Rasûlullâh sallallâhu âleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allâh, kendisinden başka bir şey yokken vardı“ Bu demektir ki ezelde (başlangıçsızlıkta) Allâh’tan başka hiç bir şey yoktu Ne zaman, ne de mekân ne insan ne de melek ne hayvan ne de cin ne gök ne de yeryüzü
Rasûlullâh sallallâhu âleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Ya Allâh sen zahirsin senin üstünde bir şey yok ve sen bâtınsın senin altında bir şey yoktur“ Beyhakî demiştir ki, dostlarımız bu Hadisi delîl göstererek: “Üstünde ve altında bir şey bulunmayan mekansız olarak vardır“ demişlerdir
Büyük imâm Âbdul-Kâhir bin Tahir Et-Temîmî El-bağdâdî “El-farku beynel-fırak“(Fırkalar arasındakı farklar) adlı kıtabında şöyle demiştir: “Onlar (âlimler) O’nu (Allâh’ı) mekân kuşatmadığına ve O’na zaman cereyân etmediğine dâir icmâ etmişlerdir“
Rasûlullâh’ı amcasının oğlu Alî radıyallâhu anhu Allâh hakkında şöyle der:
“Muhakkak ki Allâh arşı kudretinin büyüklüğünü göstermek için yaratmıştır ve onu kendi zâtı için mekân edinmemiştir“ Bunu Ebû Mansûr El-Bağdâdî rivâyet etmıştır
El-kuşayrî, risâlesinde hazret-i Cafer Es-Sâdığın şöyle dediğini rivâyet eder:
“Kim Allâh’ın bir şeyde veya bir şeyin üzerinde bulunduğunu veya bir şeyden olduğunu iddia ederse müşrik olmuş olur Çünkü bir şeyde bulunsaydı kuşatılmış olurdu Şayet bir şeyin üzerinde bulunsaydı taşınmış olurdu ve şayet bir şeyden olsaydı sonradan olmuş olurdu“ yani yaratılmış olurdu
Kendisine İmâmus-seccâd (çok secde eden imâm) diye lakap verilen hazret-i Alî’nin oğlu Huseyn’in oğlu Alî Zeynul-âbîdîn Sahife-i seccadiyyesinde Allâh hakkında şöyle diyor:
“His edilmessin, ellenmessin ve dokunulmassın“ Bunu Ez-Zebîdî İthâf adlı kitabında rivayet etmiştir
Şeyh Ahmed Er-Rifâî radıyallâhu anhu tenzîh hususunda şöyle der: “Allâh’ı tanımanın son derecesi O’nun Mekânsız ve keyfiyetsiz olarak var olduğunu kesin bilmektir“
Hanbelî alimlerinden olan İmâm İbnil-Cevzî “Müdhiş“ adlı kıtabında şöyle der: Misaller ancak benzerleri olana verilir Nasıl O’nun (Allâh’ın) hakkında nasıldır denilebilir onun hakkında keyfiyet muhâl (imkânsız) olduğu hâlde Vehimler O’nu hayâl edemez ve akıllar O’nu kavrayamaz
Bundan başka şunları da der: “ O’na (Allâh’a) keyfiyet veren O’nu tanımamıştır, O’nun hakkında misaller veren O’nu tevhîd etmiş değildir ve O’nu (yaratılmışlara) benzeten O’na ibadet etmiş değildir Benzetici a’şâdır ateist ise kördür “
Fetava-i Hindiyye adlı kitabta aynen şöyle geçer: “Allâhu Teâlâ’ya mekân’ı isnat eden kâfir olur“
Ehli Sünnet Vel Cemaat’inin İnançta iki imâmlarından biri olan Ebul-Hasen El-Eşârî radıyallâhu anhu “En-Nevâdir“ adlı kitabında şöyle demiştir: Kim Allâh’ın cisim olduğuna inanırsa o Rabbini tanımış değil ve muhakkak ki O’na inanmış da değildir“
Şeyh Abdul-Ğanî En-Nablusî “Elfethur-rabbânî“ adlı kıtabında şöyle der: “Kim Allâh’ın gökleri veya yeryüzünü doldurduğuna veya arşın üstünde oturan bir cisim olduğuna inanırsa o kendisinin müslüman olduğunu iddia etse bile, kâfirdir“
Selef ile halef alimleri Allâh hakkında O’nun bir yönde bulunduğuna inananın kâfir olduğuna dâir ittifâk etmişlerdir El-Hâfız El-Irâkî’nin bildirdiği gibi Bunu Ebû Hânîfe, Mâlik, Şafiî, Ebul-Hasen El-Eşârî ve Ebû Bekir El-Bâkillânî de söylemiştir Bu Alimlerin bunu söylediklerini Molla Alî El-Kârî “El-Muşkat“ adlı kıtabın açıklamasında zikretmiştir
Bu inanç milyonlarca muslümanın yani Hicâz, Endonesya, Malezya, Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Türkiye, arap Fas, şâm diyârları (Filistin, Süriye, Lübnan, Ürdün ) Mısır, Irak Sudan, Afrika, Dağistan, Şişan, Buhâra, Cürcan, Semerkant, ve bundan başka ülkelerdeki müslümanların inancıdır
Selef: İlk üç asırlarda olanlardır Yani Rasûlullâh sallallâhu âleyhi ve sellem’ın, ondan sonra gelenlerin ve onlardan sonra gelenlerin bulundukları asırlarda yaşayanlardır