Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Topun Küresel Gücü By: By.CeZa Date: August 13, 2008, 04:39:46 PM
Topun küresel gücü AHMET ÇAKIR


Futbolla ilgili en şaşırtıcı çelişkilerden biri, onun şiddeti körüklediğinin yığınla örneği varken, kimi zaman barışın da en güçlü araçlarından biri olabilmesi... Futbol alanları bir yandan diktatörlerin kitleler için kullandıkları dev uyku tulumları sayılırken, kimi zaman en sert muhalif sesler oralardan yükselebilmiştir. O zaman, futbolu ve onun küreselleşmesini basmakalıp birtakım laflarla açıklayamazsınız. Bu konuda sahici bir bilgi birikimine ve düşünsel yeteneğe sahip olmak gerekir. Pascal Boniface’te de bu özellik fazlasıyla var. Kitap 6 bölümden oluşuyor. İlk bölümde onun bütün imparatorluklardan daha büyük bir güç haline gelmiş olduğu vurgulanıyor. Dünyada tam 3 milyar kişinin birden bu kadar çok ilgisini çeken ikinci bir olgudan söz edebilmek kolay değil... Bugün Birleşmiş Milletler’in 191, (Dünya Futbol Birliği) FIFA’nınsa 207 üyesi var... Bir Çinlinin Real Madrid’i, Japon’un Manchester United’ı desteklemesine akıl erdirebilmek kolay mı? “Ulusal Düşüncenin Şampiyonları” adlı ikinci bölümde, böylesine küresel olan futbolun aynı zamanda ne denli ulusal olabileceği örnekleniyor. Ancak bu aşamada sizi bir sürpriz daha bekliyor: Yugoslavya’nın dağılış sürecinde futbolun da rolü olmuştur. Nasıl mı? Hırvat teknik direktör Miroslav Blazeviç, Yugoslav liginde Dinamo Zagreb’i şampiyon yaparak ‘Hırvat kimliğinin uyanmasına’ katkıda bulunduğunu anlatır... Ancak bu ayrılıkçı etkinin ardından bu ülkelerin özgürlüklerini kazanmaları sonrasında en büyük birleştirici unsurlardan biri yine futbol olacaktır.

Kitabın bizim için ilginç değerlendirmelerinden biri de bu bölümde yer alıyor. Boniface, CNN Türk’ten aktarmayla, ‘Türkiye’nin 2002 Dünya Kupası’ndaki başarısının Kürtler arasında bile büyük coşkuyla karşılandığını’ belirtiyor. Eh, zaten biz de bu sorunu futbol yoluyla çözebilmek için epeyce çaba göstermedik mi? Ama sonunda o sorun değil, futbol çözüldü! “Dünya Savaşı Değil, Dünya Kupası” adlı üçüncü bölümde futbolun yol açtığı birtakım uluslararası sorunlar ele alınıyor. Bunlar arasında ülkelerin savaşmasına kadar varan örneklerin olduğunu, bu konuyla pek ilgilenmeyenler arasında bile bilenler vardır. Yine bu bölümde de bizimle ilgili bir durum var. Biliyorsunuz, 2002 Dünya Kupası’nın ilk maçında Brezilya’ya hakem hatası yüzünden yenilince, Futbol Federasyonu başkanımız, maçın Güney Koreli hakemi ile yıllar önce bu ülke için çok sayıda şehit vermiş olmamız arasında bağ kuran açıklamada bulunmuştu. Kolay unutulacak bir örnek değildi. Nitekim Boniface de atlamamış...

Kitabın 4. bölümü “Halkın Yeni Bir Afyonu mu?” başlığını taşıyor. Artık bayatlamış olan bu görüş, yeni şekliyle ele alınıyor. 1934’ün faşist İtalya’sından, 1978’in cuntacı generaller egemenliğindeki Arjantin’ine kadar ‘futbolun kullanılmasına’ değişik bakışlar getiriyor Boniface. “Futbolu Kim Yönetiyor?” başlıklı 5. bölüm ayrı bir kitap olarak da yazılabilirdi. Çünkü şu anda dünya futboluyla ilgili en yoğun tartışma bu noktada düğümleniyor. Neyse ki biz böyle şeylere pek kulak asmıyoruz. Eh, kendi futbolumuzu ne kadar yönetebildiğimiz ortada. Başımızı kaldırıp da pek dışarı bakacak halimiz yok.

Futbol ve ırkçılık: Mendil ve gözyaşları...

Blatter’in daha çok dokunulmazlık kazandırmaya çalıştığı FIFA’ya Avrupa Birliği’nin önümüzdeki dönemlerde çok daha belirgin biçimde ortaya çıkacak itirazları, Rus oligarkların ve öteki zenginlerin kulüp satın almaları, G-14’lerin amaçları, bazı futbolculara ödenen olağanüstü paralar gibi pek çok konu bu bölümde değerlendiriliyor. “Futbol ve Irkçılık: Mendil ve Gözyaşları” adlı bölümde neden söz edildiğini anlamak kolay. Boniface, ırkçılık konusunda ülkelerin tutumlarının pek samimi olmadığını, çeşitli ikiyüzlülük örneklerine de pek seyrek rastlanmadığını örneklerle ortaya koyuyor. Kitabın, “Her İmparatorluk Çökecek midir?” başlıklı sonuç bölümü, futbolseverler için ürpertici. Böyle bir olasılığın bulunduğunu kim düşünmek ister ki? Neyse, Boniface’e göre de ortada henüz pek güçlü belirtiler yok; ama böyle bir olasılık aklınızın bir kıyısında bulunmalı. Çünkü bu sınır tanımayan imparatorluğun yönetiminde de birtakım ölümcül hatalar yapılıyor...

Kitabın benim için özel bir yanına değinerek noktalayalım: İki yerde ‘yenilgiye uğramak’ kavramının doğru kullanıldığını görüp çok sevinmiştim. Ancak sevincim uzun sürmedi, iki yerde de ‘yenilgi aldı’ lafı vardı. Bu da futbol dünyamızın asla düzeltilemeyecek yanlışlarından biri... NTV’ye teşekkürü unutmayalım. Spor alanındaki televizyon yayınlarının yanında böylesi eserlerin de dilimize kazandırılmasına aracı olmaları çok güzel...




SiteMap - İmode - Wap2