardım.

'Merhamet etmez misin evlâdına?' diyen o ses, kışın ortasında gelen bir neslin baharını dokudu. Karlar altında ruh yetimi bir nesle Muhammedî Muhabbet şefkati ile insanlık güneşi olup bahar soluklayan Müellif kalemler, omuzlarındaki küfede yumurtalarla tepeyi aşarken, dünyadan ukba dererken, kış çiçeklerinin solmaması için aka aka göl olan dua pınarlarından bize de bahşeder mi?

Bu yeni baharlar, bütün renklerini alıp kâinatın ruhunu eve tekrar davet edebilecek mi? Kıtaların ve toplumların gözyaşını bir kuyumcu hassasiyetiyle silmeye devam edebilecek mi? Bunları babam okusa elini atar, ilk cilt ikinci sayıdan okurdu, kırk yıl hiç değişmeyen o heybet ve heyecanıyla... 'Yeis, mani-i her kemâldir'... Sonra arka kapak şiirini tekrar ezberletirdi:

Bahar oldu çiçekler,
Yapraklarda böcekler,
Kış görenler savulsun,
İşte bahar emekler.

Wmhocasi.com
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Bahara Gönül Verenler
« Posted on: Nisan 24, 2024, 06:26:23 ÖS »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Bahara Gönül Verenler e-book, Bahara Gönül Verenler programı, Bahara Gönül Verenler oyunları, Bahara Gönül Verenler e-kitap, Bahara Gönül Verenler download, Bahara Gönül Verenler hikayeleri, Bahara Gönül Verenler resimleri, Bahara Gönül Verenler haberleri, Bahara Gönül Verenler yükle, Bahara Gönül Verenler videosu, Bahara Gönül Verenler şarkı sözleri, Bahara Gönül Verenler msn, Bahara Gönül Verenler hileleri, Bahara Gönül Verenler scripti, Bahara Gönül Verenler filmi, Bahara Gönül Verenler ödevleri, Bahara Gönül Verenler yemek tarifleri, Bahara Gönül Verenler driverları, Bahara Gönül Verenler smf, Bahara Gönül Verenler gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Tarihimize Şan Verenler
Tarih
HaYaL 0 787 Son Mesaj Temmuz 21, 2008, 06:59:00 ÖS
Gönderen : HaYaL
Modaya Yön Verenler
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
By.CeZa 0 1122 Son Mesaj Ağustos 04, 2008, 11:34:07 ÖÖ
Gönderen : By.CeZa
Ankete Oy Verenler.
Modifiye
[B]a[R]a[N] 4 1577 Son Mesaj Mart 09, 2009, 07:01:10 ÖS
Gönderen : By_Seytan
Tarihimize Şan Verenler
Tarih
[-By*FoR1cİn-] 7 1702 Son Mesaj Ağustos 06, 2009, 04:03:40 ÖS
Gönderen : einstory
Saçınızı Bahara Hazırlayın
Moda & Güzellik
-o_o-GökhaNur-o_o- 2 925 Son Mesaj Aralık 05, 2012, 11:36:02 ÖS
Gönderen : imge34


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular