0 Üye ve 1 Ziyaretçi Konuyu İncelemekte. Aşağı İn :)
Sayfa 1
Konu: Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan  (Okunma Sayısı: 1102 Kere Okundu.)
« : Temmuz 21, 2008, 08:13:23 ÖS »
Avatar Yok

By.CeZa
*
Üye No : 293
Nerden : İstanbul
Cinsiyet : Bay
Konu Sayısı : 12191
Mesaj Sayısı : 28 687
Karizma = 11179


Ahmet Turan ALKAN - Ateş Tecrübeleri

ATEŞ TECRÜBELERİ

Yazarı : Ahmet Turan ALKAN
Yayınevi : Ötüken Yayınları
Baskı : İstanbul / 1996 / 300 shf.


BÖLÜM: MEMLEKET AHVALİ

a) Ateşlerde Yürümek: Evet Türkiye’nin coğrafi yeri çekiçle örs arasındadır. Tarih yüzyıllardır Türk'ün ateşle yaptığı raksı seyrediyor. Devletler hukuku diye bildiğimiz şey Orman yasalarının kravatlı hali. BM, AGİK, Barış senetleri bunlar esasta ben ıslık çalarım sen oynarsın mealindeki masadaktır. Lozan'da geniş Türkiye bilinen bütün petrol mıntıkalarından uzak tutuldu. Türkiye'ye ise biçilen rol tarım memleketi olmak, daima borçlarla batıya mahkum olmak. Evet Türk coğrafyası, kendi tarihiyle hesaplaşıyor. Hani bütün komşularımızın işini gücünü bırakıp bizimle uğraştığını düşünmekte hoşumuza gidiyor. Dışarıya tarım mamulü satıp petrol, yedek parça alan bir Türkiye’nin bu günkünden daha huzurlu olacağında galiba hem fikiriz. Ama Türkiye'nin başka şansı yok. Fikir üretmeyi eğitimde kaliteyi arttırmayı dünya ile entegre olmayı başarmalı.

Devletin Hali: En iyi devlet hiç yönetmeyen devlettir. Ama bu devlet bize lazımdır. Onu daha az yönetir hale getirmemiz için lazımdır.

Milliyetçilik: "Ne mutlu Türk'üm diyene" desekte TC. Devlet-i Aliye'nin teba'sına bakışını tevarüs etmişti. Evet Osmanlı halkına bir arada yaşama dersini iyi belletmişti ama son zamanlardaki Milliyetçilik 80 öncesinden farklı kendi tarafına sevgiden ziyade, karşıt guruptan nefret etme iç güdüsü hakim. Evet "Bir Türk dünyaya bedeldir" sözü dağa taşa yazılsa da devlet gündelik uygulamada Osmanlı hükümeti gibi davranmaya mecburdu ve öyle davrandı.

b) Türkiye'den İç Siyaset Manzaraları: 12 Eylül' den sonra yağmur dinince kesimler arası uçurumun o kadar da olmadığı görüldü. 20. Y. yıl boyunca Türk siyasi hayatı hiç bu kadar fırtınasız olmadı. Ama 1993 yılından bu yana Türk siyasi hayatında demokratik ortam yeniden sertleşmeye başladı. Komplo teorileri etrafımızı sardı. 80 öncesinde oy toplama yöntemi yandaş olmayanları düşman olarak göstermekti. Ama 83'ten sonra bir partinin tek şansı iyi bir program ve inanılır bir siyasi kadro kurmaktı. Şimdi yeniden hava giderek sertleşiyor, intikam-ı küfür çığlıkları tekrardan yükselmeye başladı. Artık birilerinin işi hayli kolaylaşıyor. Artık kamu oyunun sağduyusuna değil korkularına hitap ediliyor. Bir şeyler öğrendik çorbamızdan sinek çıkarsa suçu komünistlere de aramak yerine, yakınlarda bir çöp varili var mı ona bakıyoruz. Ve laisizm; insanlara dini duygularını öğretmek yerine dini kontrol etmek. Tabii ki Türk solu da laisizmin tabii müttefikiydi.

Sistemin Takozları: Jakoben irade diyebileceğimiz güç odakları, kendi vehmine bıçak dayandığı zaman oyunu kendi kurallarına göre yönetmeye kalkması, her 10 yılda bir halkın iradesine konan engeller. Bir diğer engel de 'Haşmetli Türk Bürokratları'. Sistemin gizli efendileri. Evet o halde bize Kamikaze irade lazım, ülkenin selameti için kendi ölümüne razı olabilen bir irade. Siyasi kariyerini sokmaya hazır bir irade.

c) Toplumun Ergenlik Sivilcesi Milliyetçilik: Bizler insanların 'Bir tek ümmet' oldukları devri tahayyül edebilmek için gerekli zihni donanımdan mahrumuz. Evet, milletler nasıl bir arada tutulur? En yalın çözüm 'inanç' değişkenini kabul etmek olabilir. Musevilik hariç bütün dinlerin temel iddiası budur. Gelişen şartlar başka bir değişkene ihtiyaç duymamızı sağladı: Siyaset... Farklı inanç ve etnik özellikteki insanları bir arada tutabilmeyi başarmış model imparatorluk modeliydi. Romadan bu yana kullanışlı bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Amerika da bu gerçeği göz ardı etmediği için ayakta.

Ortaçağda İnanç Devri: Sıkıştırılmış Avrupa'yı bir arada tutan kiliseydi. Kiliseyle birlikte ortaçağın saf imanı da öldürücü yara aldı. Allah inancının yerini 'saf akıl' inancın yerini 'hırs' sabrın yerini 'ihtiras' aldı. Evet insanları bir arada tutan ortak payda yok olmuştur. (Mühim bir noktada kendine dinamik olarak saf akıl, hırs ve ihtirası seçen Avrupa dünyaya hükmedince Dünya üstünde Allah inancının yerini bu inançlar aldı) Sanayileşen Avrupalı topluluklar kendilerini bir araya getiren şeyin kan bağı olduğunu keşfetti ve 'Milliyetçilik' başladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Milliyetçiliği yapıldı ama yöneticiler sadece Türklere hitap etmediklerini biliyorlardı. Enteresandır MHP hareketine katılanların arasında her millet vardı. Acaba onları bir araya getiren Milliyetçilik miydi? Hayır, ezilmişlik ve yalnız kalmama gibi motiflerdi.

d) Medyaya karşı fert: Medya ve gladyatör dövüşlerini düşününce arada çok benzerlikler zuhur ediyor. Kamuoyu, hafızası zayıf basarı uzvuyla öğrenen kitle. Ama aynı zamanda bir kusuru var saflık. Tebdili kıyafet ile kamuoyu yoklayan sultanlar eskide kaldı. Peki ya Türk medyası. Bir döneme kadar özgürlüğü hem kanunlar hem de madden kısıtlanan medya. Ama zaman değişti, devlet tekeli kalktı. Özel teşebbüs TV kanalları açtı ve devletle iyi ilişkiler içinde olma mecburiyetinde olmadığını gösterdi. Ve medya gücünü yokluyor. Meydan muharebelerine giriyor. Medya Frankenstein'in canavarına dönüşmeye başladı. Medya artık hem savcı hem de hakimdi. Aklımıza hemen bu batıda nasıl oldu fikri geliyor. Batıda medya sosyal değerler ve yargı kurumlarıyla dengelenmiştir. Türkiye de medya kişilik haklarını tahrip etmeye başladı. En büyük tehlike oldu. Son 10 yılda Türkiye'de sağlam gibi görünen temel taşları yerinden oynadı. Önümüzdeki yıllar iç dengeler açısından sancılı olacaktır.

e) Quo Vadıs Domıne: Evet Türkiye nereye gidiyor? İllüzyon sona eriyor, ayaklarımız suya değiyor, saçlarımız önümüze dökülüyor. Batı karşısında kendimizi bir saman çöpü tedirginliğinde görüyoruz. Ekonomimizin bir bakkal defteri kadar gerçeği yansıtmayan Bütçelerle gitmediği ortaya çıktı. Posta trenlerinin bile durmadığı (!) yerleri il yapmayı vaad eden siyasilerin durumu. Yalan hepimizin hoşuna mı gidiyor? Türkiye hızla kendi gerçeğine yürüyor.

f) Havf ve Reca Arasında: Birinci jöntürklerimiz Rousseau, Comte okuyor, usta kabul ediyorlardı. İkincileri, Marx, Lenin'i üstad kabul ettiler. Artık doğru dürüst jöntürkümüz bile kalmamıştır. (Yazarın yanılgısı) Evet insan neslimizin kalitesini yükseltmeliyiz. Ama Milli eğitimin hali işler acısı neyse ki reca adına daha önceleri çok defa böyle durumların içinden çıkabilmiş olmamızı söyleyebiliriz.

Türkiye kolay idare edilebilir bir ülke olmaktan hızlıca uzaklaşıyor. Korku ve ümitler arasında bir Türkiye gelişiyor.

g) Yönetilmiyorum O Halde Varım: Günlük hayatta halkların hayatını en çok zorlaştıran yine devlet neredeyse genlerimize vatandaşı kul sayan devlet anlayışı işlemiş. Devlet Millet için vardır ama şu an halk devleti sırtında taşıyor.

2. BÖLÜM: KAFİR AĞLAR

a) Önce Türkiye Kavramlar Değil

Türkçe’nin İntikamı: Son günlerdeki Laiklik kavgası aslında 70 yıl önceki dini kontrol etme gayretlerine karşılık Müslümanlarda doğan öfkeden ibarettir. Evet devlet laikti ama 1924 de kurulan diyanet işleri vasıtasıyla kamu bütçesinden din bürokrasisine muntazam paralar aktarılıyordu. Aslında amaç yeni bir devlet dini oluşturma gayreti idi. Evet böyle demokratik bir ortamda laikliği kaldırmayı savunan bir parti tek başına iktidara getirecek halk desteği sağlarsa ne olur? Oyunun kuralı açıktır: Halkın dediği olur. Aslında üzerinde durulması gereken kavram demokrasi olmalı değil mi? Danimarka’nın ve Norveç’in resmi dini Luthercilik. İspanya ve Portekiz’inki Katoliklik. İngiltere teokratik bir devlet, kral aynı zamanda kiliseninde önderidir. Peki onlarda olan bizlerde olmayan nedir? Demokrasi .. Türkiye Laiklik için harcayacağı enerjiyi milli geliri arttırmak için harcasaydı herhalde sonuç farklı olurdu.

b) İslam’ın Köylü Ve Şehirli Pratiği Üzerinde Notlar:

Sanılanın aksine devleti yönetenlerden halkın istediği şehirden çok köyde oturması, çünkü köylüler problem üretmezler, talep baskısı yoktur siyasi çizgileri aniden değişmez. Aza kanaat ederler uysal vatandaşlardır.

Dünyanın her yanında köylülerle şehirliler aynı şeye bakarken farklı şeyler görürü ve düşünürler. Köylüler ve şehirliler arasında müştereken 500-1000 kelime vardır. Dil farklıdır. Neseb ve soy birliği vardır. Kültür birliği yoktur, din birliği vardır. Ama aslında bunda bile birlik yoktur. Efendimizin hedefi Arapları şehirleştirmek ti. İslam zirvede hep şehirlerde temsil edilmiştir. Peki ya köylü şehirli olunca ne oldu. Şehrin dört boyutlu kriterleri yerini köyün tek boyutlu ve kıyafetsiz kriterlerine terk etti.

c) Tarih, Din, İlim, ve Siyaset Beyanındadır:

İslam dini ve tarih ilişkileri enteresandır. İslam tarihinin güvenilir aktarıcalarına ittiba ederek "selemet der kenarest" fehvasınca amel edersiniz.

Evet son yüzyıldır müsteşrikler yazdılar. Müslümanlar hep reddiye yazdılar. İslam tarihçileri bir türlü bağcıyı dövmekten üzüm yemeye vakit bulamamışlar. Mesela Hadis usulü ve İslam fıkhının tedvini açısından geçerli genel bir kabule göre sahabelerin hepsi Udul olarak kabul edilmektedir. Halbuki bu yaklaşım tarih usulüne aykırıdır. (Evet ama bizim vartamız, kritiği, ehil olmayanlar da yapıyor.)

İslamın tatbikatında görülen beşeri zaaf ve hatta aksaklıklar İslamın kendisinden değildir. Evet oturup İslam’a dahil kritik yapmazsanız İslam hukukunun kodifiye edildiği zamanlarda serbest bir gelişme zemini bulan ilim acaba birer hukuk dahisi olan mezheplerin imamlarının son noktayı koymalarından dolayı mı sükuta uğradı?

Utanmazlık iletişimin ilk boyutudur.

d) Türkiye'de Sağın Tarihine Buruk Bir Derkenar:

Sağın tarifi? Sağ solcuların sağcılara laik gördüğü bir sıfattır. Nasıl sağcı olunur? Tekelcilikle mi? Burjuvayı savunmakla mı? Kapitalistlikle mi? Sağın kimliğini belirleyen iki müşterek var. Din gayreti ve bayrak aşkı. Bu ölçülerden biri adamı sağcı yapmaya yeter. Daima tepki tavrı içinde kalma mecburiyeti sağı netleştirmekten alı koydu. sağın tezi yoktu. Sağın sanatla da alakası yok, hep şikayet edebiyatı ve basitlik. Hazin tablolar. Dükkan isimleri: Furkan market, Seriyye Kitabevi Mesture giyim, Tekbir Gıda... Nedir bu? saf İslam mı yoksa ticaret için Müslüman kardeşe göz kırpma mı? Enteresandır sağ kendi temel sabitelerine güvensizlik içindedir. Cat Stevens, Roger Garaudy, onların Müslüman oluşu sevinç dalgası oluşturdu. Acaba "Çok şükür doğru yoldayım" kanaatini güçlendirdiği için mi değerliydi? Sağın entellektüeli olmadı. Prof.'u, yazarı oldu, ama entellektüeli olmadı.

e) Üç Tarz-ı Siyasetten Tek Tarz- Siyasete:

Osmanlı sonlarında üç akım vardı; İslamcılık, Türkçülük, Osmanlıcılık. sonraları buna bir yenisi eklendi. Batıcılık. Yeni Türk devleti radikal bir batıcıydı. Peki batı karşıtlığının izahı nedir? Cevabı nedir? Hep ilim ve tekniği alalım, din ve ahlaklarını almayalım dedik. Artık bu çözüm bile değildir. Evet kilidin şifresi "Allah insanlardan ne ister." Bu kapsamda İslam taraf değil esastır. İnsan yeniden Allah'ın halifesi mevkiine iade edilmelidir.

f) İnsan Haklarının Etik Temeli Kölelik ve İslam:

Batı bizim vesikalı yarimiz, onun insan hakları ihlalleri sayılamayacak kadar çoktur. Yeni bir din doğuyor. Adı yeni dünya düzeni. Cehennemi ise İstikrarsızlık, kışkırtma dış tahrik ambargo ve savaştır.

Pax Americana: Pax Americana çağdaş putların dev ağızlarına, çağdaş sunaklarda boğazlanan kölelerin eti ve kanıyla beslenen yontulmuş bir Vandal İmparatorluğudur. Roma’dan bile insafsız. Dünün firavunları da bir zamanlar süperdirler.

g) Sessiz Çoğunluk Bakımından Batılılaşmanın Anlamı:

İslamcılık bize batının 19. asırdaki hediyesidir. Aslında batıcılık istemesek de içimize işlemiş meşhur batılıların Müslüman oluşu ile inancımızı test ediyorduk. Cousteau, Garaudy, Kur'an'da 19 mucizesi vs. bunlar bize hep güç veriyordu.

Çağdaşlaşma Büyüsüne Karşı İslam’ın Bir Cevabı Var Mı?
Aydınlarımızın zihni karıştı çoğu kere avam kadar dahi olsun arif olamadılar. Batı öldü diyorduk ne oldu? Batı ahlaki çıkmazın içinde olabilir. Ama asıl onları ürküten ekolojik tıkanma karşısındaki çaresizlikleridir. Mesela Güçlü Biz Olsaydık: Hiç şüpheniz olmasın eğer böyle olsaydı Fransız aydınları St. Michelle'deki bulvar kahvelerinde bol sigara ve konsantre kahve tüketerek Osmanlı değerlerinin ezici Challenge'ı karşısında Fransız kimliğini koruyabilmenin bunaltısıyla ezilip duracaklardı. Belki içlerinden birisi "Müslüman olup kurtulalım, bu işin esrarı İslam da" diye teslimiyetçi bir tavır geliştirirken, diğeri "Saçmalama biz Hristiyanız ve öyle kalacağız, ağzımızla kuş tutsak bu Osmanlılar bizi kendi paxlarına asla dahil etmezler, kurtuluşumuz için tek yol Atlantik kıyısı ülkeleriyle müşterek bir entegrasyona girmektir" diyecek, bir başkası "yahu ne tartışıyorsunuz Fransız olmak Osmanlı değerlerini benimsemeye engel teşkil etmiyor ki, önemli olan Osmanlıdan bilgi ve teknoloji almaktır. Bizim onlardan kafaca hiçbir eksiğimiz yok sadece tembeliz o kadar" görüşünü savunacaktı, derken tartışmayı sessizce izleyen bir başkası başını ümitsizce sallayarak "Yanılıyorsunuz baylar, Osmanlıdan sadece bilgi ve teknoloji alsanız bile sonunda Osmanlı olursunuz. Çünkü bilginin de kültürel kalıp sadedinde bir cinsiyeti vardır. Sonunda Fransız kimliğini kaybetmemiz içten bile değil" derken belki bir diğeri "Kurtuluş İsa'dadır. O'nun getirdiği doktrini biz hayata geçiremedik. Kiliseye hapsettik. Laisizm canımıza okudu dinimizi gündelik hayatımızdan sürüp çıkardık. Osmanlı değerlerinin esiri olduk. İçimizde sırf züppelik olsun diye kandil günlerinde Quartier Latin'deki Rufai tekkesine gidip halkaya dahil olanlar bile var. İçine yuvarlandığımız kültür emperyalizminin boyutları gerçekten dehşet verici. Bazı arkadaşlar sırf modayı izlemek uğruna sarıklı geziyor, sırf aykırılık olsun diye nargile höpürdetiyorlar. Biz ruhumuzu kaybettik arkadaşlar. İsa öğretisinin temel değerlerini yeniden yorumlamaktan başka çıkışımız yoktur ve olamaz" sözleriyle tezini müdafaa edecekti.

Çağdaşlaşmanın Yanlış Yorumları: Müslümanlar çoğu defa "ne zaman bir Müslüman kanalı olacak" demişlerdi, ama Tv karşısında vakit geçirme stilini sorgulamadılar. Bizim aslında meselemiz görünmez zihni engellerdir.

ı) Şehre ve İslam Şehrine Dair:

Medine'nin fazileti hiç şüphesiz sakinlerinin fazıl kimseler oluşundan ileri gelmekteydi. Her millet kendi Medine-tül Fazılasını inşa etmekle muvazzaftır.

3.BÖLÜM: EFSANE:5 TARİH:0

a) Osmanlı Tarihi bir inanç alanı: Osmanlı Tarihi, maalesef çoğumuz için hala bir inanç alanı olmaya devam ediyor. Çoğumuz için o alanda sadece görmek istediklerimiz var. Osmanlı Devleti merkezi görünümü altında bir ırklar, dinler, milletlere federasyonudur. Ordusunun çoğu Müslüman nüfusa dayanması Osmanlının " İslam Devleti" olduğu gibi hatalı hükümlerin verilmesine sebep olmuştur. Keşke tarih literatürümüzde seviyeli polemiklere daha sıkça rastlayabilseydik. Dikkatle tenkide eğilebilsek ve tahammül edebilseydik...

b) Bizim Kürtler: Arnavut tan Kürde Çerkez’e Laza Boşnağa ve Trakyalıya kadar TC. Vatandaşlarını aynı kod içinde mütalaa etmeliyiz. Türkiye de Kürtler vardır ama Kürt haklarından söz edenlerin iyi niyeti yoktur. 1000 yıldır aynı coğrafyayı paylaşıyoruz. TC, Güneydoğuyu işgal altında tutuyor diyorlar, Kürtler de 30 yıldan beri Türkiye’nin her tarafını işgal ediyorlar. Aslında Türkiye de hiçbir zaman Türk ırkı imtiyazlı olmadı. Peki ya Türklerin imtiyaz istemeleri nedir? Kürt meselesi, Kürtlerden başka herkesin işine yarıyor.

c) Ahmet Cevdet Paşanın Gözünde Fransız İhtilali: İhtilal Osmanlıya yabancı idi. Avrupa devletlerinin çoğu Fransız ihtilalini bir iç isyan saymışlardı. Aslında Fransa da ortaya çıkan bu fitne adeta dinsizliği ilan ederek Allah korkusunu ve ahiret düşüncesini Fransız halkından söküp atmıştı. Paşaya göre İhtilalin temel sebebi Avrupa’nın sınıflı yapısıdır ve ihtilalde en ziyade dikkatini çeken nokta dinin hafife alınmasıdır. Osmanlı aydını ihtilalle pek alakadar olmamıştı. Ama gerçek etkisi Hıristiyan azınlıkların istiklal davasıyla kopmasıdır.

d) Cumhuriyet ve Ciddiyet İlanına Dair Düşünceler: Cumhuriyet Demokrasi değildi İngiltere Krallıktı, hala Cumhuriyet olamamıştı ama dünyanın en demokrat yönetimlerinden birisine mahzardır. Cumhuriyetsiz de yaşanabiliyor. Ama demokrasisiz asla.

e) 21. YY'nin Başlarında Atatürkçülüğün Durumu: Acaba Türkiye'yi 5 Nisan kararlarına getiren şartlar, Doğu meselesi, Kıbrıs meselesi, Liranın durumu, ilke ve inkılaplara layıkıyla önem vermemekten mi kaynaklanıyor? Enteresandır, 1960 ihtilalcileri Atatürk'ün anayasasını değiştirdiler. Ama neden? Çünkü 1924 anayasası tek parti hegemonyası için hazırlanmıştı. Çok partili ortama uymuyordu, İktidar partisine büyük avantajlar veriyordu.

f)Osmanlı Kimliğinin Eskimeyen Tarafı: Biz nedense Osmanlıyı hep Müslüman Türk tipinin tarih içindeki rafine olmuş hali olarak tasavvur ediyoruz. Asrı Saadetten sonra İslam’ın devlet düzeninde en ideal çerçevede geçirildiği düzenin adıdır.

4.BÖLÜM: BİR BÖLÜK ANKALARIZ

a) Türkiye de Solun Zihni Donanım Problemleri: Her medeniyetin klasikleri vardır, ve o medeniyeti klasikler anlatır. Türk solcusu mensubu bulunduğu medeniyetin bütün klasik değerlerine sırt çevirmiş insan tipidir. Solcu olmayan birisi bir solcuyla konuşmak istediğinde daima irili ufaklı birtakım tavizler vermek zorunda kalmıştır. Bu nokta sağ sol fikir alışverişini bitirmiştir. Bu durum solcunun umurunda değildir. Bütün dini ritüellere karşıdır. Türkiye’de sol sağa çok şey öğretmiştir. Ama sol hiçbir zaman sağdan bir şey öğrenmeye yanaşmadı.80'li yıllarda sol burjuva kurumlarını patlamaya hazır görüyordu. Ama Marksist Leninist heybetli mitos aniden yıkıldı. Sol anlayış artık baharat kabilindendir.

b)Türkiye yanlış zihni duraklarda duraklıyor: Ülkemizde daha çok biz bu dertten iflah olmayız mantığı ile hemen her mahfilde üretilen komplo teorileri bulunuyor. Salim, barış dolu zamanlara ihtiyacımız var. Türkiye için bir zihni inkılap mı gerekiyor? Hayır, Türk halkı bunu istemiyor. İktisadi bunalım ilk bakışta tarih boyunca toplumumuza sürekli gölgelik yapıyor. Milli tarihimiz cesaret kırıcı bütçe tabloları ile dolu. Sistem tıkanmıştır hükmü öyle mahfillerde kendinden emin ifadelerle sarf ediliyor ki, bu sözün sıhhatinden şüphe etmek neredeyse düşünce suçu sayılır oldu. Batının meydan okuması karşısında almamız gereken zihni tavır Türkiye’nin çözülemez sanılan bütün problemlerinden daha ağır ve müşküldür. Türkiye’nin gündemindeki en önemli meseleler, ortalama on yılda bir sıralamada yer değiştirerek zihni kirlenme yapıyor. Dehaya değil basirete güvenmeliyiz. Türkiye’nin problemi zihni oryantasyon eksikliği. Muhtemelen Türkiye şu anda yaşadıklarını mumla aratacak yeni problemler listesi ile baş başa kalacak. Yeni insanlar değil yeni zihni tavırlar lazım.

c) Bilgi Toplumu: Dilerseniz kalemi kağıdı hazırlayıp 10 soruluk bir liste hazırlayınız, listeyi 100,1000 soruya çıkarmak da mümkündür. Sayısı ne olursa olsun bilmek istedikleriniz içinde bulunduğunuz zihin ve şuur halinde sizi motive eden merakınızı kamçılayan idrak seviyesini işaretleyecektir. Bilgi talebimiz daima idrakimizle sınırlıdır. Bilginin hamurunda üç katkı maddesi vardır: Kan, gözyaşı, ızdırap..

Her bilginin bedeli vardır...

d) Bu ülkenin aydınları:20.yy'ın insanları 19.yy'ın insanlarından daha erdemli olduklarını gösteremediler. Ama modern teknolojinin peygamberlerine nispetle geçen asrın teknokratları daha şimdiden bir nalbant çırağı kadar sakar ve ufuksuz görünüyorlar. Türk aydını İslam’ın cihanşümul mesajını küre sakinlerine en doğru tarzda ulaştırabilecek cihazlara sahip bir zümredir. Türk aydını teknik sahada söz sahibi değil ama adil ve barışçı ve insan olmanın onuruna uygun yaşamanın bütün cihazları ve birikimini hala ellerinde tutuyorlar...

Bir hedef peşinde olduğun zaman

Yıldızlardan aşağısı ile kanaat etme;

Zira sıradan işler uğruna ölmenin tadı

Önemli hedefler uğruna ölümün tadı gibidir.
« Son Düzenleme: Nisan 22, 2010, 02:45:52 ÖS Gönderen : SmBRN™ »
WeBCaNaVaRi Botu

Bu Site Mükemmel :)

*****

Çevrimİçi Çevrimİçi

Mesajlar: 222 194


View Profile
Re: Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan
« Posted on: Mart 29, 2024, 01:24:48 ÖÖ »

 
      Üye Olunuz.!
Merhaba Ziyaretçi. Öncelikle Sitemize Hoş Geldiniz. Ben WeBCaNaVaRi Botu Olarak, Siteden Daha Fazla Yararlanmanız İçin Üye Olmanızı ŞİDDETLE Öneririm. Unutmayın ki; Üyelik Ücretsizdir. :)

Giriş Yap.  Kayıt Ol.
Anahtar Kelimeler: Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan e-book, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan programı, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan oyunları, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan e-kitap, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan download, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan hikayeleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan resimleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan haberleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan yükle, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan videosu, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan şarkı sözleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan msn, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan hileleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan scripti, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan filmi, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan ödevleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan yemek tarifleri, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan driverları, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan smf, Ateş Tecrübeleri - Ahmet Turan Alkan gsm
Sayfa 1
Yukarı Çık :)
Gitmek istediğiniz yer:  


Benzer Konular
Konu Başlığı Başlatan Yanıtlar Görüntü Son Mesaj
Alkan Sivastan Erguvana 2009
Albüm Tanıtım
By.TuRuT 0 879 Son Mesaj Aralık 20, 2009, 02:55:55 ÖÖ
Gönderen : By.TuRuT
Gözümüz Aydın! Serdal Adalı, Tayfur Havutcu Ve Ahmet Ateş Tahliye Edildi.
Beşiktaş
By.TuRuT 8 2288 Son Mesaj Ocak 07, 2012, 03:56:51 ÖÖ
Gönderen : Teoman TEO
Yol Üzerine Düşünceler - Ahmet Ateş
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
sanane_61 0 684 Son Mesaj Ocak 20, 2014, 09:30:44 ÖS
Gönderen : sanane_61
Bir Bahar Akşamı Rastladım Size - Alkan Turan
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
sanane_61 0 581 Son Mesaj Ekim 23, 2014, 11:33:43 ÖS
Gönderen : sanane_61
Tuhafiyedeki Hafiye - Ahmet Turan Köksal
Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
BÖRÜLCE 0 488 Son Mesaj Şubat 01, 2016, 05:23:03 ÖS
Gönderen : BÖRÜLCE


Theme: WeBCaNaVaRi 2011 Copyright 2011 Simple Machines SiteMap | Arsiv | Wap | imode | Konular