Arşiv Anasayfa Alternatif Tıp
Sayfalar: 1
Yanık Tedavisinde Ümit Verici Bir Gelişme By: karizmatik_rizeli Date: July 21, 2008, 02:51:59 PM
Vücudumuzun en büyük organlarından biri vücut ağırlığının yaklaşık %16’sını oluşturan deridir. Yüzölçümü itibarıyla da deri yetişkin bir insanda 1,5- 2 metrekare arasında bir sahayı kaplar. Fakat derinin ehemmiyeti, yüzölçümünden veya ağırlığından değil, üstlendiği hayati vazifelerden kaynaklanmaktadır. Dış dünyayla münasebetinizi sağlayan dokunma duyusu, mikroorganizmalara karşı engel meydana getirmesi, vücut sıcaklığının düzenlenmesinde rol alması bunlardan birkaçıdır.

Bu kadar fonksiyonel bir organ olan derinin karşılaşabileceği en kötü kaza yanıktır. “Derimiz olmasaydı ne olurdu?” sorusunun en acı ve gerçekçi cevabını “yanmış bir insan” gördüğümüzde alırız. Nitekim İlahi azabın bir uygulamasının ateşte yanmak üzerine temellendirilmiş olması da yanığın insan için ne kadar şiddetli bir travma olduğunu gösteren ürkütücü bir gerçektir.

Yanık; derinin ateşe maruz kalan kalınlığı kriter alınarak, hafiften ağıra doğru birinci, ikinci, üçüncü derece olarak sınıflanır. Birinci derecede sadece epidermis (üst deri), ikinci derecede epidermis ve dermisin (alt derinin) bir kısmı, üçüncü derecede ise derinin bütün tabakaları hasar görmüştür.

Tedavi, yanığın şiddetine göre düzenlenir. Birinci derece yüzeysel (hafif), ikinci derece yanıklar uygun pansumanlarla genellikle hasar bırakmadan iyileşir. Fakat derin ikinci derece ve üçüncü derece yanıklar, ölüme kadar varabilen bir dizi ciddi probleme sebep olurlar.Bu problemler yanıklı deri alanı arttıkça daha tehlikeli olmaktadır.

Mesela, vücudunun % 80’i üçüncü dereceden yanmış erişkin bir insanı erken dönemde bekleyen problemler şöyle özetlenebilir:

a) Günde 8 litreye varan önlenemeyen sıvı kaybı

b) Ciddi ısı (enerji) kaybı,

c) Toksemi yani zararlı mikroorganizmaların vücudu istilası.

Bunların herbiri hastayı erken dönemde ölüme götürebilecek problemlerdir ve en geçerli tedavi metodu en kısa zamanda yanıklı bölgeyi deriyle veya kısmen onun yerine geçebilecek bir maddeyle kaplamaktır. İşte asıl mesele bu noktada ortaya çıkar. Hiç yoktan, tamamen inorganik maddelerden yeni bir deri yaratmaya kudreti olmayan insanoğlu bu açığı neyle kapatacaktır? Bırakın inorganik elementlerden yapmayı, organik ham maddeleri(protein, yağ vs.) hazır olarak verilse bile, laboratuarda sentetik olarak yeni bir deri inşa etmek mümkün görünmemektedir. Ancak insanoğlu, deriyi yaratanın verdiği cüz’i ilmini kullanıp çalışınca karşısına yeni yeni imkanlar çıkarılmaktadır.

Problemin çözümü gayesiyle değişik tedavi metotları denenmektedir. İlk çare hastanın yanıktan geriye kalan sağlam derisini kullanmaktır (otogreft). Ancak, genellikle sağlam deri, yanıklı alanı tamamen kapatamayacak kadar azdır. Üstelik sağlıklı deri kaldırıldığında hasta için yanığa benzer ikinci bir travma meydana gelmiş olacaktır.

Bu metotla iyileşme periyodu çok uzun bir süre alır ve derideki ağır kontraktürlerle (gerilmelerle) sonuçlanır. Yanıklı bir hastaya kendi yakın akrabalarından, kadavralardan veya bir hayvandan da (domuz veya dana) deri aktarımı yapılabilir. Bu tedavi metodunun da en büyük dezavantajı immünolojik red cevabıdır. Vücut kendi genetik yapısına yabancı bu maddeleri ortalama 2-3 hafta içinde üzerinden atar. Bunlar ancak geçici bir süre için biyolojik pansuman vazifesi görürler.

Kültür yoluyla deri üretimi de son yıllarda geliştirilmiş bir metottur. Bu maksatla insanın kendi sağlam derisinden bir parça alınarak kimyevi muameleden geçirilir, kültür ortamında ekilerek geniş bir yüzey elde edilinceye kadar üretilir. Oluşan epitel kültür yaraya sürülerek transplantasyon olayı gerçekleştirilir. En mükemmel yol olarak görünen bu metottan da istenen netice elde edilememiştir. Hızlı bölünen (germinafıf) epitel doku ile örtülen yaralar alt deriye ait kollagen lifler ve bağdokusu hücreleri bulundurmadığından, son derece kolay parçalanmakta, ayrıca iyileşme süreci sonunda ağır kontraktürler gelişmektedir. Epitel dokunun nakledilmesinden sonra, üretim için gerekli süre en az üç haftadır ve üretilen derinin büyük kısmı mikroplara karşı korunamadığından, enfeksiyonlarla kaybedilmektedir.

Netice olarak, yanık tedavisinde karşılaşılan ana problemleri şöyle özetleyebiliriz:

- En kısa sürede bütün yanıklı sahanın kapatılamaması.

- Yabancı dokulara karşı oluşan antijenik red cevabı.

- Enfeksiyonlara ve travmalara dayanıksız biyomateryal.

-Ağır kontraktürler (deride gerilmeler) ve hipertrofik nedbe (deride düğüm veya katlantı şeklinde anormal şekillenmeler) oluşumu sonucu kötü estetik görünüm ve hareket kısıtlılığı. Moleküler biyoloji, immünoloji ve sitoloji sahasında kullanılan tekniklerin çok gelişmesi neticesinde, insanın yaratılış programındaki bazı genetik şifreler çözülmeye başlanınca kısa bir süre önce, bilim adamlarının azimli çalışmaları neticesinde deri üretimi ile ilgili problemlerin de üstesinden gelinmeye başlanmıştır. İnsan kadavra derisi, hususi bir muameleden geçirilerek asellüler (hücreleri yok edilmiş), immünolojik olarak inert (red cevabı oluşturmayan) kollagen matriks (alt deriye ait yapışkan dolgu maddesi) elde edildi. 20-45 yaş arası insan kadavralarından hazırlanan bu tabii materyal, bir anda bütün vücut sathını kapatma imkanı vermekte ve 5-7 gün içinde vaskülarize olarak (kan damarlarıyla donanarak) sağlamlık kazanmaktadır. Asellüler olduğundan (hücresiz) hiçbir red reaksiyonu gelişmemektedir. Sağlam deriden aşılanmak için alınan çok ince epidermis tabakası (0,15- 0,20 mm) ağ haline getirilip bu materyalin üzerine yayıldığında 10-12 gün içinde bütün yara yüzeyi epitel doku ile kaplanmakta ve vücudun deri yoluyla su ve mineral madde kaybı önlenmeye başlanmaktadır.

Yapılan klinik uygulamalarda, üçüncü günden itibaren egzersiz hareketlerine başlanmış ve neticede hiçbir gerilme ve hareket kısıtlılığı görülmemiştir.

Uygulamadan aylar sonra sağlam vücut derisiyle mükemmel bir renk uyumu sağlanmış, ayrıca büyük bir estetik problem oluşturan hipertrofik nedbe (şişkin deri parçaları) dokuları da görülmemiştir.

Yaygın bulaşıcı hastalıkların geçmesini de engellemek için, kullanılan kadavra derileri HbsAg, HIV, HTLV-1, HCV, VDRL testlerinden geçirilmekte ve ayrıca viral inaktivasyon işlemine tabi tutulmaktadır.

Elde edilen sonuçlar itibarıyla asellüler insan matriksi, yanık tedavisinde yeni bir çığır olarak nitelendirilebilir. Bu tıbbi gelişmeyi, daha önce yapılmış bir binanın yıkıldıktan sonra kapı ve pencere doğramalarının kesilip talaş haline getirilmesi ve sunta elde edilip, bu sunta ile yeniden kapı-pencere yapılmasına benzetebiliriz. İnsan kadavrasından elde edilen bu kollagen maddesi de, daha önce mükemmel olarak yaratılmış olan derinin bir türevidir. Araştırmacıların yaptığı sadece, önceden inşa edilmiş binanın bazı malzemelerini ve bu malzemenin işleme formüllerini tekrar kullanarak, değerlendirmekten ibarettir.


SiteMap - İmode - Wap2