Menkıbeler By: FeMoX Date: August 03, 2008, 03:47:48 PM 1 den önce sayı var mı? Allahü teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap verebilir diyerek onu Basra�ya gönderirler. Basra�ya gelip, dünyada bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur.
Hammad hazretleri (hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit�i [imam-ı a�zam Ebu Hanife hazretlerini] çıkarır. Dehri, çocuk denilecek yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez. Kürsüye yumruk vurur, �Hani nerede, o meşhur âlimleriniz� der.
Genç Numan bin Sabit onu, onun silahı ile vurur. �Ne o der, demek benden korkmaya başladın?� Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar: - Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü? - Mümkündür.
- Nasıl olur? - Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?
- Bir şey yoktur. - Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?
- Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır? - Mumun ışığı ne taraftadır?
- Bir tarafta denemez. - Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?
- Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi? - Mahluklar için öyledir.
- İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi? - Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?
- Görülmez. - Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?
- Elbette var. - Var olan şey görünür dedin. Aklın varsa gösterebilir misin?
- Peki O, şu anda ne yapmaktadır? - Sen bütün soruları kürsüden sordun. Biraz da ben kürsüden cevap vereyim.
- Peki geç kürsüye.
İmam-ı a�zam olacak bu genç, kürsüye çıkıp, �Allahü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor� der ve ardından Rahman suresinin (Öyle iken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28. âyetini okur. Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar. Bu arada dehri çoktan uzaklaşıp gitmiştir.