Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Pozitif Yaşama On Adımı - Dr. Windy Dryden By: By.CeZa Date: July 22, 2008, 10:32:36 AM
Pozitif Yaşama On Adım / Dr.Windy Dryden

KİTABIN ÖZETİ :

1. BİRİNCİ ADIM : KİŞİSEL SORUMLULUK ÜSTLENİN

Kişisel sorumluluk kavramı, akıl sağlığının çok önemli bir parçasıdır. İnsan, kendi etki alanındaki konulardan sorumludur. Etkileyebildiğiniz başlıca alanlar, bir birey olarak size ait olanlardır; düşünceleriniz, duygularınız, verdiğiniz kararlar ve davranış biçiminiz. Hareketlerinizin olası sonuçları üzerinde de biraz olsun etkiniz vardır.

Düşüncelerinizin, duygularınızın, kararlarınızın, hareketlerinizin ve bu hareketlerin olası sonuçlarının sorumluluğunu üzerinize almanız çok önemlidir. Kişisel sorumluluk üstlenmezseniz, değiştirebileceğiniz bir şeyi değiştirmek için uğraşmaz; bunun yerine, düşünme, hissetme, hareket etme biçiminiz ve aldığınız kararlar için başka insanları ya da yaşamdaki olayları suçlamaya eğilim gösterirsiniz. Aslında sizin sorumlu olduğunuz şeyler için başkalarını ve dış olayları suçlamak, zihinsel sağlığın kötülüğünün işaretidir. Bunu yaptığınızda, kendinizi kurban olarak görme eğiliminde olur ve yaşama aciz bir bakış geliştirirsiniz. Kişisel sorumluluk almayı reddetmeniz, kendi hayatınızın denetimini de ele almayı reddetmeniz demektir. Böylece başkalarından sizi kurtarmalarını bekler ve onlara aşırı muhtaç hale gelirsiniz. Bir kurban olarak, yazgınız ve başkalarının size nasıl haksız davrandığı hakkında acı şikayetlerde bulunmaya yönelirsiniz.

Sizin etki alanınız içindekilerin sorumluluğunu alın. Düşünceleriniz, duygularınız ve hareketlerinizin sorumluluğunu almak, kendi sonunu hazırlayan duygu ve davranışlarla bağlantılı olan, sağlıksız düşünce biçiminizi değiştirmek için sizi yüreklendirecektir.
2. İKİNCİ ADIM : EMİR VERİCİ OLMAYAN ESNEK BİR FELSEFE BENİMSEYİN

Eğer zihinsel açıdan sağlıklı olmak istiyorsanız, böyle olmanızı sağlayacak bir dizi inanç ve tavır geliştirmeniz önemlidir. Bana göre, zihinsel olarak sağlıklı bir felsefenin en önemli özelliği esnekliğidir.

Eğer insanlar dogmatik olmayan esnek tercihlerine sımsıkı tutunurlarsa, istediklerini alamadıklarında olumsuz duygular yaşarlar. Fakat bu olumsuz duygular, onların duruma uyum sağlamalarına yardımcı olur ve onları, durumu değiştirmeye çalışmak için yapıcı eylemlerde bulunmaya yüreklendirir.

Bir insan olarak, hayatınızı bir dizi isteğe göre yaşarsınız. Bazı şeylerin olmasını ister, diğerlerinin olmamasını yeğlersiniz. Kendiniz için bazı tercihleriniz vardır. Diğer insanlardan bazı şeyler istersiniz ve içinde yaşadığınız dünyayla bağlantılı, sağlıklı bir dizi istek ve dileğe sahipsinizdir. Esnek, emir verici olmayan tercihlerinizle kaldığınız sürece, istediğinizi elde etmeseniz de duygusal olarak sağlıklı olursunuz. Bazı olumsuz duygular, isteklerinizin karşılanmadığı durumlara verdiğiniz sağlıklı tepkilerdir. Bu, emir verici olmayan, esnek tercihler dizisi, dilekler ve istekler, değiştirebileceğinizi değiştirmenize ve hayatınızın değiştiremediğiniz yanlarına, kendinizi duygusal rahatsızlığa düşürmeden, yapıcı biçimde uyum sağlamanıza yardımcı olur. Bu istekler aynı zamanda sizi, arzularınızı karşılamaya yönelik, yapıcı bir eylemde bulunmaya yüreklendirir. O yüzden, bu, emir verici olmayan, esnek istek ve tercih felsefeleri, kişisel mutluluğu elde etmeye çalışmak için size cesaret verir.

Fakat isteklerinizi kesin zorunluluklarla, gerekliliklere dönüştürdüğünüzde, iki şey olur. Birincisi, istediğinizi almadığınızda duygusal rahatsızlık yaşama olasılığınızı ve istediğinizi alırsanız da, duygusal rahatsızlığa karşı savunmasızlığınızı artırmış olursunuz. İkincisi, dogmatik istekler geliştirdiğinizde, hayatta istediğinizi elde etme şansınızı azaltan biçimde davranırsınız. Endişe, büyük ölçüde dogmatik zorunluluklardan ileri gelir ve endişeliyken olumlu biçimde hareket etmeniz olası değildir.

Farklı insanlar farklı arzulara sahiptir. Örneğin, sevgi ve onaylanma ya da hayatta bir iz bırakma yüksek bir yere erişme isteğiniz olabilir. Yetki sahibi olmayı ya da dünyada adaletin olmasını arzulayabilirsiniz. Bütün bu istekler, ardlarına AMA sözcüğü koyduğunuz sürece sağlıklıdır. Öyleyse, eğer sevilmek istiyorsanız, “ Özel biri tarafından sevilmek istiyorum, AMA bu sevgiye sahip olmak zorunda değilim” demeniz sağlıklıdır. Eğer adalet istiyorsanız, “Dünyada bana adil davranılmasını istiyorum ve bunu oluşturmak için çalışacağım AMA dünyanın adalet kurallarına göre işlemesini sağlayan kesin kanun yok” inanışına sahip olmanız sağlıklıdır. AMA’yı isteklerinizden çıkardığınız an, esnek arzularınızı, sert ve emir verici zorunluluklar haline getirdiğiniz andır. Bu boyun eğmez, sert felsefe, duygusal rahatsızlığın merkezindedir ve sizi, sahip olmanız gerektiğine inandırdığınız şeye sahip olsanız bile bu rahatsızlığa karşı savunmasız hale getirir.

Bu nedenle, eğer zihinsel yönden sağlıklı olmak istiyorsanız, isteklerinizi tanımanız, onlara ulaşmak için çabalamanız ve bu isteklerin peşindeyken size engel olan durumlardan kurtulmak için problemleri çözmeniz önemlidir. Üstelik bu istekleri, katı, esnek olmayan emir ve zorunluluklara dönüştürmekten kaçınırsanız, zihinsel yönden sağlıklı kalırsınız. Ancak eğer bunda ısrar ederseniz, her zaman kötü akıl sağlığının insafına kalırsınız.

Katı ve emir verici felsefelerinizin mantıksız olmasının üç ana nedeni vardır. İlki, istediğinizi almanız gerektiğinde ısrar ettiğiniz sürece sonuç alırsınız. İkincisi, katı zorunluluklar gerçekle bağdaşmaz. Aslında evrende, istediğinizi elde etmeniz gerektiğini söyleyen bir kanun olsaydı, dünya bu kanuna göre işlemek ve ne olursa olsun size istediğinizi vermek zorunda kalacaktı. Böyle bir kanunun yokluğu apaçık olduğundan, emir verici zorunluluklar dünyanın haliyle uyuşmadıkları için mantıksızdır. Üçüncüsü, emir ve zorunluluklarınız sağlıklı tercihinizin sonucu değildir. Örneğin ; hemen şimdi kucağınıza bin pound düşmesini istiyorsunuz. Ama kucağınıza bin pound düşmesini istemenizden, bunun mutlaka olması gerektiği sonucunu mantıksal olarak çıkarabilir misiniz ? Belli ki hayır ! Bu nedenle; zorunluluklar, tercihlerinizin mantıksal sonuçları olmadıkları için usa aykırıdırlar.
3. ÜÇÜNCÜ ADIM : GERÇEĞİ KABULLENİN

Zihinsel açıdan sağlıklı olmaya çalışırken, gerçeğe karşı kabullenici bir tutum geliştirmeniz çok önemlidir. Gerçeği kabullenmek, gerçeğe boyun eğmek demek değildir. Boyun eğme, var olanı değiştirmek için yapabileceğiniz hiçbir şey olmadığı veya çok az şey olduğu anlamına gelir. Bu yüzden eğer kendinizi bir duruma boyun eğmiş hissediyorsanız, onu değiştirmek için çaba harcamazsınız ve sonuç olarak durum değişmez.

Gerçeği kabullenmek üç ana adımı içerir :

a. Durumun varolduğunu ve varolması için bütün koşulların yerinde olduğunu kabul edersiniz;

b. Varolan durumun isteklerinize karşı olduğunu ve bundan etkin biçimde hoşlanmadığınızı kabul ederseniz;

c. Denemek ve durumu değiştirmek için yapıcı eylemde bulunup bulunmamaya karar verirsiniz.

Eğer durumu değiştirme denemeleriniz başarısız olursa, bu gerçeği kabullenmek, durumu değiştirme çabalarınızın başarısızlığa uğradığını ve bunun da şansızlık olduğunu kabul etmeniz anlamına gelir.

İnsan olmak, çok sayıda isteğe sahip olmanız anlamına gelir. Arzularınızdan bazıları hafif, bazıları ılımlı ve bazıları da güçlü olur. Pratik olarak, isteğiniz ne kadar güçlenirse, bunun gerçekleşmesi engellendiği zaman yaşayacağınız olumsuz duygular da o kadar fazla olur. Genellikle, güçlü arzularınız gerçekleşmediğinde, yukarıdaki üç adımı izlemeyi güç, “kötüleştirme” denen bir işleme girişmeyi kolay bulursunuz.

Kötüleştirme felsefesi şu adımları içerir. Birincisi, mantıklı olarak, arzularınızı gerçekleştirememiş olmanızın kötü olduğu sonucuna varırsınız. İkincisi, sağlıksız bir biçimde, bu durumun kesinlikle varolmaması gerektiğine inanırsınız. Üçüncüsü, aslında kesinlikle olmaması gereken bir şey olduğu için, bunun yalnızca kötü değil %100’den de kötü olduğu sonucuna varırsınız. Bu tam anlamıyla dehşet vericidir, korkunçtur ve dünyanın sonudur.

Bu kötüleştirme felsefesi, gerçekte fena halde abartılmış bir olumsuz değerlendirmedir. Kötüleştirme felsefesine bağlı kaldığınızda, o anda hiçbir şeyin daha kötü olamayacağına inanırsınız.

Kötüleştirme felsefenizi değiştirmek için, bu felsefeyi oluşturan kanılara savaş açmanız gerekir. Her şeyden önce, kendinize, bu olumsuz olayın kesinlikle varolmaması gerektiği inancınızdan yana kanıt bulunup bulunmadığını sormalısınız. Eğer, bir şey var ise, ne yazık ki, bunun varolması için gereken bütün koşulların da varolduğunu kabul etmelisiniz. Kesinlikle varolmaması gerektiğinde direniyorsanız, gerçeği kabullenmeyi başaramıyorsunuz demektir. Siz aslında gerçeğin kesinlikle gerçek olmaması gerektiğine, varolanın kesinlikle varolmaması gerektiğinde diretmektesiniz. Bu, iki kısım hidrojenin bir kısım oksijenle karıştırıldığında kesinlikle su oluşturulmaması gerektiğinde ısrar etmek gibidir. İki hidrojen ve bir oksijenin su oluşturmamasında ısrar etmenin, bu koşullarda suyun meydana gelmesi üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

Trajedilerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Haksızlığın da varolduğu bir dünyada yaşadığımızı hatırlatayım. Haksız davranılmayı ne kadar hak etmeseniz de bu, haksızlığa karşı bağışıklığınız olduğu anlamına gelmez. Haksızlık gerçeğini kabullenmek, şu adımları atmanızı gerektirir. İlk olarak, haksız bir şekilde davranılmayı hak etmediğiniz için, böyle bir haksızlığın varolmaması gerektiği ısrarınızdan vazgeçmenizi gerektirir. İkincisi, ne yazık ki, haksızlığa yol açan koşulların o anda gerçekten varolduğunu ve deneyimsel anlamda, tıpkı iki hidrojenle bir oksijenin su oluşturması gibi, varolmak zorunda olduğunu kabul etmenizi gerektirir. Üçüncüsü, haksızlığı, yüzde 95 ya da yukarısına ulaştığınızda, bunun kol ve bacaklarınızın kesilmesi gibi trajedilere eşdeğer olduğuna dikkat ederek, gerçekçi bir kötülük ölçüsüne göre derecelendirmenizi gerektirir. Dördüncüsü, haksız durumu, elinizden gelirse değiştirmeye çalışmanızı ya da değiştiremiyorsanız, ondan hoşlanmasanız da incelikle kabullenmenizi gerektirir.

Yaşamdaki olayların açıkça belirlenmiş olmasını yeğleyebilirsiniz. Öyleyse, olayları siyah ya da beyaz diye iki kategoriye sokmaktan hoşlanan türde birisiniz demektir. Ne yazık ki dünya ve yaşam koşulları bundan çok daha az belirlidir. Yaşam deneyimlerinin karışık niteliği yalnızca iki ayrı kategoriye uyduramazsınız. Bunu yapmayı denerseniz, ne yazık ki zarar gören kendiniz olursunuz. Yalnızca siz öyle olmasını istediğiniz için dünya belirli hale gelemez.

Bağlı kalabileceğiniz ve sizi duygusal rahatsızlığa götüren, başka bir kabule yanaşmayan tavır, haklı olma isteğidir. Böyle bir inanca sahipseniz, bir şeyi yapmanın tek bir doğru yolu, bağlı kalınacak tek bir doğru tutum ya da olaylara bakmanın tek bir uygun biçimi olduğunu ve diğer insanların sizin görüşünü paylaşmak zorunda olduğunu düşünebilirsiniz.

Bu tutum diğer insanlarla aranızda sık sık büyük zorluklara neden olacaktır. Bu, diğer insanların sizinle aynı fikirde olmayışını çekilmez bulduğunuz, bir konu hakkında farklı ve aynı derecede geçerli düşünceler olabileceğini kabul edemediğiniz içindir. Bu dogmatik tutum, fanatisizmin ve terörizmin kökündedir.

Gerçekte yaşam, böyle açıkça belirli, doğru-yanlış kategorilerine ayrılmaz. Kısacası evrende çoğulculuk vardır ve çaba alanlarının çoğunda, herkesçe kabul edilmiş görüşler bulunmadığı açıktır. Çoğulculuk gerçeğini kabullenmek için, sizin, doğru saydığınız özel bir görüşünüz olduğunu, fakat başka insanların, savunmaya hakları olduğu farklı görüşleri bulunduğunu onaylamanız gerekir.
4. DÖRDÜNCÜ ADIM : YENİLGİYE KATLANMA FELSEFESİ GELİŞTİRİN

İnsanlar için en zor şeylerden birisi, kısa süreli rahatsızlıklara katlanarak uzun vadeli amaçları doğrultusunda çalışma zorunluluğudur. Anlık zevk ya da rahatlıktan vazgeçmeyi, böyle yapmak hayatlarımızı zenginleştirip daha değerli kılacakken, neden bu kadar zor buluruz ? Başlıca neden, sık sık, yenilgiye tahammülü az bir felsefeye göre hareket etmemizdir. Eğer yenilgiye tahammülünüz azsa :

- Sık sık işlerinizi erteleyebilir,

- Disiplinsiz bir yaşam tarzı sürdürebilir,

- Çoğu kez, sürdürmekten en çok zevk alacağınız işlerde azimli davranmayı başaramayabilir,

- Bu sıkıntılarla uğraşmanın yaşama becerinizi artırdığı gerçeğine karşın, yaşamdaki kavgalardan sakınmak için çaba harcayabilirsiniz.

Eğer rahatlık tuzağına yakalandıysanız, yenilgiye tahammülü az bir felsefeye sahip olduğunuzdan kuşkunuz kalmasın. Kendi sonunu hazırlayan bu felsefeye bağlı kalındığınızda savunacağınız başlıca inançlar şunlardır :

- “Yenilgiye Uğramamalıyım”

- “Şu Anda Rahat Olmayalım”

- “Olumsuz Duygular Yaşamamalıyım”

- “İyi hisler Duymalıyım

Duymazsam, bu dehşet verici olur ve sürekli mutlu, neşeli, zevk içinde olmazsam yaşam dayanılmaz olur.”

İyi duygular tatmanız gerektiğine inanmanızın sonucu olarak, daha tehlikesiz bir yaşam tarzı geliştirebilirsiniz. Başka bir deyişle, sürekli olarak ve kolayca sıkılabilirsiniz. Sadece iyi duygular yaşamanız gerektiğinde diretirseniz, zevkli etkinliklerin bile olumsuz yönleri üzerinde yoğunlaşırsınız.

Eğer yukarda sözü edilen dört inançtan birine sahipseniz, kolayca, işlerinizi ertelemeye eğilim göstereceğiniz açıktır. İşleri ertelemek, tam tamına, bugün yapmanız akıllıca olacağı bir şeyi yarına kadar geciktirmek anlamına gelir. Eğer işleri ertelerseniz, kolaylıkla, bugün yapmanız gereken işe başlamamak için iyi nedenler uydurursunuz.

1. Yenilgiye Katlanmak Düzeyinizi Yükseltin

Yenilgiye tahammülü olan bir felsefe geliştirmenin en önemli yanı, yenilgiye katlanamama felsefesinden meydana gelen fikirlere savaş açmanızdır. Bunu yapmanız için, ne zaman yenilgiden kaçındığınızın ya da o anda iyi hissetmek için kendi sonunu getiren etkinliklerle meşgul olduğunuzun farkına varmanız gerekir.
2. “Buna Dayanamam” Felsefesine Savaş Açmak

Üzerinde yoğunlaşmanız ve değiştirmeniz gereken ikinci esas düşünce, yenilginin rahatsızlığın, olumsuz duyguların dayanılmaz olduğu ve kesinkes bunlara katlanamayacağımız düşüncesidir. “Buna dayanamam” felsefesi iki anlama gelir. Birincisi, yenilgiyi tattığınızda tam anlamıyla düşüp öleceksiniz demektir. İkincisi, yenilginin varolmasına izin verilir, bu derhal yok edilmezse; hayatınızın geri kalanında bir daha asla mutluluğu yaşayamayacağınız anlamına gelir.

“Buna dayanamam” felsefesi hakkında da, kendinize aynı üç soruyu sormanız gerekir. Birincisi, yenilgiye katlanamayacağınıza inanmak, daha verimli yaşamanıza mı yardımcı olacak, yoksa sizi baltalayacak mı ? İkinci olarak, evrende yenilgiye dayanamayacağınızı söyleyen bir yasa var mıdır ? Eğer varsa, yenilgiye hiçbir koşulda, bu sevdiğiniz birinin hayatını kurtarmak anlamına bile gelse, katlanamazsınız. Böyle düşünüldüğünde, yenilgiye dayanamayacağınız düşüncesinin tam anlamıyla saçmalık olduğunu görebilirsiniz.

“Buna dayanamıyorum” felsefenizi, “Bundan hoşlanmıyorum ama dayanabilirim” diyen bir felsefeye dönüştürmek için, yenilgiye tahammülsüz düşüncelere tekrar tekrar meydan okumalı ve bunlar sizin için adet haline gelene dek, yenilgiye tahammülü olan düşünceler göre hareket etmelisiniz.

Yenilgiye tahammülü yüksek bir felsefe geliştirmek, akıl sağlığı psikolojisinin en önemli ve ne üzücüdür ki; en çok ihmal edilen konularından biridir.

5. BEŞİNCİ ADIM : KENDİNİZE KARŞI SAĞLIKLI BİR TAVIR GELİŞTİRİN

Kendinize karşı akıl yönünden sağlıklı bir tavır oluşturacak maddeler aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir.

1. Kendini Kabul Etme

İlk ve önemlisi, kendini kabul eden bir tavır geliştirmenizdir. Kendini beğenme felsefesini benimsemeyiniz. Kendinizi beğenmeniz aslında kendinize evrensel bir derece vermeniz anlamına gelir. Sizin zahmete değer biri olmanız için sizin hakkınızdaki her şeyin de öyle olması gerekirdi. Bu olanaksızdır. Çünkü hata yapmak insanoğlunun özünde vardır, bu da hata yapabildiğimiz ve yaptığımız anlamına gelir. İyinin, kötünün, nötrün karmaşık bir bileşimi olduğumuz bir gerçektir.

Daha gerçekçi olan düşünce, kendinize evrensel bir derece vermekten ne olursa olsun kaçınmaktır. Bu noktada, insan olarak, tek bir dereceyle değerlendirilmeyecek kadar karmaşık olduğunuzu ve böyle yaparsanız aşırı genelleme yapmış, kendinize haksız bir etiket yapıştırmış olacağınızı görürsünüz. Bunun yerine, kendinizi karmaşık iyi, kötü ve nötr niteliklere sahip, hata yapabilen bir insan olarak kabul edersiniz. Böyle yapmak, iyi niteliklerinizi en üst düzeye çıkarmaya, olumsuz niteliklerinizi ise, asla tamamen yok edemeseniz de en aza indirgemeye çabalamanıza yardımcı olur.

Ynt: Pozitif Yaşama On Adımı By: EyLüLCe Date: July 22, 2008, 10:37:38 AM
tşkler..

SiteMap - İmode - Wap2