Arşiv Anasayfa Dini Hikayeler
Sayfalar: 1
Kaderin Hikayesi By: Musty19o5 Date: September 23, 2008, 05:29:34 PM
KADERİN HİKAYESİ

Uzun zaman önce bir ülke varmış refah içinde yasayan. Ülkenin
refah içerisinde yaşamasının sebebi iyi yürekli, dürüst kralı imiş.
Kral zaman zaman tebdili kıyafet ülkeyi dolaşır, halkının dertlerini
dinler, sorunlara çözüm bulurmuş. Gene böyle bir günde kral
dolaşırken, yolu dağ başında bir göl kenarına düşmüş. Gölün
kenarında ki ağacın dibine çökmüş aksakallı bir dede, bir elinde bir
kese, diğerinde bir kese. Birinden bir tas alıp, diğerinden aldığı
taşa bağlayıp göle atıyormuş. Bu işe epey bir süre devam etmiş ve
nihayet bittiğinde, dede yoluna gitmek üzere ayağa kalkmış ve kralla
göz göze gelmiş. Kral dedeye sormuş " dede bütün bir gün seni
izledim, sen ne iş yaparsın anlayamadım" demiş. Dede kralın sorusunu
söyle cevaplamış "oğlum ben insanların kaderlerini birbirine
bağlarım", "Peki en son kimin kaderini birbirine bağladın",
"Kralın güzel kızı ile uşağı Ahmet'in kaderini bağladım" demiş
aksakallı dede, Kral bu cevabi alınca dünyası kararmış. Bir yanda
güzeller güzeli apak biricik kızı, ülkenin prensesi, diğer yanda
olmamış oğlu kadar sevdiği zenci uşağı Ahmet.
Ne yaparım, nasıl eder de Ahmet'e bir zarar vermeden bu kaderi
bozarım diye düşünerek sarayın yolunu tutmuş. Saraya gidince hemen
sevgili uşağı Ahmet'i huzuruna çağırmış ve ona " oğlum Ahmet sana
bir mektup vereceğim, bu mektubu alacak ve Güneş’e götüreceksin"
demiş, Krala sorgu sual edilmez. Biçare Ahmet mektubu ve yolluğunu
alarak düşmüş bilinmez yollara. Düşmüş ki ne düşmek. Babası kadar
sevdiği Kral'ı ona bir görev vermiş ve o bu görevi yerine getirmeli,
ama nasıl? Günlerce dere tepe demeden yol gitmiş. Nihayet
yorgunluktan bitkin halde iken gördüğü bir ulu ağacın gölgesinde
dinlenmeye karar vermiş ve uykuya dalmış. Uyandığında bir de ne
görsün... ağacın az ötesinde bir göl... o göl ki üzerine günesin
aksi vurmuş... "Kralımın dediği Güneş bu olsa gerek" diyerek,
üzerinde sadece külotu kalıncaya kadar soyunarak atmış kendini göle.
Dibe doğru yüzmüş, yüzmüş, yüzmüş.... Taa dipte, günesin aksinin
tükendiği yerde bir de ne görsün....Şahane bir hazine sandığı...
almış sandığı çıkmış yüzeye...çıkmış ama, Ahmet artık zenci değil
bembeyaz bir Ahmet... sadece külotunun olduğu bölge eski rengini
taşıyor. "Var bu iste bir hikmet" demiş ve açmış sandığı. Sandık
gerçek bir hazine sandığı, içinde binbir türlü mücevherat ile
birlikte üzerinde"Güneş’ten Kral'a" yazan bir zarf. Ahmet ne
yapacağını bilemez hale gelmiş bir anda. Yeni rengi ve yaşadıkları
ile ülkesine dönünce kimsenin kendisine inanmayacağını düşünerek,
ülkesine zengin bir tüccar kimliği ile dönme kararı almış.
Dönünce ülkesine, düşleri bir bir gerçekleşmiş. Ahmet'in...
Ülkesinin bu yeni dürüst ve yakışıklı tüccarı ile güzeller güzeli
kızını evlendirmeye karar verince Kral, dünyalar Ahmet'in olmuş.
Kral vermiş vermesine kızını zengin tüccara ama aklıda bir yandan
oğlu gibi sevdiği ve hiç bir haber alamadığı uşağı Ahmet de imiş.
Gel zaman git zaman damadı ile birlikte bir ziyafet yemeğinde iken
yere düsen bir çatalı almak için eğilince Ahmet, şalvarının
kenarından kaba eti gözükmüş... Bunu gören Kral gözlerine
inanamamış.Yemek bitip de odasına çekilecek iken herkes, koridorun
sonuna ilerleyen damadının arkasından seslenivermiş Kral "Ahmet!..."
Ahmet seneler sonra duyunca gerçek adını, gayri ihtiyari kendisine
seslenen Krala dönüvermiş ve "neler oluyor Ahmet, evladım anlat
başından geçenleri bana" diyen kralına bütün olanları bir bir
anlatmış... Bunun üzerine Kral "Peki Güneş bana bir şey göndermedi
mi?" diye sorunca da hemen odasına koşarak, sandıktan çıkan mektubu
almış ve Kral'a vermiş, mektupta su satırlar yer alıyormuş... GÜNEŞE
YAZI YAZILMAZ.... YAZILAN YAZI... ISE BOZULMAZ....!


SiteMap - İmode - Wap2