Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Babaya Gönderilmemiş Mektup By: By.CeZa Date: September 04, 2008, 10:00:41 AM
Babaya gönderilmemiş mektup

Franz Kafka’nın yapıtları, belki de tam olarak hiçbir yere sabitlenemediği için pek çok yoruma açık kapı bırakır. Büyük yapıtların şansı tam da bu belirsizlikten doğar belki de. Her zaman bir şeyi işaret etmekte ama aynı zamanda birçok başka şey olma vasfını da taşımaktadır bu türden yapıtlar. Kafka da bu olanağı, daha doğrusu olanaksızlığı doğuran yazarlardandır.

Kafka’yı belirli bir tanıma yerleştirmenin zorluğu, onun kitaplarında yan anlamların çokluğu ve karmaşıklığından doğar. Örneğin, onun Dönüşüm romanı pekala bireysel bir sıkıntının tasavvuru olarak okunabilir. Ama diğer yanıyla, Dönüşüm’ün müthiş bir sınıf eleştirisi olmadığını söylemek de imkânsız.

Kafka’yla ilgili bu sıkıntı sadece edebi metinlerinde değil, mektuplarında dahi karşımıza dikilir. Yazarın yakınlarda yeniden yayımlanan Babaya Mektup adlı kitabı da benzer bir sorunu barındırır içinde. Görünürde tipik bir mektuptan oluşmuştur kitap. Franz Kafka, 1919’da, hastalığı sebebiyle dinlenmek için gittiği Schelesen’de, Julie Wohryzek adında bir kızla tanışıp nişanlanır, aynı yıl Babaya Mektup’u kaleme alır. Nişana karşı çıkan babası Hermann Kafka’ya yanıtıdır bu mektup.

Baba-oğul hesaplaşması

Kafka’nın yayımlamak amacıyla değil babasına göndermek için tasarladığı, babasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini içeren, bir çeşit baba-oğul hesaplaşması temelinde yazdığı bu mektup bittikten sonra muhatabına ulaştırılmaz. Mektubu yazdıktan sonra babasına gönderip göndermeme konusunda Kafka’nın derin bir tereddüt içinde olduğunu biliyoruz yalnızca. Roger Hermes’in araştırmasına göre Kafka, mektubu yazdıktan sonra (sadece yayımlayacağı yapıtları için yaptığı bir yöntemle) metni daktiloya geçer ve kimi küçük değişiklikler yapar. Böylece de, Kafka’nın bu yüksek üsluplu mektubu babasına yollamaktan vazgeçip, edebi bir metin olarak yayımlamayı düşündüğü sonucu çıkarılır.

Kafka’nın Babaya Mektup adlı metni aslında iki yönlü bir basınç üzerine kuruludur. Bu yönlerden biri, okura hiç şüphesiz kişisel gibi görünen, bir baba ve oğlu arasındaki çekişme olarak yansıyan ve Kafka’nın bütün yapıtlarına sirayet eden şahsi tarafıyla ilgilidir. Kafka’nın evlilik kararına karşı çıkan babasına bu karşı çıkışın köklerini anımsatan, bu dönüşü çocukluğa ve babanın kişiliğine kadar uzatan yazar müthiş bir hesaplaşma alanı yaratır. Baba, kimi yerlerde kıyasıya yerilir. Örneğin kitabın bir yerinde şöyle der Kafka: “Diğer taraftan senin özgüvenin öylesine güçlüydü ki, tutarlı olmak zorunda bile değildin ve buna rağmen hep haklı çıkıyordun. Bir konuda hiçbir fikre sahip olmadığın durumlar da görülebiliyordu, dolayısıyla o konuda mümkün olabilecek tüm fikirler istisnasız yanlış olmak zorundaydı. Söz gelimi Çeklere söverdin, sonra Almanlara, ardından Yahudilere, üstelik yalnızca belirli açılardan değil, her bakımdan söverdin ve sonuçta geriye senden başka kimse kalmazdı”.

Babanın çocuk üzerindeki gücüyle anıldığı, başkalarıyla kurduğu iyi ilişkiye paralel olarak dışarıda başkaları tarafından sevilmesine karşın garip bir şekilde evin içinde bir korku abidesi olarak öne çıktığı, işaret parmağı nasihatle tehdit arasında gidip gelen baba, Kafka’nın metninde hiç şüphesiz model alınacak, sevgi ilişkisi kurulacak bir baba değildir. Hatta model olmaktan çok uzak bir baba figürü belirir. Babanın kendi hataları, kendi yetmezlikleri, güçlü görünmesine rağmen kendi güçsüzlükleriyle hesaplaşması için muhataba sıklıkla birtakım olaylar anımsatılır mektup boyunca. Babanın hem çocukla, hem de başkalarıyla kurduğu ilişkiye dair önemli saptamalardır bunlar. Bu saptamalar hiç şüphesiz bir çeşit, babanın dönüşümü arzusuyla yapılmaktadır. Ama zamanla bu arzunun imkânsızlığını fark eden özneye tek bir çıkar yol kalmaktadır Babaya Mektup’ta: Evlenmek, bağımsızlaşmak ve babadan uzaklaşmak. Ama Kafka’nın bu fikrini engelleyen, bu fikrin hayata geçmesine mani olan da yine babanın kendisidir. Bu duruma babanın dışında imkânsız bir boyut katan biri daha vardır üstelik. Ne kadar şikâyet edilirse edilsin kişinin kendisi de giderek babayla aynı yönelimleri sergilemeye başlar. Kafka’nın Babaya Mektup’unu önemli kılan asıl durum da burada yatmaktadır. Bir yandan babanın olumsuz tasviri yapılırken, diğer yandan da özne kendi yetmezliğiyle de hesaplaşmaktadır bu metinde.

Görüldüğü üzere, baba figürü Kafka’nın kitabında bütünüyle olumsuz çağrışımlarla yan yana anılmaktadır. Burada özneden beklenilen, bu figürün olabildiğince uzağına düşmek, onunla apayrı kişilik özellikleri sergilemek olacaktır. Bir model olarak yetersiz ve değersiz bulunan babanın yerine ikame edilecek özelliklerin ondan bütünüyle uzak özellikler olması beklenir. Ama psikanalizin bize söylediği gibi, haset duyulanın aynı zamanda özne için önemli bir arzu kaynağı oluşu eni sonu özenin karşısına dikilir. Nitekim, Kafka bu mektubu yazmadan yıllar önce diğer nişanlısı Felice Bauer’e yazdığı bir mektupta şöyle demektedir: “Babama hayran olduğumu, sana daha önce söylememiş miydim? Doğalarımız gereği, onun bana, benim de ona düşman olduğumuzu biliyorsun, ama bunun dışında kişiliğine beslediğim hayranlık da, belki ona duyduğum korku kadar büyüktür”.

Kafka’nın evrenselliği

Bir yanda sıkıntı veren, korkutan, model olmasından ölesiye korkulan, durmadan yerilen, çarpışılan baba imgesi, diğer yandan kendisine gizli gizli hayranlık duyulan, öznenin kendi yetmezliğinin sebebi olarak görmesine rağmen durmadan yücelttiği bir baba imgesi. Bu iki zıt imgenin aynı potada buluşuyor olması gerçekten dikkate değerdir. Kafka’nın asıl gücü de, bu iki zıt duygunun, hayranlık ve nefret ilişkisinin insan doğasında aynı ölçüde yer bulduğunu görmüş olmasından kaynaklanır.

Babaya Mektup’un çıkış noktası hiç şüphesiz kişisel bir sıkıntıdan doğar ama metnin zamanla evrensel bir baba-oğul çatışmasına evrildiği görülür. Yine de bu belirlemede eksik kalan bir yan var kanımca. Şebnem Sunar’ın belirttiği gibi, bu kitabı klasik bir baba-oğul çatışması olarak okumak da Kafka’yı anlamamakla eşdeğerdedir. Sunar, Kafka’nın baba-oğul çatışmasının altında güçlü ile güçsüz arasındaki ilişkinin altını çizmekten öteye geçtiği ve bu ilişkiyi ezen ile ezilen ilişkisine dönüştürdüğünü vurgular. Gerçekten de, Babaya Mektup her satırında bu ezen ve ezilen ilişkisinin ayrıntılarına odaklanır. Bu yanıyla baba, devlet ve sistemin timsali gibi durur Kafka’nın kitabında. İster baba ve çocuk, ister devlet ve tebaası arasında olsun, her türden eşitsizlik Babaya Mektup’ta eleştiriye tabi tutulacak, doğası açık edilecek asıl niyet olarak belirir.



Link

   



Ynt: Babaya Gönderilmemiş Mektup By: By.SaGo Date: September 04, 2008, 10:09:14 AM
Alıcam bunu tşkr Göz Kırp.
Ynt: Babaya Gönderilmemiş Mektup By: melek_03 Date: July 02, 2010, 11:58:15 AM
Teşekkürler..

SiteMap - İmode - Wap2