Karacaahmet By: Mesut19o7 Date: August 08, 2008, 02:37:57 AM KARACAAHMET -----------------------------------
Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet ! Al sana derya gibi sonsuz Karacaahmet ! Göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde; Ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde ? Mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta; Mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta... Onda sırların sırrı: Bulmak için kaybetmek. Parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek. Varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık; Ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık. Ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz; Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz. Karacaahmet bana neler söylüyor, neler ! Diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler, Zaman deli gömleği, Onu yırtan da ölüm; Ölümde yekpare ân, ne kesiklik, ne bölüm.. Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep; Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükûta sebep ? Kavuklu, baş örtülü, fesli, baş açık taşlar; Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar, Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları; Süzüyor, sahi diye toprağa basanları. Onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden, Gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden. Onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar; Fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar. Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih ! Taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih !