Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Unutulması Gerekenler Lügati By: By.CeZa Date: August 12, 2008, 07:22:41 PM
Thomas Bernhard kitapları okuyucunun elinde bomba gibi durur. Tekrarları ve kendi üzerine kapanan cümleleriyle kitap kısa süre içinde meselesini kristalize edip okuyucunun kafasına çivi çakar gibi mıhlar. İşin aslını, konunun özünü, -Graham Greene’in deyişiyle- meselenin kalbini, tıpkı bir arkeoloğun yaptığı gibi, etrafındaki fazlalıkları temizleyerek ortaya çıkarır önce.
Kitabın ortalarına geldiğinizde, keskin sınırları ve şakaya gelmez ciddiyetiyle bütün mesele, artık ağır bir taş gibi kucağınızdadır. Kitabın kahramanının -kahramanla anlatıcı her zaman aynı kişi değildir Bernhard kitaplarında- felaket, çürüme, pislik ve ‘alçaklığın’ ortasında elinde kalan son ‘hakiki’ şey bu ağır taştır ve tutku ve takıntıyla sıkı sıkı sarılır ona. Kahramanı dünyanın geri kalanına körleştiren de, baktıran da odur.

Yok Etme, Odun Kesmek ve Bitik Adam’la beraber okunması gereken Beton da böyle bir kitap. Aynı manzaranın, aynı lensle, aynı mesafeden, ama farklı noktalardan fotoğraflarını çektiğinizi düşünün. Manzara da üzerinde dumanlar tüten ve akbabaların cirit attığı bir enkaz olsun. Sonra, her fotoğrafta, bulunduğunuz noktadan bakıldığında daha net görünen bir ayrıntıya odaklandığınızı, en sonunda da bu büyütülmüş ayrıntılardan bir kolaj yaparak enkaz manzarasının bütünlüklü bir fotoğrafını oluşturduğunuzu düşünün. Kısa bir sürede art arda okunan üç-dört Thomas Bernhard kitabı kafanızda buna benzer bir resim oluşturacaktır: İnsanın özgürleşebilmesi mümkün değildir, çünkü ailesi, ülkesi, milleti, yani Dünya yakasını bir an bile bırakmaz (Yok Etme) + Dünya aptallıklarını yüzlerine vurmaya tenezzül etmenin aptallıklarını paylaşmak demek olacağı bir aptal kalabalığıyla doludur (Odun Kesmek) + Dünya mükemmeliyetçiliği kaldıramayacak kadar aptal bir yerdir, onu ya olduğu gibi kabul etmek, ya da terk etmek gerekir (Bitik Adam) + Arzuladığımız şeyle tatmini arasında koskoca bir duvar gibi Dünya durur (Beton). Thomas Bernhard’ın her kitabında farklı bir köşesini seçip büyüttüğü Dünya denen bu yıkıntıya, Beton’da ünlü besteci Mendelssohn Bartholdy hakkında yıllardır tasarladığı kitabı bir türlü yazamayan Rudolf’un gözünden bakıyoruz. Dikkatini ve ilgisini sadece kitabına vermek ve mutlu olmak istiyor Rudolf, ama yaşadığı her gün, gördüğü her şey, tanıdığı her insan, onu kitabını yazabilecek adam olmaktan biraz daha uzaklaştırıyor. Bu ‘kendisi kalamama’ halinin yularlarını gevşettiği tanıdık öfke, Rudolf’u diğer Bernhard kitaplarındaki ruh kardeşleriyle beraber aynı kalabalık grup fotoğrafına koymamıza yeter.

Bir Aydınlanma karşıtı

Bernhard’ın çok az kitabı değerli bulan okur-yazar kahramanlarının art arda okunan öfkeli monologlarını, ciltlere ayrılmış upuzun bir liste olarak okumak da mümkündür: Dışarıda bırakılması, ümit kesilmesi, hiçbir hayır gelmeyeceğinin artık anlaşılması, lanetlenmesi ve foyasının meydana çıkarılması gereken şeyler listesi. Bir tür negatif ansiklopedi: İzahlı Unutulması ve Yıkılması Gerekenler Lügati.

Bu ansiklopedi benzetmesini uzatmak anlamlı olabilir, çünkü Bernhard’ın pek çok açıdan Nietzsche’ci bulunabilecek öfkesinin altında sert bir Aydınlanma karşıtlığı yatıyor. Yüzyıl sonu Fransız Dekadan’larının, yıkıma, çürüyüşe, kapıp koyvermeye, “sapkınlığa” ne namına övgüler düzdüklerini hatırlarsak, bu negatif ansiklopedizmi, dünyayı melankoli ve hayal kırıklığı saçan bir enkaz olarak görüp dünyayla ilgili bilgiyi de bu enkazdan toplanan kırık dökük, yanık, silik parçaların bilgisi olarak kavramanın, ahmaklık ve alçaklık hakkındaki vesikaları sabırla tasnif etmenin nasıl bir şey olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Rudolf’un, hayat denen şeyi ölümün gözden uzak tutulabilmesi için uydurulmuş bir yalan olarak anlamasının, ayakta duran her şeyin kendi çürümüşlüğünü gizlemek için öyle durduğunu kavramasının, ama bu kavrayışla, ya da “aydınlanmayla” beraber kendisinin de kavradığı şeye benzeyip hiçbir şey yapamayan, atıl bir münzeviye dönüşmesinin böyle bir tarihçesi var aslında. Nitekim kitabını yazmaya bir türlü oturamayışının baş müsebbibi olarak gördüğü ablasına sövüp sayarken, Rudolf derin bir gerçeği de yavaş yavaş kavrıyor: Onu küçük düşüren, ezen, aşağılayan, iradesinden eden güce, yani ablasına bu gücü vermiş olan kişi Rudolf’un ta kendisi aslında! Çalışamamasına sebep olan şeye çaresiz bir ihtiyaç duyuyor Rudolf: “Her gün ablamla kahvaltı etmeye nasıl dayanamadımsa şimdi yalnız kahvaltı etmeye de öyle dayanamamıştım.” Dünyanın akla uygun bir yer, mutluluğun da bu dünyada mümkün olduğunu Bernhard, Beton vesilesiyle bir kere daha reddediyor: “İyi dünya denilen dünya bütünüyle ikiyüzlü, bunun tersini ilan eden ve hatta buna inananlar ise rafine bir insanteper ya da affedilmez bir ahmak.”

“Şöyle içimi açacak, sürükleyici bir kitap okumak istiyorum ne zamandır...” diyenler ikincisinden emin olabilirler, ama iş ‘iç açmaya’ gelince lütfen Beton’dan hayır beklemesinler.



Link

   


SiteMap - İmode - Wap2