Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Kayıp Kütüphaneye Armağan By: By.CeZa Date: August 13, 2008, 04:31:20 PM
Dokuz akademisyenin imzasını taşıyan ‘İskenderiye Kütüphanesi’, insanlık tarihinin en göz alıcı kütüphanelerinden birinin tarihini gözler önüne seriyor. Kitap, uluslararası bir tasarıya, İskenderiye Kütüphanesi’ni yeniden inşâ tasarısına katkıda bulunmak için kaleme alınmış yazılardan oluşuyor.
Yazıların birbirinden farklı konularda yazılmış olmaları (İskenderiye, Aristoteles’in Eserleri, Neo-Platoncular, Kütüphanedeki Doktorlar...), kitaba bir tür armağan kitap niteliği de kazandırmış. Roy MacLeod’un derlediği dokuz yazıdan yalnızca birine, Robert Barnes’ın ‘Musaların Tavuk Kümesinde Dünyadan Uzak Yaşayan Kitapkurtları: Antik İskenderiye Kütüphanesi’ adlı yazısına dikkat çekmek gerek. Kitabın ilk bölümünde yer alan Barnes’ın yazısı, İskenderiye Kütüphanesi ve büyük kütüphanelerin ‘kaderini’ sorgulaması bakımından kapsayıcı. Kuşkusuz, kütüphaneler, İskenderiye Kütüphanesi’nden önce de vardı. Büyük İskender, fethedilen ülkeleri idare edebilmek için, o ülke halkını ‘bilmek’ gerektiğini düşünüyordu. Bu da, o ülkedeki ‘yöresel eserlerin’ Yunancaya çevrilmesiyle mümkündü. İskenderiye’nin gelişmesi ve zenginleşmesi kütüphanenin de büyümesi anlamına gelmekteydi. Böylelikle İskenderiye’de, Akdeniz ticaretinin birleştiği noktada bir bilim endüstrisi kurulmuştu.

‘Kütüphanenin [İskenderiye Kütüphanesi’nin] entelektüel mülke pek saygısı yoktu -hatta mülkiyet haklarına bile’. Barnes’ın bu ifadesi, İskenderiye Kütüphanesi’nde kitapların nasıl çoğaldığının ipucunu da veriyor. O dönemde, İskenderiye limanına gelen gemilerde bulunan kitaplara (özellikle tıbbî eserlere) haciz konuluyormuş. Kütüphanedeki kitapların büyük bir bölümü ise elbette Yunan edebiyatının eserlerinden oluşuyormuş. Barnes yazısında ayrıca, İskenderiye Kütüphanesi’ne dâir pek çok bilinmeyenin olduğunu belirtiyor; kütüphanenin tam olarak nerede ve nasıl düzenlenmiş olduğuna ve kitapların kataloglanmasının nasıl yapıldığına dâir çok az bilgiye sahip olduğumuzdan da söz ediyor.

Yaklaşım oryantalist...

“Kitapları Araplar mı Yaktı?” sorusuna cevap arayan Barnes’ın tavrı, her türlü rasyonel kaygısına rağmen, oryantalist yaklaşımın alışılmış tavrından uzak değil. Çünkü, ‘Görünüşe göre İskenderiye’deki her iki kütüphane de M.S. 4. yüzyılın sonlarında yıkılmıştır’ dediği halde, aynı kütüphaneyi -ikisini bir arada-, İ.S. 642 yılında, Araplara yaktırabiliyor! Dördüncü yüzyıldan sonra yazılmış Hıristiyan edebiyatı metinlerinde, İskenderiye’de ayakta kalan herhangi bir kütüphaneden, niçin söz edilmediği sualini cevapsız bırakıyor Barnes.

Yeryüzündeki yazılı bütün eserlerin, (büyük bir kütüphanede: İskenderiye’de) bir araya getirilmesi tasarısı yalnızca hayâlden mi ibâret? Öyle görünüyor. Büyük kütüphanelerin sorunlarının hiçbir zaman çözümlenemeyişi, bu hayâlin niçin imkânsız olduğunun kanıtı sanki. Roy MacLeod’un derlediği kitap, yazıların sonundaki ‘Notlar’la ve ‘Kaynakça’ bölümüyle olduğu kadar, ‘İsim Dizini’ ile de okuyucuya kılavuzluk etmekte. İskenderiye Kütüphanesi’ni dilimize Elif Böke çevirmiş. Çevirideki bazı aksaklıklara değinmek gerekiyor. Sayfa 18’de ‘kitapların ilk baskısından’ bahsedilmekte. Oysa, elyazması kitapların değil, matbû kitapların ilk baskısı olur! El ile kitap basmayı henüz ‘keşfedebilmiş’ değiliz. ‘Aristoteles filozofu’ndan söz ediliyor 84. sayfada, hem de iki kez. Doğrusunu Aristoteles uzmanlarına sormaya gerek var mı?.. ‘Ekolsel labirentte yol gösterici olan’ (s.136) çevirmen mi, yoksa dizgici mi diye düşünürken, cümlede daha önce ‘ekol’ sözcüğünü görünce, bunun bir dizgi yanlışı olamayacağını anlıyoruz. “Romalı Doğu’da Âlimler ve Öğrenciler” adlı yazının bir yerinde (s.170), ‘Ama curia da (yani şehir meclisi) çok önemli metreslerden biridir. Bu metres, .....’. diye bir ifade geçiyor. Cümle içindeki ‘metres’ sözcüğünün ne anlama geldiğini, bu sefer en iyisi Aristoteles filozoflarına/uzmanlarına (!) soralım...



M.S. birinci yüzyıl Stoacı filozofu Genç Seneca, büyük kütüphanelerin hepsini kınamaktadır: ‘Kitap sahibinin başlıkları bile hayatı boyunca doğru dürüst okumayacağı bir sürü kitap ve kütüphanenin ne anlamı var?...’


Atina demokrasisinin (ve dolayısıyla Roma cumhuriyetinin) hiçbir zaman bir halk kütüphanesi kurmamış olması dikkate değerdir. Evrensel kitap koleksiyonu gibi bir şey hayal etmek sadece tiranların, kralların ve imparatorların kültürel gösteriş meraklarının bir sonucuydu.


İncil’in tamamı için 500 deri gerekebiliyordu. Buna göre, Eco’nun 85 bin kitabı, ılımlı bir yaklaşımla bile, iki ila sekiz milyon buzağının derilerinden yapılmıştı. Üstelik buna o zamanın diğer kütüphaneleri dahil değil.


İskenderiye Kütüphanesi

Roy Macleod

Çev.: Elif Büke


Link

   


SiteMap - İmode - Wap2