0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Avrupa’da Demokratik Devrim  (Okunma Sayısı: 521 Kere Okundu.)
« : Aralık 07, 2012, 10:05:17 ÖÖ »
Avatar Yok

Asortik Hatun
*
Üye No : 3762
Nerden : İzmir
Cinsiyet : Bayan
Konu Sayısı : 13388
Mesaj Sayısı : 22 841
Karizma = 58066


Viyana Konferansı sonunda (1815′te) yapılan barış anlaşması, bilindiği gibi birçok Alman yurtseverinin umduğu sonucu getirmedi; Almanya’yı tek bir devlet olarak birleştiremedi ve siyasal bakımdan bölünmüş bir İtalya’yı, bir kez daha Avusturya’nın ve Papalığın etkisinde bıraktı. Avusturya Şansölyesi (başbakanı) ve Viyana anlaşmasının baş mimarlarından olan Prens Clemens von Metternich, savaşı yitirmiş Fransa’yı asi Rusya’nın karşısına bir güç olarak koymayı denedi; çünkü Rus Çarı 1. Aleksandr (1801-1825 arasında yönetti) Avrupa’ya Napoleon’un yaptığından daha kökten bir biçimde yeni düzen verme düşüncesiyle oynuyordu.

Metternich, Çar Aleksandr’ın bu özlemini önlemeyi başardı ve geçen birkaç yıl içinde Çar’ın, Avrupa barışını yeniden bozmaya başlayan halk devrimini önlemek için iplerin sıkı tutulması gerektiğine inanmasını sağladı.

Bununla birlikte liberal ve devrimci özlemler, özellikle orta sınıftan gelen okumuş kişiler arasında olmak üzere canlı kaldı. 1830 ve sonra da 1848-1849 yıllarında çıkan halk ayaklanmaları, kıtanın önemli ülkelerinde kurulu yetkeyi yıktı. Ne var ki devrimciler, ne istedikleri gibi birleşmiş bir Almanya ne de birleşmiş bir İtalya yaratabildiler. Fransa, devlet başkanı olarak seçilen III. Napoleon’un, bu seçimi, bir plebisitle güvenceye aldığı kişisel İmparatorluğuna dönüştürerek amcası büyük Napoleon’u taklit etmesine kadar (1848-1852 yılları arasında) bir cumhuriyet oldu. Büyük Britanya devrimden kaçabildi; ama yurttaşlık haklarını, 1832′den (Reform Yasası’ndan) başlatıp, 1844′te hemen hemen tüm ergin erkeklere oy verme hakkının tanındığı noktaya kadar azar azar genişleterek, bölük pörçük reformlar yapma politikasını benimsedi.

1848 devrimlerinin başarıya ulaşamaması, birçok kimsenin, halkın istemine dayanılarak temel siyasal değişikliklerin gerçekleştirilebileceği yolundaki umutlarını yitirip umutsuzluğa düşmesine yol açtı. Bununla birlikte, Fransa’da III. Napoleon (1852-1870 arasında yönetti) kadar İngiltere’de bazı etkili devlet adamları da, Avrupa’nın öteki ülkelerine liberal ve parlamenter hükümetleri benimsetmenin iyi bir şey olduğunu ve bu yoldaki girişimlerin desteklenmesi gerektiğini düşündüler. Orta Avrupa’da siyasal statükonun sürmesi, 1848′den sonra Rusya’nın tutumuna bağlı oldu. Ruslar (1854′te) Türklerle savaşa girme yanılgısına düşünce, Fransa ve Büyük Britanya, büyük bir isteklilikle Türklerin yardımına koştular ve Rusları kendi topraklarında, Kırım’da yendiler.

Bu savaşın, Çarlık otokrasisinin Rusya’dan beklenmeyen bir zayıflık içinde olduğunu ortaya koyması, iki gözüpek siyasal kumarbazın, Sardunyalı Kont Camillo Cavour’un (ölümü, 1861) İtalya’yı 1859′da; Prusyalı Kont Otto von Bismarck’ın, Almanya’yı 1871′de kurdukları krallıklar yönetiminde birleştirmelerine yol açtı. Bismarck, bu başarısına üç adımda, 1864′te Danimarka’ya, 1866′da Avusturya’ya ve 1870-1871′de Fransa’ya karşı kazandığı savaşlarla ulaştı.

Bu savaşların ilk ikisi herhangi bir iz bırakmadı; ama 1870-1871 Fransa-Prusya Savaşı ve savaşı kazanan Almanların zorla kabul ettirdikleri barış koşulları (Alsace ve Lor-raine bölgelerinin Fransa’dan alınıp Almanya’ya verilmesi) tüm yurtsever Fransızlarda intikam duygusu yarattı. Bununla birlikte, Bismarck Alman politikasının dizginlerini elinde tuttuğu sürece, Fransa Avrupa kıtasında kendine müttefik bulamadı ve parti kavgaları, Üçüncü Fransız Cumhuriyeti’nin kargaşa içinde çalkalanmasına yol açtı.

Orta İtalya toprakları üzerindeki egemenliğini yitirdiğine içerleyen Papa’nın ardı arkası kesilmeyen karşı çıkışlarına karşın, İtalya’da anayasal krallık düzeni egemen oldu. Bununla birlikte, Almanya’da Şansölye Bismarck, imparatorluk Almanyası (1871-1918) için, Hohenzollern hanedanının haklarına ilişmeyen bir anayasa çıkarttı. Prusyalı rakiplerinden farklı olarak, Avusturya’nın Habsburg imparatorları, ulusçuluk akımıyla ve temsili halk hükümetinin kurulması yolundaki liberal isteklerle bir uzlaşmayı olanaksız buldular.

İmparatorluğun içindeki sayısız ulusal topluluk, birbirleriyle herhangi bir demokratik uzlaşmaya varılamayacak şiddette bir kavgaya tutuşmuştu. Bununla birlikte, 1914′te tüm önemli Avrupa ülkelerinde (1906′dan sonra başlamak üzere) Rusya’da bile, seçimle oluşan şu ya da bu tür bir parlamenter organ bulunmaktaydı ve her hükümet, resmi politika ile gazetelerle, partiler yoluyla dile getirilen ve yaratılan “kamuoyu” arasında, işlerliği olan bir işbirliği kurmaya çalıştı.

Görünüşe bakılırsa bu durum, 1789′da dünyadan haberli çoğu kişiye, gerçekle ipini koparmış, uygulanması olanaksız düşler olarak gelen halk yönetimi ülkülerinin büyük bir zaferiydi. Ama gerçekte, liberal ve demokratik ilkeler tüm Avrupa’ya yayılırken, Eski Rejim’in öğeleriyle karıştırılıp büyük ölçüde sulandırılmıştı. Bu, özellikle tepeden bürokratik denetimin Avusturya, Rusya ve Alman hükümetlerinin parlamenter süslerinden çok daha güçlü kaldığı Orta ve Doğu Avrupa için geçerli olan bir betimlemedir.

Doğu Avrupa toplumunda büyük değişiklikler, genellikle resmi eylemlerin, örneğin sertliğin (1848′de Avusturya’da, 1861′de Rusya’da) kaldırılması ve Macaristan’a geniş bir siyasal özerklik hakkının (1867′de) yeniden tanınması gibi olayların yan ürünleri olarak ortaya çıktı. Rusya’da 1880′lerde önem kazanan demiryolu yapımı, madencilik ve sanayi alanında görülen büyük gelişmeler de, geniş çapta devlet girişimlerine ya da hükümetlerle yapılan özel imtiyaz anlaşmalarına bağlıydı.

Görünüşte değil de gerçekte daha liberal olan Batı Avrupa ülkelerinde, ondokuzuncu yüzyıl içinde çok çeşitli çıkar grupları -anonim şirketler, karteller, işçi sendikaları, siyasal partiler, kiliseler, subaylar, bürokratlar, avukatlar gibi meslek grupları ve öteki çıkar grupları- halkın egemenliğini öylesine etkili bir biçimde kuşatmışlardı ki, durum Fransız Devrimi’nin öncesinde devletçe tanınmış benzeri çıkarlar yığınının, Fransa Kralı’nın kuramsal egemenliğini kuşatmasını anımsatıyordu.

Böyle bir durumun doğuşu, kuşkusuz ondokuzuncu yüzyılın başlarında, gelecek için son derece büyük umutlar veren liberal, demokratik bir yönetime sahip olma çabalarının gevşemesine yol açtı. Demokratik ülkü ile iktidarın kirli gerçekleri birbirini aşındırdı. Özel çıkar çevreleri, halkın davasının savunucularının maskelerini indirmesi korkusuna kapılmaksızın, Bismarck gibi demokratik kitle politikasının iplerini sahne gerisinden çekip oynatarak yetkelerini sağlamlaştırmayı öğrendiler.

Bu nedenle, ondokuzuncu yüzyılın ortalarında son devrimci ateş (hiç değilse devrimci hatiplik) liberal kanallardan sosyalist kanallara geçti. 1848′de Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich Engels (1820-1895) Komünist Manifestosu’nda, uluslararası devrimci bir proletaryanın nasıl kaçınılmaz olarak iktidarı ele geçirerek gerçek özgürlük ve eşitlik dönemini başlatacağı yolundaki görüşlerini açıkladılar. Marx’ın görüşlerinin, çekici olmakla birlikte gerçekleştirilmesinin kolay olmadığı anlaşıldı. Uluslararası sosyalist akımın ilk dönemlerinde gürültücü tartışmalar görüldü ve Marx’ın ölümünden sonraki tarihlere dek dengeli bir örgüt kurulamadı. Marx’ın ölümünden sonra, 1889′da az-çok dengeli bir örgüt olan ikinci Uluslararası İşçi Birliği (ikinci Enternasyonal) kuruldu.

Fakat büyük ve oldukça disiplinli sosyalist partilerin kurulması, bu parti örgütlerinin de çağın parlamenter rejimiyle geçici bir uzlaşmaya yanaşmaya başlamaları demekti. Bu nedenle, 1914′te savaş çoğu Avrupa devletlerinin kapısını çalınca, Alman ve Fransız sosyalistleri kendi ulusal bayrakları altında toplandılar ve birbirlerine karşı, hiç de üzülmeden canla başka savaştılar. İçlerinde, ancak çok küçük bir aşırı kesim, tüm sosyalist akımın resmen söz verdiği uluslararası dayanışma ilkelerini çiğnemeye yanaşmadı.

alıntı

WeBCaNaVaRi'na Üye Olmadan Link'leri ve Kod'ları Göremezsiniz.
Link'leri Görebilmek İçin. Üye Ol. veya Giriş Yap.
Üyelerimizden Destek Bekliyoruz.
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Avrupa’da Demokratik Devrim
« Posted on: Nisan 27, 2024, 06:06:32 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Avrupa’da Demokratik Devrim e-book, Avrupa’da Demokratik Devrim programı, Avrupa’da Demokratik Devrim oyunları, Avrupa’da Demokratik Devrim e-kitap, Avrupa’da Demokratik Devrim download, Avrupa’da Demokratik Devrim hikayeleri, Avrupa’da Demokratik Devrim resimleri, Avrupa’da Demokratik Devrim haberleri, Avrupa’da Demokratik Devrim yükle, Avrupa’da Demokratik Devrim videosu, Avrupa’da Demokratik Devrim şarkı sözleri, Avrupa’da Demokratik Devrim msn, Avrupa’da Demokratik Devrim hileleri, Avrupa’da Demokratik Devrim scripti, Avrupa’da Demokratik Devrim filmi, Avrupa’da Demokratik Devrim ödevleri, Avrupa’da Demokratik Devrim yemek tarifleri, Avrupa’da Demokratik Devrim driverları, Avrupa’da Demokratik Devrim smf, Avrupa’da Demokratik Devrim gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Vukuuat - Devrim
Rap Mp3
By.CeZa 5 1569 Son Mesaj Eylül 02, 2010, 06:53:12 ÖS
Gönderen : Hephaestus
Şaşırtan Devrim
Tarih
seyyah 0 728 Son Mesaj Temmuz 13, 2008, 12:52:22 ÖÖ
Gönderen : seyyah
Soysuz Devrim
Şiir Köşesi
YalnızHayat53 0 742 Son Mesaj Ağustos 05, 2008, 05:08:00 ÖS
Gönderen : YalnızHayat53
Demokratik Parti - Abd
Yabancı Tarih
Asortik Hatun 0 651 Son Mesaj Aralık 12, 2012, 07:31:24 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun
Moldova Demokratik Cumhuriyeti
Yabancı Tarih
Asortik Hatun 0 608 Son Mesaj Aralık 20, 2012, 01:13:36 ÖS
Gönderen : Asortik Hatun


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular