Tuzlu rüzgarlar taşıyan saçlarımla Ben ıssız sahillerin haylaz çocuğu Dünyalılar arasında sürgün şair Çün severdim kelimelerle yolculuğu Mürekkep,kalem,sesler vesair.
Açıldı sicilim,adımın altını çizdiler Adım kayboldu süslü sıfatlarım arasında Gözlerimden dolayı,mecnun bu dediler Bir efsane belki,aslında yoktu Mecnun Bilmez miyim bunu ben,bilemediler.
Saçları dağınık bir adamın Buruşuk gömlekleri niçin sevdiğini Ve itina ile ütülenmiş bir yaşamın En zarif kıvrımları nasıl ezdiğini Rakamlardan bile sezemediler.
Şimdi bu hikayenin nasıl başladığı hiç önemli değil önemli değil sır avcısı meraklı gardiyanlar kabaran suları itiraf ettiğim için ona küllerim toprağa teslim edilsin toprak ki çok dinlemiştir nabzımı uyurken ıssız ıslak çimenlerde fısıldayıverince tutulamaz yazgımı karıncalar bile acımıştır bana güya ecinniler varmış bedenimde. Böylece kiraz ağaçları yaşlanırken yaşlanırken acıyan yerlerimiz saçlarımda güneşler eskittim de aşındı ökçelerim,tozlandım ki bu türkü böyle söylenmezdi eskiden anneler çocuklarına gösterirdi beni çocuklar,ah çocuklar bendim bendim işte o serseri dedikleri.
Çün yıldızsız bir gökyüzü altında sözümona aykırı yaşayarak arabesk şarkılarla aptal ümid nedir bilmeksizin umutsuz yanlış yağmurlarla ıslanarak nice geceler tükettim uykusuz. Takvim yaprakları uçuşurken saçakların buz tuttuğu gecelerde hasretten biçilmiş elbiseler giyinerek yine bir yangın kışkırtan ellerimle donuk ışıklar altından geçerdim bir nöbetten diğerine titreyerek. Başka gariplerle paylaşılmış ayazda bulutları köpürten rüzgarın hançer yarasını kudurtan uğultusuna aldırmaksızın beklerdim beklemek tesellisiz bir şarkıydı birden,kar atıştırmaya başlamışsa gecenin koynunda veya koynunda hecelerin iyi gizlenmek gerekirdi fakat donmuş gözpınarlarına inat ağlayabilmek için sıcacık hüzün kelimesi yetmezdi.
Bekleme salonlarından kendime küserek ayrılırdım sonra sigara dumanlarından şiirlere küserek ayrılırdım. Oysa şimdi anlayamıyorum Gül anılar nasıl sararır böyle çabucak sonra insan durup dururken Gül üstelik soğumak üzereyken ellerimiz külyeşili ağustos bulutları gibi niçin hıçkırmak ister doyasıya bir ırmak yatağı mıdır gözlerimiz..?
Hala ıslak mıdır çimenler ıslak mıdır hala hala ıslak hala, Gül...............................................