Arşiv Anasayfa Tarih
Sayfalar: 1
Çerkez Ethem Bir İhanetin Öyküsü By: FeMoX Date: August 15, 2008, 02:38:31 PM
Çerkez Ethem'i az çok bilirsiniz. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvay-i Seyyare gezici çete şeklindeki birlikleriyle iç isyanların bastırılmasında ve muharebelerde büyük başarısıyla Kurtuluş Savaşının kutsal davasına hizmet etmiş birisidir. Ve lakin Çerkez Ethem Mustafa Kemal'in Milli Meclis'inin Düzenli Ordu kurma kararına karşı çıkmış, Düzenli Orduya tabii olmak istememiş, Kurtuluş Savaşının başına geçmek istemiştir. Fikirsel olarak İttihatçıların Bolşevik kanadındadır. Yeşil Ordu adlı Bolşevizm özentisi harekatın içinde olmuştur.

Hizmetlerine karşı, hırsi ve Mustafa Kemal ile ortaklaşamayan siyasi görüşleri neticesinde en son raddede bütün uyarılara rağmen başıbozukluğa devam edince İnönü tarafından bertaraf edilmiştir. Çerkez Ethem yenilince daha önce karşısında savaştığı Yunan Ordusuna katılmış, iltica etmiştir. Yani vatana hizmeti oraya kadardır, ondan sonra vatana ihanet vardır. Bazı sitelerde Çerkez Ethem'i büyük kahraman gösterme telaşını gördüğüm için böyle bir başlık açıyorum. Hakikatler saklanamasın diye. Dostumuzu düşmanımızı bilelim. Kimsenin vatana hizmetini unutmayız ama vatana ihanetini de unutmayalım. İşte Gazi'nin Büyük Nutuk'unda Çerkez Ethem'le ilgili pasaj:



Kemal Atatürk demiş ki:
Çerkez Ethem ve kardeşlerinin ilk defa dikkati çekmeye başlayan bazı tavır ve davranışları

Efendiler, bu girişten sonra, Çerkez Ethem Bey ve kardeşlerinin, ilk defa dikkati çekmeye başlayan bazı tavır ve davranışları hakkında yüksek hey'etinizi aydınlatmak isterim. Çerkez Ethem Bey, millî bir müfreze ile önce Anzavur'un takibinde ve sonra da Düzce isyanında, başarılı bazı hizmetler yapmış olduğu için, Yozgat'a gitmek üzere Ankara'ya çağrıldığı zaman, hemen herkesten iltifat ve takdirler gördü.
Şüphesiz, kendisini abartmalı bir tarzda beğenenler ve övenler de bulunmuştur. Ethem Bey ve kardeşlerinin daha sonraki davranışları, gördükleri övücü muameleden mağrur olduklarını ve bazı hayallere kapıldıklarını gösteriyor.

Ethem Bey ve kardeşlerinden Tevfik Bey, Yozgat'ta, isyanı bastırmakla meşgul oldukları sırada, kendilerine yakın uzak ne kadar askerî ve millî komutanlarımız varsa, bunların rütbe ve mevkilerine değer vermeksizin hepsine birer birer aşağılayıcı ve saldırgan davranışlarda bulunmakta hiçbir sakınca görmemeye başladı. Ethem Bey'in şahsını, niteliğini ve değerini tanımayan komutanların çoğu, memleketin ateş içinde bulunduğunu ve Ethem Bey'in abartmalı olarak işittikleri hizmetini düşünerek, mümkün olduğu kadar kendisiyle fazla çekişmeden kaçınmışlardı.

Bundan cür'et alan Ethem ve kardeşi Tevfik Bey'ler, Türk ordusunda değerli hiçbir subay ve komutan bulunmadığı ve kendilerinin herkesten üstün birer kahraman oldukları zannına kapılmışlar ve bu zanlarını açıktan açığa pervasızca herkese söylemekten çekinmemeye başlamışlardı. Doğrudan doğruya valilere ve herkese emirler veriyorlar ve emirlerinin yerine getirilmemesi halinde idam edilecekleri gözdağını da ekliyorlardı.

Ethem Bey, Ankara ve Ankara'daki hükûmet üzerinde bile otorite kurma denemesinde bulunmuştur. Sözde, Yozgat isyanı, Yozgat'ın bağlı bulunduğu Ankara valisinin kötü idaresinden çıkmış; bundan dolayı isyana sebep olanlar için uyguladığı cezayı, ki o ceza asılarak idamdı, Ankara valisi için de olay yerinde doğrudan doğruya kendisi uygulamaya karar vermişti.

Yozgat'a gönderilmesini istediği Ankara valisi, Millî Mücadele'de fevkalâde hizmet etmiş, yararlık göstermiş ve göstermekte olan Yahya Galip Bey'di. Yahya Galip Bey'in, hizmeti özellikle bizce takdir edilmiş pek gerekli ve yararlı bir zat olduğu biliniyordu. İşte böyle bir zatı, kendi eline, idam sehpasına vermeye bizi mecbur etmekle en büyük otorite ve etkiyi kazanabileceğini düşünmüştü.

Elbette Yahya Galip Bey'i veremezdik ve vermedik. Ethem ve kardeşleri bu konu üzerinde fazla ısrar edemediler. Fakat Yozgat'ta, özellikle milletvekillerine: «Ankara'ya dönüşümde Büyük Millet Meclisi Başkanı'nı Meclis önünde asacağım» yollu boşboğazlıkları duyulmuştur. Yozgat milletvekili Süleyman Sırrı Bey de bu boşboğazlığı işitenlerdendir.

Biz, bütün duyup öğrendiklerimize rağmen bu «kardeşleri» daima yararlanabileceğimiz bir durumda bulundurmak yolunu tercih ettik. Bu sebeple kendilerini idare ettik. Yozgat'tan sonra Ankara üzerinden Kütahya bölgesine gönderdik. Bu konuya tekrar dönmek üzere, sözü asıl konumuz olan Yeşilordu'ya getireceğim.

Bilginize sunmuştum ki, her yerde, Yeşilordu teşkilâtını benim adıma kuruyorlardı. Şahsen tanıdığım kimselerden birinin, Erzurumlu Nazım Nazmi Bey'in, görevli bulunduğu Malatya'dan gönderdiği bir mektupta, Yeşilordu teşkilâtının beni sevindirecek biçimde genişletilmesine çalışıldığı bildiriliyordu.

Bu haberden uyanarak, bu gizli dernek hakkında araştırmalar yaptım. Bu derneğin nitelik bakımından zararlı bir şekil aldığı görüşüne vardım. Hemen kapatılması gerektiğini düşündüm. Bu konuda tanıdığım arkadaşları aydınlattım. Görüşümü söyledim. Onlar da gereğini yerine getirdiler. Fakat, Genel Sekreter olan Hakkı Behiç Bey, derneğin kapatılması ile ilgili teklifimin yerine getirilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

Ben, kapattırırım, dedim. Bunun da imkânsız olduğunu, çünkü, durumun tahminden daha büyük ve daha güçlü olduğunu ve bu derneği kurmuş olanların sonuna kadar maksatlarından ayrılmayacakları hususunda birbirlerine söz vermiş olduklarını kendine has bir tavırla söyledi.

Olaylar gösterdi ki, biz bu gizli derneğin faaliyetine son vermeye çalıştığımız halde, tam olarak başaramadık. Reşit, Ethem ve Tevfik kardeşler başta olmak üzere, dernek ileri gelenlerinden bir kısmı bu defa faaliyetlerine yıkıcı yönde ve bize karşı olarak devam etmişlerdir. Eskişehir'de çıkarttıkları «Yeni Dünya» gazetesi ile de, düşünce ve maksatlarını saldırgan bir şekilde yayınlatıyorlardı.


SiteMap - İmode - Wap2