Arşiv Anasayfa Dini Hikayeler
Sayfalar: 1
Anne Ve Zemzem By: FeMoX Date: August 04, 2008, 11:10:16 AM
Bir çığlık kavuruyor, kervan geçmez-kuş uçmaz Mekke vadisini. Bir ananın çığlığı: “Bizi burada yapayalnız bırakıp nereye gidiyorsun İbrahim?’’


Çığlık İbrahim’in can evinde duruyor.

Çığlık İbrahim’i can evinden vuruyor.

İbrahim’in alnında ter, ananın gözünde yaş boncuk boncuk.

Ve ananın yüreğinde, süt tadında, süt çağında bir tomurcuk
Mekke vadisinin sessizliğine denk bir sükutta kayboluyor İbrahim.


***


Günlerce süren yolculukta her adımı ayrılığa atmışlardı.
Her adım acılarını ve hüzünlerini biraz daha çoğaltmıştı.
Nihayet sessizliğin bile kendisinden ürperdiği bir vadide, kucağında çocuğuyla baş başa kaldığında, günlerdir içinde katmerleşen acı ve hüzün feryat suretinde bir daha tutuşturdu İbrahim’in yüreğini:
“-Bizi burada yapayalnız bırakıp nereye gidiyorsun İbrahim?”

Vadinin ıssızlığı yutmuştu sanki İbrahim’i?

Ne dönüp geriye bakabildi İbrahim, ne de bir çift söz edebildi…

İçi yeryüzünün dibi gibi kaynıyordu; ama elinden gelen bir şey de yoktu…

İbrahim’i, çaresizliğin sessizliğinden ananın suali çekip aldı yine:
“- İbrahim , bunu yapmanı Allah mı istedi?”

Refika-ı hayatını ve en sevimli çağındaki yavrusunu koca çölün insafına bırakıp, boynu bükük geri dönen İbrahim’in dudaklarından tek bir kelam yayıldı boşluğa:

- Evet

Bu “evet’’ anayı başka, bambaşka bir ufka kanatlandırmıştı adeta:
“- Git o halde ibrahim, Allah bizi zayi etmeyecektir.’’

O artık tevekkülün doruklarında, teslimiyetin anasıdır. Teslimiyet bundan öteye artık Hz. Hacer’e teslimdir.


***


Zor ve amansız bir çöl hayatı başlar Hacer ve oğlu için. Ana yüreği, insanın kendi sesinin yankısından tedirgin olduğu bu vadide her gece bir başka korkunun nöbetini tutar ve her açan günde bir başka umudun peşine düşer.

Kısa bir müddet sonra kırbasındaki su, heybesindeki hurmalar tükenir.

Ufukta açlık ve susuzluk vardır şimdi, açlık ve susuzluk…

Kendisi neyse de kucağındaki bebesi ne olacaktır? Bir şeyler yapmalıdır. Asla umutsuzluğa teslim olmamalı, ama mutlaka bir şeyler yapmalıdır.
Bütün ihtimallerin kapısını dövmeli, muhalden çare devşirmenin peşine düşmeli, didinmeli, bir şeyler yapmalıdır.

Iztırar haline bürünmüş anne, o ruh haliyle salar kendini Safa’dan Merve’ye ve bir anne şefkatiyle döner gelir Merve’den Safa’ya… İsmail’inin, kuzusunun, canının yanına… Say eder.

Umudunu gayrete, gayretini umuda bular, sarmalar say eder.


Arap yarımadasının bu en kurak ve çorak yerinde su aramak mucize aramaktır bir yerde. Ana yüreği bu, vazgeçmez, aradığının adı mucize de olsa, say eder…
Her şeyin zimamını elinde tutan Yüce Kudret, teslimiyetin ve tevekkülün anası Hz. Hacer’e ilk hediyesini, sebeplerin‚ “Artık ben yokum’’ dediği kertede sunar.
Tepeden tırnağa iman kesilmiş ve kendisini sadece Allah’a teslim etmiş bir anneye, Allah’ın hediyesi ab-ı hayatın ta kendisidir. Yani mübarek Zemzem….
O gün bugündür milyonlarca insanı sulayan, besleyen, temizleyen zemzem.

Şartların penceresinden seyredildiğinde asla olmaması gereken bir yerde çağıldayan ve kaynağı hâlâ doğru-dürüst bilinemeyen zemzem.

Önünde coşkun bir pınar gibi akıp giden suyun biteceği endişesiyle bir yandan kumdan setlerle etrafını çevirmeye çabalayan bir yandan da durması için “zem, zem” diye suya söz geçirmeye uğraşan Hz. Hacer’in kulaklarında o gün kocasına söylediği söz yankılanıyordu. Şimdi de şükranla, minnetle yankılanmaya devam ediyor:
“- O halde git İbrahim. Allah bizi heder etmeyecektir.”


SiteMap - İmode - Wap2