Arşiv Anasayfa Turizm, Gezi, Seyahat ve Tatil
Sayfalar: 1
Kars'ın Tadı Tuzu....kağızman By: Musty19o5 Date: November 05, 2008, 06:27:53 PM
Çocuklukta gerçek ile düş birbirine karışır. Yanılsamalar ile masallar aynı bahçede oyun oynar. Ateşböcekleri uçan yıldızlar sanılır, güvercinler de serçelerin anne babaları! Benim çocukluk yanılsamalarımdan en büyüğü; uzun zaman iki kişiyi kardeş sanmamdı. Kimdi onlar derseniz, biri Einstein'dı, diğeri Frankestein! Ne zaman ki onların kardeş olmadığını öğrendim, o zaman çocukluk devrim sona erdi. İnsan büyüyünce yanılsamalarının ya da yanlış anlamalarının sona erdiğini sansa da, ben öyle olmadığını bir türkü sayesinde anladım. Türküde “Kağızman'a ısmarladım nar gele nar gele” diyordu ya türkücü; oysa ben yıllarca Kağızman'a nargile ısmarlandığını sanmıştım! Bir gün gidip gördüm ki, Kars'ın kavak ağaçlarıyla kucaklaşan bu ilçesi, Aras Vadisi'nde açılmış bir nar gibi bereketli bir coğrafyanın çocuğuydu. Ve bu coğrafyanın içinde yolculuk yapan her yolcu gibi beni de sürprizler bekliyordu. Doğu'nun hüzünlü ama sert ışığını yüzüme vurarak söylencelerden, sürülerin içinden bir çoban köpeği gibi geçerek beklenmedik yerlerde karşıma çıktılar. Atlarıyla konuşan adamlar, oğul veren kovanlarını derleyip toplayan arıcılar, tandırdan çıkardıkları ekmekleri sedyeyle evlerine götüren kadınlar, ellerindeki oraklarla şimşek hızıyla ot biçen yaşlılar, yağmur duasını tekerlemeye dönüştüren çocuklar, göletlerin kıyısındaki sazlıkların arasına inen yabanördekleri, peribacalarını andıran jeolojik oluşumlar… Hepsi, Kağızman'da Doğu'nun kucağından üzerime döküldüler.

KAYAÜSTÜ RESİMLERİ

İşte şimdi, Camuşlu Köyü'nde o sürprizlerden birinin önünde duruyorum. Dev bir tarih aynası gibi dikilen bu kayanın üzerine zorlukla tırmandım. Aşağıda ilkbaharın dilini konuşan kuşlar, esintiyle salınan gelincikler, güneşe sırtlarını vermiş kertenkeleler; başımın üzerinden geçen bir gökkuzgun… Kayanın üzerinde ise on iki bin yıl önce kazınmış, uzun boynuzlu geyikler, dağ keçileri, yaban sığırları… Bir avcı, bir “ilkçağ ressamı gibi binlerce yıl önceki bir av sahnesini taş üzerine işlemiş ve bu yapıt kar, buz, yağmur demeden bugüne ulaşmış. Yazılıkaya diye adlandırılan bu yeri, bilim dünyasına ilk kez 1968 yılında Prof.Dr.İ.Kılıç Kökten tanıtmış.

Kağızman'daki olağanüstü bir manzaraya sahip bir uçurumun andezit kayalıklarına yapılan çizimlerden oluşan bir başka kayaüstü resim dizisi ise “Çallı” olarak anılıyor. Anadolu'da ilk kez bir deve resminin kayalara çizildiği belirtiliyor. Çallı Yaylası, bugüne kadar gördüğüm en etkileyici konumlardan birine sahip. Uçurumun kıyısına yapılmış taş yayla evlerinin altında, bir vahayı andıran yeşil bir kavak korusu, ötesinde de gün batarken morlaşan dağlar var.

Karaboncuk kayaüstü resimlerinde ise başka bir hayvan, bir köpek çok başarılı çizimlerle resmedilmiş. Kars çevresinde daha birçok kayanın üstünün Neolitik Çağ'dan başlayarak böylesine resimlerle doldurulmuş oluşu, bölgede o dönemdeki yaşamın ipuçlarına ulaşmamızı sağlıyor. Hiçbir zaman kim olduklarını bilemeyeceğimiz bu çoban ve avcı “ressamlar”, bize Kağızman'ın masallara bile girmemiş döneminin resimli öykülerini anlatıyorlar.

KARS'IN MEYVE BAHÇESİ

Kağızman, meyve ağaçlarıyla dolu. Ceviz, elma, iğde, şeftali, çilek, dut, erik, armut gibi ağaçlar ve üzüm bağları ilçenin ılıman ikliminin insanlara armağanı. “Kars'ın tadı tuzu Kağızman'dır” sözü de, bu yüzden söylenmiş olsa gerek. Kars'ı ve Sarıkamış'ı hırpalayan kış buraya pek uğramıyor. Diğer akarsular kışın donsa bile Aras'ın donduğu çok nadir. Yılın büyük bölümünde güneş eksik olmuyor ama Kağızmanlılar, kış aylarında güne sık sık sisle başlıyorlar. Toprağın altında ise, ilçenin bir başka zenginliği olan kaya tuzu var. 60 milyon tondan fazla olduğu düşünülen tuz rezervleri, bir yeraltı kentini andıran işletmelerden çıkarılıyor.

Kars'tan Kağızman'a gelirken yol kenarında göreceğiniz Köroğlu Kalesi dikkate değer olsa da, Tunçkaya Köyü'ndeki Keçivan Kalesi daha önemli bir yapı. Evliya Çelebi 17. yüzyılda kalenin içinde 1200 ev, 40 - 50 dükkan olduğunu yazmış; bugünkü nüfus çok az. Çengilli Köyü'ndeki Ortaçağ kilisesinde ise Gürcüce yazılmış iki adet kitabe var. Tüm bakımsızlığına rağmen görkemli bir yapı Çengilli Kilisesi. Köyün delikanlıları düğünden ya da askere gitmeden birkaç gün önce Mostar Köprüsü'nden Neretva Nehri'ne bir tür “erkeklik sınavı”ndan geçmek için atlayan gençlerin yaptığına benzer biçimde, kilisenin kubbesine tırmanarak kız tarafına ne kadar cesaretli olduklarını gösteriyorlar. Akşam üzerleri, Doğu'nun her günkü “yaşam ritüelleri”nden biri başlıyor Çengilli'de. Binlerce koyun, aralarında onlarca çoban ve köpekle birlikte bir toz bulutu kaldırarak köydeki ağıllarına dönüyor.

PİYANO SESİYLE

Ataman Evi'nin kocaman salonunda Gülsen Hanım, köşedeki eski piyanoyu gösterek, “Benim çocukluğumda buradan keman, cümbüş, piyano sesi eksik olmazdı” derken; Meryem Bora oyuncak bir Kağızman bebeğine “150 yıl once kızların baba ocağından koca hanesine giderken giydikleri model alınarak üretilmiş” giysisini giydirirken; Sadık Miskini “Sevenlere gönül verdim / Yola çevirdiler beni / Damla bile değil idim / Göle çevirdiler beni…” diyerek sazının teline vururken, her defasında Onat Kutlar'ın Doğu'yla ilgili yazdığı bir cümle geldi aklıma: “Zaman, nasılsa yeryüzüne inmiş bir bulut gibi tenime sürünerek geçerken, yalnızca kendime ait bir yol bulmaya çalıştım.” Evet, ben de öyle yaptım Kars'ta ve kendimi işte buracıkta, harflerden bir yol yaparak size anlatmaya çalıştığım Kağızman'da buldum. Dilerim bir gün siz de kendinizi, Şahyolu Dağları'na tutunan Kağızman'ın yolunda bulursunuz.



Ynt: Kars'ın Tadı Tuzu....kağızman By: dreamily Date: July 24, 2009, 12:10:39 AM
en son resim çok güzelmiş.
Ynt: Kars'ın Tadı Tuzu....kağızman By: labonde Date: July 24, 2009, 12:19:00 AM
fena bı yer deılmıs:S

SiteMap - İmode - Wap2