Arşiv Anasayfa Kitaplar Hakkında Bilgi ve Özetler
Sayfalar: 1
Bilgi Teknolojileri Türkiye Için Nasıl Bir Gelecek Hazırlamakta By: By.CeZa Date: July 21, 2008, 07:38:18 PM
KİTABIN ADI Bilgi Teknolojileri Türkiye İçin Nasıl Bir Gelecek Hazırlamakta
KİTABIN YAZARI Yurdakul CEYHAN - M.Ufuk ÇAĞLAYAN
YAYINEVİ VE ADRESİ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
BASIM TARİHİ 1997
KİTABIN YAYIM MAKSADI

Yazarların daha önceleri bölük pörçük çeşitli ortamda yazdıkları, çeşitli toplantılarda sözlü olarak anlatmaya çalıştıkları ve son zamanlarda kafalarında oluşan yeni düşünceleri toplamaya çalıştıkları bu inceleme yazısı konunun Türkiye'de tartışmaya başlanılmasına sebep olacaktır.

KİTABIN ÖZETİ :

Geçmişe baktığımızda, üretim ilişkilerinin toplumların yapısını tanımlayan en önemli etmen olduğunu görürüz. İlkel toplum diye adlandırabileceğimiz ilk dönemde üretim, ağaçtaki meyvayı toplamak ya da avlanmaktan oluşuyordu. Bundan sonraki dönemde ise Tarım devrimi diye adlandırabileceğimiz ,sulu tarımın geliştirilmesi ve vahşi hayvanların evcilleştirilmesi gerçekleşti. Tarım devrimi dünyanın her köşesinde aynı anda olmadığından dolayı ise Tarım Toplumu aşamasına ulaşmış toplumlarla birlikte, İlkel Toplumlar da varlıklarını sürdürüyorlardı.

18. Yüzyılda buhar makinasının bulunması ile birlikte Sanayi Devrimi ve bu devrimin yapılandırdığı sanayi toplumu doğdu. Bu dönemde her üç toplum yapısının birarada bulunduğunu gözlemlemekteyiz. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda teknolojide ilerlemeler sonucu Tarım ve Sanayi Toplumlarının çok yeni bir aşamaya geldiği görülüyor.

Sanayi Ötesi Toplum ya da Bilgi Toplumu diye adlandırılan bu yeni toplum yapısının günlük yaşantımızı sürdürme tarzlarımızı tümüyle değiştirmesi bekleniyor.

Bir bilginin toplanmasını, bu bilginin işlenmesini, bu bilginin saklanmasını, gerektiğinde herhangi bir yere iletilmesini veya herhangi bir yerden bu bilgiye erişilmesini bugün için elektronik, optik, vb.(yarını bilemeyiz) tekniklerle otomatik olarak sağlayan teknolojiler bütününü Bilgi Teknolojileri diye tanımlayabiliriz. Bilgisayar iletişimi ve ağları altyapılarının Sanayi Toplumunun demiryolları ya da otoyolları benzetimi ile, geleceğin Bilgi Toplumu altyapısının en önemli parçalarından birini oluşturacağı beklenmektedir. Bilgi Toplumuna geçişi amaçlayan ileri ülkeler, kuracakları iletişim ağının tüm kişi ve kuruluşlarca yaygın ve etkin bir biçimde, günlük yaşamın her işlevinin yerine getirilmesinde kullanılmasını beklemektedirler. Fiziksel katmanda kullanılan iletişim teknolojilerinin özellikleri ağların ne ölçüde etkin kullanılabileceğinin de bir göstergesidir. Telefonun 1876 yılında Alexander Graham Bell tarafından patentlenmesi ile elektrik/elektronik iletişim devrimi başlamıştır. Telgraf/telefon altyapısı ile daha sonra bunlara eklenen teleks, radyo ve televizyon iletişim altyapıları bilginin ses, resim, metin ve video formlarında, o güne kadar görülmemiş bir hızda uzak mesafeler arasında aktarılmasını sağlamıştır.

ABD tarafından kurulması planlanan Ulusal Bilgi Altyapısı Projesi ABD’nin aya insan gönderme ve geri getirme programı ile, gerek önem gerekse maliyet olarak eşdeğer tutulmakta ve hedefleri arasında bir bilgi süper otoyolunun geliştirilmesi de bulunmaktadır. Bu proje ile doğrudan ilişkili Yüksek Başarımlı Hesaplama ve İletişim çalışmaları sonunda hesaplama hızında 1000, iletişim hızında ya da bant genişliğinde de benzer şekilde 1000 oranında bir gelişme hedeflenmektedir. Bu çalışmalar çerçevesinde Aurora, Blanca, CASA, Nectar ve VISTANet adları verilen deneysel altyapılar genellikle üniversiteler ve endüstriyel firmalarca ABD Devleti parasal desteği ile kurulmuştur. Bu deneysel altyapılarda elde edilen birikimin zamanla ulusal bilgi altyapısını kurmak için kullanılması beklenmekte ve bu yönde yoğun çalışmalar yürütülmektedir.

Internet çalışmalarının başlangıcında ise, ABD Savunma Bakanlığı’nın o zamanlarda da geleneksel olarak nitelendirilen devre anahtarlamalı telefon sistemini soğuk savaş yıllarında daha güvenilir bir şekilde kullanabilecek bir iletişim sistemi geliştirilmesi isteği bulunmaktadır. Internet bağlantısı ve kullanımı ülkemizde bir ODTÜ ve TÜBİTAK ortak projesi sonucunda 64 kbps hızda ancak 1993 yılında sağlanabildi.

Burada oluşan 24 yıllık gecikme doğaldır ki bu matbaanın ülkemize gelmesinde oluşan gecikmeden çok daha kısadır. Kısa bir süre içerisinde doğal olarak tıkanan Türkiye Internet bağlantısı ile ilgili sorunları aşmak için Boğaziçi Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, İTÜ, Koç Üniversitesi gibi bazı kurumlar varolan parasal desteklerinin boyutları ile orantılı hızlarda kendi Internet bağlantılarının sağlayarak başlarının çaresine bakmaya çalıştılar. Bu arada Türk Telekom tarafından TURNET adı verilen Internet servisi tamamlandı ama bu servisin başlatılması 1996 yaz ayları sonunu buldu. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan hızla kurtulup, çok daha hızlı ve etkin bir biçimde hareket ederek, gerekli yatırımların yapılması amacıyla planlama yapılması, planlama için zaman ve kaynak harcanması ve de yapılan işlerin, konularında uzman olan kişiler tarafından yapılmasının sağlanması gerekmektedir. Internet’in Bilgi Toplumu’nun gereksinim duyduğu altyapının yalnızca bir bölümünü, ama çok önemli bölümlerinden birini oluşturacağı kesindir. Burada Intel şirketi başkanı Andy Grove’un bir açıklamasını anımsamakta yarar var. “Internet, işlerin yapılması ve yürütülmesinde ara noktalarda bulunan birçok kişiyi bir deniz dalgası gibi silip süpürecek. Ben bu kişilerin yerinde olsam şimdiden yaptığım işi Internet kullanarak nasıl yapacağımı düşünmeye başlardım.”

Bilgi Toplumlarının amacı, “toplumsal optimizasyona erişmek “ diye kısaca özetlenebilir. Ürünlerde ve işlevlerde tümleşme yarının önemli bir niteliği olacaktır. Bilgi teknolojilerinin üretime kazandırdığı esneklik, büyük ölçekli sanayilerin yaşamını noktaladı diyebiliriz. Bilgi Toplumunda devlet düzenleyici ve en büyük kullanıcı olarak iki görev üstlenmekte. Ekonomi üreticiler, hizmet sunucuları ve kullanıcılar olarak üç çıkar çevresinin ilişkisinden oluşmakta. Örneğin Bilgi Teknolojilerine dayalı ürünler o kadar büyük riskler oluşturmakta ki, devletten, sırasında bu ürünlere pazar açmak, açamaz ise bunları satın almak gibi görevler de beklenmekte. Devletin yeni dünya düzenindeki uluslararası görevi ulusal işkollarına uluslararası pazarlar açmak olacaktır.

Gelecekte Bilgi Toplumu aşamasına gelmiş egemen güçler, yapacakları görev dağıtımında, örneğin ülkemize Harran ovasında tüm dünya için domates ya da biber üretme görevi verebilirler. Ya da tüm dünya için araba lastiği de üretebiliriz. Gerek domates,gerekse araba lastiği için, çok ileri araştırma labaratuvarları bile kurmamıza izin verilmesinin de ötesinde destek bile verilebilir. Önemli olan ne yaptığımız değildir.

Önemli olan belli bir altkatmanda kalıp, üstkatmandakilerin katma değeri düşük ürün taleplerini karşılarken,onların bilgi teknolojisine dayalı ürünlerini alabilecek ulusal gelir düzeyini tutturmamızdır. Evet Bilgi Teknolojileri, Batılı ülkeler açısından tüm dünyayı küçük bir köye dönüştürmekte. Ama bizler ne olacağız? Bu dönüşümde pek çok ulus az ya da çok kimliğini yitirecektir. Her konuda dışa bağımlı olacağız. Bir ev yaptırdığımızı düşünelim. Tuğla, çimento gibi harcamalar yoksanır düzeyde kalırken, evin güvenliği, ıstma, elektrik vb, sistemlerin kendiliğinden açılıp kapanmasını sağlayan ve hepsi dış kaynaklı ürünlere daha çok para vereceğiz. Belki de ulusal duygular ne derece incinirse incinsin, teknolojiye boyun eğeceğiz.

Türkiye bugünlerde toz duman. Bireylerin çoğunluğu akşamdan sabahı nasıl edeceğini düşlerken, bir bölümü de çeşitli politik kan davalarının peşinde koşmakta, bir azınlık ise batan geminin mallarını götürmekte. Çözüm için şiddetten iman gücüne ya da damarlardaki asil kana varan çeşitli yollar aranmakta. Bilim ve teknolojinin gücünü ve dehşetini düşünen yok. Hangi iman, hangi asil kan teknolojinin bilinçsizce kullanımı sonucu kirlenen doğayı temizleyebilecektir? Teknoloji, üstünde güneş batmayan imparatorlukları (İngiltere) karartmış, güneşin oğluna (Japonya) diz çöktürmüştür. Mühendislik, tıp vb. nasıl evrensel bir meslek ise, yatırımcılık ve devlet adamlığı vb. işkolları da evrensel bir meslektir. Bugün gelişmiş ülkelerde ne bir devlet adamının, ne de bir sermaye sahibinin dilediğince davranma özgürlüğü kalmıştır. Çözüm olarak önerilebilecek tek şey, politikacılarımızın, sermaye sahiplerimizin batılı meslektaşlarının neyi nasıl yaptıklarını incelemeleri ve yanlışlarını görerek ders almalarıdır.

Türkiye’nin gelişmesi için tek şans Bilgi Teknolojileri edinmesidir. Ancak bu teknolojileri edinmesini engelleyen pek çok güç de bulunmaktadır. Bu güçler, Türkiye’yi iyi bir Bilgi Teknolojileri pazarı olarak görmekte, Türkiye’ye bu teknolojilerin iyi bir kullanıcısı olmayı öğütlemektedir. Türkiye bu teknolojileri elde edebileceği bir takım fırsatları kaçırmıştır.

Bu teknolojilerin ister kullanıcısı olalım, ister hem üreticisi hem kullanıcısı olalım, önümüzde ekonomik, sosyal, politik ve hukuksal pek çok sorun çığ gibi büyümekte. Bunu görmezden gelemeyiz. Bu sorun yalnız teknik çevrelerde değil, Türkiye’nin tüm platformlarında tartışılmalıdır.

Türkiye için yapılabilecek öneri özünde oldukça yalın ve açıktır. Özetlersek; “Kısır döngüler içinde dolanmayı bırakıp, örnek almamız gereken ülkelerde ne olduğunu doğru olarak algılamak ve onlarınkine benzer, ancak bize özgü koşulları da gözeten bir plan ve program çerçevesinde eyleme geçmektir.”diye ifade edebiliriz. Herşeyden önce Türkiye, böyle bir atılıma kalkışma gereği duymalıdır. Böyle bir gereğin duyulduğu bilinç oluşsa bile, bu kez Türkiye’nin girişiminin önünü kesen çeşitli iç ve dış engellerle karşılaşılacaktır. Türkiye’den çok daha ileri düzeyde olan ülkeler bile işsizlikten ve gelecekteki ekonomik darboğazdan çekinerek, kurtuluşu Bilgi Teknolojilerine yapılacak yatırımlarda aramaktadır. Akılcı bir yaklaşımla, işsizliğin giderilmesi, yeni iş alanlarının açılması , ulusal gelirimizin arttırılması, kısaca ekonomik kalkınmamızın temel ekseni ileri teknolojilere yönelik yatırımlardır.

Türkiye için kimi zaman avantaj olarak görünen Orta Asya Cumhuriyetleri ile ya da eski Osmanlı İmparatorluğu üzerinde kurulan yeni ülkelerle olan tarihi sıcak bağlar, bu pazarların Batılı ülkelerden alınması (ya da paylaşılması) olasılığını gündeme getireceğinden, bu durum, sırasında lehimize değil aleyhimize de dönüşebilir. Demek ki Türkiye içte kısıtlı olanaklarla sarılmış, dışta ise teknolojik açıdan güçlenmesi pek de istenmeyen bir ülke konumunda bulunmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar bizi çaresizlik duygusu içinde bırakmamalıdır. Türkiye 21 nci yy.da düşlediği yeri alabilmek için bu yatırımı yapmak zorundadır, ama nasıl? Çözüme çok bilinçli ve sabır isteyen uzun bir yoldan erişilebilinir:

Yetişmekte olan genç nüfusun Bilgi Teknolojilerinde eğitilmesi (bu eğitimin illa üniversite ya da önlisans düzeyinde olması gerekmez.) ve bunlara iş olanaklarının açılması Türkiye’nin kalkınmasında önemli bir avantaj yaratabilir.

Türkiye sürekli olarak enerji dar boğazından geçmektedir. Ağır sanayii yatırımları büyük oranda enerji üretimi gerektirmektedir. Oysa Bilgi Teknolojilerine dayalı üretim için enerji sektörünün büyütülmesi gerekmemektedir. Dolayısı ile ağır sanayiye göre daha az yatırımla bu alana girebiliriz.

Türkiye genelde yok denecek düzeyde Ar-Ge harcaması yapmaktadır. Öte yandan sözü edilen alanlarda Türk Sanayii ve kamu kurumları göreli olarak yoksanamayacak düzeyde bir Ar-Ge harcamasını en az 10 yılı aşkın bir süredir gerçekleştirmektedir. Bu birikim Sanayimizin başka hiçbir sektöründe yoktur.

Türkiye’nin politik konumu doğru değerlendirilebilirse, pekçok uluslararası platformda bu teknolojilerin bir pazarlık konusu olarak masaya getirilmesi söz konusu olabilir.

Türkiye herşeyden önce dünyada başlatılan bu büyük değişimi algılayıp özümsemelidir. Bu teknolojinin edinilmesinin ve Ulusal Bilgi Ağ Altyapısının kurulmasının olmazsa olmaz türünden bir önkoşul olduğudur.

Yukarıda sıralananların zor ama dönüşü olmayan bir yol olduğu bilinmelidir.


SiteMap - İmode - Wap2