Arşiv Anasayfa Dini Hikayeler
Sayfalar: 1
Miracın Senin By: Hipokondriyak Date: October 31, 2008, 02:58:42 PM
Tanınmış akademisyen yazar Prof Dr Mim Kemal Öke namaza nasıl başladığını yazdı İşte Prof Dr Öke nin ilk kez Konya'da yerel bir gazete de yayımlanan ve her paragrafı anlam yüklü, düşündüren öyküsü

Mir'acın Senin!

İmanı ibadetle tamamlamak gençlik yıllarıma nasip oldu Bu eşiği geçişim gurbetteki eğitimim sırasında kendimle yüzleşme ile başladı gibime geliyor
Avrupa da Pazar günleri Hıristiyanların ibadet günleridir Kilise çanlarıyla başlayan bu günde Hıristiyanlar en temiz elbiselerini giyerek ailece kiliselere koşarlar O gün spor müsabakaları hatta bazı yerlerde barlar restoranlar bile kapalıdır İşte böyle bir ortam da yedi yıl yaşadım ben
Pazarları dinlenme günümdü Ama yapacak bir meşgale bulamaz kendimi bu
haftalık teneffüs sürecinde yalnızlaş(tırıl)mış hissederdim Hatta birazda galiba Hıristiyanlara imrenirdim Onların o günü ulvî bir atmosfer içinde geçirmelerini kıskanırdım O zaman sormaya başladım kendime
Sen nesin?
Dinin kişinin kimliğinde temel taşı olmasını kavramıştım çok şükür Ama ya ben?
Evet ailem daha küçükken bazı sure ve ayetleri ezberletmişti Hatta yatmadan önce Allah a dua etmem de tembihlenmişti İyi niyetli ebeveynlerim şehirli uygarlık içinde büyüttükleri evlatlarını, adeta Protestanlaştırılmış bir din telâkkisi içinde modern(!) Müslüman olarak görmeyi arzuladıklarından olsa gerek kabahat de ibadet de gizlidir zihniyetiyle Allah a gecenin o ıssızlığında el açmamızın uygun düştüğünü belletmişlerdi bana Din şahsi belki de mahrem bir olguydu onlara göre Üniversite ise sorgulama insiyakı açar insanda Benim okulum da dünyanın en saygın üniversitesiydi Kuruluşu XII Yüzyıla inen bir müessese Akademik hayatın gerçekleştiği bir âlem vardı birde günlük yaşantının geçtiği müstakil kolejler
Her biri bir Hıristiyan azizin ismini taşıyan bu kolejlerden birinde kalıyordum Kolejlerin her birinin bünyesinde chapel dedikleri kilisecikler bulunuyordu Bu kiliseler tarihi özellikleriyle hem bir turist uğrağı hem de öğrencilerin ibadetlerine tahsis edilmiş tapınaklardı Üniversite açıldıktan sonra kolej yetkilileriyle öğrencilerin tanışma çaylarından birinde kolejin papazı yanıma geldi
''Siz kimsiniz?'' dedi "Biz sizinle chapel'de hiç karşılaşmadık"
Doğrusu endişelenmiştim Olur ya Papaz efendi
"bu üniversitede kiliseye devam etmeyenleri dışlarız" Derse ne yapardım? Yani onca zorlukla girdiğim üniversiteyi bırakıp, Türkiye'ye mi dönecektim?
Papaza biraz da mahcup bir tavırla "Affedersiniz, ben Türk ve Müslüman ım"
diyebildim o kadar
Ürkek halimi gören papaz derhal özür dilercesine sözü değiştirdi
Ve sudan konulara doğru bir gedik açtı
Birkaç hafta geçti oradan Bu kez bir arkadaşım, kolej bahçesinde beni görünce''Hey, papaz seni çağırıyor" Demez mi! Korktuğum başıma geldi, diye iç geçirdim Oysaki papaz beni güler yüzle karşıladı "Otur" dedi
"Bu ülkede siz Müslümansınız Sizin de ibadet etmeye hakkınız var
O nedenle ben üniversite yetkilileriyle görüştüm Müslüman öğrencilerin de, ibadetlerini aksatmamaları için bir oda tahsis etmeye karar verdik Gelin o odayı gezelim Uygun olup olmadığını söyleyin bize Uygunsa o zaman tefrişi için ne gerekiyorsa temin ederiz Tabii, üniversite bütçesinden
Şaşırmıştım O günden itibaren Aziz Rasmus'un odası bir mescide çevrildi Hem de aynı mahalde bir Türk Cemiyetinin temelleri atılarak Papazın bu jestine karşılık
"Biz Müslümanlar namazımızı her yerde odamız da kılarız" diyemedim Hem toplu halde kılınan namazlar için böyle mekân bulunmaz bir nimetti
Herhangi bir Müslüman Derneğinin bulunmadığı bu küçük üniversitede namaz bile kılmak alışkanlığı olmayan benim üzerime kalmıştı İmamlık
Türkiye'den uzaktım Kime yazıp bana malzeme gerek diyecektim İmdadıma üniversite kütüphanesi yetişti
Türk İslam Literatürünün hem de orijinal dillerinde bolluğu bu üniversitenin şarkiyat fakültesinde ne kadar vukufla öğretildiğini anlamamı sağladı
İlmihale dalıp neredeyse bütün derslerimi bıraktım Üstelik İbrani İsevi başlangıcıyla Hepsini taradıktan sonra
"İyi ki Müslüman ım" dediğimi hatırlıyorum
Taklidi-i imandan tahkik-i imana o safhada geçmiştim herhaldeToparlandığım bilgiler ile hem kendi namazlarımı kılıyor hem de öğleleri üniversitenin Müslüman asıllı öğrencilerini duvarlara yapıştırdığım ilânlarla mescide çağırabiliyordum
O günlerde kolejde aynı süiti paylaştığım arkadaşım temiz bir İngiliz idi Bir gün ibadet için yatak odama çekilip kapıyı da kilitlemiştim Bizim ki kapıyı vuruyor bir dahaDışarı çıkıp sarmaşıklara tutunarak balkona tırmanıyor Oradan girmek isterken kolej yetkililerine yakalanıyor Vaziyeti anlatıyor Onlarda şüphelenerek bir yedek anahtarla cümbür cemaat kapıyı açıyorlar ve görüyorlar ki adam namaz kılıyor
Binlerce defa özür dilediler Ama arkadaşım o gün hayli sitem etti bana "Niye kapıyı kilitledin? Ben seni rahatsız mı edecektim? Kınayacak mıydım? O kadar kalpsiz ve imansız biri miyim ben? Sana bir şey oldu zannedip telâşlandım" dedi
O gün ibadetten utanılmaması gerektiğini öğrenmiştim

Noel tatilinde Türkiye'deydim Aileme kavuşmak çok güzeldi İlk gün namazımı aksatmamak için odama çekildim Hani o eski alışkanlığım var ya kapıyı da kapamıştım Bu kez kilitlemedim

Namazım sırasında annem bir şey söylemek için odama girdi Durakladı çıktı Sonra babamla fısır fısır konuştuklarını duydum Ses etmediler Sorgulamadılar Birkaç namaz daha geçti Annem devamlı kılıp kılmayacağımı sordu Başımı salladım Üstünde durmayacaklar sandım
Ertesi gün sanki benimle ciddi bir şey konuşmak ister gibi karşıma dikildiler Bu kez babam sordu
"Evladım sakın ola ki İngiltere de bu aşırı İslâmcı gruplara falan takılmış olmayasın? Bu değişiklik niye?"
Güldüm Anlatmaya çalıştım onlara Dinlediler Ne onay ne itiraz Nötr bir ifade ile
Bir gün sabah namazına kalkmıştım Gürültülerden anladım ki onlarda ayaklanmış odama girmiş arkamda duruyorlar Seyrediyorlar beni
Selâmlarımı verdim Seccadeyi katılıyordum ki babam "Dur" dedi Meraklı gözlerimi onlara çevirince annemin başındaki başörtüsünü fark ettim
"Biz sana bir şey söylemek istiyoruz"
Bir anlık sessizlik "Bize de kılmayı öğretsene" Annem de "hem de hemen" dercesine başını sallıyordu İşte o günden sonra namazlarını hep kıldılar Üstelik bunu benden imrendiklerini iftiharla söyleyerek Hatta babam zaman zaman yanıma gelip nafile namazlarının o gün kırklı ellili yüzlü rakamlara vardığını müjdeledi bana
Çocuklarıma yaşları gelince hiçbir şeyi empoze etmedim Bu, onların inisiyatifi ile gelişmeliydı Ancak bizi görüyorlardı Oğlumun ne zaman namaza başladığını hatırlamıyorum Lise yıllarında Ramazan da teravihe ve bayram namazına gidişimiz dışında belleğim bir şeyi kaydetmemiş Ergenlik çağında bile edepli olan oğlum, arada bir yanıma gelir dini meselelerden söz eder daha doğrusu sorardı Ben de dilim döndüğünce anlatırdım ona
Sonra o da babası gibi üniversiteyi yurt dışında okumaya başlad Ramazan a yakın seccade istedi bizden Kargo ile hemen gönderdik Beş vakit namaz kılmaya başladığını söylüyordu
Orucunu ise ortaokuldan itibaren, aksatmadan tutmuştu Erken yattığımız bir gün telefonumuz çaldı Oğlumdu Telâşlı, hatta biraz korkmuş bir ses tonu vardı Titrediğini hissettim Ağlamaklıydı Ya da ağlama sonrası bir hal Benimle konuşmak istiyordu
"-Baba, ne oldu biliyor musun?"
Eyvah, diye iç geçirdim (O saatte kötü bir haber alma endişesiyle)
"-Namaz kılıyordum Kapım kapalıydı Bir anda bir rüzgâr doldu içeri Oda da dolaştıktan sonra adeta bir hortum gibi beni odakladı İçime girdi sanki Ve o anda sanki arkamda biri ile birlikte namaz kılmış gibi olduk Sonra aynı rüzgâr perdeleri yalayarak, pencereden çıktı, gitti Bir ağlama tuttu beni Gözlerimden yaşlar boşaldı Vücudumu titreme aldı Hâlâ o halin içindeyim Bana ne oldu baba?"
Ne dersiniz? Ne anlatırsınız? Tefsir edecek ehil de değiliz ki !
—Mübarek olsun oğlum Bir ikram sunulmuş olmalı sana"
Bu sözlerimin ne manaya geldiğini anladı mı, kavrayabildi mi, bilmiyorum Zaten ben de anlayamamıştım ki zuhuratı Ne var ki, ben; evet ben !
Gıpta ettim herhalde oğluma Bana öyle bir hâl nasip olmamıştı Yani açıkçası onu hem kıskandım Hem de telâffuzu imkânsız bir hoşnutluk içine girdim
***

Oğlumdan on yaş küçük kızıma gelince Yaradılışın efsanesi çeşitliliğin bir nişanesi olarak, sıra dışı bir çocuktu o Ve daha yürüyemeden namazını kıldı yavrum
Onu kucağımıza alıp, bir Allah dostunu ziyarete gitmiştik eşimle birlikte Allah dostunun hane-i saadeti kalabalıktı Hepsi de "gözyaşı uygarlığının" fertleri Sessizliğin konuştuğu, ruhaniyetin sarmaladığı o atmosferde talimat uyarınca çocuğu Allah fakirinin önüne bıraktık Eller açıldı Yaradan'a Dudaklar kıpırdadı Ve kızımız, herkesin yaşaran gözleri şahit olduğu gibi, sanki Yüce Efendisi'nin huzurundaymışçasına kendi safiyeti içinde ilk namazına başladı
Hayır, bu " halisünasyon " olamazdı Göz yanılması hiç değildi Yürekler kabarıp, taşacak gibi olmuştu O anda bebeğime doğru hamle yapıp, yanık bağrıma basmak istedim onu Ama kıpırdayamıyordum Bir el kolumu tuttu Hıçkıran annesiydi bu Anı el ele paylaşmak istemişti benimle Gözyaşların adeta hicap perdesi oluşturmuş, hakikati gizler bir görev yüklenmişlerdi Bu "türbülans" ne kadar sürdü, nasıl ölçeyim
Bir süre sonra Allah dostuna çevrildi gözlerim Avuçları yüzünü sıvazlarken, ter boncukları da silmiş oluyordu Gözlerini açtığında cemalden, celâle geçişinin bariz hatları yüzünde şekillenmişti
"Haydi geçmiş olsun, artık gidin" dedi "Gelmemeniz de olurdu Gıyabınızda okurduk Biz de merasim yoktur Bu iş kalp işidir" Biz de sessizce kapının yolunu tuttuk Teşekkür etme nezaketi gösterebildik mi hatırlamıyorum Ama bir daha o kapıdan ayrılmadım
Kızımız bize bereket getirmişti Yürüdü büyüdü Okula başladı İşlerim açıldı Yeni bir sitede ev almak istedik Seçenekler kondu önümüze Birini beğendik Biraz ufak ama kaliteliydi Ödeme plânımız ev sahibinin beklentisinin gerisinde kalıyordu
Yeni evin içinde dolaşıyor hanımla hesap yapıyorduk Hülyanın maddi bedeli yok ya geziniyorduk işte Bir ara kızımız yokluğunu fark ettik Acaba kapıyı açıp dışarı mı çıkmıştı? Aman kaybolmasın diye kapıya doğru hamle yaptım Salona girdiğimde rükûdaydı Namaz kılıyordu
Gözlerim beni aldatıyor olmalıydı Takla mı atacak oyun mu oynuyor dememe kalmadı Namazına devam etti O günlerde beş yaşındaydı Ve namaza durmuştu Kıblesi de doğruydu hareketlerinin insicamı da
Durdum onu seyrettim Arkadan emlâk danışmanı ve hanım da aynı sahneyi hayretle izlediler Şaşkınlık sükûnetini ben bozdum
"Burayı alıyorum " demiştim
O daireyi aldık Sıkışmadan da ödedik Şimdi ben her gün beş vakit kızımın o namaz kıldığı yerde ibadetimi yapıyorum Yine günlerden bir gün namazımı yeni bitirmiştim ki anaokuluna giden kızım yanıma geldi Şöyle bir baktı bana ve dudaklarından;
"MİR'ACIN SENİN" sözleri döküldü
Önce tam duyamadığımı sandım Tekrarlattım
"MİR'ACIN SENİN"
Sonra çocuksu bir ifade ile uzaklaştı yanımdan Bir şarkı mırıldanıp, bebekleriyle oyuna daldı
Belki namaz en ulvî manasıyla en güzel böyle anlatılabilirdi
Bu sözü oğluma o gece telefon edişinde niye söyleyemedim Diye hayıflandım kendi kendime
O anda ilk namazı anne ve babama nasıl ben öğretmişsem benim çocuklarımda bana bir şeyler öğretiyorlar gibime geldi
Geriye doğru bakınca sadece ilk namaz hadisesi şahdamarından YAKIN IN esrarını bir hardal tanesi kadar bile olsa anlamaya başladığımı hissettim

Ynt: Miracın Senin By: HuNTeR-DeViL Date: November 30, 2008, 09:34:07 PM
aLlah Razı olsun

SiteMap - İmode - Wap2