Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Laik Cumhuriyet Karşısında Derviş Vahdetiler Cephesi Bir Geri Dönüşün Mirası 31 By: By.CeZa Date: July 21, 2008, 07:50:37 PM
KİTABIN ADI Laik Cumhuriyet Karşısında Derviş Vahdetiler Cephesi Bir ”Geri Dönüş” Ün Mirası 31 Mart’ın 90.Yılında
KİTABIN YAZARI Cemal KUTAY / Belkıs ÇORAKÇI
YAYINEVİ VE ADRESİ Aksoy Yayıncılık Levent / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI

KİTABIN ÖZETİ :

1683 İkinci Viyana Kuşatması bozgunundan sonra devamlı gerilemesine rağmen Osmanlı, üç kıtada yine de en geniş topraklara sahip devletti. Büyük bölümü işlenmemiş zenginliklere sahip beldeler, artık hemen şekilleşmiş emperyalizmin gizli-açık rekabetinin sahnesi olmuştur.

1908’ e girerken, kapitülasyonlar dolayısıyla her tarafa sızabilen Avrupa haber alma örgütleri, otuz iki yılını tamamlamış Sultan Hamit' in baskı rejimine karşı bir hareket olacağı ihtimalinde birleşiyordu.

1905’ te Osmanlı’ nın Balkanlardaki son toprakları Selanik, Manastır, Kosova ve Yanya' da, Düvel-i Muazzama (yani İngiltere - Almanya - Rusya - Fransa - Avusturya Macaristan - İtalya)’nın katılımları ile ıslahat heyetleri kurulmuş, böylelikle Sultan Hamit’ in mutlak merkeziyetçi idaresinin tesirleri bölgede gevşemiştir. İttihat ve Terakki, işte bu şartlar içinde, Osmanlı’ nın en seçkin kadrolu; büyük bölümü, batı ülkelerinde ihtisas yapmış subaylarının toplandığı merkezi Selanik’ te olan Üçüncü Ordu' da teşkilatını kurdu ve kısa zamanda, bir askeri harekat yapabilecek aktif kadroya sahip oldu.

Ayaklanma bugünkü takvimimize göre 13 Nisan 1909 sabahının erken saatlerinde kışladaki askerlerin sokaklara dökülmesiyle başlamıştı. Bu ayaklanma, hükümetin hiç ihtimal vermediği bir anda aniden patladı. Sade biz değil, iç hadiselerimizle alakalı devletler de hayret içinde kaldılar.

Meşrutiyetin böylesine tanınmış, değil bir kumandanın, daha çok onbaşı, çavuş, başçavuşların başını çektiği bir ayaklanmaya, Rumeli’ den gelmiş ve Meşrutiyetin temel kuvveti olmuş, avcı taburlarının katılacağını kimse tahmin etmiyordu. İsyanın ele başı ve fikir mimarı Derviş Vahdeti isimli basit, hatta mahkeme sırasında akli dengesinin bozukluğunu iddia edecek kadar şahsiyetsiz bir kişinin, çevresine topladığı talebe-i ulum medreselilerle, camilerdeki halktan sonra, kışlalara girerek askerleri ayaklandırması gözler önünde cereyan etmiştir.

İsyan, Meşrutiyet' i ilan etmiş olan, merkezi Selanik’ teki Üçüncü Ordu’ ya telgrafla hemen bildirilmişti. Kadrosu, daha çok Meşrutiyet' i ilan etmiş olan genç kurmaylardan oluşan Üçüncü Ordu, gönüllülerin de katılımlarıyla "Hareket Ordusu" adını alarak, İstanbul’ a doğru yola çıkmıştır.

Ayaklanan askerler, şehrin bütün kışlalarını ele geçirmişler, on binleri aşan kalabalık halinde, Sultan Ahmet Meydanı’ nı ve çevresini doldurmuşlardı. Mebusan Meclisi' ni işgal etmişler, sadaret (başbakanlık) ve nazırlıklar (bakanlıklar) binalarına çoğunlukla çavuş yandaşlarını koymuşlardı. Sadrazam (başbakan) Hüseyin Hilmi Paşa, bir yakınının evine saklanmış, istifasını oradan Yıldız Sarayı’ na arz etmişti. Birinci Ordu Kumandanı Mahmut Paşa, Harbiye Nezaretini kuşatan asilere karşı harekete geçme kararından, Padişahın “Çok kan dökülür” uyarısıyla vazgeçmiş ve o da istifa etmiştir.

Hareket Ordusu’ nun başında Ayaztafanos’ a (bu günkü Yeşilköy) gelip, karargahını kuran Mahmut Şevket Paşa, isyancılarla mümkün olduğunca az kan dökerek, ayaklanmayı bastırma hareketini tatbik için; tecrübeli, kıymetli ve şahsiyeti tatmin edici bir kumandana ihtiyacı duyarak, bu vazifeyi kabul etmesini Pertev Paşa’ dan istemiş, o da kabul etmişti. İki kıdemli kumandanın, konu üzerindeki bu duyarlılığı müspet sonuç vermiş, çoğu günahsız olan ve olayların dışında kalanların ölüm ve yaralanmalarıyla kıyaslanamayacak kadar az kurban verilerek, ayaklanma kökünden kazınmış, suçlular Divan-ı Harp (sıkı yönetim) mahkemelerine çıkarmışlardır.

Otuz bir Mart Vakası demek, dünyanın üç kıtasıyla Şarki Akdeniz adalarına yayılan son Türk İmparatorluğu' nun yıkılmasına yol açmış muazzam bir facia demektir. Bu müthiş facia umumiyetle Sultan Hamit’ in haliyle neticelenmiş tabii bir vaka gibi gösterilirse de doğru değildir. O muazzam Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’ yi dokuz buçuk senede yele verip dünya haritasından silinmesine sebep olan keyfi ve örfi idare işte bu uğursuz irtica vakasıyla başlamıştır. Bu bakımdan 1071’ deki Malazgirt Muharebesi netice itibariyle en muhteşem Türk imparatorluğunun kurulmasına yol açmışsa da, ondan 838 sene sonra 1909 tarihinde meydana gelen Otuz bir Mart Vakası da o muazzam imparatorluğun yıkılmasına yol açmış tarihi bir facia demektir.

Bazıları önce bu meşhur irtica hadisesinin Sultan Hamit’ in teşvik ve tertibinden doğduğunu göstermişlerse de bu doğru değildir. Sultan Hamit’ in bu meşhur hadisede hiçbir kusuru, tesiri hangi şekilde olursa olsun zerre kadar alakası yoktur. Bu gerçek, İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin daha sonraki itiraflarıyla da sabittir.

Parlamentoda, iktidar kavgaları, parti çekişmeleri, onları da siyasi cinayetler kovaladı. 1911’ de İtalya 24 saatlik ültimatomla Libya’ yı işgale başladı. 1912 / 1913 yılları arasında patlak veren Balkan Harbi, binbir gaflet ve hatalarla, Anadolu gibi Türk Rumelimizi de, göz açıp kapayıncaya kadar kısa zamanda elimizden aldı. Bab-ı Ali baskınıyla Harbiye Nazırı Nazım Paşa, kısa süre sonra Sadrazam Mahmut Şevket Paşa öldürülür.


SiteMap - İmode - Wap2