Arşiv Anasayfa Hayata Dair.
Sayfalar: 1
Masal Tadında By: Hipokondriyak Date: December 02, 2008, 06:07:13 PM
Bir masal gibi, pembe köşklü şehirlerin, çikolata kaplı sokaklarından geçiyor mevsimsiz çocuklar. Ağaçlarında krema kaplı dostlukların durduğu bir ülkede yaşamanın hayalini kuruyor çocuklar. Melodilerin gökyüzünde dolaştığı, meyve kaplı notaların uçuştuğu bir mevsimi düşlüyor çocuklar. Düşlediklerinin arkasındaki dünyanın ölüm ve yoksullukla süslendiğini, bir avuç şeker yemenin huzurunu, bir kovan kurşun yemenin korkusuna bırakacaklarını bilmeden.


Oysa şimdi kitapların sihirli sayfalarından, büyüklerin anlatılarına kadar, okudukları, dinledikleri masalları, ölüm girmemiş baharlara erteliyor çocuklar. Ve artık çitlembik coşkusunda buğusu donmuş ülkelerin, masallarını söylüyor kadim zamanlar. Hiçbir mevsimin, hiçbir iklimin yağmurunu taşımıyor jeolojik tanımlar. Her adımda filizlenen umut tınılarına, göç ediyor masallar. Varmışlar, yokmuşlar, evvel zamanlar, mışların kucağında gerçeğin onulmazlığıyla var olmuşlar. Sonra anlatır olmuşlar, sihirli kitaplar coğrafyaların kanlı masallarını. İşte bir sihirli kitaptan, evvel zaman içinde değil, şimdiki zaman içinde bıçak bıçak dökülen bir masal:


Bir varmış, ölüm varmış. Evvel zamandan beri, şimdiki zaman içinde. Çocuklar aç iken, öküzler tok iken. Analar yoksulların umutlarını tıngır mıngır büyütür iken. Derelerden kumlu günleri, gökyüzünden yağmurlu korkuları bekliyormuşuz. Yangın yeri sabahlara uyanmanın vaktini ertelemişiz. Sevgiyi gün ışıklarından alamaz olmuşuz. Güneşi koparamamışız gül yüzlü çocuklardan.




Ne ki sevgi utancından çıkmaz olmuş yeryüzüne. Umut girmemiş aç sofralara. Ekmek de girmemiş. Bahar olmamış dört mevsimden biri. Yağmur yağmamış. Çiçek açmamış. Kara kışlara gebe mevsimler doğurmuşuz.


İklimsiz yaşamışız orta kuşak paralellerini. Öze eğri, yüze düzgün bedenler sunmuşuz yaşamlara.Oluk oluk ırmak biriktirmişiz soysuz ummanlara. Sonra kan olmuşuz. Akmışız ülke ülke. Akmışız dünya dünya. İçmişiz aç bebeklerin sütlerini. Rüyalarda kara sakallı ölüm habercisi olmuşuz. Ezmişiz, kırmışız, dökmüşüz. Yani insan olamamışız. Et parçası, kemik yığını. Öteye geçememişiz.


Dünyayı saracak bir sevgiyi, cüzdanımızı saracak aç gözlülüğe tercih etmişiz. İnsanı tanımlayan beş harfin tanımsızlığında, kendimize yabancı olmuşuz. Yaban kalmışız, insan yanımıza. Yüksek binalar, beton alanlar, çimento aşklar, kumdan umutlar yapmışız. Topraktan aldığımızı paraya, güneşten aldığımızı çıkara, insandan aldığımızı ölüme yatırmışız. Faiziyle de gül yüzlü çocuklara açlık ve sefalet almışız. Kurduğumuz ‘medeniyet’ abidelerine her gün bir yenisini eklemişiz, toprağına can tutan mevsimlik güneşleri karartarak.


Sonra savaşların kucağında bulmuşuz kendimizi. Bol bol savaş olmuş. Çocuklar ölmüş. Kadınlar ölmüş. Erkekler de ölmüş. İnsanlar ölmüş. İnsanlık ölmüş. Öldükçe büyümüş kan deryası. Öldükçe küçülmüş umut dünyası. Öldükçe utançla dolmuş topraklar. Öldükçe boşalmış insan kafası. Ölüm ölümü doğurmuş. Kuşatmış ölüm, ‘insan’ olanın yüreğini. Öyle ki ölüm sıradan gelmiş, ölene ve ölüm saçana.


Geriye sadece bir arpa boyu isyan, bir arpa boyu inanç kalmış. Onu da tok öküzlerin, aç gözleri bekliyormuş. Bu yüzden büyümeyi, güçlenmeyi bekliyormuş isyanlar. Arpa boylarından kurtulup, gökyüzü kadar olmak istiyorlarmış. Çocuklara çikolata kaplı sokaklar, krema kaplı dostluklar sunmak istiyorlarmış. Sütü memeye, ekmeği aça vermeyi bekliyorlarmış. Bunun için cesur olana, mert olana, insan olana hasret biriktiriyorlarmış.


Çünkü biliyorlarmış: Bu cihan kana doymadan, mavi yağmurlara doymalıymış. Ölüm kokusuyla değil, bahar kokusuyla dolmalıymış. İşte bu yüzden arpa boyu isyanlar, karıncalara emanet edilmiş. Karıncalar soysuzluğu bitirecek, savaşları öküz açlığındakilere yedireceklermiş. Bunun için ilmek ilmek gökyüzü örüp, nakış nakış yeryüzü işlemişler. Her ilmeğe, her nakışa bir çift turna bırakmışlar; beyaz kanatlarda diyar diyar sevgi dolaşsın diye. Çiçek kokulu bulutlar, pembe renkli evler, topraktan gökkuşakları yapmışlar.


Güneşe yar, toprağa can olmuşlar. Yar oldukça silinmiş kanlar, can oldukça tükenmiş ölümler. Menekşe kokulu sevinçler bırakmışlar, doğmamış çocuklara. Büyümüş isyanlar, büyümüş sevgiler. Büyümüş barış. O kadar büyümüş ki, ne ölümlere, ne savaşlara ne de zulüme yer kalmamış.


Dünyayı, insan olmanın güzelliğini yaşatan, şeker tadında gökyüzü renkleri sarmış. Binbir renkli kuşların sardığı ülkeler çoğalmış. Halaylar çekilmiş, oyunlar oynanmış, sevgiler yüreklerine kavuşmuş. Bir daha ne ölüm, ne zulüm ne de savaş uğramış topraklara. Topraklar gül tazeliğinde, buram buram hayat kokuyormuş. Nihayet çocuklar bu masalla büyüyormuş. Büyüyen hayatlarına ve gözlerine masal tadında gülüşler katarak…

Ynt: Masal Tadında By: KadeR_!M Date: December 05, 2008, 01:46:52 PM
   çok çok guzel bi yazı.. herkesin okumasını tavsiye ederim.. emeğine sağlık.. Göz Kırp. 
Ynt: Masal Tadında By: sweet_witch Date: December 05, 2008, 06:39:07 PM
gercekten güselmiş emegiNe saglık cNm Gülmek :)
Ynt: Masal Tadında By: katliam17 Date: December 06, 2008, 02:55:25 AM
güzel bi paylaşım tşkrler
Ynt: Masal Tadında By: HaRMLeSS Date: December 07, 2008, 03:19:36 PM
çok güzel gerçekten emeğine sağlık
Ynt: Masal Tadında By: RiZeLi_MeHMeT Date: December 10, 2008, 12:29:41 PM
saol

SiteMap - İmode - Wap2