Arşiv Anasayfa İslam
Sayfalar: 1
Kişinin Kendi Tezkiye Etmesi By: KadiR Date: July 04, 2008, 03:58:04 PM
KİŞİNİN KENDİ TEZKİYE ETMESİ

Bu hususta Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
"Nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü hem de ondan sakınmayı ilham edene yemin olsun ki, nefsini tertemiz yapan kurtuluşa ermiş, onu (cehalet ve günahlar ile) mâsiyetlere gömen de ziyan etmiştir" (eş-Şems, 7-10)
Âyet-i kerîme muktezâsınca ancak Allah'ın temizlediği, yâni günahlardan arınmış, feyz ve takva ile terbiye olunmuş kimseler gerçek kurtuluşa ermişlerdir Hak Teâlâ'nın:21
"(Salih) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir" (el-Fecr, 29-30) âyetindeki beşareti de yine bu mes'ûd kullar hakkındadır
Diğer bir âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Hak:
"Gerçekten temizlenen ve Rabbinin ismini zikredip O'na kulluk eden kimse, şüphesiz kurtuluşa ermiştir" (el-A'lâ, 14-15) buyurur
Ayrıca âyet-i kerîmedeki sıralama da câlib-i dikkattir Şöyle ki:
- Önce kalb, beden ve malı menfiliklerden güzelce temizlemek,
- Bu sayede Rab ile kul arasına giren gaflet perdelerini kaldırıp atmak,
- Sonra da helâl gıdalarla beslenmiş bir beden ve zâkir bir kalb ile huşu içerisinde tam bir ibâdet iklîmine girerek gönlü ruhanî lezzetlerle tezyîn etmektir
Müfessir Bursevî'nin beyânı veçhile:
"Bu âyette, şeriate aykırı işlerden nefsi temizlemeye, kalbi dünyâ sevgisinden arındırmaya, gücü nisbetinde Allah'a yönelmeye, hattâ Allah'tan başkasını hatırlamaktan bile sakınmaya işaret vardır"
Nitekim Allah dostlarından Ebû Bekir Kettânî -kuddise sirruh-'a ölüm döşeğindeyken ne gibi bir ameli olduğu sorulduğunda, bu umdelerin adetâ fiilî bir numunesi mâhiyetinde şu güzel sözlerle mukabele etmiştir:
"- Ölümüm yakın olmasa, riya olacağı endişesiyle size amelimden bahsetmezdim Tam kırk yıl kalbimin kapısında bekçilik yaptım Onu Allah Teâlâ'dan başkasına açmamaya çalıştım Kalbim o hâle geldi ki, Allah'tan başkasını tanımaz oldum"
İbn-i Abbas -radıyallâhu anh-, yukarıdaki âyette geçen "tezekkâ" kelimesini, "Kişinin Lâ ilâhe illallah! demesidir" şeklinde tefsir eder (Kurtubî, el-Câmî, xx, 22) Zîrâ tezkiyede ilk adım, kalbin küfür ve şirkten temizlenmesidir
Nitekim kelime-i tevhîd, önce nefy ile başlar Yâni "Lâ ilâhe" diyerek kalbden adetâ put hâline gelmiş nefsânî hevesler, çirkin ahlâk ve huylar çıkarılır Sonra isbâta geçilir Yâni "İllâllâh" demek suretiyle, bir nazargâh-ı ilâhî durumunda olan kalb, Allah Teâlâ'nın tevhîd nûrlarıyla doldurulur
Şâir bu gerçeği ne güzel ifâde eder:
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hak
Pâdişah girmez saraya hâne mâmûr olmadan
"Gönül sarayından Allah'tan gayrı ne varsa hepsini çıkar Zirâ hâne mâmur olmadan pâdişâh, sarayı teşrif etmez"
Tezkiyenin ehemmiyeti sadedinde İbrahim Desûkî -kuddise sirruh- şöyle buyurur:
"- Ey oğlum! Gündüzlerini oruçla, gecelerini namazla geçirsen, temiz bir iç âlemine ve Hak ile hâlis bir muameleye de sahip olsan, sakın benlik iddiâsında bulunma! Sakın gurura mağlûb olup nefsin kandırmasına aldanma Zîrâ nice derviş, nefsinin hevâsına kapılıp helak oldu"
Hâtem-i Esamm -kuddise sirruh- da şöyle buyurur:
"Muhteşem konaklara, verimli bağ ve bahçelere aldanma Cennetten daha güzel bir yer yoktur Fakat Hazret-i Âdem'in başına ne geldiyse, cennetin o sonsuz güzellikleri içindeyken geldi Nefsi orada ebedî kalmak istedi Yasak meyvaya yaklaştı Murâd-ı ilâhî îcâbı, dünyâya indirilmekle cezalandırıldı
İbâdet ve kerametinin çokluğuna aldanma Zîrâ sâhib olduğu bunca keramete rağmen, Allah -celle celâlühû-'nun kendisine ism-i âzami öğrettiği Bel'am bin Baura'nın (Bkz A'raf Sûresi, 175-176 âyet-i kerîmeler) başına gelen hazîn akıbet, ne kadar ibretlidir
Sen, sen ol; ilim ve amel çokluğuna da aldanma Çünkü onca ilim ve tâatine rağmen iblisin başına neler geldi, bilmiyor musun?! Nefs ve şeytanın iğvâsıyla aldananlardan olma!
Nitekim kullarına merhameti sonsuz olan yüce Rabbimiz, âyet-i kerîmelerde şeytanın hîle ve tuzaklarına karşı îkaz sadedinde şöyle buyurur:
"İblis dedi ki: (Ey Rabbim!) Yemin ederim ki, beni azdırmana karşılık, ben de insanları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım" (el-A'raf, 16)
"(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!" (el-Hicr, 39)
Âbidlerin, zahirilerin yanında bulunuyorum diye de kendine güvenme Zîrâ kuru kuruya bir beraberlik faydasızdır Sâlebe (Sâlebe, önceleri mescidden ve Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in sohbetlerinden ayrılmazken, mal-mülk sahibi olup dünyâ sevgisi gönlünde yer edince, zamanla cemaati terketmiş, farz olan zekatını bile vermekten imtina ederek hazîn bir akıbete duçar olmuştur (Taberî, Tefsir, XIV, 370-372; İbn-i Kesir, Tefsir, II, 388), Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in sohbetinde duygusuzca bulunduğundan fecî bir akıbete uğradı
Bir peygamber evlâdı olmasına rağmen Hazret-i Nuh'un oğlu, babasının davetinden kendisini müstağnî görmek gibi bir bedbahtlığa duçar oldu Aralarındaki kan bağı dahî ona bir fayda vermedi Netîcede, helak edilenlerden oldu
Hazret-i Lût'un karısı, kâfir ve fâsıklara olan ünsiyet ve muhabbeti sebebiyle yanıbaşındaki hidâyet nurundan nasibsiz kaldı ve gaflet içerisinde küfrün karanlıklarına daldı
Hülâsa; ilim, amel, mal, evlâd ve dost gibi ne kadar dayanak varsa âhiretteki kurtuluşun için bunlara çok güvenme! Bunlardan nefsine asla pay çıkarma"
Âyet-i kerîmede, "nefs engelini aşarak menfîliklerden arınanların kurtuluşa ereceği" ifâde buyuruluyor Bu ifâdeden aynı zamanda "tezkiye olmayanların yâni benliklerini menfîliklerden arındırmayanların kurtuluşa eremeyecekleri" mânâsı ortaya çıkmaktadır



SiteMap - İmode - Wap2