Arşiv Anasayfa Genel Kültür.
Sayfalar: 1
Kültürümüzün Temel Taşlari By: HaYaL Date: June 20, 2008, 05:16:47 PM
Kültür; bir milleti diğerlerinden ayıran dil, din, tarih, ülkü, anane vb. hayat tezahürlerinin tamamıdır. Türk kültürü de yeryüzündeki birkaç büyük kültürden biridir. Türk kültürü her zaman her şarta büyük şahsiyetler yetiştirmiştir. İşte o şahsiyetlerden birisi de dini iman ve milli heyecan şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’dur.
"Yazık hala biz dünkü ilmin bile biganesiyiz, cahiliyiz" diye devrinin cahil aydınlarına çatan Âkif, başlangıçta bütün inancını ve ilmini Fatih camii müdavimlerinden olan babası Temiz Tahir Efendi' den almıştır.
Fatih civarında Emir Buhârî mahalle mektebinde ve dört yaşında ilk tahsile başlayan Âkif, burada iki sene kadar okuduktan sonra yine Fatih'te bir ilkokula devam etmiş, daha sonra da Fatih Merkez Rüştiyesi'nde ortaokulu okumuştur.
Rüştiye'ye devam ettiği sıralarda babasından Arapça dersleri almaya devam ettiğini Arapçası'nın ve Farsçası'nın mektepte okutulanın üstünde olduğunu söyleyen M.Âkif, ortaokulu bitirince Siyasal Bilimler'in lise kısmına girer. Babasının ölümü ve evlerinin yanması okulun üst kısmına devam etmesine mani olur. O sırada ilk defa açılan Baytar Mektebi'ne arkadaşlarının tavsiyesi üzerine girer. Şiirle meşguliyeti bu okulun son iki senesinde artar.
Mehmet Âkif’i yakından tanıyan gençlerden birisi Mithat Cemal' dir. Mithat Cemal ilk tanıdığı sıralarda Âkif’i koyu bir mutaassıp zanneder. Âkif’in yeni şiirler yazabileceğinden şüphe ettiği gibi, Fransızca bileceğine de inanmaz. Fakat zaman ilerleyip tanışık1ığı arttıkça Âkif’in birçok eseri lügatsiz tercüme edecek kadar Fransızca bildiğini görür.
M.Âkif, Arap edebiyatına vukufiyetini ise "Arap şiiri bir emir ile başladı, bir emir ile bitti. Birincisi İmr'ul Kays, ikincisi Ebul-fâriz" ifadesiyle ortaya koyar.
Şiirde laftan çok manaya ve insanlığa önem veren, insana hizmeti ön planda tutan M.Âkif İran şairleri içinde en çok Sâdî'yi beğenmektedir.
Hayyam'ın kıymetinin kabul edilmiş fikirlere ve kıymetlere ters düşmekten doğan yalancı bir kıymet olduğunu söylerken, dünya şairleri içersinde Homeros'tan sonra gelen en büyük şair diye bilinen Firdevsî için ise "Altmış bin beyitlik Şehnamesi, Sadi'nin Bostan' daki sekiz beyitlik hikâyesi kadar insanlığa hizmet etmemiştir" der.
M.Âkif'in dostları arasında Mithat Cemal'den başka hiciv dolu nükteleriyle tanınan Süleyman Nazif’i, Babanzade Ahmet Naim'i, Fatih Hoca'yı (Fatih Gökmen), Eşref Edip'i ve Neyzen Tevfik'i görürüz.
Batılı ilim adamları içerisinde en çok Pastör'ü beğenen Âkif, Pastör'ün yalnız ilmine değil, insanlığına ve feragatine de hayrandır. Pastör'ün Allah'a imanı onu sevindirir. 1908'den sonra Âkif’i Sırat-ı Müstakim' de Sebil'ür-Reşad' da görüyoruz. Burdur Milletvekili olarak meclise girdikten sonra ise Taceddin dergâhında kalmış, Mahir İz, Adnan Adıvar ve Hasan Basri ile arkadaşlıkları olmuştur.
O sadece şair değil aynı zamanda bir dava adamıdır. Milletinin zaman içinde yaşadığı buhranlı dönemindeki dert ortağıdır. Milletinin felaketten kurtulması için ümit dolu, iman dolu, heyecan dolu şiirler yazmıştır. Toplumumuzun problemlerinin en yoğun olduğu dönemde M.Âkif ve onun çevresindeki şairler cemiyetinin dertlerini adeta bayraklaştırmışlardır.

"Ey benim her taşı bir ma 'bedi iman yurdum Seni er geç bana elbet verecek ma'budum"
Şiirlerinin tamamında halkın acılarını, kederlerini, çilelerini hissederek onları dile getiriş vardır. Şahsi konulan asla şiire sokmayan Âkif, aşk şiirleri de yazmamıştır. Edebiyatı sadece güzellik olarak görmeyip, halka hizmet olarak telakki eden Âkif, Safahatı'nın başında yer alan şiirinde:
"Bir yığın söz ki samimiyeti ancak hüneri Ne tasannu bilirim, çünkü ne sanatkârım"
Diyerek kendisini bir sanatçı olarak görmemiştir. Şiirlerinde oldukça duygulu olan Âkif, bu gücünü insanlara gözyaşı döktürmekte değil de dertlerini dile getirmekte kullanmış ve bu dertler karşısında gözyaşı dökmüştür.
"Şiir için gözyaşı derler; onu bilmem yalnız, Aczimin giryesidir bence bütün asarım"
İlhama pek inanmayan ve hayale hiç yer vermeyen Âkif, şiirlerini kuvvetli bir gözlemle yazar. Şiirlerini yazmadan önce gerekli ön hazırlıkları yapar, iyi bir plan hazırlar ve şiirini tamamlar. Manzum hikâye tarzı, en olgun dönemini Âkif’le yaşar. Şiirlerindeki realist tablolar bu tarzın edebiyatımızda kökleşmesine yol açmıştır.
Hasta şiirinde okul hayatındaki bir hatırayı bütün canlılığıyla yaşamakta, ölen o gencin acısını unutamamaktadır. Yoksul insanlara yardım etmekte büyük fedakârlıklara katlanan Âkif, Seyfi Baba şiirinin sonunda kesesini çıkarıp da hiç parasının kalmadığını görünce:
"Ya hamiyetsiz olaydım, ya da param olsaydı"
demekten kendini alamaz. Şiirlerinde hayatın bütün çıplaklığını ortaya koyan şair; Küfe, Meyhane, Mahalle Kahvesi... gibi şiirlerinde toplumumuzu sızlatan yaraları kendi içinde hisseder. İyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, övgüyle hicvi yan yana veren şair, hürriyet, eşitlik, kardeşlik gibi kavramlarla yola çıkanları, bu kavramlar arkasında yatan gerçek manayı düşünmediklerinden dolayı fark ettirmeden şiddetle hicveder.
İnsanımızın kahramanlığını, vatan sevgisini bayraklaştıran Âkif, Asım gibi bir ideal Türk insanının tipini de bizlere anlatmaktan geri durmaz. Edebiyatı ahlaka hizmet olarak da gören şair, düşünceyi şiirde, gıdanın meyvenin içinde verildiği gibi verir. Eserlerinde tamamen mahalli konuları şiirleştiren Âkif, edebiyatın evrenselliğine pek itibar etmez. Çevresinde ne görmüşse, ne duymuşsa, ne yaşamışsa onları gerçekçi bir dil ile anlatır.
Aruzu çok rahat kullanan şair, heceyle şiir yazmamış ancak heceyle yazılmış güzel şiirleri zevkle okuduğunu da ifade etmiştir. Âkif hemen bütün şiirleri birer sehl-i mümteni olarak edebiyatımızda yerini almıştır.
Din ve vatan aşkından başka bir istikameti olmayan Âkif, cahilane taassuba karşıdır.
Müspet ilme, tekniğe ve terakkiye inanmış, Batıdan bu hususlarda yararlanılmasını fakat dinimize son derece bağlı kalmamız gerektiğini savunmuştur. Tembelliğe, milli miskinliğe ve acizliğe şiddetle karşıdır.
"Bir baksana gökler uyanık yer uyanıktır Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır"
"Doğrudan doğruya Kur' an' dan alıp ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı"
"Alınız ilmini garbın alınız san' atını Veriniz hem de mesainize son sür' atini"
"Ey dipdiri meyyit iki el bir baş içindir Davransana el de senin baş da senindir"
Âkif’in şiddetle karşı çıktığı bir diğer husus da tefrikadır. Türk milleti ona göre bölünmez bir bütündür. O, milletinin yürekleri tolu vurursa hiçbir kuvvet tarafından sindirilemeyeceği görüşündedir.
"Sahipsiz olan memleketin batması haktır Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır"
Hayâtı ve verdiği eserler itibâriyle tam bir Müslüman Türk insanı tipinde bütünlük arz eden Âkif, kendisinden sonra gelen nesle çok büyük miraslar bırakmıştır. Zaten Türk insanı için rehber olan hayâtı başlı başına bir mirastır.
Tevâzuun ve istikrârın sembolü olan Âkif, her zaman her yerde ve her şartta Türk insanının kalbinde yaşayacak millî şuur kaynağı olmaya devâm edecektir

Ynt: Kültürümüzün Temel Taşlari By: Musty-mLk Date: June 20, 2008, 05:20:57 PM
Teşekkürler
Ynt: Kültürümüzün Temel Taşlari By: zizilita Date: June 21, 2008, 04:37:03 PM
paylaşım için teşekkürler

SiteMap - İmode - Wap2