Rücû Sanatı By: [MasaL] Date: August 13, 2008, 03:28:04 PM RÜCÛ : Rücûnun sözlük anlamı “dönme geri dönme; cayma sözünden dönme ve sözünü geri almadır.” Bir edebî sanat olarak söylenen ifade edilen bir duygu ve düşünceden dönmüş vazgeçmiş görünerek yeni görüş ve ifadelerler aynı duygu veya düşünceyi anlam yönünden daha da güçlendirmeye denir. Yani rücû sanatı; önceden söylenen sözü (duyguyu düşünceyi) reddetme ondan vazgeçme anlamına gelmez. Aksine söylenen sözün arzu edilen etkide olmadığını düşünen sanatçı o söze canlılık parlaklık vermek ve etkiyi daha da arttırmak için geri döner. (Şair ilk söylediği sözden -duygu ve düşünceden-) rücû ettiğini döndüğünü “yok değil yok öyle değil hata ettim” vb. kelimelerle belirtir. (Rücû sanatını atletizmdeki uzun atlama ve futboldaki aut ve penaltı atışı şut çekme vb. sporcunun daha etkili olabilmek için geri çekilişine gerilişine benzetebiliriz.)
Rücû sanatını kendisine yakın bir sanat olan ve içinde yine bir reddetme ve vazgeçme dönme olan terdîd (reddetme sözü beklenmedik bir şekilde belirtme) sanatıyla karıştırmamak gerekir. Zirâ aralarında önemli iki fark vardır.
1. Terdîdde önceden söylenenlerden sözden fikir ve duygudan tamamen dönme vazgeçme onu reddetme söz konusudur (bu tavır beklenmedik bir sonuçtur). Rucûda ise ilk etapta dönme cayma olsa da ona yeniden dönüş söz konusudur.
2. Terdîdde geri dönme cayma reddetme şeklinde beliren sonuç ile sözün anlam ve etkisinin zayıfladığı halde rücûda yeni görüş ve ifadelerle daha önce söylenenlerin anlamı daha da kuvvetlenir.
Makber makber değil bir türbe
Türbe değil bir mâbed
Mâbed değil bir küre
Küre değil bir fezâ-yı bî-intihâ olmalıydı
Abdülhak Hamid Tarhan
Makber : Mezar mezarlık
Fezâ-yı bî-intihâ : Sonsuz uzay
İntihâ : Nihayet son bitme yok olma vs.
(Makber türbe mâbet-küre fezâ-yı bî-intihâ kelimeleri arasında tenâsüp sanatı vardır.)
(Rücû heyecan ağırlıklı bir sanat olduğundan şairin ruhunda başlayan dalgalanmaya paralel olarak söylenilen sözler de değişmeye başlar ve ard arda gelen heyecan dalgaları bir önceki dalgaların üzerini örter yani duygu ve düşünceler söyletir. Heyecan dalgaları genelde hafiften şiddetliye doğru gittiğinden bu sanatta son söylenilenler önce söylenenlerden daha etkilidir.
Kaddin libâs-ı sürh ile âfet değil midir
Âfet değil kızılca kıyâmet değil midir
Neylî
(Ey sevgili senin o servi boyun giyindiğin kırmızı elbiseyle bir âfet -şûh çekici güzel; mûsibet bela- değil midir; yok âfet değil - âfetin lafı mıdır- kızılca kıyamet değil midir.)
-Yani sen ilk hâlinle ir âfet gibisin- ama o da ne hayır sadece bir âfet değil kıyametler koparan bir haldesin kızılca kıyametsin.
(Ayrıca istifhâm –soru- sanatı vardır.)
Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı
Yok öyle değil şairin ancak adı kaldı
Muallim Naci
Teşâür : Şairlik taslama şair tavrı takınma
Erbâb-ı teşâür : Şairlik taslayanlar
(Şairlik taslayanlar şair müsveddeleri çoğaldı -gerçek- şair azaldı; yok öyle değil gerçek şairler tamamen yok oldu sadece isimleri kaldı –Adı var kendi yok misali-.)
SANATIN EN MEŞHUR BİR ÖRNEĞİ: 19.Yüzyılda Mora’da doğup büyüyen ve divanındaki bir şiirden Moralı Süleyman adlı bir şeyhin müridi olduğu anlaşilan Sümbülzade Vehbi hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır.Vehbi divan edebiyatı türlerinden “rücu” şiirleriyle ün yapmıştır.”Rücu” mesajın ilk satırında tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat tarzıydı. Rivayete göre padişahın “bana öyle bir beyit söyle ki ilk satırın “cellat!”diye bağırırken ikinci satırın sonunda sana bir kese altın vereyim”emri üzerine Sümbülzade Vehbi’nin hazırladığı divan edebiyatının en güzel ve en eğlenceli rücu orneğini aşağıda bulacaksınız